Derya AKYILDIZ
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 17 Ocak 2006
- Mesaj
- 1.532
- Tepki
- 1.634
- Şehir
- Ataşehir
Narsisizm Üzerine...
Öz güven, azim, öz saygı... Bunlar sıkça karşılaştığımız, bir insanda var
olduğunda gayet olumlu olarak algılanan özellikler. Ancak yaşam, bir ip
cambazlığından farksız; herhangi bir alanda veya konuda dengeyi
tutturamadığımız anda kendimizi yere çakılmış bulmamız an meselesi. Öz güven
eksikliğinden kaynaklanan problemler yaşayan insanlar utangaçlıkla başlayan
bir güzergahta sosyal fobiye kadar ulaşabilmekte. Tabii ki sosyal fobi olarak
adlandırılan kaygı bozukluğunun tek nedeni öz güven eksikliği değil; ancak
bozukluğun oluşmasında çok önemli bir halkayı oluşturduğu bir gerçek.
İlkokulda matematik derslerimizin vazgeçilmezlerinden olan sayı doğrusuna
göre eğer öz güven dengesi “0” noktasında ve sosyal fobi “-10” değerinde ise
narsisizm “+10” değerindedir. Güney-Kuzey Kutup noktaları da bu iki bozukluğu
ortaya koymak için örnek verilebilir. Her ne kadar +10 “+” değeri nedeniyle -
10’dan daha olumlu bir durum gibi görünse de iki uç noktanın bize verdiği zarar
arasında fark yoktur. Eğer bir insanın hayatta tek takdir ettiği, tek hayranlık
duyduğu, tek değer verdiği, tek saygı gösterdiği ve en önemlisi tek sevdiği
insan aynada karşısına çıkan insansa ortada büyük bir sorun var demektir.
Yaşamımızda kimseye muhtaç olmamamız, kimseye ihtiyaç duymamamız bize
yarar getirir; ancak bu denli uç bir öz saygı/güven/sevgi bize yalnızlıktan ve
başarısızlıktan başka hiçbir şey vermez. Bu öylesine takıntılı ve tutkulu bir
aşktır ki başka hiçbir aşkın sonuçları insanın hayatını bu şekilde karartamaz.
Bu özgüven dengesizliğinin bir başka sonucu olan risk de bu “doğal yıkım”ın bir
parçasıdır. Bu yıkımın açılımını şu şekilde yapabiliriz: Öz güven/saygı/sevgi
seviyeniz uç noktaya yaklaştıkça risk almanız o denli kolaylaşır. Bir süre sonra
risk almak hayatınızın vazgeçilmez bir parçası haline gelebilir. Ancak “risk” eğer
stratejik bir getiri sağlayacaksa değerlidir. Getirilerini ve götürülerini analiz
etmeden alınan risk, risk değildir; “cahil cesaretidir”. Cahil cesareti eğer bir
süre sonra alışkanlık haline gelirse bu sefer yalnızlığın yanına bir de geri dönüşü
olmayan hatalar eklenir.
Elbette “sayı doğrusu”ndaki bu dengesizliğin tek yan etkisi “yerli yersiz risk
alma alışkanlığı” ya da “yalnızlık” değildir. Narsisizmin doğurduğu
olumsuzlukların etki alanı sadece narsist bireyle de sınırlı değildir. Hayatı
boyunca sadece kendi yaptıklarından, kendi ortaya koyduklarından tatmin olan
ve başkalarının ortaya koyduklarını bir hamlede silebilen bir insanla kim mutlu
olabilir ki?
Aynadaki biz; ne dünyadaki en yüce insan, ne de en berbat insan.
Sadece “insan”. Sayı doğrusu üzerinde 0'ı yakalamak kolay değil; ancak 0'a
yakın bir yerlerde olmaya çalışmak ve bunu başarmak mümkün.
Psikolog,
Elif Akça
elifakca@donusumkonagi.net
Öz güven, azim, öz saygı... Bunlar sıkça karşılaştığımız, bir insanda var
olduğunda gayet olumlu olarak algılanan özellikler. Ancak yaşam, bir ip
cambazlığından farksız; herhangi bir alanda veya konuda dengeyi
tutturamadığımız anda kendimizi yere çakılmış bulmamız an meselesi. Öz güven
eksikliğinden kaynaklanan problemler yaşayan insanlar utangaçlıkla başlayan
bir güzergahta sosyal fobiye kadar ulaşabilmekte. Tabii ki sosyal fobi olarak
adlandırılan kaygı bozukluğunun tek nedeni öz güven eksikliği değil; ancak
bozukluğun oluşmasında çok önemli bir halkayı oluşturduğu bir gerçek.
İlkokulda matematik derslerimizin vazgeçilmezlerinden olan sayı doğrusuna
göre eğer öz güven dengesi “0” noktasında ve sosyal fobi “-10” değerinde ise
narsisizm “+10” değerindedir. Güney-Kuzey Kutup noktaları da bu iki bozukluğu
ortaya koymak için örnek verilebilir. Her ne kadar +10 “+” değeri nedeniyle -
10’dan daha olumlu bir durum gibi görünse de iki uç noktanın bize verdiği zarar
arasında fark yoktur. Eğer bir insanın hayatta tek takdir ettiği, tek hayranlık
duyduğu, tek değer verdiği, tek saygı gösterdiği ve en önemlisi tek sevdiği
insan aynada karşısına çıkan insansa ortada büyük bir sorun var demektir.
Yaşamımızda kimseye muhtaç olmamamız, kimseye ihtiyaç duymamamız bize
yarar getirir; ancak bu denli uç bir öz saygı/güven/sevgi bize yalnızlıktan ve
başarısızlıktan başka hiçbir şey vermez. Bu öylesine takıntılı ve tutkulu bir
aşktır ki başka hiçbir aşkın sonuçları insanın hayatını bu şekilde karartamaz.
Bu özgüven dengesizliğinin bir başka sonucu olan risk de bu “doğal yıkım”ın bir
parçasıdır. Bu yıkımın açılımını şu şekilde yapabiliriz: Öz güven/saygı/sevgi
seviyeniz uç noktaya yaklaştıkça risk almanız o denli kolaylaşır. Bir süre sonra
risk almak hayatınızın vazgeçilmez bir parçası haline gelebilir. Ancak “risk” eğer
stratejik bir getiri sağlayacaksa değerlidir. Getirilerini ve götürülerini analiz
etmeden alınan risk, risk değildir; “cahil cesaretidir”. Cahil cesareti eğer bir
süre sonra alışkanlık haline gelirse bu sefer yalnızlığın yanına bir de geri dönüşü
olmayan hatalar eklenir.
Elbette “sayı doğrusu”ndaki bu dengesizliğin tek yan etkisi “yerli yersiz risk
alma alışkanlığı” ya da “yalnızlık” değildir. Narsisizmin doğurduğu
olumsuzlukların etki alanı sadece narsist bireyle de sınırlı değildir. Hayatı
boyunca sadece kendi yaptıklarından, kendi ortaya koyduklarından tatmin olan
ve başkalarının ortaya koyduklarını bir hamlede silebilen bir insanla kim mutlu
olabilir ki?
Aynadaki biz; ne dünyadaki en yüce insan, ne de en berbat insan.
Sadece “insan”. Sayı doğrusu üzerinde 0'ı yakalamak kolay değil; ancak 0'a
yakın bir yerlerde olmaya çalışmak ve bunu başarmak mümkün.
Psikolog,
Elif Akça
elifakca@donusumkonagi.net


