Lutfi Sezer
Üye
- Kayıt
- 21 Eylül 2014
- Mesaj
- 8
- Tepki
- 1
- Şehir
- Izmir
- Bisiklet
- Salcano
Selamlar. Normalde forumlara ilgi duyan birisi değilim. Bu yüzden forum kültürüm kısıtlıdır. Ancak bisiklet araştırmalarım sırasında bisikletforum'un titizlikle hazırlandığı belli olan birkaç inceleme ve tavsiye yazısına denk gelince kendimi üye olmaktan alıkoyamadım
Bu yüzden de, öncelikle foruma katkı sağlayan ve henüz hiçbirini tanımadığım üyelere samimi teşekkürlerimi sunuyorum.
--- Özet için doğrudan en alttaki maddelere bakabilirsiniz ---
Bu yazı benim başlangıç noktam. Şimdiye kadar iki bisikletim oldu. İkisi de, kadro renginin zevkime hitap etmesi dışında herhangi bir kıstas gözetilmeksizin satın alındı. İlki zaten bisiklet kullanmayı öğrendiğim BMX'ti. Ancak şimdi düşünüyorum da; 8 sene önce o çift amortisörlü, full çelik aksamlı ve yarım ton (!) ağırlığındaki bisikleti hangi akla hizmet almışım, anlayamıyorum. Talihsizlik diyelim.
Şimdi ise bakış açım çok farklı. Günümüzde, özellikle de bizimki gibi fosil yakıt fiyatının dudak uçuklattığı ve sürücü ehliyetlerinin son derece sorumsuzca dağıtıldığı bir ülkede otomobil kullanmanın, zaruri durumlar haricinde çılgınlık olduğunu düşünüyorum. Gündelik yaşamımı da genellikle bisikletle alınabilecek mesafeler dahilinde geçirdiğim için, malum sonuca ulaşmak hiç de zor olmuyor: "Bir bisiklet almalıyım!"
Bir diğer ilgi sebebim ise; bisikletin aslında en temel ve en eski fizik prensiplerine dayanan bir makine olarak halen insan hayatındaki önemini kaybetmemesi. Bu prensiplerin kolayca anlaşılıp uygulanabilir oluşu; yeri geldiğinde bisikletinizin tamircisi, hatta yaratıcısı olmanıza ve daha da önemlisi, bundan zevk almanıza olanak sağlıyor. Nihai hedefim de kendi bisikletlerimi toplamak zaten.
Ancak; mevcut imkan ve çevre şartlarım nedeniyle, bisiklete geri dönüşümü giriş seviyesinde hazır bir modelle başlatmam daha makul görünüyor. Haliyle bu uzun girizgahlı yazının amacı ortaya çıkıyor.
İnternet üzerinde uzun araştırmalar yaptım. Biraz da mesleki merak saikiyle "Bisiklet'i ders gibi çalıştım" desem, yeridir. İzmir sınırlarında bisiklet tutkunlarınca ismi sıklıkla zikredilen bisikletçileri en yakın zamanda gitmek üzere ziyaret listeme aldım. Tabi öncesinde bir de buraya sormam gerekiyordu.
Ben biraz duygusal şekilde, kendi markalarımızı desteklemem gerektiği düşüncesindeyim. O yüzden de genel kanının aksine, örneğin "Ümit Bisiklet"e son derece sıcak bakıyorum. Belki kalite noksanlığı olabilir. Belki hakikaten az bir bütçe genişlemesiyle fiyat/performans oranı daha düşük modeller tercih edilebilir. Fakat kendi markalarımıza destek vermezsek, gerçekten kaliteli ürünler veren bir markaya da asla sahip olamayız. Haksız mıyım?
Servis ve garanti konuları çok umurumda değil açıkçası. Eğer bir hobi edineceksem, masrafı ikinci plana atarak aksaklıklarla kendim baş edebilmeliyim. Tabi, göz göre göre kalitesiz parçalardan oluşan bir bisikleti sırf ucuz diye alıp, daha sonra o parçaları kalitelileriyle değişip astarını yüzünden pahalıya getirmek de akıl karı değil. Özetle, benim için önemli olan, "astar-yüz masrafları"nın dengede kalması.
Aslında kriterlerimi yazıda belirttim. Yine de özet sunmak için maddeler halinde yazayım:
- Bozuk asfalt yollarda ilçeler arası ulaşımda rahat kullanabileceğim,
- Sorunsuz değilse de makul bir kalite sunan,
- Benzer kalitedeki rakipleri içerisinde en düşük fiyatı sunan,
- Mümkünse yerli üretim olan,
- Hafif
bir Hardtail MTB arıyorum. Ve bir de; İzmir'de bisiklete gönül vermiş ve bu konuda kafada oluşabilecek her türlü soruyu yardımsever şekilde cevaplayacak, dükkandan içeri giren şeyin iki ayaklı bir cüzdan değil de, hevesli bir bisikletsever olduğunu bilen bir bisiklet satıcısı.
