@Serkan Mıstınoğlu
Anlamamam normalmiş şu durumda
Zira 1950'lerden kalma esnaf düşünceleriyle yorumluyorsunuz olayı, oysa günümüzde tüketici hakları da, garanti ve kalite şartları da çok farklı seviyelerde.
Bozulmama sözü nasıl verebiliriz? Tabii ki de verebiliriz, zaten verilen bu söze de "garanti" deniyor. Bunu sağlamanın da yolları var, daha iyi kalite kontrol, daha iyi süreç yönetimi, daha iyi tedarikçi ve malzeme seçimi... liste uzar gider.
Elbette, bozulup bozulmama riski her zaman olduğu için tüketiciyi koruyan garanti belgesi denen şey ve yaptırımları var. Öyle olmasa, herşey tıkır tıkır çalışacaksa zaten niye garantiye ihtiyaç olsun?
Söylediğinizin aksine, satınalınan eşya veya hizmetten edinilen faydanın hiç bir şekilde azalmayacağının temin edildiği sürece garanti deniyor zaten. Bu garanti süresini de gene tüccar veya üretici belirlemiyor, devletin şart koştuğu bir asgari garanti süresi mevcut.
Bu sürenin tanımını da koşullarını da siz, ben veya alicengiz esnaf veya üretici yapmıyor. Bunlar devlet tarafından belirtilen standartlar ve açık açık kanunla yasalaşmış şeyler. Hiç de öyle yazdığınız gibi "Üründe bir problem olduğunda bana getir, ben bu ürünün aksaklığını ücretsiz olarak giderip, sana ürünü geri vereceğim" birşey değil.
Ne diyor devlet?
- Tüccar/Üretici efendi, ayıplı malı açık açık ayıplı olduğunu söylemeden satamazsın.
- Tüketici satınaldığı mal veya hizmetten ilk 6 ay içerisinde faydalanamaz veya beklenen faydadan azını sağlarsa malı ayıplı sattığını kabul ederim, tüketici kanundaki madde 11'de belirlenen seçim haklarından birisini (değiştirmek dahil) kullanabilir. Değiştirmek istiyorsa değiştireceksin.
- Tüketicinin garanti süresi içinde iki kez aynı arızadan tamire gönderdiği mal veya hizmet varsa ilgili madde 11'deki seçim haklarından birisini (değiştirmek dahil) kullanabilir. Değiştirmek istiyorsa değiştireceksin.
Tüccar veya esnaf istediği kadar "ben tamir edeceğime söz veririm hacit, o kadarı gelir elimden" desin.. Kanun açık, yasa açık.. Uygula(t)ması tüketiciye bağlı.
Bu işler sözle, yeminle, senetle sepetle olmuyor artık. Alışveriş dediğimiz şey ticari bir akittir ve garanti de "bir sözleşme gibi" değildir, karşılıklı bağlayıcılıkları bulunan bu akdin sözleşmesinin bir parçasının ta kendisidir.
Bu işin bir de "bir tık" üstü var ki ona da müşteri memnuniyeti deniyor.
İki tane örnek vereyim, canlı örneği olduğum. Beraber çalıştığım bir arkadaşa hediye edilen Traser marka bir saat var. İsviçre malı, otomatik, yaklaşık 15 yıldır kullandığı, uzun yıllardır sürekli kullandığı için de kozmetik olarak eh işte bir durumda saat. Kadranlarında tritium denilen radyoaktif ama sürekli parlayan bir malzeme mevcut (fosforlu kadran gibi değil, aylarca ışık görmese bile kadranları ışıklı gibi pırıl pırıl parlıyor)
Saat geç kalmaya başladı, güzel ve özel bir saat olduğu için de arkadaş burada bir saatçiye vermek istemedi İsviçre'deki merkezine yazdı, saati göndereyim, siz tamirini yapın, parası neyse havale edeyim, geri yollayın, diye. Gönderin bakalım demişler; gönderdi. 1.5 ay sonra saat geri geldi, tamir edilmiş, düzgün çalışan, temizlenmiş, çizik yerleri cilalanmış, pırıl pırıl yapılmış. Yanında içindeki kapasitörün değişmesi ve yapılan diğer işlemler hakkında kısaca bilgi veren bir teşekkür kartıyla.
Arkadaş geri mail attı, tamir ücretiyle ilgili bilgi almak için, ne ücreti dediler; ücret mücret yok, iyi günlerde kullanın.
Bir başka örnek..
Almanya'ya iş seyahatlerim sebebiyle sık gidiyorum, bir yaz başı seyahatte, yaz tatilinde giyerim diye Birkenstock terlik aldım. Sonra yurda dönünce tatile gittim, ama bilen bilir Birkenstock'ları biraz büyük almak gerekiyormuş, benimki rahatsız edecek şekilde küçük geldi, başka adam gibi terliğim olmadığı için iyi kötü kullandım ama..
3 ay sonra, sonbahar başında gene bir Almanya seyahati hasıl oldu, yaz tatilinde giydiğim terlikleri aldım yanıma, mağazaya gittim tekrar, dedim böyle böyle, ben bunları aldım, tatilde de kullandım ama küçük geldi bunlar bana.
Bayağı da belli kullanıldığı, de git ulan diyecekler sanıyorum.. Tabii dediler, o modellerden şurda var, bir numara büyüğünü alabilirsiniz. Sevindirik oldum, tam ayrılıcam, bir saniye dediler paranızı unuttunuz. Ulan ne parası??
Bu ürün indirime girdi dediler, sizin aldığınız fiyattan 9 Eur daha ucuz şu anda. O indirim farkını size vermemiz lazım..
Yaşanmış hikaye bakın bunlar..
Peder beyin anlattığı bir örnek..
70'lerde İngiltere'ye gidiyor peder, öğrenci olarak. Canı çikolata istiyor, bir büfenin önünde çikolata alacak. Aynı marka, aynı tip, tıpatıp bir çikolata, biri 0.60 pound, diğeri 0.65 pound. Büfedeki adama soruyor, bunlar aynı çikolata, niye fiyatları farklı? Yanlışlık olmuş herhalde. Büfeci diyor ki, o çikolataların fiyatı değişti, 0.60 pound olanlar fiyat değişmeden önce gelenler.
Yıllarca tüketiciler olarak ümüğümüze kadar yolunduğumuz için, acayip geliyor bunlar, oysa dünyada artık uygulamalar tüketicinin lehine. Yok öyle "abicim garantisi benim bu cihazın, bir şey olursa getir" demeler, daha aldığının 3. saati cihaz patlayınca, "hocam sen ama yanlış yapmışsın, içini açıp tamir ettirmemiz lazım şurdaki elektrikçide" cevabını almalar..