Sinan H.
Katip
- Kayıt
- 19 Şubat 2013
- Mesaj
- 155
- Tepki
- 359
- Şehir
- 07/42/10
- Başlangıç
- 2012—13
- Bisiklet
- Carraro
- Bisiklet türü
- Şehir - Tur
Merhaba arkadaşlar,
Geçtiğimiz yıl katlanır bisikletle yaptığım Konya-Seydişehir ve Alanya-Antalya ile Antalya-Korkuteli-Salda Gölü-Burdur turlarında menisküs yırtığı meydana gelmesi nedeniyle uzun bir süre bisikletten uzak kalmıştım, gerek ortopedi doktoru gerekse fizyoterapistin yönlendirmesi ile fitness çalışmaları ile bir yıla yakın süre bacağı güçlendirme çalışması yaptım ve ufak tefek antreman sonrası yine bir bayram tatilinde kendimi yollarda buldum
Konya düz ovaya kurulu bir şehir olması ile birlikte etrafında toros dağı olunca bi yerde tırmanış oluyor elbet, turdaki ilk gün için hedefim Beyşehir ve sabah sabah %10'luk Akyokuş tırmanışı ile başlıyorum


Akyokuş sonrası Konya'dan çıkış tabelası görüyorum, burada Akyokuş parkının çevre düzenlemesi için Belediyeye ait hafriyat araçları görüyorum, tura hazırlık sürecinde buralara geldiğimde köpekle karşılaştığımız için etrafı kolaçan ederek yoluma devam ediyorum ve şükür köpekle karşılaşmıyorum
Geçtiğimiz yıllardaki turlarda hep arkadaşlarla beraber yapmıştık ama bu bayram tatilinde arkadaşların planlarının olması, benimde 2 yıldır Konya'da olmam sebebiyle bu turda yalnız başımayım, bu nedenle köpek saldırılarına karşı yanıma köpek savar adı verilen cihazdan da almıştım
Akyokuş'u çıktıktan sonra bir süre düz yolda pedallıyorum ve 1460 rakımlı Belenbaşını tırmanmaya başlıyorum


1460 rakımlı Belen başına ulaştıktan sonra yine %10'luk bir eğimle Apa Barajına kadar güzel bir iniş var, katlanır bisikletin avantajı olduğu kadar dezavantajı da var malesef ve bu dezavantajlarından biri de rampa aşağı saldığınızda sizi tedirgin ediyor çünkü gidon ufak ve hassas, üstüne arkada yük varken daha çabuk hızlanabiliyorken
Apa Barajını geçtikten sonra Konya Kent Ormanına yaklaşıyorum ve burada çeşmede bir su molası veriyorum, Kent Ormanıyla beraber tatlıde bir tırmanış başlıyor ve önümde geçmem gereken 1548 rakımlı Hanönü Beli var


Hanönü Beli sonrası eğimi belirsiz bir iniş var
Bu iniş Kızılören'e kadar devam ediyor, Kızılören'de et ağırlıklı lokantalar var ancak saat henüz 9,30-10 civarı olduğu için kapalı, bir ikisinin tabelasında köy kahvaltısı görüyorum ancak onlarda kapalı yoluma devam ediyorum
Kızılören sonrası Sağlık Kasabası yol ayrımında Hypco petrol yanında açık bir çorbacı bulup mola veriyorum, tabi içtiğim çorba sözde Mercimek'ti, tadının pek alakası yoktu, çorbayı bitiremiyorum, bi çay daha içip yoluma devam ediyorum
Sağlık Kasabasından sonra düz yolda tempolu olarak gidiyorum, daha öncesinde araştırdığım kadarı ile Yunuslar Köyü civarında Hüyük yol ayrımı var ve orada petrol olması gerekiyor,
Hüyük yol ayrımı tabelasına kadar pedallıyorum ve petrolde bir soda molası veriyorum, bu arada saatte 11'e yaklaşıyor, haliyle güneşte sıcaklığını hissetirmeye başlıyor bu nedenle molalarım sıklaşıyor, Hüyük yol ayrımı sonrası bir kaç dinlenme tesisi ile karşılaşıyorum ve görünüş itibarıyla güzel olan Mustafa Atik Dinlenme tesislerinde bir çorba molası daha veriyorum, Sağlık Kasabasında içtiğim çorbadan sonra bu çorba daha kıymetli benim içim
tabi çorba-çay için girdiğim yerde tatlı görünce dayanamayıp ekmek kadayı ve tel kadayıfının da tadına bakıyorum, malum saatlerdir yollardayım ve şekerimde düşüyor, şeker yüklemesi yapıyorum 



