pedalterapi
Daimi Üye
- Kayıt
- 24 Ekim 2017
- Mesaj
- 253
- Tepki
- 1.136
- Yaş
- 40
- Şehir
- ankara
- İsim
- erhan erdem
- Bisiklet
- Carraro
Sabah erkence uyandık, çadırlarımızı malzemelerimizi topladık demir atlarımızı yükledik. Bekçi amca da biz toparlanırken uyandı kazasız belasız bir tur diledi vedalaştık ve kahvaltı yapmak için yola çıktık. Anamurun içinde kahvaltı yapacak bir yer var mı ? diye sorduk cevap olarak tarif edilen yeri bir türlü bulamadık. Bizim niyetimiz yumurtalı peynirli bir kahvaltı yapmaktı. Kendi ocağımızla yapmaya da üşendik hem vakit kaybıydı hem de üşendik
en son ilk başta gördüğümüz fırına döndük ve poğaça - meyve suyu içeren kahvaltımızı yaptık ve yola koyulduk.
bir süre gittikten sonra yolda sizi tüm heybetiyle Mamure Kalesi yani Anamur Kalesi karşılıyor. İçini malesef gezemedik restorasyon ve kazı çalışmaları varmış. Ama güvenlik görevlisi bizi kulübesine çay içmeye davet etti. Poaçadan sonra iyi geldi valla
KALE HAKKINDA KISA BİLGİ:
( 1500 yıllık Mamure Kalesi (güvenlik görevlisi 1800 yıllık olduğunu iddia ediyor) Akdeniz kıyısında en iyi şekilde korunmuş Orta Çağ kalelerinden biridir. Zafer kazanan Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlılar gibi farklı orduların üsluplarını taşıyan özgün bir Orta Çağ tahkimatına sahiptir. 23.500 metrekarelik bir alanı kaplayan kale Türkiye’nin en büyük kalelerindendir. )
Ve başladık tırmanmaya ve manzaranın tadını çıkartmaya, biraz fotoğraf molası.
Önümüzde Aydıncık rampaları var biliyoruz. Turun en zor etabı hatta tehlikeli olduğuna dair mesajlar da aldık. Öncesinde yol kenarındaki hediyelerden enerji depolamak gerekiyor. Ama bugün bir tuhaflık var enerji seviyemizde. Ya Bisikletler ağırlaştı ya frenler sıkıyor ya da enerjimiz yok... doğru cevap 3. seçenek. enerjimiz yok üzerimizde bir uyuşukluk var. sebebini daha sonra öğle yemeğinde et yiyince anladık ki sabah ki 4'er poğaça uyumlaştırmış bizi. proteinsiz kahvaltının farkını bizzat yaşadık.
bir şubesini Sydney'de gördüm
bu fotoğraftan kısa süre sonra Aydıncık rampaları başlıyor. rampanın hemen başında sizi bekleyen eğimler ve rampaları görebiliyorsunuz ve gözünüz dehşetle açılıyor
çıkılmaz mı çıkılır, gidilmez mi gidilir. ancak yolu şöyle tarif edeyim; iki adet kamyon yan yana gelince uçuruma 20 cm kalıyor !!!
rampanın başında bir bakkal var hem şurada dinlenelim hem de enerji toplayalım dedik. sonuçta bu rampa çıkılacak bu yol gidilecek. o kadar uyuşuk hissediyoruz ki kendimizi esnemekten konuşamıyoruz neredeyse. sonra kamyon kasasında tepeyi aşmak fikri canlandı zihinlerimizde. belki bisiklet turunun felsefesine aykırı ancak yol gerçekten tehlikeli. bir kaç araç durmadı ya da müsait değillerdi ama bir tır sağolsun bizi kabul etti. bisikletleri arkaya attık bizde tır kabinine bindik ve başladık yolculuğa. yolda ilerledikçe ne kadar doğru bir karar verdiğimizi konuştuk. iki tır yanyana gelince azıcık bir pay kalıyor ve bisikletle oradan gitmek imkansız. tırdan aşağı uçuruma bakamadık bile. tırcı abiyle sohbet ede ede ( hızımız 20-30 km/sa ) aydıncığa ulaştık.
