uurkrtl
Üye
- Kayıt
- 3 Eylül 2016
- Mesaj
- 12
- Tepki
- 46
- Şehir
- İstanbul
- İsim
- Kartal
- Bisiklet
- Mosso
Bu yaz bir değişiklik yapıp İstanbul’dan Balıkesir Erdek’e bisiklet ile gidip kamp yapmaya karar verdim. (Camping yazınca sanırım daha havalı oluyor. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki daha önce bisiklet ile İstanbul dışına hiç çıkmadım ve hiç çadırda kalmadım. Erdek’e de hiç gitmedim. Yani ilkleri yaşayacaktım. Alışveriş Listesi. Kampa bisikletle gideceğim için alacağım şeyleri hafif olanlardan seçmeliydim. Ayrıca bisikletim de bu yolculuğa henüz hazır değildi. Bisiklet için yaptığım alışveriş:
Kamp için alışveriş:
Alışverişi tamamladığıma göre sıra çantayı doldurmaya geldi. Yanıma aldıklarım:
El feneri, güneş kremi, çöp torbası, pijama, terlik, uzun kollu eşofman, tişört, havlu, kaşık-bıçak-çatal, şampuan, deniz şortu, fotoğraf makinası, taşınabilir şarj, yedek telefon bataryası, telefon şarj kablosu.
Yolculuk Başlasın
Tüm eşyaları yerleştirdim ve biletini önceden aldığım Yenikapı-Bandırma İDO hızlı feribotuna yetişebilmek için yola koyuldum. Öncelikle metro durağına kadar bisiklet sürdüm (8 km). Metroya binip Yenikapı’ya gittim. Metro bisiklet alıyor mu diye soranlar oluyor. (link) Yenikapı metro istasyonundan İDO iskelesine gittim. Bisikleti araç girişinden almayıp yolcu girişinden aldıkları için bagaja yerleştirdiğim tüm çadır, çanta, tulum, mat vb. her şeyi çıkartıp X-ray cihazından geçirdim. Ardından eşyalarımı tekrar yerleştirip biletimi okutarak peronda beklemeye başladım. Kapı açılınca bisiklete binerek bana yol vermeyen herkesi geçip feribota binen ilk kişi oldum ve görevliler tarafından gösterilen yere bisikletimi yerleştirdim. Yukarı çıkarak cam kenarındaki koltuğuma kurulup 3,5 saatin sonunda Bandırma’ya ulaştım. Feribottan inince 12 km’lik yolum vardı. Vakit kaybetmeden yola koyuldum. Sahil boyu devam eden yolda bisiklet sürmenin zevki eşsiz bir şey.
Erdek’e yaklaşık 8 km kaldığında yol ikiye ayrılıyor. Sol taraf kamplara, sağ taraf Erdek’e gidiyor. Kamp yapacağım yer sol taraftaki yol üzerinde. Ancak Erdek’e gidecek olan bisikletliler de sol tarafı kullanmalı. Çünkü bu yol sağ taraftakinin aksine düz. Kalacağım yer olan ANT Camping’e az kalmıştı. İnternette burası hakkında hem olumlu hem de olumsuz yorumlar okuduğum için nasıl bir yerle karşılaşacağımı çok merak ediyordum. Sonunda hedefe ulaştım.
Sahibi kibar birisi ancak ücreti pahalı geldi bana. Çadır kurup kalmak için geceliği 29 TL. Yine de kabul edip içeri girdim. Sabahları gölge olan kısımları öğrenip çadırımı kuracağım yeri seçtim. Hem Ağustos ayı hem de hafta içi olması nedeniyle 4-5 çadır vardı, hiç karavan yoktu.
Bitişikteki Kapıdağ Camping ise oldukça kalabalıktı. ANT Camping oldukça kuralcı bir yer ancak bu kurallar sayesinde çok düzenli. Tuvaletleri başta olmak üzere her yeri tertemiz. Tuvalet, duş, mutfak, buzdolabı, çamaşır makinası, elektrik, internet imkanları bulunuyor. Tabii ki plajının olması da ayrı bir güzellik ama denizi çok yosunlu. Çadırımı kurup çantalarımı içine koydum.