Dinlenme Tesisinden 5-10 km kadar sonra Beyşehir tabelası ile karşılaşıyorum

Beyşehir'de kamp alanları mevcut ancak daha önceden Facebook üzerinden haberleştiğim bu sene 8-9 Eylül tarihlerinde 6.sı düzenlenecek olan (link)ni organize eden (link)'nin göl kenarında bulunan odasında kalacağım, bu konuda yardımcı olan Beyşehir Bisiklet Topluluğundan Mustafa Varol hocamıza ve dernek başkanı Mustafa Büyükkafalı'ya teşekkür ederim


Konaklama işini hallettikten sonra ufak bir ilçe turu yapıyorum, ilçenin meşhur Tarihi Taş Köprüsü ve Eşrefoğlu Camisini ziyaret ediyorum, merkezde bir çay molası veriyorum... Dernek odasına giderken derneğin hemen yanında dolmuşta kokoreç-köfte yapıldığını görüp burada akşam yemeğinide halledip uyku moduna geçiyorum



Sabah yine saat 6-6,30 gibi yola çıkıyorum, bugün için hedefin Şarkikarağaç'ta bulunan Kızıldağ Milli Parkı
Beyşehir-Şarkikarağaç yolu düne göre kötü, tek gidiş tek geliş ve zaman zamanda yol çalışmasının olduğu yerler var,

Beyşehir'den uzaklaşalı 5-10 km kadar olduktan sonra bir tuğla fabrikası tarzı bir yer görüyorum, önünde köpek olabileceği düşüncesi ile trafiği kontrol edip şerit değiştiriyorum, karşı şeritten devam ettiğim sırada tahmin ettiğim gibi işyerinin önünde 2 tane köpek var, günün erken saatinde yol almanın avantajı köpekler uyuyor derken haliyle yol bozuk ve bisikletten çıkan sesler üzerine köpekler kulak kabartıyor, bir tanesi hızlı bir şekilde üzerime doğru geliyor ve geçtiğimiz yıllardaki tecrübe ile bisikletten hemen inerek köpek ile arama bisikleti alıyorum, köpek yolun ortasına kadar geliyor ve saldırgan bir şekilde havlıyor, köpek savar cihaz bi yanda elimde basıyorum bir yanda da "şşşş", "tamam" diyerek karşılık veriyorum, bir süre sonra köpek susuyor ve bende yavaş yavaş yürüyerek ilerliyorum, arkamda köpeğin beni takip etmediğini gördükten sonra tekrar bisikletime atlayıp pedallamaya devam ediyorum
Bugün benim için biraz yorucu geçiyor, yol kötü üstüne yandan esen bir rüzgar var, katlanır bisikletin bir dezavantajı da rüzgar malesef, aerodinamik yapısı olmadığı için bütün rüzgarı ben karşılıyorum ve buda beni yoruyor
Hüyük ilçesine bağlı Kıreli kasabasında yol üstünde bir kahvehane görüyorum ve çay molası veriyorum, dünden kalma çanta da birşeyler vardı onları da atıştırıp kahvaltı işini aradan çıkartıyorum

15-20 dk kadar burada oyalandıktan sonra yoluma devam ediyorum ve Konya sınırlarından çıkarak Isparta ili sınırlarına girmiş bulunmaktayım

Saat 10'a yaklaşırken bende Şarkikarağaç'a geliyorum, malum bayram arefesi ve Şarkikarağaç girişinde polis ekibi ile karşılaşıyorum, şimdiden onlarında bayramını kutlayarak yola devam ediyorum

Şarkikarağaç'ta eski bir çalışma arkadaşıma süpriz yapmak için ilçeye bağlı bir köye doğru yöneliyorum, köy yolundan gidiyorum sessiz sakin sabah sabah

Arkadaşımın ailesinin köy evine ulaşıyorum, sabah sabah onları kahvaltıda yakalıyorum, güzel bir süpriz yapıyorum onlarla kahvaltıya oturuyorum, burada uzunca vakit geçiriyorum, havanın sıcaklığının biraz geçmesini bekliyorum ve arkadaşımın ısrarına rağmen akşama Kızıldağ Milli Park'ta kalmaya kararlıyım
Şarkikarağaç'ta sokak köpeğinin çok olduğu için dikkatli olmam gerektiği söyleniyor
Arkadaşımla vedalaştıktan sonra Kızıldağ Milli Park'a doğru pedallıyorum, ilçe merkezinde bir kaç köpekle de karşılaşıyorum ancak bunları görünce köpek savarı elime aldığım için bunlar cihaza tepki verip kaçıyorlar
Ve karşı dağlar Kızıldağ Milli Park, yine %10'luk bir tırmanış ile karşı karşıyayız

