2000 $ ilk dağ bisikletimi alıp Belgrat ormanına gitmiştim. Nefes yok. Güç yok.
Kaz çifliğinin arkasındaki dik yokuşta sürünerek çıkmıştım. Dedim o zaman, olm böyle giderse 40 ında dede olursun. Her haftasonu oradaydım. Hatta kardan gidemediğimde o bisikleti 2-3 km sırtımda taşırdım. Çıt yok. Ses yok. Hatta usturuplu yürürsen tilki karaca bile görürdün. O zaman telefon yok, kameralar dev gibi ve pahalı. 2000 $ lık bisiklet demir değil ama alu da değil. Kadrosu hala durur. Paslanmayan bir metal. Giyecek yok. Eşofmanla giderdim. 1 saat sonra su keserdi. Karın ortasında soyunur yedekleri giyerdim. Vücuttan buhar çıkardı. Üşümezdik ama. Ayakkabı çok önemli. Çünkü ayaklar çok üşüyor. Yine de ağaçların altı kuytu olur ve kaybettiğin enerjiyi karşıladığın sürece sıcak kalırsın.
Bir keresinde ormanın ortalarında bir yerde adamın tekini derede arabasını yıkarken görmüştüm. Arabanın yağını da tapayı açıp dereye boşaltmıştı. (o.Ç) hala kızarım. Gayrı ihtiyari bağırmıştım. Herif 10 dakka sonra yetişip beni ezmeye kalkmıştı. Bir keresinde Güneri Civaoğlu cibinin yanında Ayvat çıkışında dururken ben ağaçların arasından yanına plonjon yapmıştım. O da gelip bu ne biçim bisiklet diyerek incelemişti. Şimdi kimse o bisikletin suratına bakmaz.
Bir ara bisikletle gitmek sıkmaya başladı, o yerleri koşarak dolaşmaya başladım. Orman havası ciğerleri iyi açar. Bir gün yine Ayvatın içinden kestirmeden yokuş asfalta döneyim dedim, bir baktım dev gibi bir ateş içinde iri bir kütük yanıyor. Elimdeki içecek suyu ateşin etrafındaki toprağa döktüm ama nafile ateş çok büyük. Ayaklarımla sıçrayan közü söndürüyorum. ayakkabılar erimeye başladı. Bir yandan da etrafta biri varnıdır diye bakıyorum. Terli terli o soğukta 1 saat başında bekledim. Biraz közlenince yola çıktım ama ben oldum kazık. Jandarmayı bulup ateşin yerini tarif edene kadar 1 saat geçmişti.
Bir haftasonu geç gidebildim, akşamüstü. İçerlerde çamura saplandım. Bisikleti sırtlandım 1-2 km sonra kuru yer bulurum da binerim diye gidiyorum. Hava alacakaranlık. Karşıdan bir karaltılar geliyor diye gördüm ama seçemiyorum. 5-10 m kala bunların manda olduğunu farkettim. Hayvanlar yorgun ve aç tank gibi ahırlarına gidiyorlardı. Zor kaçtım yoldan.
Bu da son anı:
Yine birkeresinde akşam olmuş kaz çifliğinden doğru geldim.Otoparka gidiyorum. Hava alacakaranlık. Işığım falan yok. Şeytan dürttü. Bendin yanındaki tahta köprüden (o zamanlar sağlamdı) karşıya geçtim. Orada bir yolun başlangıçı var. Keşif yapacağım. Oradan direk yukarı çıkılırmı diye. Kocaman bir demir parmaklıklı kapı gördüm ağaçların arkasında. Padişahın tuğrası var üzerinde. Padişahın avlağıymış sonradan öğrendim. Kitabeyi okuyayım diye yaklaşıyorum. Akşam iyice çökmüş durumda gölgeler büyümüş.
Möööoooooooaaaaaaa diye bir bağırış ama yüksek perdeden. artık ödüm bilmemneme karıştı geriye doğru 1 adım sıçardım. Bir baktım ki kapının hemen arkasında inek kadar bir geyik. Kafasında muazzam büyük boynuzları bana bakıyor. Ama hayvan haraketsiz dururken (ARADA KAPI VAR TABİ

ben ona 1-2 m kadar yaklaşmışım ve göremedim. Şimdi bile şaşarım. Yaratık gibi birdenbire bana göründü. Başladı kapıyı boynuzlamaya. İki kanadı da birarada tutan paslı bir kilit. Bir açılsa beni gebertir. Bir topukladım doğru arabaya gideceğim. Bekçiler beni arabanın yanında yakaladı. Arabayı aradılar falan. Meğer avcılar gece gelip hayvanları vuruyormuş. Sesini de duyunca yakındaki bekçi beni görmüş kaçarken. Tabi sonra dost olduk hepsiyle.
Son bir anı daha:
Eskiden ayvat bendinin etrafında ralliciler antreman yapardı. Düşünebiliyormusunuz. Para verip giriyorum. Üstelik 70km dan arabayla geliyorum. Dallamanın teki her tarafı batırıyor, ortalığı inletiyor. Neymiş ralli yapacakmış. Adam önümden geçti. Gitti. Yeniden geçmesi 10 dakika falan sürüyor. Oradan kocaman bir kayayı virajdan hemen sonra yolun ortasına diktim. Sonra da sakin sakin turuma devam ettim. Motor seslei devam etti etti ve birden sessuzluk. Ole orman yine benim. Tura devam.
Şimdi üşeniyorum taa oralara kadar gitmeye. Maslak trafik, Kemerburgazdan bir sürü yol. Bizim oralarda eğleniyorum. Kızımı hazırlıyorum. Oğlum da arkadan geliyor. Bakacağız çaresine bu böyle olmayacak yine.
(Bunca sene sonra bu gün gevezeliğim tuttu, sürçü...........affola)