Biraz ilerideki markete gidip kaşar peynir ve ekmek aldım. Marketten peyniri dilimletip ekmeğe yerleştirmesini istedim ve güzel bir akşam yemeği oldu Telefonumu çadırımın karşısında bulunan prize takarak çadıra iyice yerleştim ve ilk gecemi bu şekilde geçirdim.
2. Gün: Ocaklı-Narlı-İlhanlı Gezisi
Sabah uyandığımda hemen hazırlanıp yola koyuldum. Erdek’te kahvaltı yapıp oradan Ocaklar ve Narlı köyleri gidip geri gelmeyi planlıyorum. Toplam mesafe 40 km. Erdek’te çiğ börekçiye girip kahvaltımı yaptım. Meşhur Erdek Çiğ Börekçisi yazıyordu ama ben çok beğenmedim. Yine de karnım doymuş oldu. 1,5 lt. su alıp Ocaklar Köyü’ne doğru yoluma devam ettim. Ocaklı’nın sahiline inerek deniz kenarından ilerledim. Sahil bittiğinde bir su daha alarak stok yaptım. Aslında yol kenarında çeşmeler varmış ama yine de riske girmedim. Ocaklı Köyü’nü geçtikten sonra karşıma Narlı Köyü çıktı.
Narlı’ya varınca sahildeki bir parkta mola verdim. Eldiven, kask, ayakkabı ve çoraplarımı çıkartarak iğde ağacının gölgesindeki bankın üzerine bir güzel uzandım. Planımda buradan geri dönmek vardı ama serin bankta dinlendikten sonra biraz daha ilerlemeye karar verdim. Narlı’nın yüksek bölümlerinde rüzgar türbinleri bulunuyor.
İlhanlı Köyü’ne doğru yola devam ettim. Ancak yolun yarısına geldiğimde yokuşlar pes ettirdi.
Artık geri dönmeye karar verdim. Şimdi ise gelişte arkamda kalıp görmediğim güzellikleri dönüşte görüyorum. Ocaklı Köyü’ne inişin manzarası çok iyiydi.
Dönüşte Ocaklı köy içine girmeyip Erdek yolundan devam ettim. Bu yolu daha kısa sandım ancak daha uzun ve yokuşlu çıktı. Ocaklı’da artık pedal çevirecek dermanın kalmamıştı. Yorgunluk, sıcak ve açlık iyice bitkin düşürdü. Doğru düzgün yemek yiyebileceğim bir yer de yoktu. Birden karşıma çıkan Migros Jet’i görünce çölde göl bulmuş gibi sevindim ve hemen girdim içeri. Klimanın serinliği beni kendime getirdi. Dilimli kaşar, domates, ekmek, meyveli yoğurt, kruvasan ve Didi aldım. O soğuk Didi’yi elime aldığımda kendimi reklamdaki Ceza gibi hissettim resmen.
Yol kenarındaki bahçelerden birine girerek zeytin ağacının altına oturdum. Aldığım yiyecekleri hızla çıkartıp yemeye başladım. Saatlerdir ilk defa mideme su dışında bir şey girmişti. Biraz kendime geldim. Toparlanıp hemen yola koyuldum. Daha 10 km gidecektim. Bu yorgunlukta yokuşları çıkarken beni motive eden tek şey arabaların kornalarla selam vererek yanımdan geçmesi oluyordu. Erdek’i geçip yoluma devam ettim. Kamplar yolu üzerindeki bir akaryakıt istasyonunda durup soğuk Nescafe alarak biraz serinlemeye çalıştım. Pedal çevirmeye devam ederek mutlu sona ulaştım. 49 km yol gidip gelmiştim.
