Aşağıdaki hikaye TDF ın bir bisikletçi için ne ifade ettğini bize hatırlatıyor.
1995 yılı 18 Temmuz’unda İtalyan yarışçı Fabio Casartelli, Col de Portet d'Aspet’ten saatte 88 km hızla inerken bisikletinin kontrolünü kaybederek düşmüş ve geçirdiği ağır travma sonrası hayatını kaybetmişti. Bu olayın ardından 1992 yılı olimpiyat şampiyonu Casartelli’nin Motorola’dan takım arkadaşları yarışı bırakmayı düşünmüş ancak İtalyan bisikletçinin eşi buna izin vermemiş ve her ne pahasına olursa olsun bu yarışı tamamlamalarını istemişti. Çünkü ancak bu şekilde onun ruhu rahatlayacaktı. Olayın geri kalan kısmını Casartelli’nin takım arkadaşı Lance Armstrong anlatsın:
1995'te nihayet Fransa bisiklet turu'nun doğasını,olağanüstü testlerini ve tehlikelerini kavradım ve turu bitirdim,hemde çok güçlü bir şekilde..Hatta son gün bir de etap kazandım..Ama bunun için çok büyük bir bedel ödemiştik..Yarışın sonlarında takım arkadaşlarımdan 92 olimpiyat şampiyonu Fabio Casartelli,yüksek hızla gidilen bir inişte hayatını kaybetti..Çok rahat,biraz budala,muzip ve esprili bir adamdı..Üst seviye italyanlar genelde daha ciddi olurlar ama fabio öyle değildi..çok tatlı,sempatik birisiydi..
"Ertesi gün och(takım menajeri) Fabio'nun iki amacı olduğunu söylemişti..Birincisi yarışı bitirmek ikincisi ise özellikle Limoges etabını kazanmaktı..Kendi kendime "madem fabio bu etabı kazanmayı bu kadar istiyordu,ben onun için kazanmalıyım" demiştim.."
"Limoges etabın ortalarına doğru kendimi önümdeki 25 kişilik grupla beraber buldum..sArı liderlik mayosu Miguel Indurain'deydi..O an bana en doğal gelen şeyi yaparak atağa geçtim.."
"Problem her zamanki gibi gereğinden önce atağa geçmemdi..Önümde hala gitmem gereken 40-45 kilometrelik bir mesafe vardı ve yokuş aşağı ilerliyorduk..Bisiklet yarışında yapılmaması gereken iki şey varsa bunlardan biri erken atağa kalkmak,diğeri de bunu iniş sırasında yapmaktır..İnişte o kadar hızlı gidiyordum ki küçük bir çabayla onlara 30 saniye fark atmış ve liderliğe oturmuştum..Diğerleri epey arkamda kalmışlardı..Onların "bu adam ne planlıyor acaba?" diye düşündüklerini hissedebiliyordum.."
"En yakın rakibime 55 saniye fark atmıştım..Takım destek arabası yanıma gelip rapor vermeye devam ediyordu..henry yanıma gelip "30 saniye" sonrakinde de "45 saniye" demişti..Üçüncü veya dördüncü gelişinden sonra "henry artık yanıma gelme,yakalanmayacağım" dedim.."
"Yakalanmadım..Bir dakikadan fazla bir farkla kazandım ve bir an bile acı çekmedim..aksine ruhsal bir şeyler hissediyordum..O gün daha büyük bir amaçla bisiklet sürdüğümü biliyordum..Çok erkenden atak yapmama rağmen koptuktan sonra hiç acı çekmedim..O gün hiç şüphem yoktu ki bisikletimde iki yarışçıydık..fabio da benimle birlikteydi.."
"Fransa bisiklet turunda bisiklet sürmenin ne demek olduğunu anlamıştım..Bunun bisikletle ilgisi yok..bu yaşam gibi birşey..Dünyanın sadece en uzun değil,en yüce,en üzücü ve en trajediye açık yarışıydı..Yarışçıya akla gelebilecek herşeyi ve fazlasını verebilirdi..Yaşamımız boyunca çok farklı şeylerle karşılaştık,çok fazla aksilik yaşadık ve başarısızlıkla omuz omuza savaş verdik,yağmurda başımızı öne eğdik ve umudumuz küçücük de olsa dimdik durmaya çalıştık..Fransa bisiklet turu sadece bir bisiklet yarışı değildir..O bir sınavdır..Sizi fiziksel,zihinsel ve hatta ahlaki olarak sınar"
"Artık bunu anlamıştım..hiçbir kestirme yol olmadığının farkına vardım..Zihin,vücut ve karakter açısından olgunlaşmam için yüzlerce yarışa girip binlerce kilometre yol kat etmem gerekti..Bacaklarımda,ciğerlerimde,beynimde ve kalbimde yeterince güç olmadan Fransa bisiklet turu'nu kazanamayacaktım..yani adam oluncaya kadar..Fabio adam olmuştu..Ben ise hala o noktaya ulaşmaya çalışıyordum..."
--------------------------------------------------------------------------------