öğlen yemeği vakti geldi de çattı bile. bir kamyoncu lokantasına girdik ve etli bir yemek yedik. güzelce çayımızı içtik esnaftan yolumuzun üzerindeki Gilindire Mağarası hakkında bilgi aldık ve kesinlikle görmemizi tavsiye ettiler. etli yemek yiyince bizde ne uyuşukluk kaldı ne de uyku. o anda farkettik ki protein eksiğimiz varmış. Mutlu mesut karnımız tok sırtımız pek yola koyulduk. hedef gilindire mağarası.
Mağara yolu çok dikti. Hızımız yol bilgisayarına göre 2-3 km kadar düşünce bari yürüyelim 4-5 km olsun dedik
Veeee sizi muhteşem gilindire mağarasıyla baş başa bırakıyorum
Mağara Hakkında Kısa Bilgi:
Toplam 555 m uzunluğu, girişe göre – 46 m derinliği girişe göre 22 m yüksekliği bulunan Gilindire Mağarası, yatay olarak gelişmiş, kaynak konumlu polijenik fosil bir mağaradır. Akdeniz’in güzel koylarından birinin hemen kenarında bulunan Gilindire Mağarası’nin içi, her türden damlataş oluşumları (sarkıt, dikit, sütun, duvar ve perde damlataşları, akma taşlar, mağara iğnesi) ile kaplıdır. Dev boyutlara ulaşan ve görünümleri son derece güzel olan bu damlataşlar, ana galeriyi çok sayıda salon ve odaya ayırmışlardır. Bunun yanında mağaranın sonunda bulunan, genişliği 18-30, uzunluğu 140, derinliği 5- 47 metre olan büyük göl ve bu gölün kenarında yer alan ve adacıklar oluşturan sarkıt, dikit, sütun ve mağara iğneleri mağarayı büyüleyici bir ortama dönüştürmüşlerdir. Ana galerinin bazı bölümlerinde yer yer yarasalar yaşamaktadır. Ayrıca denizden ve karadan ulaşılabilen mağaranın etrafındaki koylar, Akdeniz Foku’nun yaşam alanını oluşturmaktadır. Gerek bu canlılar, gerekse doğanın güzelliği, mağaranın önemini ve cazibesini iyice artırmaktadır.
MAğarayı kapanmasına çok az kala gezip bitirip oradaki görevlilerle biraz sohbet ettikten sonra yeniden yola koyulduk mağaraya ulaşmak için indiğimiz rampaları çıktık çıktıklarımızı da indik
yol da koyun-keçi sürüleriyle karşılaştık çobanlarıyla sohbet ettik sağolsun abi gitmeyin misaifirimiz olun dedi ama teşekkür edip yola düştük. akşam bastırdı karanlığa kalmadan çadır kuralım deniz seviyesine inelim istiyorduk ancak karanlığa kaldık. KAranlıkta biraz el yordamıyla biraz da tesadüf sayesinde fotoğraftaki yazlık sitenin önündeki yeşil çimenlik alana çadırlarımızı kurduk. ufak tefek atıştırmalıkları mideye indirdikten sonra hiltonlara inzivaya çekildik 

bir süre gittikten sonra yolda sizi tüm heybetiyle Mamure Kalesi yani Anamur Kalesi karşılıyor. İçini malesef gezemedik restorasyon ve kazı çalışmaları varmış. Ama güvenlik görevlisi bizi kulübesine çay içmeye davet etti. Poaçadan sonra iyi geldi valla
KALE HAKKINDA KISA BİLGİ:
( 1500 yıllık Mamure Kalesi (güvenlik görevlisi 1800 yıllık olduğunu iddia ediyor) Akdeniz kıyısında en iyi şekilde korunmuş Orta Çağ kalelerinden biridir. Zafer kazanan Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlılar gibi farklı orduların üsluplarını taşıyan özgün bir Orta Çağ tahkimatına sahiptir. 23.500 metrekarelik bir alanı kaplayan kale Türkiye’nin en büyük kalelerindendir. )
Ve başladık tırmanmaya ve manzaranın tadını çıkartmaya, biraz fotoğraf molası.
