FoldingRider
Düşündüğünü, yapabildiğin kadar özgürsün
- Kayıt
- 18 Mart 2018
- Mesaj
- 506
- Tepki
- 599
- Şehir
- İstanbul
- İsim
- foldingRider
- Başlangıç
- 2018—19
- Bisiklet
- b'Twin
- Bisiklet türü
- Yol bisikleti
Herkese Merhaba Arkadaşlar.
Bu benim ilk açtığım konu bu konuda Katlanır bisikletim, Carraro Flexi121 im ile yapmış olduğum, Balıkesir Kapıdağ yarımadası turumu paylaşacağım. Umarım Beğeneceğiniz bir yazı ve fotoğraflar göstermişimdir sizlere
İlk günümüz;
İstanbul-Beylikdüzü meydanından sabah saat 05:30 civarı Yenikapı-İDO iskelesine doğru yola çıktık. Bu arada 3 arkadaş gidiyoruz ve içlerindeki tek 20 jant benim
Avcılara sahile her bisikletçinin tercih ettiği avcılar dolum tesislerinin olduğu yoldan “sabah sabah yokuşlarla boğuşmak nedir ya ! ” dememek için tıngır mıngır düz yolda pedalladık
sırası ile avcılar sahil Florya sahil Zeytinburnu sahili derken İDO’ nun bayrakları görünmeye başladı.

İDO ya girdik genel prosedür olarak bisikletin tüm çantalarını çıkartıp x-rayy cihazına sokmamız söylendi ama evde 1 saatte topladığım heybelerimi çıkarmam mümkün değildi sağ olsunlar görevliler bu prosedürü esnettiler
sonrasında gemimizi bekledik ve kapıları açıldı ilk kez bir hızlı feribota bisiklet ile binecektim ve her zamanki ya eşya çalarlarsa ya bisikleti çalarlarsa korkuma birde sallanıp düşerse korkusu endişesi eklendi ve bisikletimi oradaki park demirine zincirledim
2.30 saat kadar süren feribot yolculuğunda sonunda kara göründü ve bandırmaya inişimiz gerçekleşti.

Bandırmaya geldiğimizde bir de ne göreyim heybemin yükten dolayı dikişleri patlamış, yarısını dikişleri tutuyor diğer yarısı yere doğru eğilmişti. Ne yapacağız derken, şansımıza orada branda-çadır işlerini yapan bir dükkan bulduk ve sağolsun dayımız hemen çuvaldızla bi güzel sağlamlaştırdı
Bu sırada oradaki esnaf ile laflarken yolun çok zorlu ve çok dik rampaları olduğunu kendisinin de bisikletçi olduğunu o yollarda yol bisikleti ile çok zorlandığını bize bu yük ve bu 20 jantla mümkünü yok gidemeyeceğimizi söyledi. Bizde tabiki rotayı değiştirmeye karar verdik ve Erdek tarafından yarım adaya başlayalım dedik. İlk rotamız Erdek’ ti ve başladık yola koyulmaya…
Erdeğe gitmek için çevre yoluna çıkmamız gerekiyordu ve İDO dan indiğimiz yerden çevre yoluna bağlana bilmek için %10 eğim yazan tabelanın önünden geçerek ilk tırmanışımıza başladık ve gerçekten iyi zorladı. Acaba dönsek mi bile dedik
Daha sonra çevre yolundan çoğu yokuş inerek Erdeğe yaklaştık ve Erdeğin girişi rampaydı ve tırmanışımız tüm hızı ile devam etti. Sonunda Erdeğe geldik ve kamp için uygun yer aramaya koyulduk en sonunda plajın sonunda bomboş bir kumsal vardı ve oraya ilk geceki kampımızı kurduk…

Sabah olduğunda İlhanköy hedefimiz diyerek yola koyulduk ve yol üzerinde ki narlı ocaklar semtlerinde tek tek uğrayarak ziyaret ettik güzel yerleşimler ama bayram sebebi ile çok aşırı kalabalık ve GÜRÜLTÜ vardı. Narlı köyüne kadar yollar hafif eğimli veya düzlüktü zorlanmadan gidiyorduk. Narlı bittikten sonra Kabuslar başladı
Rüzgâr güllerinin olduğu dağlara fleximle başladık tatlı tatlı tempoda tırmanmaya. Tırmanışımız bittiğinde zirvedeki manzara çok güzel çok muazzamdı. Marmara Denizini hiç o kadar güzel görmemiştim.