Sonunda kamp yerine varmıştım ama hareket edecek halim kalmamıştı. Soğuk duşun altına girdiğimde sanki yorgunluğum akıp gidiyordu. Yorgunluğumun kalanını ise denize girerek attım. Kendimi serin sulara bıraktığımda yarım saat önce o yorulmuş olan ben değildim sanki. Denizden çıkıp tekrar duş aldıktan sonra çadırdaki matlarımdan birini dışarı çıkartıp yere serdim. Üzerine uzanarak ağaçların arasından gökyüzünü seyre daldım.
İyice dinlendikten sonra elbiselerimi değiştirip akşam yürüyüşüne çıktım. Tekrar dönünce bir şeyler atıştırıp biraz daha vakit geçirdikten sonra çadırıma geçip uyku tulumuna girerek uykuya geçtim.
3. Gün: Kirazlı Manastırı Denemesi ve Trekking
Ertesi gün kalktığımda markete giderek kahvaltılık bir şeyler alarak kahvaltımı yaptım. Bugün Kirazlı Manastırı’na gidecektim. Hazırlanıp yola çıktım. 15 km uzaklıktaydı. Bisiklete binip henüz 100 metre ilerlemiştim ki ön lastiğin havasının inik olduğunu fark ettim. Tekrar inmemesi için dua ederek havasını şişirip yoluma devam ettim. Belkıs Köyü yoluna girerek köy içinden yolun tadını çıkartarak yavaşça ilerliyordum. Ancak ana yola çıktığımda karşıma dik yokuşlar çıkmaya başladı. Baktım böyle olacak gibi değil, bisikletten inerek yokuşları çıkmayı devam ettim. Bu yokuşlar ne zaman bitecek diye düşünürken sadece 5 km gidebildim. Yokuşların sonunun gelmeyeceğimi anlayınca geri dönmeye karar verdim. Manastır tepede bir yerdeymiş.
Kamp yerine geri dönüp bisikleti bıraktım ve denize girdim. Denizde serinledikten sonra duş alıp yürüyüş için uygun bir şeyler giydim. Az önce bisikletle geçtiğim köy yollarında trekking yapacaktım. (Bildiğin yürüyüş Fotoğraf makinasını da yanıma alarak başladım yürümeye.
Yönetici salıncağı
Kyzikos Antik Kenti
Gezerek Kyzikos Antik Kenti’ne geldim. Buranın 2500 yıllık geçmişi olduğundan bahsediliyor. 11 yıldır devam eden arkeolojik kazı çalışmaları bu yıl da (2016) Temmuz ayında devam etmiş. Tapınak olarak kullanılan Kyzikos’un ölçüleri, yapısı şimdilik tespit edilememiş. Tarih boyunca tahribata uğramış. Mermer eserler kireç kuyularında yakılmış. Yakılan mermerler tapınağın etrafına küp şeklinde kuru tahıl depolarını yerleştirilmiş. Daha sonra bölge Hristiyanlık döneminde ve orta çağa kadar mezarlık olarak kullanılmış. Orta Çağa ait bazı yapılar eklenmiş. Bunların hangi amaçla kullanıldığı ise henüz ortaya çıkartılamamış.
Alanı gezerken köyden 3 çocuk yanıma gelerek buranın tarihinden bahsetmeye başladılar. Arka tarafta mağara olduğunu söyleyerek beni oraya götürdüler.
Biz mağaraya girince içerideki yarasalar dışarıya kaçmaya başladı. Çizgi filmde gibiydim
Beni antik kentte gezdiren çocuklara teşekkür ederek oradan ayrıldım.
Kamp yerine ulaşmak için çevre yolundan yürürken bir pansiyonun kapısında bu tabelayı gördüm. Ne ararsan burada var.
Kampa geri dönüp istirahat etmeye başladım. Saat 21.00 gibi 2 bisikletçi geldi. Yaşları 40-45 civarındaydı. Sabah saat 6’da Mudanya’dan yola çıkarak 120 km bisiklet sürerek kamp yerine ulaşmışlar. Ancak kamp sahibi bu saatte kampa giriş yapmadıklarını söyleyerek bisikletçileri yan tarafta bulunan Kapıdağ Camping'e gönderdi. Bu arada yan tarafın sahibi kardeşi oluyormuş. Artık buradaki son gecemi geçiriyordum. Yıldızların altında, ağustos böceği melodileri eşliğinde son uykuma yattım.
