Arkadaşlar nacizane bir mühendis olarak konuyu anlatmaya çalışayım. Takip etmeye çalışın lütfen.
Patates kızartması hepimiz yapmışızdır. Şimdi, bir patatesten iki adet patates "çubuğu" kesin. (illa fiziksel olarak kesmenize gerek yok, zihninizde yapın) Bu çubuklardan birini güzel ve temiz bir yağda kızartın. Az bekleyin soğusun, sonra ikisini birer elinizle bir uçlarından tutun. Kızarmamış olan eğilip bükülüyor; kızarmış olan dimdik duruyor değil mi? Şimdi de her birini iki elinizle tutup ortalarından bastırın. Kızarmamış olan en ufak baskıda yamuluyor ama kırılmıyor; kızarmış olansa bir miktar kuvvete dayandığı halde çat diye kırılıyor (yeteri kadar soğutmadıysanız eliniz yanmıştır, musluk sol tarafta). Artık kızarmış olanı yiyin, diğerini çöpe atın ve beni dinleyin.
O kızarmış olan patates varya, işte o karbonfiber malzemeye güzel bir örnek, diğeri de fazla fazla esnek olmasını bir kenara bakarsak çelik malzemenin davranışını güzel anlatır. Bakarsanız karbonfiber doğru şekilde uygulanmış kuvveti çelikten iyi taşır ama yinede fazla kuvvet karşısında esnek davranış sergileyemez ve dayanımını kaybeder. Başta dediğim gibi nacizane bir mühendisim ve konunun uzmanı değilim ama kırılmış çelik kadrolar görmememizin sebebi çeliğin davranış özelliklerindendir. Yamulur, ezilir ve paslanır ama kırmak kolay değildir. Kırılmış karbon kadrolar görmemizin sebebi de o malzemenin davranış özelliğidir. Şu markanın karbon kadrosu iyidir de bu kadronun ki kötüdür demek mümkünçok makul değildir. Bir markanın daha çok kırılmış kadro fotosu çıkıyorsa aklıma daha çok diğer markaların sosyal medya çalışmalarıyla bu konuyu daha çok gündemde tuttukları gelir ya da o markanın daha çok ürünü kullanılıyordur ve istatistiksel olarak daha fazla kaza meydana geliyordur. (Piyasadaki muadillerinden daha iyi olduğu kabul edilmesine rağmen VW'nin DSG şanzımanlarının daha fazla sorun çıkarır durumda olması gibi. Her markanın sorun çıkarma oranı %1 olsa bile VW'nin diğer markalara göre 10 kat fazla aracı yollarda olunca sorun çıkaran araç sayısı da diğerlerinden 10 kat fazla oluyordur ama bu daha sorunlu bir şanzıman anlamına gelmez)
Peki, çelik çok mu mükemmel, onun sorunu yok mu? Yine basitçe anlatıyorum. Elinize bir ataç alın ve onu açıp düzeltin. (açarken elinizi kanattıysanız musluğun yerini biliyorsunuz) Atacın bir ucundan bir elinizle tutuyorken diğer elinizle bir fiske vurun. Ucu harbi sıkı tuttuysanız bir süre titreşti ve şeklini bozmadan eski haline geldi değil mi? İşte bu şekil değiştirmeye elastik şekil değiştirme denir. 100km hızla bir yokuştan inerken bisikletiniz sizin görmekte zorlanacağınız şekil değiştirmeler yapar. Aşağıya inip bakınca bisikletiniz eski halindedir. Şimdi o ataca birkaç milyon kere o şekilde vurmaya devam ederseniz sonuçta bir fiske vuruşuyla çat diye atacı ikiye bölersiniz. Sakin ol şampiyon! İnanmıyorsan git aynaya bak ama kasların halen eskisi gibi. Sende bir değişiklik yok; değişiklik atacın yapısında. Bir önceki vuruşunda sağlam olan ataç artık "eeehhh" dedi, bıraktı kendini. Mühendisliğin açıklanamayan uçak kazalarıyla ve binlerce can kaybıyla öğrendiği gerçeği siz sevgili BF üyeleri bir çırpıda ve bir ataç batmasıyla öğreniverdiniz: Metal yorgunluğu. Peki çelik yada alüminyum bisikletiniz normal kuvvetler altında bir anda yerle bir olur mu? Hayır olmaz, az önce bir milyon fiske dedim ama bu sayı o anda oluşan elastik şekil değiştirmenin plastik şekil değiştirmeye ne kadar yaklaştığıyla orantılı olarak çok daha fazla sayılara çıkar. Bizim bisikletlerin durumu da bu. Ama siz bakmıyorken küçük yeğeniniz bisikleti yan yatırıp jantlarının altına bir yükseklik koyup aynakolun üstünde tramplen gibi bir kaç milyon kere zıplıyorsa o zaman sıkıntı çıkabilir. Haa bu arada nacizane bir mühendis olup konunun uzmanı olmadığım için emin değilim ama galiba karbon kadrolarda da metal yorgunluğu kavramı var. Dediğim gibi, emin değilim.
Dilim döndüğünce yardımcı olmaya çalıştım,
Sevgiler.