Bu tırmanıştan sonra İlhanköyün güzel koyları gözükmeye başlamıştı ve Büyükova koyunda kendimizi denize bırakmıştık suyu muazzam güzeldi. Balıklarla birlikte yüzebildiğiniz bir Marmara denizi düşünün ve 8 9 metre suyun altında ilerisini görebildiğinizi de ekleyelim bu düşünceye…
Plajda güzel bir zeytin ağacı bulmuştuk çadır kurmak için ama öyle kuvvetli bir lodos esmeye başladı ki denizden üstümüze esmeye çadırları havalandırdı ve mecburen iç kısımlara kurduk çadırımızı. Bu arada çadırım Yeşil Decathlon çadırı 1 kişi için gayet yeterli ve hoş ferah bir çadır tavsiye ederim…

Buradan sonraki planımız Ballıpınar köyünde kamp yapıp Şelalesini görmekti ancak yollar hiç umduğumuz gibi çıkmadı…
O kadar dik ve bitmeyen rampalar vardı ki 20jant bir bisikletin kesinlikle sevdiği bir yol türü değildi…Ama flexim asla yarı yolda bırakayım düşüncesine girmedi sağolsun
tıngır mıngır taşıdı yükünü ve beni. Nihayet rampayı bitirdik sıra flexi’yi sevindirmeye geldi ve elimi frenden çekmemle akıp gitmemiz bir oldu
Her rampa inişinde 45 50 hatta max olan 55.8 km’ lere çıkarak dostumu şımarttım 

İnişler çıkışlar derken nihayet son rampa inişimizle beraber Ballıpınar’ a gelmiştik… Ancak beklediğimiz gibi canlı bir yer değildi. Az haneli tek bakkalı bir köydü. Güneş “Beyler ben gidiyorum çadırınızı kuracaksanız kurun karanlığa kalmayın” dercesine bize veda ediyordu ve uygun bir kamp yeri ararken yine kumsala kuracaktık ki sağolsun rüzgarlar bizi caydırdı ve şelale tarafında kuralım dedik ve bi 4, 5 km yüksek tempo bozuk ve taşlı çakıllı yolda pedalladık ve herkesin aklında şu soru “acaba bu taş tekerimi patlatır mı ?” derken bir diğer taşın üstünden derken ötekinin üstünden geçe geçe şelaleye geldik ve kamp için elverişsiz bir yer olduğunu görüp tüm sinirler alt üst oldu
Tekrar sahildeki yerimize gittiğimiz rüzgar dinmişti ve hemen kumsala kampımızı kurduk ve oda ne Arka teker bu eziyete daha fazla katlanamayıp “ Benden bu kadar oynamıyorum. FISSS diyerek aramızdan ayrılmıştı
“ akşam karanlığında iç lastik değiştirdikten sonra uyku moduna geçişimizi yaptık 

Bu teker mevzusunun üstüne ateşte marshmallow yemezsek olmazdı

Sabah kuzuların ve koyunların sesleri ile kalkıp bandırmaya doğru pedallamaya başladık ki burada da çok dik ve bitmeyen rampalar vardı… Yine aynı senaryo “Ben nerden geldim buraya. Ne gerek vardı. Oturaydım evde” diye sızlanırken bir rampayı daha geride bıraktık
Bandırmaya yaklaşıyorduk ve feribotta bilet bulabilecek miyiz korkusu ile pedallamaya devam ediyorduk derken İDO iskelesine gelmiştik bile
Sansımıza 3 adet sonradan iptal edilen biletler bulduk ve İstanbul’a doğru yola koyulduk 
Sonunda İstanbul’daydık sahilden sahilden Beylikdüzü ’ne pedallarken bir güneşi daha batırdık ve eve ulaştık
Evet sevgili dostlar uzun ve amatörce olan bu yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim yazım yanlışı yaptıysam affola sevgilerle…
Bu benim ilk açtığım konu bu konuda Katlanır bisikletim, Carraro Flexi121 im ile yapmış olduğum, Balıkesir Kapıdağ yarımadası turumu paylaşacağım. Umarım Beğeneceğiniz bir yazı ve fotoğraflar göstermişimdir sizlere
İlk günümüz;
İstanbul-Beylikdüzü meydanından sabah saat 05:30 civarı Yenikapı-İDO iskelesine doğru yola çıktık. Bu arada 3 arkadaş gidiyoruz ve içlerindeki tek 20 jant benim
Avcılara sahile her bisikletçinin tercih ettiği avcılar dolum tesislerinin olduğu yoldan “sabah sabah yokuşlarla boğuşmak nedir ya ! ” dememek için tıngır mıngır düz yolda pedalladık

İDO ya girdik genel prosedür olarak bisikletin tüm çantalarını çıkartıp x-rayy cihazına sokmamız söylendi ama evde 1 saatte topladığım heybelerimi çıkarmam mümkün değildi sağ olsunlar görevliler bu prosedürü esnettiler

