- Kayıt
- 26 Haziran 2016
- Mesaj
- 601
- Tepki
- 5.716
- Şehir
- Samsun
- İsim
- Serhat C
Normalde bu kadar kısa bir sürüş için konu açmazdım fakat dün gördüğümüz manzara ve yakaladığımız kareleri forum ile paylaşmadan edemeyeceğim.
Kocadağ Samsun'da gidebileceğimiz en yakın ve en yüksek noktalardan bir tanesi. Her ne kadar tam ortasında birkaç aç gözlü maden ocağı 7/24 dağın içini oysa da dağ bisikleti için de yol bisikleti için de trail koşu için de tam bir cennet.
Zirvede TRT istasyonu var. Burası tam 1250 metre irtifada ve iki çıkışı var. Biri kamyonların tozu dumana kattığı taş ocağı yolu diye geçen ve halkın daha çok bildiği yol; diğeri daha tenha ve büyük çoğunluğu asfalt olan, dağın Batı'sında Özören tarafından çıkılan yol.
Geçen hafta aldığım RC500'ü test etmek için taş ocağı yolundan çıkıp diğer taraftan inip güzel bir çember çizmeli bir plan yaptım. Tabii sürüşe eşlik edecek sevgili Ayberg @Rhodiumm un bu taraftan çıkacağımızdan haberi yok
(RC500 inceleme konusu ayrıca gelecek)
Saat 16:00'da buluşup yola çıkıyoruz. Hava sıcak, 27 santigrat derece.

Arkada görünen yer çıkacağımız yer. Önce uzaktan bir bakışıyoruz.

Yol bozuk. Taşlarda sekiyoruz. Zemin çok yumuşak olduğu için ayakta tırmanmak mümkün değil. Ayberg'e bu yoldan gideceğimizi söylemediğim için lastiklerin havasını 100lemiş. Ben de bu yolun böyle olduğunu bilmeme rağmen ne akla hizmetse 100lemişim
Yaklaşık 750 metre irtifayı bu şekilde almak artık belimizi ağrıtmaya başlıyor.
Fotoğraf için durduğumuz bir yerde, 1000 metrede, akıl edip lastik havalarını biraz indiriyoruz ve rahata kavuşuyoruz

Artık zirveye çok az kaldı.

Sürüşe başladıktan 2.5 saat sonra 12 ortalama ile zirveye varıyoruz
Aşağısı Kocadağ'ın gölgesiyle beraber Atakum.

Ayberg buraya ilk defa geldiği için keyfine diyecek yok.

Manzara o kadar tatmin edici ki Ayberg'in 25 mm'lik lastiklerle toprak yolda kilometrelerce tırmanıp toz toprak olan bisikletiyle ilgili en ufak bir şikayeti yok. Ve bu tutumunu güneş inişte en güzel renkleriyle ödüllendirmeye başlıyor...


Fotoğraflar için yaklaşık 1 saat durmamızdan ve beklediğimizden yavaş çıkmamızdan dolayı sürüşün süresi uzuyor ve "kısa süreceği için yiyecek almaya gerek yok" fikri suya düşüyor. Zira mide ufak ufak "bana bir şey atıverin hacılar" mesajı vermeye başladığı an sevgili Ayberg armut ağacını tespit ediyor.

Meyveyle hiç arası olmayan, ağzına muz ve kividen başka meyve sürmeyen, hiçbir meyveyi aramayan ben dahi armuta düşüyorum. Tadı mükemmel. 13 derece serinlikle çöküyoruz armuta

Benim telefonum Ayberg'in telefonu yanında çok eski bir çöp olmasına rağmen güneş ışınları aradaki farkı adeta kapatıyor.


Anayola indiğimizde hava kararmış ve yanımızda hiçbir ışık olmadığı için sinir krizi geçirmek pahasına Atakum sahildeki 10 kilometrelik bisiklet yoluna giriyoruz.