Milli Park girişinde araçlardan giriş ücreti alınıyor ancak bisiklet için herhangi bir ücret yok, çadır yeri için yukarıda ücret alınacağını söylüyor görevli ve ekliyor çadır yerinin 1-2 km ileride olduğunu belirtiyor
Ah o görevlinin diyorum bitmek bilmeyen 1-2 km, gün batıyor bir yandan sürekli tırmanış halindeyim, kıvrıla kıvrıla Kızıldağ Milli Park'ın zirvesine doğru çıkıyorum ve bir yanda ayaklarımın altında kalan Şarkikarağaç'ı izliyorum
Ve sonunda çadır yerine geliyorum, bir yanda günü birlik piknikçiler, bir yanda çadır alanı, gayet düzenli
Kızıdağ Milli Parkı oksijen bakımından dünyanın sayılı yerlerindenmiş ve astım hastalarına iyi geldiği için astım hastaları burada uzun süreli konaklıyorlarmış. Milli Park'ta hem çadır alanı hemde Bungalow odalar var

Çadırımı kurduktan sonra ufak bir yürüyüş yapıyorum, temiz hava, oksijen bol mis gibi, Şarkikarağaç manzarası karşınızda

Çadır alanına dönüşte burada bulunan restauranta uğruyorum, Konya'dan bir arkadaşım burası için tahinli katmer tavsiye etmişti onun tavsiyesi üzerine tahinli katmer yiyip çayımı içiyorum (Not: Maşallah katmer çok büyük, nerdeyse iki kişilik, o kadar yola ve rampaya rağmen bitiremiyorum)

Çadırımın yakınında müsait bir yer bulup hamağımı da kurduktan sonra hava kararana kadar bir saate yakın hamak keyfi yapıyorum doğanın tadını çıkartıyorum

Ee dünyanın oksijen bakımından sayılı yerlerinden birinde olupta uyku sorunu olacağını sanmam
güzelce uykumu alıyorum ve sabahta erkenden uyanıyorum 5 gibi uyandığımda hava hala aydınlanmamış, biraz daha biraz daha derken saat 6 oluyor ve kalkıyorum çadırımı toplamaya başlıyorum
Dün çıktığım uzunca tırmanışın artık tadını çıkarma zamanı, malum katlanır bisikletle yollardayım, tedbirli olarak inişimi yapıyorum, dün arkadaşımın söylediği gibi de milli park çıkışında 3 köpekle karşılaşıyorum, bu köpeklerle bir sıkıntı olmadan yoluma devam ediyorum, Şarkikarağaç merkezde açık bir unlu mamüller bularak kahvaltı için bir kaç parça birşey alıyorum
Unlu mamüller çıkışında karşılaştığım manzara beni şok ediyor, bu şaşkınlığın etkisi ile fotoğraf çekmeyi unutmuşum, yolun ortasında 15-20 tane köpek, kendi aralarında boğuşuyorlar, bir kaçı beni takip ediyor, ben kahvaltı için aldıklarımı çantama yerleştirip, elime köpek savarı alıp sağdan sağdan yürüyorum, şükür bana saldıran bağıran yok
Şarkikarağaç çıkışında da bir kaç köpekle daha karşılaşıyorum, umarım bundan sonra böyle bir köpek sürüsü ile karşılaşmam diye temenni ediyorum
Şarkikarağaç Isparta yol ayrımında petrolde bir çay içip kahvaltı için aldıklarımı atıştırıyorum
Düşüyorum yine yeniden yollara... bugünkü hedef ise Eğirdir

Malesef yol günden güne kötüleşiyor,

Neyseki bozuk yol uzun sürmüyor, nihayet yine ilk gün olduğu gibi sıcak asfalt ile karşılaşıyorum, üstüne iniş var

Gelendost,Yalvaç ve Eğirdir elma memleketi sonuçta sağlı sollu elma ağaçları ile pedallıyorum

Güne erkenden başlayıp elma bahçesinde çalışanlara selam verip bayramlarını kutluyorum
Bir köylüye selam verdikten 5-10 dk sonra motosikletle yanıma gelerek beni durdurup, nerden gelip nereye gittiğimi sorup ayak üstü 1-2 dk muhabbet ediyoruz ve bana kendi bahçesinden topladığı elmalardan ikram ediyor

Saat 9'a yaklaşıyor ve ben Gelendost'a giriş yapıyorum

Gelendost sonrası Eğirdir Gölü manzaralı pedallamaya devam ediyorum
Eğirdir'e 12 km kalmış, az kaldı diye sevinirken arkasında güzeel bir rampa


Ve artık Eğirdir Göl kenarında virajlı yollarda pedallamaya devam ediyorum

Konya'dan uzaklaşalı 220 km olmuş

Eğirdir Göl kenarında virajlı yollarda bir inip bir çıkıyorum derken sağlam bir rampa tırmanışı sonrası güzel bir iniş ile saat 11,30 gibi Eğirdir'e giriş yapıyorum

