tırt kaptan
Forum Demirbaşı
- Kayıt
- 30 Temmuz 2006
- Mesaj
- 589
- Tepki
- 627
- Şehir
- Marmaris/Gökova
Herkese merhaba, en büyük hayallerimden biri olan Gökova- Bodrum turunu gerçekleştireceğimizi forumda duyurmuştuk. 4 kasım cumartesi günü Tony ve ben, saat 09:00 sıralarında Marmaris’ten arabayla yola çıktık, Fethiye Delta Bisiklet’ten Aykut’la Gökova Dörtyol’da buluşacaktık. Bu tur 3 ay önce bisikletimi aldığımdan beri en büyük hayallerimden biriydi, günlerdir hava durumunu takip ediyor, yağmur yağmaması için dua ediyordum. Nitekim hava açık fakat oldukça soğuktu. Saat 09:30 sıralarında Marmaris – Fethiye ayrımında Aykut’la buluştuk. Tony arabasıyla, Aykut ve bende bisikletlerimizle Akyaka’da bulunan işyerime gittik. Tony’nin arabasını işyerimin önünde bırakıp turumuza başladık. Daha önce Gökova Akbük arasını bisikletle geçmiştim ve muhteşem bir yol olduğunu yine bu forumda anlatmıştım.
http://img244.imageshack.us/img244/8331/1resizeofgkak1qs2.jpg
Bir gün önce meydana gelen hortumda pek çok ağacın yıkıldığını hayretler içinde gördük, ancak resimlerini çekemedim.
30 Km sonra dünyanın en güzel yeri olduğunu düşündüğüm Akbük’e vardık.
http://img299.imageshack.us/img299/7116/2resizeofakbuk2kl3.jpg
Her zamanki gibi soluk kesici güzellikteydi, rüzgar yıldız-poyraz dan estiği için görüş çok açık, renkler ise her zamankinden daha göz alıcıydı. Bununla beraber şiddetli esen rüzgarın özellikle Ören’den sonra problem yaratacağını hesaba katmamıştık.
http://img170.imageshack.us/img170/7445/3resizeofren1rj0.jpg
Gökova’dan Ören’in 44 Km uzaklıkta olduğunu biliyorduk yani 14 Km kalmıştı, ancak şiddetli rüzgar ve Kultak yokuşu oldukça zorladı. Ayrıca Aykut bir gece önceden uykusuz olduğu için, ben ise gripi henüz atlatamadığım için çabuk yorulduk.
http://img174.imageshack.us/img174/8366/4resizeofrenayktcv6.jpg
Örendeki utanç abidesi Termik Santrali ( bu iğrenç tesisi bu cennet yere diken zihniyeti nefretle kınıyorum ) geçtikten sonra Türkevleri Mevkiine geldik. Burada bir okulun bahçesindeki büfede ekmek arası çöp şiş ve ayranları keyifle yuvarladık ve yolumuza devam ettik. Sürekli deniz kıyısından muhteşem bir manzarayla gidiyorduk fakat Datça açıklarında gökyüzü kapanmış neredeyse yağmur yağacak gibiydi.
http://img177.imageshack.us/img177/189/5resizeofturkevlerixo4.jpg
Poyrazdan esen sert rüzgar, bulutları Yunan adalarına sürükledi, bununla beraber bu sert rüzgar benim gibi amatöre iyi bir ders verdi: “ eğer uzun tura çıkacaksan donanımın tam olmalı “ altımda kısa taytım vardı ama yinede üşümüyordum, ancak içimde de pamuklu tişört vardı ve terledikçe sırtıma yapışıyor rüzgarda ise dondurucu bir hale geliyordu. Allahtan Aykut tecrübeli biri olarak yanında yedek kıyafetler getirmişti ve tam bir takım arkadaşı gibi davranarak rüzgarlığını benimle paylaştı.
