pedalterapi
Daimi Üye
- Kayıt
- 24 Ekim 2017
- Mesaj
- 251
- Tepki
- 1.136
- Yaş
- 38
- Şehir
- ankara
- İsim
- erhan erdem
- Bisiklet
- Carraro
Bir gün mesaide çalışırken dostum İzzet aradı ve diyalog şu şekilde gerçekleşti:
İzzet: Antalya Mersin arası tur düşünüyorum gelir misin? Sen, ben ve Volkan 3 kişi gideceğiz. 7 Nisan da yola çıkacağız.
Ben: Ekip güzel, tarih güzel, rota güzel de benim bisikletim yok Avustralya'ya giderken satmıştım henüz almadım sipariş verdim ama yetişmez.
İzzet: Yetişir kanka yetişir )
Emre Bisiklet'e (Harun) sürekli baskı ile bisiklet yetiştirildi ve tura çıkmaya 3 gün kala bisikletim "CESUR" a büyük bir heyecanla kavuştum. Daha önce bisikletle birlikte elden çıkarttığım kamp malzemelerini de hızlı şekilde temin ettikten sonra hazırlıklar tam gaz başladı benim cephede. İzzet de bisikletini değiştirmeyi düşünüyordu. Geçen sene Çanakkale - İzmir turunda kullandığı emektar Scoot'ını bir tur bisikleti ile değiştirmeyi düşünüyordu. Carraro Cr-t World'ü internetten inceleyip hem de canlısını görünce hemen İzzet'e de bir tane edindik ve iki tane Crt- World ve bir Cube Kathmandu ile yola çıkmaya hazırlandık ancak son gün Volkan'ın işleri ile ilgili gelişmelerden dolayı gelemedi ve biz İzzet'le ikimiz ikiz bisikletlerle cuma günü akşam son dakikada hazırdık.
Sabah 07:30 gibi Antalya otogara ulaştık ve hemen malzemelerimizi indirip bisikletleri kurmaya başladık. İzzet ön heybe kullanmayacağı için onun işi daha kısa sürdü çünkü otobüse sığması için ön bagajı da sökmek zorunda kalmıştım. Otogardaki vatandaşların meraklı bakışları altında 20 dk'lık bir hazırlık sürecini tamamladık ve yavaş yavaş şehir merkezine doğru pedal çevirmeden indik, tabiki fotoğraf çekindik ve Kaleiçi'nde kahvaltı yaptık.
Sonra yolcu yolda gerek diyerek bastık pedala. Hedef herşey yolunda giderse Manavgat'ın güneyindeki Side mahallesinde deniz kıyısında çadır kurmaktı. keyifler gıcır tıngır mıngır giderken birden ön lastik inmeye başladı. Nasıl olur sıfır asfalt ve zırhlı lastikle turun ilk günü ve ilk saatler.
neyse moral bozmaya gerek yok dedik ve söktük lastiğimizi ve yamamızı yaptık ancak şaşırdığımız husus iç lastiğin içerden yani janttan delinmiş olması ;( lastik mevzusu ileride tekrarlayacak ve çözülecek ) !!!!! tamir yaptık ve devam.
Tabiki turu güzelleştiren şeyler tatlı aksilikler, maceralar ve sakarlıklardır. antalya çıkışındaki Decathlon mağazasını gördüğümüzde biraz dolaşalım dedik. benim yol bilgisayarı "Count 4" tü ancak ölçüm yapmıyordu bende onu danışırım diye düşündüm. mağaza girişene bisikletlerimizi bıraktık gidon çantalarımızı aldık içeriye girdik işimizi hallettik ve çıktık. yaklaşık 4-5 km kadar gittikten sonra gidonumda bir hafiflik hissettim ))) tahmin ettiğiniz üzere gidon çantamı yol bilgisayarını danıştığım görevlinin orada unutmuşum. önde giden dostum izzet'e seslendim onu durdurdum. hemen benim heybeleri söktük izzet kendini gölge bir yere aldı oturdu bende heybesiz şekilde hemen geri döndüm geldiğimiz yolu geri gittim. nefes nefese biraz önce görüştüğüm görevlinin yanına gidince gülümseyerek "abi arkanızdan koştum ama yetişemedim, kusura bakma çantanın içine bakmak zorunda kaldım kimlik ya da telefon numarası bulabilir miyim diye" dedi. bende çok teşekkür ederek gittiğim geri geldiğim yolu şimdi yine gidiyorum )) neyse ki bu olay ucuz atlatılmış oldu )) sonuçta gidon çantası içinde kıymetliler vardı.