Bu akşam için Eğirdir Merkez'de bulunan Altınkum Kamp Alanında kalmayı planlıyorum, kamp alanına doğru pedallarken merkezde bir petrolde dinlenip sıcaklarda kendimi dondurma ile ödüllendiriyorum
Saat 12,30u gösteriyor ve ben nihayet kamp alanına ulaşıyorum, güneş tam tepede sıcağını hissetiriyor, hemen müsait bir alan bulup çadırımı kuruyorum

Altınkum Kamp Alanı ile söyleyeceklerim ise; halk plajının yanında, çadır ücreti 20 TL, elektrik, duş mevcut, kamp alanı içerisinde büfelerde mevcut ayrıca yakınında ekmek fırını ile Migros'ta mevcut
Çadırımı kurduktan sonra yan çadırda bulunan Yusuf amca dışarıda eşya bırakmamam konusunda uyarıyor, her ne kadar belediyenin kamp alanı isede günübirlikçilerden dolayı güvenlik sorunu var, gelen giden çok oluyor dedi, bende bisikletimi dahi çadırıma aldım
Akşam yemeği için Migros'a gidip hazır gıdalardan birşeyler alıyorum, nasıl olsa yanımda ocak var diyip, tavuk köfteyi ısıtıyorum, yanında hazır rus salatası ile akşam yemeğini aradan çıkartıyorum

Saat 10-11 gibi ufak bir sahil yürüyüşü sonrası çadırıma geçip uyuyorum
Yine güne saat 6 gibi başlıyorum, çadırımı toplayıp düşüyorum yola, kamp alanı sonrasında hemen askeriye tırmanışı ile karşılaşıyorum

Isparta'ya 32km kalmış

Ee malum Eğirdir'deyiz, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin önemli merkezlerinden birisi Eğirdir Dağ Komando Okulu da burada

Askeriye rampası sonrası Eğirdir çıkışında da sağlam bir rampa ile güne tırmanış ile başlıyorum
Bugün bayramın birinci günü, bayram namaz sonrası herkes kurban telaşında trafik sakin bir şekilde pedallıyorum, rampalar sonrası bir petrolde kahvaltı molası veriyorum
Bugünde yandan esen bir rüzgar var, üstüne güneşte hala kendini gösteremedi, beni üşütüyor, yavaş yavaş yoluma devam ediyorum

Saat 8 olmuş ve Isparta'ya 11km kalmış

Trafik ufaktan hareketlenmeye başladı, Isparta sanayisine giriş yapmış bulunmaktayım sağlı sollu sanayi firmaları var, rüzgar biraz etkisini azaltınca tempolu olarak yoluma devam ediyorum
Saat 8,30 civarı Isparta tabelası ile karşı karşıyayım

Isparta girişinde sağlı sollu ağaçlar, güzel bir manzara ile karşı karşıyayım

Bu turda planım Isparta sonrası Karacaören Barajı ve Antalya'ya gitmekti ancak dün Eğirdir'de arkadaşlarımla görüştüğümde Antalya'da nemin çok olduğunu söylediler, üstüne Isparta Antalya karayolunu kullanan arkadaşlarda yolun dar olduğunu, üstüne 2 tane tünel olduğu için bayram sabahı tehlikeli olabileceğini söylüyorlar
Hem arkadaşlarımın tavsiyeleri hemde bayramın ilk günü olması nedeniyle Isparta'da bir çok yerin kapalı olacağını düşündüğüm için Isparta'da turumu bitirme kararı alıyorum ve Isparta Otogarına doğru pedallıyorum,
Isparta Merkez'de bisiklet yolu da varmış haliyle buraları kullanıyorum

Saat 10'daki Kamil Koç firmasının Konya otobüsü ile Konya'ya dönüş yolculuğu başlıyor, yine bir katlanır bisiklet kullanmanın avantajı ile şoför ve muavin ile herhangi bir sorun yaşamadan bisikletimi bagaja koyup yerime geçiyorum

Saat 10,45 gibi otobüs Eğirdir'e geldiğinde dün kamp alanında bulunan 6 Japon misafirlerimizin de otobüse bindiğini görüyorum, yanlarına gidip bisikletlerin otobüse yüklenmesi konusunda yardımcı olup kendileri ile ayak üstü muhabbet ediyoruz, kendileri İstanbul'a orada biraz bisiklet sürüp otobüsle Marmaris'e yine orada ufak bir turdan sonra Isparta, Eğirdir'e gelmişler şimdide Kapadokya'ya otobüsle geçip oraları bisikletle gezeceklerini belirtiyorlar