Türkevlerinden sonra ciddi bir sorun yaşadık Bodruma kadar kalan yolun ne kadar olduğu konusunda net bir bilgi alamıyorduk gönlümüzden Bodruma devam etmek geçiyordu ancak eğer mesafe tahminimizden fazla ise geceyi geçirecek yerimiz olmayacaktı ayrıca gece dışarıda kalınamayacak kadar soğuk olacaktı. Bununla beraber oldukça yorulmuştuk fakat yola devat etme kararı aldık, bu arada Aykut bir gece önce saat 05 te kalktığı için daha da yorgundu. Tony ise dopingliymişcesine yokuşları “ bana mısın? “ demeden çıkıyordu. Bir ara Aykut çalan telefonuna bakmak için durdu ben ise ben ise Tony den kopmamak için devam ettim. Bu büyük bir hata oldu, çünkü biz Mazı Köyüne tırmanmaya başladık fakat Aykut yanlışlıkla Çökertme yoluna sapmış ve yaklaşık 3 km sonra jandarmanın uyarmasıyla Mazı’ya dönmüş. Ben ise durumdan habersiz, yokuşu tırmanmaya çalışıyordum, ancak gücüm tükenmişti ve bisiklet elimde yavaş yavaş yürüyordum önümde Tony kaybolmuştu, yollar çok virajlı ve yokuş olduğu için arkamda Aykut’u göremiyordum
http://img241.imageshack.us/img241/1028/6resizeofmazkms3.jpg
Durum gerçekten sinir bozucuydu yolda tek başıma yorgun, terli bir halde yürümeye çalışıyordum. O sırada yanımda bir steyşın araba durdu içinden Aykut çıktı, ve durumu anlattı, neyseki yalnızlığım bitmişti. Ama hava oldukça soğumuş ve kararmaya başlamıştı.
En kısa zamanda konaklayacak bir yer bulmamız gerekiyordu. Bodruma kadar gidemeyeceğimiz açıktı çünkü daha önümüzde en 50 km vardı. Konaklayabileceğimiz en yakın yer Aşağı Mazı isimli bir yerdi ve 7 km lik dik bir yokuştan inmemiz gerekiyordu. İniş sorun değildi fakat ertesi gün Bodruma devam etmek için aynı yokuşu tırmanmamız gerekiyordu. Başka şansımız olmadığı için çok dik olan inişe başladık fakat hava iyice kararmış ve soğumuştu, ellerim donmuş, buz gibi rüzgar sırtımdaki teri daha da berbat hale getirmişti. Aşağı Mazı’ya indiğimizde soğuktan ve yorgunluktan bitmiş bir haldeydim, şansımıza bölgedeki son açık pansiyonun sahibini evine gitmeden yakaladık. Basit döşenmiş ama en azından sıcak suyu olan ve elektrik sobası olan bir yerdi. Duş alıp hemen yakındaki çok güzel manzaralı bir balık lokantasına gittik. Aykut ve ben nefis bir Barbun, Tony ise Deniz Çipurası sipariş verdik. Tabi yanında salata ve birkaç kadeh şarap ihmal edilmedi. Biz muhteşem yemeğimizi yerken dışarıda Yıldız – Poyrazdan esen fırtına tekrar başladı. O kadar yorgundum ki lokantada fotoğraf çekmek aklımın ucundan bile geçmedi ne yazık ki. Yemekten sonra saat 21:00 gibi odalara gittik. Ben Aykutla aynı odada, Tony ise yandaki odada kalacaktık. Biz odada elektrik sobasını yakıp yattık, fakat saat 00:30 sıralarında kabuslarla uyandım! Rüyamda penguenlerin ve kutup ayılarının tecavüzüne uğruyordum ….