Yolda olmanın en güzel yanı taze meyveler ve güzel insanlarla karşılaşmaktır. Güzel çilekleri olan bir meyveci abinin yanında mola verdik tarladan sabah toplanmış çilekleri büyük bir iştahla yedik. Normalde o kadar çileği yesem şişerim ama o kadar güzeldi ki hiç şişkinlik yapmadı.
İlk gün yolu yarıladık sayılır. benzinliklerde mola vererek sideye ulaştık ama otel işgalinden dolayı denize ulaşmak ne mümkün. zaten gün içinde de malesef deniz kenarından sürme keyfi yaşayamadık.
kamp yeri ararken bir taksi durağını gözümüze kestirdik ve şu abilere bir soralım bakalım dedik. taksici abiye meramımızı anlatttık durak başkanına telsizle sordu sayın başkan da "kalsınlar kalsınlar" dedi ve hemen çadırımızı kurmaya başladık. öncesinde akşam yemeği için makarna ton balığı salça gibi malzemelerimizi tedarik etmiştik. Şef İzzet hemen yemeği yapmaya başladı ve zehir gibi acı pul biberin yakıcılığında karbonhidrat ve protein ağırlıklı yemeğimizi yedik. taksi durağının lavabo ve tuvaletinin olması ( hatta duş bile vardı ) büyük konfor sağladı. tabiki taksi durağının çayı 7/24 hazır ) taksici abilerin yanına gittik çay aldık biraz sohbet ettik ve çadırlarımıza çekildik.
ilk günün yeni brooks ile yola çıkmış olmanın "acısıyla" sonlandırıyorum )
İzzet: Antalya Mersin arası tur düşünüyorum gelir misin? Sen, ben ve Volkan 3 kişi gideceğiz. 7 Nisan da yola çıkacağız.
Ben: Ekip güzel, tarih güzel, rota güzel de benim bisikletim yok Avustralya'ya giderken satmıştım henüz almadım sipariş verdim ama yetişmez.
İzzet: Yetişir kanka yetişir )
Emre Bisiklet'e (Harun) sürekli baskı ile bisiklet yetiştirildi ve tura çıkmaya 3 gün kala bisikletim "CESUR" a büyük bir heyecanla kavuştum. Daha önce bisikletle birlikte elden çıkarttığım kamp malzemelerini de hızlı şekilde temin ettikten sonra hazırlıklar tam gaz başladı benim cephede. İzzet de bisikletini değiştirmeyi düşünüyordu. Geçen sene Çanakkale - İzmir turunda kullandığı emektar Scoot'ını bir tur bisikleti ile değiştirmeyi düşünüyordu. Carraro Cr-t World'ü internetten inceleyip hem de canlısını görünce hemen İzzet'e de bir tane edindik ve iki tane Crt- World ve bir Cube Kathmandu ile yola çıkmaya hazırlandık ancak son gün Volkan'ın işleri ile ilgili gelişmelerden dolayı gelemedi ve biz İzzet'le ikimiz ikiz bisikletlerle cuma günü akşam son dakikada hazırdık.
Sabah 07:30 gibi Antalya otogara ulaştık ve hemen malzemelerimizi indirip bisikletleri kurmaya başladık. İzzet ön heybe kullanmayacağı için onun işi daha kısa sürdü çünkü otobüse sığması için ön bagajı da sökmek zorunda kalmıştım. Otogardaki vatandaşların meraklı bakışları altında 20 dk'lık bir hazırlık sürecini tamamladık ve yavaş yavaş şehir merkezine doğru pedal çevirmeden indik, tabiki fotoğraf çekindik ve Kaleiçi'nde kahvaltı yaptık.
