Misafirlik; Beni buyur edecek, ağırlayacak olan ahbaplarım bisikletimi de kabul ediyor. Misafirliğe gittiğim apartmanda, arkadaşlarıma laf söylenmesin diye asla asansörü kullanmıyorum. Sırtlıyorum emektarı, eve beraber çıkıyoruz. Sonrasında artık hol mü olur, kullanılmayan boş bir oda mı olur bir yer bulup bırakıyorum bisikleti oraya (tabi tekerleklerin altına gazete sererek, evi batırmanın lüzumu yok).
Market; Düz mantıkla bakarsak, markete gidiyorsam alışveriş yapacağım demektir. Bagajım olmadığı için poşet poşet eşyayı gidona asıp da geri dönecek değilim. Bisiklet sürerken bir şeyler alma ihtiyacı hissedersem de, gazete bayi gibi küçük büfeler bana yeterli oluyor. Zaten en fazla su ya da çikolata alıyorum. En kötü ihtimalle bir bakkala gireceksem, bisikleti dükkanın kapısı ile aynı hizaya bırakıp sık sık görsel temas sağlamaya çalışıyorum.
Kafeterya; Özgür KK tarafından dile getirilen yöntemi uyguluyoruz arkadaşlarla. Solo bir şekilde çıkmışsam bu tür bir mekanda bulunma ihtiyacım olmuyor pek ama olursa da elimin altında duracak bir mesafeye bırakıyorum (gerekirse masa ve sandalyeyi, bisikleti bıraktığım yere yaklaştırıyorum).
WC gibi zoraki haller; İşletmeciye basitçe "2 dakika göz kulak olabilir misiniz?" diye soruyorum. O kadar para düşkünü oluyorlar ki, dönüşte vereceğim iki kuruşluk kullanım ücretine tamah ederek bisikleti koruyup kolluyorlar. Şehir içinde değil de doğanın göbeğindeysem, zaten herhangi bir endişe duymama gerek olmuyor.
Yazdıktan sonra fark ettim de, kilide ihtiyacım olmuyormuş.