Bütün vucudum buz gibi olmuştu, soğuktan burnum tıkanmış ve ağzımdan nefes aldığım için boğazım kurumuştu. Aykut ise uyuyordu… Sarındığım battaniye beni soğuktan korumuyordu bende ayaklarıma çoraplamı giyip üstüme birkaç kat daha kıyafet giydim ama uyuyamadım. Berbat haldeydim, saat 05:45 e doğru dayanamayıp kalktım sobanın yanına gittim geri yatağıma döndüğümde fark ettim ki önünde yattığım Kuzeye bakan cam fırtınanın etkisiyle gece açılmıştı halbuki yatmadan önce kontrol etmiştim fakat perde kapalı olduğu için ilk başta farkedememiştim ve dışarıdaki dondurucu soğuk sabaha kadar üstümde esmiş. Ettiğim küfürleri varın siz düşünün… Camı kapattıktan sonra oda sıcacık oldu ve biraz uyuyabildim ama saat 07:30 gibi Tony uyandırdı, çok kötü bir durumdaydım, neredeyse bütün gece uyuyamamıştım, boğazım acıyordu yorgun ve bitkindim…
http://img177.imageshack.us/img177/7159/7resizeofmazjm3.jpg
Sıkı bir kahvaltıdan sonra Mazı yokuşunu tırmanmaya başladık. 7 km uzunluğundaki bu yokuş için şunu diyebilirim: Buralara gelenler bilir; bizim bir Sakar Geçidi vardır Gökova’ya inerken, işte bu Mazı çıkışı Sakar Geçidini rahmetle aratacacak kadar dik bir yokuş
http://img175.imageshack.us/img175/5995/8resizeofmazin2ou2.jpg
http://img227.imageshack.us/img227/5784/9resizeofmazk2bk3.jpg
Neredeyse Mumcular Beldesine kadar sürekli yokuş çıktık. Yolda 21 ağustos tarihinde çıkan orman yangınında yanan yerlerin yanından geçtik, durum çok acıklıydı. Yemyeşil ormanlar hayalete dönmüştü, kesim ve temizleme işleri yapılıyordu
http://img294.imageshack.us/img294/4650/mumculartm7.jpg
Bir süre sonra Mumcular-Çiftlik ayrımına vardık. Mumculara 1 km vardı, Mumculara gidip birer çorba içip Çiftlikköy yoluna geri dönmeye karar verdik. Mumcularda Pazar kurulmuştu ortalık bayram yeri gibi cıvıl cıvıldı. Burada bir lokantada çorba içtik ve Aykutun pazardan aldığı mandalinaları şifa niyetine yedik. Doğrusu bu mola çok iyi geldi ancak dün geceki uykusuzluk beni mahvetmişti. Bu arada Tony’nin de dizi ağrıyordu bir gün önceki performansı düşmüştü, Aykut ise bir gece önce uykusunu almış olduğu için gayet rahat gidiyordu. Mumculardan ayrıldıktan sonra Çiftlikköy’e yöneldik bizi burada dik sayılabilecek bir yokuş bekliyordu.
http://img135.imageshack.us/img135/5104/iftliknw4.jpg
Zar zor bu yokuşu da tırmandık ve Çiftlikköy’den geçip Yalı Mevkii’ne indik.
Tekrar deniz kıyısına inmiştik, şu bir gerçek denizi görmek bana güç veriyor ve yorgunluğumu alıyor…
Yalı’da bir kafe de bir şeyler içip yolumuza devam ettik. Rüzgar yine karşımızdan kuvvetli esiyordu, itiraf ediyorum o kadar yorgundum ki Yalı’dan sonra nereden geçtik, nasıl gittik hiç hatırlamıyorum; tek hatırladığım sürekli kendime küfrediyordum bu soğukta, hasta hasta yola çıkılır mı diye! Bodrum’a az kaldığını biliyordum ama bacaklarım beni dinlemiyordu, son yokuşu çıkmaya başlamıştık Tony ve Aykut önde gidiyorlardı. Onlar tepeye ulaşıp beni beklemeye başladılar. Ben elimde bisiklet hani neredeyse, sürüne sürüne yokuşu tırmandım, tepede bir iki parça çikolata yiyip, meyva suyu içince biraz kendime geldim. Bundan sonrası yokuş aşağıydı, 5-10 dakikalık bir inişten sonra Bodrumun girişi göründü. Hayatımda Bodrumu görünce bu kadar sevineceğim aklıma gelmezdi, bir anda bütün yorgunluk bezginlik yerini mutluluğa bırakmıştı.
http://img293.imageshack.us/img293/161/11resizeofbodrum1kv9.jpg
Saat 15:00 gibi Bodruma girdik
http://img150.imageshack.us/img150/7026/12resizeofbodrum2ye7.jpg
Doğruca garaja gidip Fethiye istikametine giden araç sorduk, saat 17:30 da Marmaris’e araç vardı ve bizi bisikletlerimizle almayı kabul etti. Önümüzde 2,5 saat vardı. Yolda Bodruma varınca hamama gitmeyi teklif etmiştim ve garajın hemen karşısında hamamı bulunca kendimizi hamama attık. Turistik bir hamam olduğu için iyi bir masaj beklemiyordum ve tahmin ettiğim gibi oldu bununla beraber sıcak çok iyi geldi. Hamamdan çıkıp bir dönerciye gittik, burada karnımızı tıka basa doldurup yavaş yavaş yürüyerek otobüs garajına geldik. Birer çay içip hareket saatini bekledik. Saat 17:30 da otobüse bindik.