İstanbul’a Dönüş Vakti
Sabah yağan yağmurun çadırıma vuran sesiyle uyandım.
Yağmurun yavaşlamasını bekleyerek çadırımı toplamaya başladım. Bisikletimin ön tekerinin yine indiğini fark ettim. Demek ki ince bir çalı lastiği patlatmış. Havasını şişirip Bandırma’ya doğru yola koyuldum.
Bandırma İDO iskelesine ulaştığımda İstanbul’dan gelip feribottan yeni inen 2 bisikletçi ile tanıştım. Avşa Adası’na kamp yapmak için gelmişler ancak yanlarına çadır almayı unutmuşlar. Onlarla biraz sohbet ettikten sonra feribota bindim. Bu kez araç girişinden girmeme izin vermişlerdi. Böylece eşyalarımı tekrar bisikletten indirmeme gerek kalmadı. Saat 12.30’da kalkan feribot 15.00’de Yenikapı’da oldu. 16.00-20.00 saatleri arasında metroya bisiklet almadıkları için saati geçirmeden doğruca metroya gidip evimin yolunu tuttum. Böylelikle 3 gecelik Erdek tatilimin ardından yeniden evdeydim. Toplamda 100 km bisiklet sürmüş oldum.
- Port bagaj (Tüm eşyalarımı buna yükleyeceğim)
- Gerdirme ipleri (4 adet yeterli)
- Ön ve arka aydınlatma ışığı (Pille uğraşmamak için şarjlı olanlarından aldım. Gece gezmediğim için lazım olmadı ama her zaman bulunmalı)
- Isı yalıtımlı suluk
- İç lastik (Lastik patladığında tamir ile uğraşmadan değiştirmek için)
- Pompa
- Zincir değiştirme anahtarı (Bakla kırılırsa, kırılanı çıkartıp kalan zinciri birleştirmek için)
- Vites teli (Koparsa nasıl değiştireceğimi bilmiyorum
- Lastik tamir seti (Patlayan lastiği müsait vakitte tamir edebilmek için)
- Port bagaja takılabilen çanta (2 adet alıp sağlı sollu taktım)
- Tamir malzemelerini koyabilecek, gövdeye asılabilen çanta
- Telefon, cüzdan gibi malzemeleri koyabilecek aynı zamanda dokunmatik algılayabilen çanta
- Forma (teri dışarı atıp, içine rüzgar geçirmeyen cinsten)
- Şort
- Eldiven (uzun sürüşlerde avuç içi tahriş oluyor)
- Polarize güneş gözlüğü (Hem güneşten hem de toz topraktan koruyor)
- Kask (Bu zaten olmazsa olmazımız)
- Bandana (Teri emdiği için hem akıp gözü yakmıyor hem de kaskı temiz tutuyor)
Kamp için alışveriş:
- Çadır (Tek kişi kalacak olsam da eşyalarımı yanıma alabilmek için 2 kişilik aldım. Çok iyi etmişim)
- Uyku tulumu (20 derecelik sıcaklık için aldım. Ağustos ayında yeterli geldi)
- Mat (2 adet alıp üst üste koydum ama o bile yeterli gelmedi, sert oldu. En iyisi havalı mat almak)
- Çadır ışığı (Gece çadırın içi karanlık olacağı için)
- Yastık (Benim için olmazsa olmazdır. Küçük bir şey bulundurmak lazım)
Alışverişi tamamladığıma göre sıra çantayı doldurmaya geldi. Yanıma aldıklarım:
El feneri, güneş kremi, çöp torbası, pijama, terlik, uzun kollu eşofman, tişört, havlu, kaşık-bıçak-çatal, şampuan, deniz şortu, fotoğraf makinası, taşınabilir şarj, yedek telefon bataryası, telefon şarj kablosu.