Bandırmaya geldiğimizde bir de ne göreyim heybemin yükten dolayı dikişleri patlamış, yarısını dikişleri tutuyor diğer yarısı yere doğru eğilmişti. Ne yapacağız derken, şansımıza orada branda-çadır işlerini yapan bir dükkan bulduk ve sağolsun dayımız hemen çuvaldızla bi güzel sağlamlaştırdı
Bu sırada oradaki esnaf ile laflarken yolun çok zorlu ve çok dik rampaları olduğunu kendisinin de bisikletçi olduğunu o yollarda yol bisikleti ile çok zorlandığını bize bu yük ve bu 20 jantla mümkünü yok gidemeyeceğimizi söyledi. Bizde tabiki rotayı değiştirmeye karar verdik ve Erdek tarafından yarım adaya başlayalım dedik. İlk rotamız Erdek’ ti ve başladık yola koyulmaya…
Erdeğe gitmek için çevre yoluna çıkmamız gerekiyordu ve İDO dan indiğimiz yerden çevre yoluna bağlana bilmek için %10 eğim yazan tabelanın önünden geçerek ilk tırmanışımıza başladık ve gerçekten iyi zorladı. Acaba dönsek mi bile dedik
Daha sonra çevre yolundan çoğu yokuş inerek Erdeğe yaklaştık ve Erdeğin girişi rampaydı ve tırmanışımız tüm hızı ile devam etti. Sonunda Erdeğe geldik ve kamp için uygun yer aramaya koyulduk en sonunda plajın sonunda bomboş bir kumsal vardı ve oraya ilk geceki kampımızı kurduk…

Sabah olduğunda İlhanköy hedefimiz diyerek yola koyulduk ve yol üzerinde ki narlı ocaklar semtlerinde tek tek uğrayarak ziyaret ettik güzel yerleşimler ama bayram sebebi ile çok aşırı kalabalık ve GÜRÜLTÜ vardı. Narlı köyüne kadar yollar hafif eğimli veya düzlüktü zorlanmadan gidiyorduk. Narlı bittikten sonra Kabuslar başladı
Rüzgâr güllerinin olduğu dağlara fleximle başladık tatlı tatlı tempoda tırmanmaya. Tırmanışımız bittiğinde zirvedeki manzara çok güzel çok muazzamdı. Marmara Denizini hiç o kadar güzel görmemiştim.

Bu tırmanıştan sonra İlhanköyün güzel koyları gözükmeye başlamıştı ve Büyükova koyunda kendimizi denize bırakmıştık suyu muazzam güzeldi. Balıklarla birlikte yüzebildiğiniz bir Marmara denizi düşünün ve 8 9 metre suyun altında ilerisini görebildiğinizi de ekleyelim bu düşünceye…
Plajda güzel bir zeytin ağacı bulmuştuk çadır kurmak için ama öyle kuvvetli bir lodos esmeye başladı ki denizden üstümüze esmeye çadırları havalandırdı ve mecburen iç kısımlara kurduk çadırımızı. Bu arada çadırım Yeşil Decathlon çadırı 1 kişi için gayet yeterli ve hoş ferah bir çadır tavsiye ederim…

Buradan sonraki planımız Ballıpınar köyünde kamp yapıp Şelalesini görmekti ancak yollar hiç umduğumuz gibi çıkmadı…
O kadar dik ve bitmeyen rampalar vardı ki 20jant bir bisikletin kesinlikle sevdiği bir yol türü değildi…Ama flexim asla yarı yolda bırakayım düşüncesine girmedi sağolsun

İnişler çıkışlar derken nihayet son rampa inişimizle beraber Ballıpınar’ a gelmiştik… Ancak beklediğimiz gibi canlı bir yer değildi. Az haneli tek bakkalı bir köydü. Güneş “Beyler ben gidiyorum çadırınızı kuracaksanız kurun karanlığa kalmayın” dercesine bize veda ediyordu ve uygun bir kamp yeri ararken yine kumsala kuracaktık ki sağolsun rüzgarlar bizi caydırdı ve şelale tarafında kuralım dedik ve bi 4, 5 km yüksek tempo bozuk ve taşlı çakıllı yolda pedalladık ve herkesin aklında şu soru “acaba bu taş tekerimi patlatır mı ?” derken bir diğer taşın üstünden derken ötekinin üstünden geçe geçe şelaleye geldik ve kamp için elverişsiz bir yer olduğunu görüp tüm sinirler alt üst oldu
Tekrar sahildeki yerimize gittiğimiz rüzgar dinmişti ve hemen kumsala kampımızı kurduk ve oda ne Arka teker bu eziyete daha fazla katlanamayıp “ Benden bu kadar oynamıyorum. FISSS diyerek aramızdan ayrılmıştı

Bu teker mevzusunun üstüne ateşte marshmallow yemezsek olmazdı

Sabah kuzuların ve koyunların sesleri ile kalkıp bandırmaya doğru pedallamaya başladık ki burada da çok dik ve bitmeyen rampalar vardı… Yine aynı senaryo “Ben nerden geldim buraya. Ne gerek vardı. Oturaydım evde” diye sızlanırken bir rampayı daha geride bıraktık
Bandırmaya yaklaşıyorduk ve feribotta bilet bulabilecek miyiz korkusu ile pedallamaya devam ediyorduk derken İDO iskelesine gelmiştik bile
Sonunda İstanbul’daydık sahilden sahilden Beylikdüzü ’ne pedallarken bir güneşi daha batırdık ve eve ulaştık
Evet sevgili dostlar uzun ve amatörce olan bu yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim yazım yanlışı yaptıysam affola sevgilerle…