http://img169.imageshack.us/img169/9408/otobus2tn3.jpg
Saat 19:30 da Muğla’ya vardık. Burada Aykut inip Fethiye arabasını bekledi. Biz ise aynı arabayla Gökova’ya devam ettik. Akyaka ayrımında inip bisikletlerimizin ön tekerleklerini taktık hava inanılmaz soğuktu. Akyaka yokuşundan inerken benim yağmurluğumun fermuarı bozulup açıldı ve buz gibi rüzgara karşı göğsüm açık gittim ( arabanın derecesi 4 C derece gösteriyordu). Sonunda işyerime varmıştık bisikletleri arabaya yükleyip Marmaris’e yola koyulduk. Yolda aklıma, kızıma ve eşime bir hediye bile almadığım geldi. Marmaris’e varınca yolda inip Migros’a gidip kızıma küçük bir oyuncak alıp yine buz gibi havada pedal çevirerek eve vardım.
Gökova-Bodrum gezimiz toplam 138 Km sürmüştü, ancak bu mesafe rakam olmaktan öte bir şey. Çünkü yollar çok yokuşlu, sürekli inip çıkıyorsunuz, hava oldukça sertti ve rüzgar neredeyse sürekli karşımızdan geldi ( valla doğru; isterseniz haritadan bakın yıldız-poyraz Gökovadan Bodruma gidenlerin karşısından eser )
İlk gün 80 KM
ikinci gün 60 KM
Rota: Akyaka-Akbük-Ören-Mazı-Mumcular-Çiftlikköy-Yalı-Bodrum
Sonuç olarak şunu söyleyebilirim Gökova-Bodrum turu bir günde yapılacak bir tur değilmiş, ama bisiklet seven herkesin bu turu yapmasını şiddetle tavsiye ederim. Bununla beraber rotanızı çok iyi belirlemeniz gerekiyor ( bu konuda elimden gelen yardımı yapmaya hazırım ), Bu şekilde bir tura çıkacaksanız donanımınız çok önemliymiş, özellikle kıyafet konusu. Eğer Aykut olmasaydı kıyafet konusunda çok daha zor durumda kalabilirdim buradan kendisine tekrar çok teşekkür ediyorum.
Sağlık ve esenlikler dileklerimle…
http://img244.imageshack.us/img244/8331/1resizeofgkak1qs2.jpg
Bir gün önce meydana gelen hortumda pek çok ağacın yıkıldığını hayretler içinde gördük, ancak resimlerini çekemedim.
30 Km sonra dünyanın en güzel yeri olduğunu düşündüğüm Akbük’e vardık.
http://img299.imageshack.us/img299/7116/2resizeofakbuk2kl3.jpg
Her zamanki gibi soluk kesici güzellikteydi, rüzgar yıldız-poyraz dan estiği için görüş çok açık, renkler ise her zamankinden daha göz alıcıydı. Bununla beraber şiddetli esen rüzgarın özellikle Ören’den sonra problem yaratacağını hesaba katmamıştık.
http://img170.imageshack.us/img170/7445/3resizeofren1rj0.jpg
Gökova’dan Ören’in 44 Km uzaklıkta olduğunu biliyorduk yani 14 Km kalmıştı, ancak şiddetli rüzgar ve Kultak yokuşu oldukça zorladı. Ayrıca Aykut bir gece önceden uykusuz olduğu için, ben ise gripi henüz atlatamadığım için çabuk yorulduk.
http://img174.imageshack.us/img174/8366/4resizeofrenayktcv6.jpg
Örendeki utanç abidesi Termik Santrali ( bu iğrenç tesisi bu cennet yere diken zihniyeti nefretle kınıyorum ) geçtikten sonra Türkevleri Mevkiine geldik. Burada bir okulun bahçesindeki büfede ekmek arası çöp şiş ve ayranları keyifle yuvarladık ve yolumuza devam ettik. Sürekli deniz kıyısından muhteşem bir manzarayla gidiyorduk fakat Datça açıklarında gökyüzü kapanmış neredeyse yağmur yağacak gibiydi.