Japon turistlerin bisikletleri ile otobüs bagajında 7 tane bisiklet var, herhangi bir ek ücret ödenmedi bisiketler için, otobüste 8 tane boş koltuk var ve mevcut yolcularında çok fazla eşyalarının da olmaması bizim için bir avantaj
Tabi muavin arkadaş yabancı dilinin olmadığı için ek ücret isteyemediğini söylediğinde nasıl olsa bagaj müsait ne gerek var diyerek cevap verince neyse bakalım turistler zaten ülkemizi kötülemesinler sonra diyerek yanımdan ayrılıyor
Ve bir tur maceramız daha sonra eriyor, katlanır bisiklet ile uzun tur yapılır mı, rampa çıkılır mı soruları umarım cevap bulmuştur
Sağlıcakla başka bir turda görüşmek üzere
Strava Kayıtları:
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
Geçtiğimiz yıl katlanır bisikletle yaptığım Konya-Seydişehir ve Alanya-Antalya ile Antalya-Korkuteli-Salda Gölü-Burdur turlarında menisküs yırtığı meydana gelmesi nedeniyle uzun bir süre bisikletten uzak kalmıştım, gerek ortopedi doktoru gerekse fizyoterapistin yönlendirmesi ile fitness çalışmaları ile bir yıla yakın süre bacağı güçlendirme çalışması yaptım ve ufak tefek antreman sonrası yine bir bayram tatilinde kendimi yollarda buldum
Konya düz ovaya kurulu bir şehir olması ile birlikte etrafında toros dağı olunca bi yerde tırmanış oluyor elbet, turdaki ilk gün için hedefim Beyşehir ve sabah sabah %10'luk Akyokuş tırmanışı ile başlıyorum


Akyokuş sonrası Konya'dan çıkış tabelası görüyorum, burada Akyokuş parkının çevre düzenlemesi için Belediyeye ait hafriyat araçları görüyorum, tura hazırlık sürecinde buralara geldiğimde köpekle karşılaştığımız için etrafı kolaçan ederek yoluma devam ediyorum ve şükür köpekle karşılaşmıyorum
Geçtiğimiz yıllardaki turlarda hep arkadaşlarla beraber yapmıştık ama bu bayram tatilinde arkadaşların planlarının olması, benimde 2 yıldır Konya'da olmam sebebiyle bu turda yalnız başımayım, bu nedenle köpek saldırılarına karşı yanıma köpek savar adı verilen cihazdan da almıştım
Akyokuş'u çıktıktan sonra bir süre düz yolda pedallıyorum ve 1460 rakımlı Belenbaşını tırmanmaya başlıyorum


1460 rakımlı Belen başına ulaştıktan sonra yine %10'luk bir eğimle Apa Barajına kadar güzel bir iniş var, katlanır bisikletin avantajı olduğu kadar dezavantajı da var malesef ve bu dezavantajlarından biri de rampa aşağı saldığınızda sizi tedirgin ediyor çünkü gidon ufak ve hassas, üstüne arkada yük varken daha çabuk hızlanabiliyorken
Apa Barajını geçtikten sonra Konya Kent Ormanına yaklaşıyorum ve burada çeşmede bir su molası veriyorum, Kent Ormanıyla beraber tatlıde bir tırmanış başlıyor ve önümde geçmem gereken 1548 rakımlı Hanönü Beli var


Hanönü Beli sonrası eğimi belirsiz bir iniş var
Kızılören sonrası Sağlık Kasabası yol ayrımında Hypco petrol yanında açık bir çorbacı bulup mola veriyorum, tabi içtiğim çorba sözde Mercimek'ti, tadının pek alakası yoktu, çorbayı bitiremiyorum, bi çay daha içip yoluma devam ediyorum
Sağlık Kasabasından sonra düz yolda tempolu olarak gidiyorum, daha öncesinde araştırdığım kadarı ile Yunuslar Köyü civarında Hüyük yol ayrımı var ve orada petrol olması gerekiyor,
Hüyük yol ayrımı tabelasına kadar pedallıyorum ve petrolde bir soda molası veriyorum, bu arada saatte 11'e yaklaşıyor, haliyle güneşte sıcaklığını hissetirmeye başlıyor bu nedenle molalarım sıklaşıyor, Hüyük yol ayrımı sonrası bir kaç dinlenme tesisi ile karşılaşıyorum ve görünüş itibarıyla güzel olan Mustafa Atik Dinlenme tesislerinde bir çorba molası daha veriyorum, Sağlık Kasabasında içtiğim çorbadan sonra bu çorba daha kıymetli benim içim



Dinlenme Tesisinden 5-10 km kadar sonra Beyşehir tabelası ile karşılaşıyorum

Beyşehir'de kamp alanları mevcut ancak daha önceden Facebook üzerinden haberleştiğim bu sene 8-9 Eylül tarihlerinde 6.sı düzenlenecek olan (link)ni organize eden (link)'nin göl kenarında bulunan odasında kalacağım, bu konuda yardımcı olan Beyşehir Bisiklet Topluluğundan Mustafa Varol hocamıza ve dernek başkanı Mustafa Büyükkafalı'ya teşekkür ederim