Rastgele bir örnek: (link)
--- Özet için doğrudan en alttaki maddelere bakabilirsiniz ---
Bu yazı benim başlangıç noktam. Şimdiye kadar iki bisikletim oldu. İkisi de, kadro renginin zevkime hitap etmesi dışında herhangi bir kıstas gözetilmeksizin satın alındı. İlki zaten bisiklet kullanmayı öğrendiğim BMX'ti. Ancak şimdi düşünüyorum da; 8 sene önce o çift amortisörlü, full çelik aksamlı ve yarım ton (!) ağırlığındaki bisikleti hangi akla hizmet almışım, anlayamıyorum. Talihsizlik diyelim.
Şimdi ise bakış açım çok farklı. Günümüzde, özellikle de bizimki gibi fosil yakıt fiyatının dudak uçuklattığı ve sürücü ehliyetlerinin son derece sorumsuzca dağıtıldığı bir ülkede otomobil kullanmanın, zaruri durumlar haricinde çılgınlık olduğunu düşünüyorum. Gündelik yaşamımı da genellikle bisikletle alınabilecek mesafeler dahilinde geçirdiğim için, malum sonuca ulaşmak hiç de zor olmuyor: "Bir bisiklet almalıyım!"
Bir diğer ilgi sebebim ise; bisikletin aslında en temel ve en eski fizik prensiplerine dayanan bir makine olarak halen insan hayatındaki önemini kaybetmemesi. Bu prensiplerin kolayca anlaşılıp uygulanabilir oluşu; yeri geldiğinde bisikletinizin tamircisi, hatta yaratıcısı olmanıza ve daha da önemlisi, bundan zevk almanıza olanak sağlıyor. Nihai hedefim de kendi bisikletlerimi toplamak zaten.
Ancak; mevcut imkan ve çevre şartlarım nedeniyle, bisiklete geri dönüşümü giriş seviyesinde hazır bir modelle başlatmam daha makul görünüyor. Haliyle bu uzun girizgahlı yazının amacı ortaya çıkıyor.
İnternet üzerinde uzun araştırmalar yaptım. Biraz da mesleki merak saikiyle "Bisiklet'i ders gibi çalıştım" desem, yeridir. İzmir sınırlarında bisiklet tutkunlarınca ismi sıklıkla zikredilen bisikletçileri en yakın zamanda gitmek üzere ziyaret listeme aldım. Tabi öncesinde bir de buraya sormam gerekiyordu.
Ben biraz duygusal şekilde, kendi markalarımızı desteklemem gerektiği düşüncesindeyim. O yüzden de genel kanının aksine, örneğin "Ümit Bisiklet"e son derece sıcak bakıyorum. Belki kalite noksanlığı olabilir. Belki hakikaten az bir bütçe genişlemesiyle fiyat/performans oranı daha düşük modeller tercih edilebilir. Fakat kendi markalarımıza destek vermezsek, gerçekten kaliteli ürünler veren bir markaya da asla sahip olamayız. Haksız mıyım?
Servis ve garanti konuları çok umurumda değil açıkçası. Eğer bir hobi edineceksem, masrafı ikinci plana atarak aksaklıklarla kendim baş edebilmeliyim. Tabi, göz göre göre kalitesiz parçalardan oluşan bir bisikleti sırf ucuz diye alıp, daha sonra o parçaları kalitelileriyle değişip astarını yüzünden pahalıya getirmek de akıl karı değil. Özetle, benim için önemli olan, "astar-yüz masrafları"nın dengede kalması.
Aslında kriterlerimi yazıda belirttim. Yine de özet sunmak için maddeler halinde yazayım:
- Bozuk asfalt yollarda ilçeler arası ulaşımda rahat kullanabileceğim,
- Sorunsuz değilse de makul bir kalite sunan,
- Benzer kalitedeki rakipleri içerisinde en düşük fiyatı sunan,
- Mümkünse yerli üretim olan,
- Hafif
bir Hardtail MTB arıyorum. Ve bir de; İzmir'de bisiklete gönül vermiş ve bu konuda kafada oluşabilecek her türlü soruyu yardımsever şekilde cevaplayacak, dükkandan içeri giren şeyin iki ayaklı bir cüzdan değil de, hevesli bir bisikletsever olduğunu bilen bir bisiklet satıcısı.
Rastgele bir örnek: (link)


