mervan kızıl
Aktif Üye
- Kayıt
- 4 Eylül 2012
- Mesaj
- 186
- Tepki
- 297
- Yaş
- 43
- Şehir
- İzmir
- İsim
- Mervan K.
- Bisiklet
- Giant
(Dostlar, dün Panda Bisiklet (İzmir)'den taşıma çantası hediyesiyle nakit 1900tl'ye aldığım Dahon Mariner D8 mango'şumla, bugünkü İzmir'in yakıcı sıcağı altında yaklaşık 15km pedalladım. Katlanırla şehre daha kolay katlanılıyor, hatta zevkli hale bile geliyor...
(Biraz daha kullanımım ardından detaylı inceleme ve anlatım yapacağım.) )
Yalnız şuan bahsedeceğim olay biraz farklı..
İzmir/Fahrettin Altay aktarma merkezinde katlanırımı şöyle tam değil yarım katladım, hareket edecek otobüsün orta kapısının önüne koyarak, ön kapıdan şoför beye "orta kapıyı açar mısınız?" dedim. Maksadım kılıfına koymadan karambole getirip bisikletimi öylece otobüse sokabilmekti. Yalnız şoför uyanık çıktı, aynadan bisiklet olduğunu anlayınca kapıyı açmadı "malesef bisiklet alamıyoruz" dedi. "Yalnız bu normal bisiklet değil, katlanır bisiklet. Kılıfı var, isterseniz kılıfına koyabilirim" diye ısrar edince, uzaktaki hareket memurunu işaret edip "ona sorun lütfen" diye beni hareket şefine yönlendirdi. Ben de katlanırımı hareket şefinin görebileceği bir noktaya getirip ona doğru yürüyordum ki, hareket şefi ne sorulacağını anladı bizim şoföre "katlanır mı o? Tamam tamam al" diye el kol işaretleriyle destekli söyledi... Yani katlanırımı kılıfına koymaya üşenip emrivaki yapayım derken, İzmirli katlanırcılar adına güzel bir emsal karar örneği oluşmuş oldu.
Özetle demem o ki, katlanırlarımızı otobüslere binerken sadece katlayalım ve biraz tatlı dil, biraz da açıklayarak otobüse almalarına ikna etmeye çalışalım.
Hatırlıyorum, bisikletlerimizle daha 3-4 sene önceye kadar, metroya-izbana belirli saatlerde ve bir de ek bilet ücretiyle binebiliyorduk. Ondan önce hiç binemiyorduk zaten. Şimdi tüm saatlerde ve ücretsiz binebiliyoruz. Nasıl oldu tüm bunlar; örgütlenme, ısrar ve nihayetinde ikna ile... Gelişiyoruz da yavaş gelişiyoruz; ite kaka, ağlaya güle...
Katlanırlarımızı da otobüslere ite kaka, ağlaya güle sokmaya çalışalım el birliğiyle...
(Biraz daha kullanımım ardından detaylı inceleme ve anlatım yapacağım.) )
Yalnız şuan bahsedeceğim olay biraz farklı..
İzmir/Fahrettin Altay aktarma merkezinde katlanırımı şöyle tam değil yarım katladım, hareket edecek otobüsün orta kapısının önüne koyarak, ön kapıdan şoför beye "orta kapıyı açar mısınız?" dedim. Maksadım kılıfına koymadan karambole getirip bisikletimi öylece otobüse sokabilmekti. Yalnız şoför uyanık çıktı, aynadan bisiklet olduğunu anlayınca kapıyı açmadı "malesef bisiklet alamıyoruz" dedi. "Yalnız bu normal bisiklet değil, katlanır bisiklet. Kılıfı var, isterseniz kılıfına koyabilirim" diye ısrar edince, uzaktaki hareket memurunu işaret edip "ona sorun lütfen" diye beni hareket şefine yönlendirdi. Ben de katlanırımı hareket şefinin görebileceği bir noktaya getirip ona doğru yürüyordum ki, hareket şefi ne sorulacağını anladı bizim şoföre "katlanır mı o? Tamam tamam al" diye el kol işaretleriyle destekli söyledi... Yani katlanırımı kılıfına koymaya üşenip emrivaki yapayım derken, İzmirli katlanırcılar adına güzel bir emsal karar örneği oluşmuş oldu.
Özetle demem o ki, katlanırlarımızı otobüslere binerken sadece katlayalım ve biraz tatlı dil, biraz da açıklayarak otobüse almalarına ikna etmeye çalışalım.
Hatırlıyorum, bisikletlerimizle daha 3-4 sene önceye kadar, metroya-izbana belirli saatlerde ve bir de ek bilet ücretiyle binebiliyorduk. Ondan önce hiç binemiyorduk zaten. Şimdi tüm saatlerde ve ücretsiz binebiliyoruz. Nasıl oldu tüm bunlar; örgütlenme, ısrar ve nihayetinde ikna ile... Gelişiyoruz da yavaş gelişiyoruz; ite kaka, ağlaya güle...
Katlanırlarımızı da otobüslere ite kaka, ağlaya güle sokmaya çalışalım el birliğiyle...