Bu yol müthiş angarya geliyor. İkimiz de yukarıda çok iyiyken burada bayağı istemeden pedal çeviriyoruz. Kalabalık yetmezmiş gibi rüzgârdan bisiklet yolunda biriken kuma aniden girip dengeyi kaybetmek resmen uykumu açıyor ve Ayberg ile vedalaşıp son kilometreleri geçip bu güzel günü noktalıyorum.
Kocadağ her mevsim her saat güzel fakat Samsun'daysanız veya yolunuz düşerse özellikle günbatımında gitmenizi tavsiye ederim.
Rota: (link)
Kocadağ Samsun'da gidebileceğimiz en yakın ve en yüksek noktalardan bir tanesi. Her ne kadar tam ortasında birkaç aç gözlü maden ocağı 7/24 dağın içini oysa da dağ bisikleti için de yol bisikleti için de trail koşu için de tam bir cennet.
Zirvede TRT istasyonu var. Burası tam 1250 metre irtifada ve iki çıkışı var. Biri kamyonların tozu dumana kattığı taş ocağı yolu diye geçen ve halkın daha çok bildiği yol; diğeri daha tenha ve büyük çoğunluğu asfalt olan, dağın Batı'sında Özören tarafından çıkılan yol.
Geçen hafta aldığım RC500'ü test etmek için taş ocağı yolundan çıkıp diğer taraftan inip güzel bir çember çizmeli bir plan yaptım. Tabii sürüşe eşlik edecek sevgili Ayberg @Rhodiumm un bu taraftan çıkacağımızdan haberi yok
Saat 16:00'da buluşup yola çıkıyoruz. Hava sıcak, 27 santigrat derece.

Arkada görünen yer çıkacağımız yer. Önce uzaktan bir bakışıyoruz.

Yol bozuk. Taşlarda sekiyoruz. Zemin çok yumuşak olduğu için ayakta tırmanmak mümkün değil. Ayberg'e bu yoldan gideceğimizi söylemediğim için lastiklerin havasını 100lemiş. Ben de bu yolun böyle olduğunu bilmeme rağmen ne akla hizmetse 100lemişim
Fotoğraf için durduğumuz bir yerde, 1000 metrede, akıl edip lastik havalarını biraz indiriyoruz ve rahata kavuşuyoruz

Artık zirveye çok az kaldı.

Sürüşe başladıktan 2.5 saat sonra 12 ortalama ile zirveye varıyoruz

Ayberg buraya ilk defa geldiği için keyfine diyecek yok.

Manzara o kadar tatmin edici ki Ayberg'in 25 mm'lik lastiklerle toprak yolda kilometrelerce tırmanıp toz toprak olan bisikletiyle ilgili en ufak bir şikayeti yok. Ve bu tutumunu güneş inişte en güzel renkleriyle ödüllendirmeye başlıyor...


Fotoğraflar için yaklaşık 1 saat durmamızdan ve beklediğimizden yavaş çıkmamızdan dolayı sürüşün süresi uzuyor ve "kısa süreceği için yiyecek almaya gerek yok" fikri suya düşüyor. Zira mide ufak ufak "bana bir şey atıverin hacılar" mesajı vermeye başladığı an sevgili Ayberg armut ağacını tespit ediyor.

Meyveyle hiç arası olmayan, ağzına muz ve kividen başka meyve sürmeyen, hiçbir meyveyi aramayan ben dahi armuta düşüyorum. Tadı mükemmel. 13 derece serinlikle çöküyoruz armuta

Benim telefonum Ayberg'in telefonu yanında çok eski bir çöp olmasına rağmen güneş ışınları aradaki farkı adeta kapatıyor.


Anayola indiğimizde hava kararmış ve yanımızda hiçbir ışık olmadığı için sinir krizi geçirmek pahasına Atakum sahildeki 10 kilometrelik bisiklet yoluna giriyoruz.

Bu yol müthiş angarya geliyor. İkimiz de yukarıda çok iyiyken burada bayağı istemeden pedal çeviriyoruz. Kalabalık yetmezmiş gibi rüzgârdan bisiklet yolunda biriken kuma aniden girip dengeyi kaybetmek resmen uykumu açıyor ve Ayberg ile vedalaşıp son kilometreleri geçip bu güzel günü noktalıyorum.
Kocadağ her mevsim her saat güzel fakat Samsun'daysanız veya yolunuz düşerse özellikle günbatımında gitmenizi tavsiye ederim.
Rota: (link)