Konaklama işini hallettikten sonra ufak bir ilçe turu yapıyorum, ilçenin meşhur Tarihi Taş Köprüsü ve Eşrefoğlu Camisini ziyaret ediyorum, merkezde bir çay molası veriyorum... Dernek odasına giderken derneğin hemen yanında dolmuşta kokoreç-köfte yapıldığını görüp burada akşam yemeğinide halledip uyku moduna geçiyorum



Sabah yine saat 6-6,30 gibi yola çıkıyorum, bugün için hedefin Şarkikarağaç'ta bulunan Kızıldağ Milli Parkı
Beyşehir-Şarkikarağaç yolu düne göre kötü, tek gidiş tek geliş ve zaman zamanda yol çalışmasının olduğu yerler var,

Beyşehir'den uzaklaşalı 5-10 km kadar olduktan sonra bir tuğla fabrikası tarzı bir yer görüyorum, önünde köpek olabileceği düşüncesi ile trafiği kontrol edip şerit değiştiriyorum, karşı şeritten devam ettiğim sırada tahmin ettiğim gibi işyerinin önünde 2 tane köpek var, günün erken saatinde yol almanın avantajı köpekler uyuyor derken haliyle yol bozuk ve bisikletten çıkan sesler üzerine köpekler kulak kabartıyor, bir tanesi hızlı bir şekilde üzerime doğru geliyor ve geçtiğimiz yıllardaki tecrübe ile bisikletten hemen inerek köpek ile arama bisikleti alıyorum, köpek yolun ortasına kadar geliyor ve saldırgan bir şekilde havlıyor, köpek savar cihaz bi yanda elimde basıyorum bir yanda da "şşşş", "tamam" diyerek karşılık veriyorum, bir süre sonra köpek susuyor ve bende yavaş yavaş yürüyerek ilerliyorum, arkamda köpeğin beni takip etmediğini gördükten sonra tekrar bisikletime atlayıp pedallamaya devam ediyorum
Bugün benim için biraz yorucu geçiyor, yol kötü üstüne yandan esen bir rüzgar var, katlanır bisikletin bir dezavantajı da rüzgar malesef, aerodinamik yapısı olmadığı için bütün rüzgarı ben karşılıyorum ve buda beni yoruyor
Hüyük ilçesine bağlı Kıreli kasabasında yol üstünde bir kahvehane görüyorum ve çay molası veriyorum, dünden kalma çanta da birşeyler vardı onları da atıştırıp kahvaltı işini aradan çıkartıyorum

15-20 dk kadar burada oyalandıktan sonra yoluma devam ediyorum ve Konya sınırlarından çıkarak Isparta ili sınırlarına girmiş bulunmaktayım

Saat 10'a yaklaşırken bende Şarkikarağaç'a geliyorum, malum bayram arefesi ve Şarkikarağaç girişinde polis ekibi ile karşılaşıyorum, şimdiden onlarında bayramını kutlayarak yola devam ediyorum

Şarkikarağaç'ta eski bir çalışma arkadaşıma süpriz yapmak için ilçeye bağlı bir köye doğru yöneliyorum, köy yolundan gidiyorum sessiz sakin sabah sabah

Arkadaşımın ailesinin köy evine ulaşıyorum, sabah sabah onları kahvaltıda yakalıyorum, güzel bir süpriz yapıyorum onlarla kahvaltıya oturuyorum, burada uzunca vakit geçiriyorum, havanın sıcaklığının biraz geçmesini bekliyorum ve arkadaşımın ısrarına rağmen akşama Kızıldağ Milli Park'ta kalmaya kararlıyım
Şarkikarağaç'ta sokak köpeğinin çok olduğu için dikkatli olmam gerektiği söyleniyor
Arkadaşımla vedalaştıktan sonra Kızıldağ Milli Park'a doğru pedallıyorum, ilçe merkezinde bir kaç köpekle de karşılaşıyorum ancak bunları görünce köpek savarı elime aldığım için bunlar cihaza tepki verip kaçıyorlar
Ve karşı dağlar Kızıldağ Milli Park, yine %10'luk bir tırmanış ile karşı karşıyayız

Milli Park girişinde araçlardan giriş ücreti alınıyor ancak bisiklet için herhangi bir ücret yok, çadır yeri için yukarıda ücret alınacağını söylüyor görevli ve ekliyor çadır yerinin 1-2 km ileride olduğunu belirtiyor
Ah o görevlinin diyorum bitmek bilmeyen 1-2 km, gün batıyor bir yandan sürekli tırmanış halindeyim, kıvrıla kıvrıla Kızıldağ Milli Park'ın zirvesine doğru çıkıyorum ve bir yanda ayaklarımın altında kalan Şarkikarağaç'ı izliyorum
Ve sonunda çadır yerine geliyorum, bir yanda günü birlik piknikçiler, bir yanda çadır alanı, gayet düzenli
Kızıdağ Milli Parkı oksijen bakımından dünyanın sayılı yerlerindenmiş ve astım hastalarına iyi geldiği için astım hastaları burada uzun süreli konaklıyorlarmış. Milli Park'ta hem çadır alanı hemde Bungalow odalar var