Yolculuk Başlasın
Tüm eşyaları yerleştirdim ve biletini önceden aldığım Yenikapı-Bandırma İDO hızlı feribotuna yetişebilmek için yola koyuldum. Öncelikle metro durağına kadar bisiklet sürdüm (8 km). Metroya binip Yenikapı’ya gittim. Metro bisiklet alıyor mu diye soranlar oluyor. (link) Yenikapı metro istasyonundan İDO iskelesine gittim. Bisikleti araç girişinden almayıp yolcu girişinden aldıkları için bagaja yerleştirdiğim tüm çadır, çanta, tulum, mat vb. her şeyi çıkartıp X-ray cihazından geçirdim. Ardından eşyalarımı tekrar yerleştirip biletimi okutarak peronda beklemeye başladım. Kapı açılınca bisiklete binerek bana yol vermeyen herkesi geçip feribota binen ilk kişi oldum ve görevliler tarafından gösterilen yere bisikletimi yerleştirdim. Yukarı çıkarak cam kenarındaki koltuğuma kurulup 3,5 saatin sonunda Bandırma’ya ulaştım. Feribottan inince 12 km’lik yolum vardı. Vakit kaybetmeden yola koyuldum. Sahil boyu devam eden yolda bisiklet sürmenin zevki eşsiz bir şey.
Erdek’e yaklaşık 8 km kaldığında yol ikiye ayrılıyor. Sol taraf kamplara, sağ taraf Erdek’e gidiyor. Kamp yapacağım yer sol taraftaki yol üzerinde. Ancak Erdek’e gidecek olan bisikletliler de sol tarafı kullanmalı. Çünkü bu yol sağ taraftakinin aksine düz. Kalacağım yer olan ANT Camping’e az kalmıştı. İnternette burası hakkında hem olumlu hem de olumsuz yorumlar okuduğum için nasıl bir yerle karşılaşacağımı çok merak ediyordum. Sonunda hedefe ulaştım.
Sahibi kibar birisi ancak ücreti pahalı geldi bana. Çadır kurup kalmak için geceliği 29 TL. Yine de kabul edip içeri girdim. Sabahları gölge olan kısımları öğrenip çadırımı kuracağım yeri seçtim. Hem Ağustos ayı hem de hafta içi olması nedeniyle 4-5 çadır vardı, hiç karavan yoktu.
Bitişikteki Kapıdağ Camping ise oldukça kalabalıktı. ANT Camping oldukça kuralcı bir yer ancak bu kurallar sayesinde çok düzenli. Tuvaletleri başta olmak üzere her yeri tertemiz. Tuvalet, duş, mutfak, buzdolabı, çamaşır makinası, elektrik, internet imkanları bulunuyor. Tabii ki plajının olması da ayrı bir güzellik ama denizi çok yosunlu. Çadırımı kurup çantalarımı içine koydum.
Biraz ilerideki markete gidip kaşar peynir ve ekmek aldım. Marketten peyniri dilimletip ekmeğe yerleştirmesini istedim ve güzel bir akşam yemeği oldu Telefonumu çadırımın karşısında bulunan prize takarak çadıra iyice yerleştim ve ilk gecemi bu şekilde geçirdim.
2. Gün: Ocaklı-Narlı-İlhanlı Gezisi
Sabah uyandığımda hemen hazırlanıp yola koyuldum. Erdek’te kahvaltı yapıp oradan Ocaklar ve Narlı köyleri gidip geri gelmeyi planlıyorum. Toplam mesafe 40 km. Erdek’te çiğ börekçiye girip kahvaltımı yaptım. Meşhur Erdek Çiğ Börekçisi yazıyordu ama ben çok beğenmedim. Yine de karnım doymuş oldu. 1,5 lt. su alıp Ocaklar Köyü’ne doğru yoluma devam ettim. Ocaklı’nın sahiline inerek deniz kenarından ilerledim. Sahil bittiğinde bir su daha alarak stok yaptım. Aslında yol kenarında çeşmeler varmış ama yine de riske girmedim. Ocaklı Köyü’nü geçtikten sonra karşıma Narlı Köyü çıktı.
