mehmetsunu
Kaldato ile sohbeti kestim.
- Kayıt
- 28 Eylül 2011
- Mesaj
- 5.685
- Tepki
- 13.218
- Şehir
- kayseri
- Başlangıç
- 2010—11
- Bisiklet
- Cube
- Bisiklet türü
- Yol bisikleti
Eskilerin tabiriyle eskiye rağbet olsa bir pazarına nur yağardı özdeyişi çoktandır tarih oldu. Evet bit pazarına nur yağıyor. Zamanın sakilliği içerisinde mahzenlerde, çatı katında çürümeye bırakılan bisikletler bir bir gün yüzüne çıkarılıyor. Parlatılıyor, cilalanıyor. İnsanlardaki eskiye özlem etkisi bisiklet dünyasına da sıçramış gözüküyor. Bundan bir 5-10 yıl öncesinde yüzüne bakılmayan, hurdacılara üç otuz paraya satılan bisikletler şimdilerde Vintage sitelerinde handiyse astronomik fiyatlardan satılıyor. Bisiklet camiasında kişinin klasik bir bisikletinin olması bir prestij unsuru haline geldi. Klasik bisikletler üzerine dağarcık günden güne büyüyor, fanzinler piyasaya çıkıyor, her türlü materyal değer kabul ediliyor. Nerdeyse klasik üzerine arkeolojik bir detaycılık baş gösterdi. Forumda da bu işi dünya da kabul görür seviyede götürür bisiklet severlerin hummalı gayretkeşliğine şahit oluyoruz. Ama hala kat edilecek mesafe var. İlgi yoğun olmakla birlikte ülkemizde henüz piyasası derin değil. Ne zaman klasikler üzerine yarışlar, fuarlar, festivaller düzenlenmeye, kataloglar yayımlanmaya, klasik üzerine uzmanlaşan satıcılar çıkmaya başlarsa o derinlik yakalandı diyeceğim.
Bir merak ettiğim soruda şu. Çoğu klasik el yapımı ve gücünü detaylar üzerindeki sanatsal yoğunlaşmadan alıyor. Oysaki bisiklet dünyası uzun süredir seri üretime geçmiş durumda. Bu gün binlerce dolara satılan karbonlar bundan bir 40-50 sene sonra klasikleşecek mi veya metal yorgunluğuna ilk önce teslim olacak cola kutusu kıvamındaki alü bisikletler bir gün gelecek klasik olabilecek mi. Klasik olabilme kriterlerinden bakıldığında sanki klasikler çağı kapandı da diyebiliriz.
Birde her eski olanı klasik görme yanılsaması var. Hizmet bisikletlerinin üzerindeki toz üflendiğinde klasikler kategorisine yükseltiliyor. Oysaki bu konuda da koleksiyoner ve eksper sıkıntısı var bisiklet camiasının.
Bir merak ettiğim soruda şu. Çoğu klasik el yapımı ve gücünü detaylar üzerindeki sanatsal yoğunlaşmadan alıyor. Oysaki bisiklet dünyası uzun süredir seri üretime geçmiş durumda. Bu gün binlerce dolara satılan karbonlar bundan bir 40-50 sene sonra klasikleşecek mi veya metal yorgunluğuna ilk önce teslim olacak cola kutusu kıvamındaki alü bisikletler bir gün gelecek klasik olabilecek mi. Klasik olabilme kriterlerinden bakıldığında sanki klasikler çağı kapandı da diyebiliriz.
Birde her eski olanı klasik görme yanılsaması var. Hizmet bisikletlerinin üzerindeki toz üflendiğinde klasikler kategorisine yükseltiliyor. Oysaki bu konuda da koleksiyoner ve eksper sıkıntısı var bisiklet camiasının.




