Kırklı yaşlarda aşk

Bir yirmili yaşlardaki gibi değil. hele hele zorlama bir otuzluyaşlardakine de benzemiyor. er kişinin ayaklarını yerden kesmiyor. maddeden çok manaya yöneliyor. bağlanmaktan çok adamaya benziyor. görüntüden çok duyguyu arıyor. umuttan çok umutsuzluğa hazır bir hali var ama biliyor ki, bu beden ve bu ruh bir zamanlar hem yirmi hem otuz yaşındaydı o nedenle de bir umut, bir beklenti, sinsi sinsi bir köşede bekler halde. apansız çıkıp gelecek birini bekliyor. olacak gibi heveslendiriyor ama olmayınca hemen küsüp gitmiyor. olmasa da olduruyor, olsa da kendinden geçmiyor.


daha bir adamakıllı, daha bir olgun. geçmiştekilerden tek farkı "an" denilen şeyi yaşamayı beceriyor. tadı daha bir güzel oluyor. deli gönül, akıllanmıyor belki ama eskisi gibi de dellenmiyor.

sevmek nedir tüm bilenlere selam olsun.

Love is for suckers

asıl aşkın kaynağını anladığınızda, bambaşka oluyor. o zamana kadar, it seems for suckers; ondan sonra it seems for specials. asıl aşk, yarin saçı ve kokusu değil; o çok daha başka bir şey. yaratılanda değil, onun kaynağında. ben 40 lı yaşlardakini yazmaya çalıştım. 50li yaşlara erişirsem o zaman da yazarım. o zaman artık o saçma beklentilere girmemeyi bekliyorum. bakalım. zaman neler öğretecek.

Yaşamayan bilmez aşkı. Yaşayan da anlatamaz.

@Mehmet Levent

"Her gönül bir tek Sevgiliye dönüktür aslında lakin kıblesi yanlıştır.Bulduğunu sandığı şey gerçekte aradığı değildir.Kimisi bir gül yüzlü güzele meftun, kimisi bir ceylan bakışlıya mecnundur, bazısı dünyaya kanmış, bazısı mala mülke aldanmıştır.
Oysa her biri bir Sevgili tarafından sınanmıştır... " Bu da durumu özetler sanırım Mevlana'dan

Bu da benden olsun kırklı yaşlarda aşk için...

Öylece bekliyorsun acaba kokusu düşer mi diye üzerime, oysa tek bir koku var keskin belki biraz soğuk,
Yine keşkeli akşam üstülerinden birinde...
Ama düşmez ki kollarına öylesine sahipsizce birdenbire bilirsin...
Bilmez ki o önceleri, erkence ama erkekçe yüreğinin nasıl süründüğünü yerlerde uğruna.
Bilse gelir mi elimdeki bardağın sessizliğini bozmaya keşkeli bir akşam üstü?
Kimi zaman onla ait olmadığın bir anının eşiğinden atlarsın el ele belki biraz kontrolsüz ama doyasıya özgürce...
Sonra defalarca kurduğun hayallerinden birini daha seçip aynı zamanda vazgeçip
Gönlünü avutursun bir başına defalarca kalınca nedensiz...
Öylece düşünüyorsun dokunur mu tekrar dudakları bünyeme diye hayıflanarak ama korkmadan yüreklice...
Sonra bırakıverirsin serbestçe kendini kasıtsız fakat bir o kadar suçlu gülüşlerinin dibine,
Ama safça, belki biraz cazibesine kapılarak öylece...
Öylece aniden belki birgün bana da yazarsın demiştin gizlice fısıldayarak belki bence ve belki biraz sence olur içinde ama vakitlice
Keşkeli bir akşam üstü anason kokuları içinde
Öylece ağlıyorum zamansızlığına belki biraz aykırı, sakin ve sessizce ama en kötüsü sensizce bir rakı bardağının dibinde...

"Yıldızı geç, Güneşi gör." der.

Bir zamanlar Anadolu'da bir köylüye sormuşlar:
"Aşk nedir" diye,
Arkadaş da demiş ki,
"Seversin, kavuşamazsın.
Kavuşamazsan Aşk olur..."

Mehmet Levent diline sağlık Mehmet abi ne güzel ifadeler bunlar

''''Aşk kadına sevmek Adama yakışır''''

Benden de Bi 20'lik

Daha niceleri var arkandan yazılan,
Mürekkep yerine gözyaşı kullanılan.