Narlı’ya varınca sahildeki bir parkta mola verdim. Eldiven, kask, ayakkabı ve çoraplarımı çıkartarak iğde ağacının gölgesindeki bankın üzerine bir güzel uzandım. Planımda buradan geri dönmek vardı ama serin bankta dinlendikten sonra biraz daha ilerlemeye karar verdim. Narlı’nın yüksek bölümlerinde rüzgar türbinleri bulunuyor.
İlhanlı Köyü’ne doğru yola devam ettim. Ancak yolun yarısına geldiğimde yokuşlar pes ettirdi.
Artık geri dönmeye karar verdim. Şimdi ise gelişte arkamda kalıp görmediğim güzellikleri dönüşte görüyorum. Ocaklı Köyü’ne inişin manzarası çok iyiydi.
Dönüşte Ocaklı köy içine girmeyip Erdek yolundan devam ettim. Bu yolu daha kısa sandım ancak daha uzun ve yokuşlu çıktı. Ocaklı’da artık pedal çevirecek dermanın kalmamıştı. Yorgunluk, sıcak ve açlık iyice bitkin düşürdü. Doğru düzgün yemek yiyebileceğim bir yer de yoktu. Birden karşıma çıkan Migros Jet’i görünce çölde göl bulmuş gibi sevindim ve hemen girdim içeri. Klimanın serinliği beni kendime getirdi. Dilimli kaşar, domates, ekmek, meyveli yoğurt, kruvasan ve Didi aldım. O soğuk Didi’yi elime aldığımda kendimi reklamdaki Ceza gibi hissettim resmen.
Yol kenarındaki bahçelerden birine girerek zeytin ağacının altına oturdum. Aldığım yiyecekleri hızla çıkartıp yemeye başladım. Saatlerdir ilk defa mideme su dışında bir şey girmişti. Biraz kendime geldim. Toparlanıp hemen yola koyuldum. Daha 10 km gidecektim. Bu yorgunlukta yokuşları çıkarken beni motive eden tek şey arabaların kornalarla selam vererek yanımdan geçmesi oluyordu. Erdek’i geçip yoluma devam ettim. Kamplar yolu üzerindeki bir akaryakıt istasyonunda durup soğuk Nescafe alarak biraz serinlemeye çalıştım. Pedal çevirmeye devam ederek mutlu sona ulaştım. 49 km yol gidip gelmiştim.
Sonunda kamp yerine varmıştım ama hareket edecek halim kalmamıştı. Soğuk duşun altına girdiğimde sanki yorgunluğum akıp gidiyordu. Yorgunluğumun kalanını ise denize girerek attım. Kendimi serin sulara bıraktığımda yarım saat önce o yorulmuş olan ben değildim sanki. Denizden çıkıp tekrar duş aldıktan sonra çadırdaki matlarımdan birini dışarı çıkartıp yere serdim. Üzerine uzanarak ağaçların arasından gökyüzünü seyre daldım.
İyice dinlendikten sonra elbiselerimi değiştirip akşam yürüyüşüne çıktım. Tekrar dönünce bir şeyler atıştırıp biraz daha vakit geçirdikten sonra çadırıma geçip uyku tulumuna girerek uykuya geçtim.
3. Gün: Kirazlı Manastırı Denemesi ve Trekking
Ertesi gün kalktığımda markete giderek kahvaltılık bir şeyler alarak kahvaltımı yaptım. Bugün Kirazlı Manastırı’na gidecektim. Hazırlanıp yola çıktım. 15 km uzaklıktaydı. Bisiklete binip henüz 100 metre ilerlemiştim ki ön lastiğin havasının inik olduğunu fark ettim. Tekrar inmemesi için dua ederek havasını şişirip yoluma devam ettim. Belkıs Köyü yoluna girerek köy içinden yolun tadını çıkartarak yavaşça ilerliyordum. Ancak ana yola çıktığımda karşıma dik yokuşlar çıkmaya başladı. Baktım böyle olacak gibi değil, bisikletten inerek yokuşları çıkmayı devam ettim. Bu yokuşlar ne zaman bitecek diye düşünürken sadece 5 km gidebildim. Yokuşların sonunun gelmeyeceğimi anlayınca geri dönmeye karar verdim. Manastır tepede bir yerdeymiş.