Önümüzde Aydıncık rampaları var biliyoruz. Turun en zor etabı hatta tehlikeli olduğuna dair mesajlar da aldık. Öncesinde yol kenarındaki hediyelerden enerji depolamak gerekiyor. Ama bugün bir tuhaflık var enerji seviyemizde. Ya Bisikletler ağırlaştı ya frenler sıkıyor ya da enerjimiz yok... doğru cevap 3. seçenek. enerjimiz yok üzerimizde bir uyuşukluk var. sebebini daha sonra öğle yemeğinde et yiyince anladık ki sabah ki 4'er poğaça uyumlaştırmış bizi. proteinsiz kahvaltının farkını bizzat yaşadık.
bir şubesini Sydney'de gördüm
bu fotoğraftan kısa süre sonra Aydıncık rampaları başlıyor. rampanın hemen başında sizi bekleyen eğimler ve rampaları görebiliyorsunuz ve gözünüz dehşetle açılıyor
rampanın başında bir bakkal var hem şurada dinlenelim hem de enerji toplayalım dedik. sonuçta bu rampa çıkılacak bu yol gidilecek. o kadar uyuşuk hissediyoruz ki kendimizi esnemekten konuşamıyoruz neredeyse. sonra kamyon kasasında tepeyi aşmak fikri canlandı zihinlerimizde. belki bisiklet turunun felsefesine aykırı ancak yol gerçekten tehlikeli. bir kaç araç durmadı ya da müsait değillerdi ama bir tır sağolsun bizi kabul etti. bisikletleri arkaya attık bizde tır kabinine bindik ve başladık yolculuğa. yolda ilerledikçe ne kadar doğru bir karar verdiğimizi konuştuk. iki tır yanyana gelince azıcık bir pay kalıyor ve bisikletle oradan gitmek imkansız. tırdan aşağı uçuruma bakamadık bile. tırcı abiyle sohbet ede ede ( hızımız 20-30 km/sa ) aydıncığa ulaştık.
öğlen yemeği vakti geldi de çattı bile. bir kamyoncu lokantasına girdik ve etli bir yemek yedik. güzelce çayımızı içtik esnaftan yolumuzun üzerindeki Gilindire Mağarası hakkında bilgi aldık ve kesinlikle görmemizi tavsiye ettiler. etli yemek yiyince bizde ne uyuşukluk kaldı ne de uyku. o anda farkettik ki protein eksiğimiz varmış. Mutlu mesut karnımız tok sırtımız pek yola koyulduk. hedef gilindire mağarası.
Mağara yolu çok dikti. Hızımız yol bilgisayarına göre 2-3 km kadar düşünce bari yürüyelim 4-5 km olsun dedik
Veeee sizi muhteşem gilindire mağarasıyla baş başa bırakıyorum
Mağara Hakkında Kısa Bilgi:
Toplam 555 m uzunluğu, girişe göre – 46 m derinliği girişe göre 22 m yüksekliği bulunan Gilindire Mağarası, yatay olarak gelişmiş, kaynak konumlu polijenik fosil bir mağaradır. Akdeniz’in güzel koylarından birinin hemen kenarında bulunan Gilindire Mağarası’nin içi, her türden damlataş oluşumları (sarkıt, dikit, sütun, duvar ve perde damlataşları, akma taşlar, mağara iğnesi) ile kaplıdır. Dev boyutlara ulaşan ve görünümleri son derece güzel olan bu damlataşlar, ana galeriyi çok sayıda salon ve odaya ayırmışlardır. Bunun yanında mağaranın sonunda bulunan, genişliği 18-30, uzunluğu 140, derinliği 5- 47 metre olan büyük göl ve bu gölün kenarında yer alan ve adacıklar oluşturan sarkıt, dikit, sütun ve mağara iğneleri mağarayı büyüleyici bir ortama dönüştürmüşlerdir. Ana galerinin bazı bölümlerinde yer yer yarasalar yaşamaktadır. Ayrıca denizden ve karadan ulaşılabilen mağaranın etrafındaki koylar, Akdeniz Foku’nun yaşam alanını oluşturmaktadır. Gerek bu canlılar, gerekse doğanın güzelliği, mağaranın önemini ve cazibesini iyice artırmaktadır.
MAğarayı kapanmasına çok az kala gezip bitirip oradaki görevlilerle biraz sohbet ettikten sonra yeniden yola koyulduk mağaraya ulaşmak için indiğimiz rampaları çıktık çıktıklarımızı da indik