Çadırımı kurduktan sonra ufak bir yürüyüş yapıyorum, temiz hava, oksijen bol mis gibi, Şarkikarağaç manzarası karşınızda

Çadır alanına dönüşte burada bulunan restauranta uğruyorum, Konya'dan bir arkadaşım burası için tahinli katmer tavsiye etmişti onun tavsiyesi üzerine tahinli katmer yiyip çayımı içiyorum (Not: Maşallah katmer çok büyük, nerdeyse iki kişilik, o kadar yola ve rampaya rağmen bitiremiyorum)

Çadırımın yakınında müsait bir yer bulup hamağımı da kurduktan sonra hava kararana kadar bir saate yakın hamak keyfi yapıyorum doğanın tadını çıkartıyorum

Ee dünyanın oksijen bakımından sayılı yerlerinden birinde olupta uyku sorunu olacağını sanmam
Dün çıktığım uzunca tırmanışın artık tadını çıkarma zamanı, malum katlanır bisikletle yollardayım, tedbirli olarak inişimi yapıyorum, dün arkadaşımın söylediği gibi de milli park çıkışında 3 köpekle karşılaşıyorum, bu köpeklerle bir sıkıntı olmadan yoluma devam ediyorum, Şarkikarağaç merkezde açık bir unlu mamüller bularak kahvaltı için bir kaç parça birşey alıyorum
Unlu mamüller çıkışında karşılaştığım manzara beni şok ediyor, bu şaşkınlığın etkisi ile fotoğraf çekmeyi unutmuşum, yolun ortasında 15-20 tane köpek, kendi aralarında boğuşuyorlar, bir kaçı beni takip ediyor, ben kahvaltı için aldıklarımı çantama yerleştirip, elime köpek savarı alıp sağdan sağdan yürüyorum, şükür bana saldıran bağıran yok
Şarkikarağaç çıkışında da bir kaç köpekle daha karşılaşıyorum, umarım bundan sonra böyle bir köpek sürüsü ile karşılaşmam diye temenni ediyorum
Şarkikarağaç Isparta yol ayrımında petrolde bir çay içip kahvaltı için aldıklarımı atıştırıyorum
Düşüyorum yine yeniden yollara... bugünkü hedef ise Eğirdir

Malesef yol günden güne kötüleşiyor,

Neyseki bozuk yol uzun sürmüyor, nihayet yine ilk gün olduğu gibi sıcak asfalt ile karşılaşıyorum, üstüne iniş var

Gelendost,Yalvaç ve Eğirdir elma memleketi sonuçta sağlı sollu elma ağaçları ile pedallıyorum

Güne erkenden başlayıp elma bahçesinde çalışanlara selam verip bayramlarını kutluyorum
Bir köylüye selam verdikten 5-10 dk sonra motosikletle yanıma gelerek beni durdurup, nerden gelip nereye gittiğimi sorup ayak üstü 1-2 dk muhabbet ediyoruz ve bana kendi bahçesinden topladığı elmalardan ikram ediyor

Saat 9'a yaklaşıyor ve ben Gelendost'a giriş yapıyorum

Gelendost sonrası Eğirdir Gölü manzaralı pedallamaya devam ediyorum
Eğirdir'e 12 km kalmış, az kaldı diye sevinirken arkasında güzeel bir rampa


Ve artık Eğirdir Göl kenarında virajlı yollarda pedallamaya devam ediyorum

Konya'dan uzaklaşalı 220 km olmuş

Eğirdir Göl kenarında virajlı yollarda bir inip bir çıkıyorum derken sağlam bir rampa tırmanışı sonrası güzel bir iniş ile saat 11,30 gibi Eğirdir'e giriş yapıyorum

Bu akşam için Eğirdir Merkez'de bulunan Altınkum Kamp Alanında kalmayı planlıyorum, kamp alanına doğru pedallarken merkezde bir petrolde dinlenip sıcaklarda kendimi dondurma ile ödüllendiriyorum
Saat 12,30u gösteriyor ve ben nihayet kamp alanına ulaşıyorum, güneş tam tepede sıcağını hissetiriyor, hemen müsait bir alan bulup çadırımı kuruyorum