Kamp yerine geri dönüp bisikleti bıraktım ve denize girdim. Denizde serinledikten sonra duş alıp yürüyüş için uygun bir şeyler giydim. Az önce bisikletle geçtiğim köy yollarında trekking yapacaktım. (Bildiğin yürüyüş Fotoğraf makinasını da yanıma alarak başladım yürümeye.
Yönetici salıncağı
Kyzikos Antik Kenti
Gezerek Kyzikos Antik Kenti’ne geldim. Buranın 2500 yıllık geçmişi olduğundan bahsediliyor. 11 yıldır devam eden arkeolojik kazı çalışmaları bu yıl da (2016) Temmuz ayında devam etmiş. Tapınak olarak kullanılan Kyzikos’un ölçüleri, yapısı şimdilik tespit edilememiş. Tarih boyunca tahribata uğramış. Mermer eserler kireç kuyularında yakılmış. Yakılan mermerler tapınağın etrafına küp şeklinde kuru tahıl depolarını yerleştirilmiş. Daha sonra bölge Hristiyanlık döneminde ve orta çağa kadar mezarlık olarak kullanılmış. Orta Çağa ait bazı yapılar eklenmiş. Bunların hangi amaçla kullanıldığı ise henüz ortaya çıkartılamamış.
Alanı gezerken köyden 3 çocuk yanıma gelerek buranın tarihinden bahsetmeye başladılar. Arka tarafta mağara olduğunu söyleyerek beni oraya götürdüler.
Biz mağaraya girince içerideki yarasalar dışarıya kaçmaya başladı. Çizgi filmde gibiydim
Beni antik kentte gezdiren çocuklara teşekkür ederek oradan ayrıldım.
Kamp yerine ulaşmak için çevre yolundan yürürken bir pansiyonun kapısında bu tabelayı gördüm. Ne ararsan burada var.
Kampa geri dönüp istirahat etmeye başladım. Saat 21.00 gibi 2 bisikletçi geldi. Yaşları 40-45 civarındaydı. Sabah saat 6’da Mudanya’dan yola çıkarak 120 km bisiklet sürerek kamp yerine ulaşmışlar. Ancak kamp sahibi bu saatte kampa giriş yapmadıklarını söyleyerek bisikletçileri yan tarafta bulunan Kapıdağ Camping'e gönderdi. Bu arada yan tarafın sahibi kardeşi oluyormuş. Artık buradaki son gecemi geçiriyordum. Yıldızların altında, ağustos böceği melodileri eşliğinde son uykuma yattım.
İstanbul’a Dönüş Vakti
Sabah yağan yağmurun çadırıma vuran sesiyle uyandım.
Yağmurun yavaşlamasını bekleyerek çadırımı toplamaya başladım. Bisikletimin ön tekerinin yine indiğini fark ettim. Demek ki ince bir çalı lastiği patlatmış. Havasını şişirip Bandırma’ya doğru yola koyuldum.
Bandırma İDO iskelesine ulaştığımda İstanbul’dan gelip feribottan yeni inen 2 bisikletçi ile tanıştım. Avşa Adası’na kamp yapmak için gelmişler ancak yanlarına çadır almayı unutmuşlar. Onlarla biraz sohbet ettikten sonra feribota bindim. Bu kez araç girişinden girmeme izin vermişlerdi. Böylece eşyalarımı tekrar bisikletten indirmeme gerek kalmadı. Saat 12.30’da kalkan feribot 15.00’de Yenikapı’da oldu. 16.00-20.00 saatleri arasında metroya bisiklet almadıkları için saati geçirmeden doğruca metroya gidip evimin yolunu tuttum. Böylelikle 3 gecelik Erdek tatilimin ardından yeniden evdeydim. Toplamda 100 km bisiklet sürmüş oldum.