Sonra yolcu yolda gerek diyerek bastık pedala. Hedef herşey yolunda giderse Manavgat'ın güneyindeki Side mahallesinde deniz kıyısında çadır kurmaktı. keyifler gıcır tıngır mıngır giderken birden ön lastik inmeye başladı. Nasıl olur sıfır asfalt ve zırhlı lastikle turun ilk günü ve ilk saatler.
neyse moral bozmaya gerek yok dedik ve söktük lastiğimizi ve yamamızı yaptık ancak şaşırdığımız husus iç lastiğin içerden yani janttan delinmiş olması ;( lastik mevzusu ileride tekrarlayacak ve çözülecek ) !!!!! tamir yaptık ve devam.
Tabiki turu güzelleştiren şeyler tatlı aksilikler, maceralar ve sakarlıklardır. antalya çıkışındaki Decathlon mağazasını gördüğümüzde biraz dolaşalım dedik. benim yol bilgisayarı "Count 4" tü ancak ölçüm yapmıyordu bende onu danışırım diye düşündüm. mağaza girişene bisikletlerimizi bıraktık gidon çantalarımızı aldık içeriye girdik işimizi hallettik ve çıktık. yaklaşık 4-5 km kadar gittikten sonra gidonumda bir hafiflik hissettim ))) tahmin ettiğiniz üzere gidon çantamı yol bilgisayarını danıştığım görevlinin orada unutmuşum. önde giden dostum izzet'e seslendim onu durdurdum. hemen benim heybeleri söktük izzet kendini gölge bir yere aldı oturdu bende heybesiz şekilde hemen geri döndüm geldiğimiz yolu geri gittim. nefes nefese biraz önce görüştüğüm görevlinin yanına gidince gülümseyerek "abi arkanızdan koştum ama yetişemedim, kusura bakma çantanın içine bakmak zorunda kaldım kimlik ya da telefon numarası bulabilir miyim diye" dedi. bende çok teşekkür ederek gittiğim geri geldiğim yolu şimdi yine gidiyorum )) neyse ki bu olay ucuz atlatılmış oldu )) sonuçta gidon çantası içinde kıymetliler vardı.
Yolda olmanın en güzel yanı taze meyveler ve güzel insanlarla karşılaşmaktır. Güzel çilekleri olan bir meyveci abinin yanında mola verdik tarladan sabah toplanmış çilekleri büyük bir iştahla yedik. Normalde o kadar çileği yesem şişerim ama o kadar güzeldi ki hiç şişkinlik yapmadı.
İlk gün yolu yarıladık sayılır. benzinliklerde mola vererek sideye ulaştık ama otel işgalinden dolayı denize ulaşmak ne mümkün. zaten gün içinde de malesef deniz kenarından sürme keyfi yaşayamadık.
kamp yeri ararken bir taksi durağını gözümüze kestirdik ve şu abilere bir soralım bakalım dedik. taksici abiye meramımızı anlatttık durak başkanına telsizle sordu sayın başkan da "kalsınlar kalsınlar" dedi ve hemen çadırımızı kurmaya başladık. öncesinde akşam yemeği için makarna ton balığı salça gibi malzemelerimizi tedarik etmiştik. Şef İzzet hemen yemeği yapmaya başladı ve zehir gibi acı pul biberin yakıcılığında karbonhidrat ve protein ağırlıklı yemeğimizi yedik. taksi durağının lavabo ve tuvaletinin olması ( hatta duş bile vardı ) büyük konfor sağladı. tabiki taksi durağının çayı 7/24 hazır ) taksici abilerin yanına gittik çay aldık biraz sohbet ettik ve çadırlarımıza çekildik.
ilk günün yeni brooks ile yola çıkmış olmanın "acısıyla" sonlandırıyorum )