Altınkum Kamp Alanı ile söyleyeceklerim ise; halk plajının yanında, çadır ücreti 20 TL, elektrik, duş mevcut, kamp alanı içerisinde büfelerde mevcut ayrıca yakınında ekmek fırını ile Migros'ta mevcut
Çadırımı kurduktan sonra yan çadırda bulunan Yusuf amca dışarıda eşya bırakmamam konusunda uyarıyor, her ne kadar belediyenin kamp alanı isede günübirlikçilerden dolayı güvenlik sorunu var, gelen giden çok oluyor dedi, bende bisikletimi dahi çadırıma aldım
Akşam yemeği için Migros'a gidip hazır gıdalardan birşeyler alıyorum, nasıl olsa yanımda ocak var diyip, tavuk köfteyi ısıtıyorum, yanında hazır rus salatası ile akşam yemeğini aradan çıkartıyorum

Saat 10-11 gibi ufak bir sahil yürüyüşü sonrası çadırıma geçip uyuyorum
Yine güne saat 6 gibi başlıyorum, çadırımı toplayıp düşüyorum yola, kamp alanı sonrasında hemen askeriye tırmanışı ile karşılaşıyorum

Isparta'ya 32km kalmış

Ee malum Eğirdir'deyiz, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin önemli merkezlerinden birisi Eğirdir Dağ Komando Okulu da burada

Askeriye rampası sonrası Eğirdir çıkışında da sağlam bir rampa ile güne tırmanış ile başlıyorum
Bugün bayramın birinci günü, bayram namaz sonrası herkes kurban telaşında trafik sakin bir şekilde pedallıyorum, rampalar sonrası bir petrolde kahvaltı molası veriyorum
Bugünde yandan esen bir rüzgar var, üstüne güneşte hala kendini gösteremedi, beni üşütüyor, yavaş yavaş yoluma devam ediyorum

Saat 8 olmuş ve Isparta'ya 11km kalmış

Trafik ufaktan hareketlenmeye başladı, Isparta sanayisine giriş yapmış bulunmaktayım sağlı sollu sanayi firmaları var, rüzgar biraz etkisini azaltınca tempolu olarak yoluma devam ediyorum
Saat 8,30 civarı Isparta tabelası ile karşı karşıyayım

Isparta girişinde sağlı sollu ağaçlar, güzel bir manzara ile karşı karşıyayım

Bu turda planım Isparta sonrası Karacaören Barajı ve Antalya'ya gitmekti ancak dün Eğirdir'de arkadaşlarımla görüştüğümde Antalya'da nemin çok olduğunu söylediler, üstüne Isparta Antalya karayolunu kullanan arkadaşlarda yolun dar olduğunu, üstüne 2 tane tünel olduğu için bayram sabahı tehlikeli olabileceğini söylüyorlar
Hem arkadaşlarımın tavsiyeleri hemde bayramın ilk günü olması nedeniyle Isparta'da bir çok yerin kapalı olacağını düşündüğüm için Isparta'da turumu bitirme kararı alıyorum ve Isparta Otogarına doğru pedallıyorum,
Isparta Merkez'de bisiklet yolu da varmış haliyle buraları kullanıyorum

Saat 10'daki Kamil Koç firmasının Konya otobüsü ile Konya'ya dönüş yolculuğu başlıyor, yine bir katlanır bisiklet kullanmanın avantajı ile şoför ve muavin ile herhangi bir sorun yaşamadan bisikletimi bagaja koyup yerime geçiyorum

Saat 10,45 gibi otobüs Eğirdir'e geldiğinde dün kamp alanında bulunan 6 Japon misafirlerimizin de otobüse bindiğini görüyorum, yanlarına gidip bisikletlerin otobüse yüklenmesi konusunda yardımcı olup kendileri ile ayak üstü muhabbet ediyoruz, kendileri İstanbul'a orada biraz bisiklet sürüp otobüsle Marmaris'e yine orada ufak bir turdan sonra Isparta, Eğirdir'e gelmişler şimdide Kapadokya'ya otobüsle geçip oraları bisikletle gezeceklerini belirtiyorlar

Japon turistlerin bisikletleri ile otobüs bagajında 7 tane bisiklet var, herhangi bir ek ücret ödenmedi bisiketler için, otobüste 8 tane boş koltuk var ve mevcut yolcularında çok fazla eşyalarının da olmaması bizim için bir avantaj
Tabi muavin arkadaş yabancı dilinin olmadığı için ek ücret isteyemediğini söylediğinde nasıl olsa bagaj müsait ne gerek var diyerek cevap verince neyse bakalım turistler zaten ülkemizi kötülemesinler sonra diyerek yanımdan ayrılıyor
Ve bir tur maceramız daha sonra eriyor, katlanır bisiklet ile uzun tur yapılır mı, rampa çıkılır mı soruları umarım cevap bulmuştur
Sağlıcakla başka bir turda görüşmek üzere
Strava Kayıtları:
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)