http://img177.imageshack.us/img177/189/5resizeofturkevlerixo4.jpg
Poyrazdan esen sert rüzgar, bulutları Yunan adalarına sürükledi, bununla beraber bu sert rüzgar benim gibi amatöre iyi bir ders verdi: “ eğer uzun tura çıkacaksan donanımın tam olmalı “ altımda kısa taytım vardı ama yinede üşümüyordum, ancak içimde de pamuklu tişört vardı ve terledikçe sırtıma yapışıyor rüzgarda ise dondurucu bir hale geliyordu. Allahtan Aykut tecrübeli biri olarak yanında yedek kıyafetler getirmişti ve tam bir takım arkadaşı gibi davranarak rüzgarlığını benimle paylaştı.
Türkevlerinden sonra ciddi bir sorun yaşadık Bodruma kadar kalan yolun ne kadar olduğu konusunda net bir bilgi alamıyorduk gönlümüzden Bodruma devam etmek geçiyordu ancak eğer mesafe tahminimizden fazla ise geceyi geçirecek yerimiz olmayacaktı ayrıca gece dışarıda kalınamayacak kadar soğuk olacaktı. Bununla beraber oldukça yorulmuştuk fakat yola devat etme kararı aldık, bu arada Aykut bir gece önce saat 05 te kalktığı için daha da yorgundu. Tony ise dopingliymişcesine yokuşları “ bana mısın? “ demeden çıkıyordu. Bir ara Aykut çalan telefonuna bakmak için durdu ben ise ben ise Tony den kopmamak için devam ettim. Bu büyük bir hata oldu, çünkü biz Mazı Köyüne tırmanmaya başladık fakat Aykut yanlışlıkla Çökertme yoluna sapmış ve yaklaşık 3 km sonra jandarmanın uyarmasıyla Mazı’ya dönmüş. Ben ise durumdan habersiz, yokuşu tırmanmaya çalışıyordum, ancak gücüm tükenmişti ve bisiklet elimde yavaş yavaş yürüyordum önümde Tony kaybolmuştu, yollar çok virajlı ve yokuş olduğu için arkamda Aykut’u göremiyordum
http://img241.imageshack.us/img241/1028/6resizeofmazkms3.jpg
Durum gerçekten sinir bozucuydu yolda tek başıma yorgun, terli bir halde yürümeye çalışıyordum. O sırada yanımda bir steyşın araba durdu içinden Aykut çıktı, ve durumu anlattı, neyseki yalnızlığım bitmişti. Ama hava oldukça soğumuş ve kararmaya başlamıştı.
En kısa zamanda konaklayacak bir yer bulmamız gerekiyordu. Bodruma kadar gidemeyeceğimiz açıktı çünkü daha önümüzde en 50 km vardı. Konaklayabileceğimiz en yakın yer Aşağı Mazı isimli bir yerdi ve 7 km lik dik bir yokuştan inmemiz gerekiyordu. İniş sorun değildi fakat ertesi gün Bodruma devam etmek için aynı yokuşu tırmanmamız gerekiyordu. Başka şansımız olmadığı için çok dik olan inişe başladık fakat hava iyice kararmış ve soğumuştu, ellerim donmuş, buz gibi rüzgar sırtımdaki teri daha da berbat hale getirmişti. Aşağı Mazı’ya indiğimizde soğuktan ve yorgunluktan bitmiş bir haldeydim, şansımıza bölgedeki son açık pansiyonun sahibini evine gitmeden yakaladık. Basit döşenmiş ama en azından sıcak suyu olan ve elektrik sobası olan bir yerdi. Duş alıp hemen yakındaki çok güzel manzaralı bir balık lokantasına gittik. Aykut ve ben nefis bir Barbun, Tony ise Deniz Çipurası sipariş verdik. Tabi yanında salata ve birkaç kadeh şarap ihmal edilmedi. Biz muhteşem yemeğimizi yerken dışarıda Yıldız – Poyrazdan esen fırtına tekrar başladı. O kadar yorgundum ki lokantada fotoğraf çekmek aklımın ucundan bile geçmedi ne yazık ki. Yemekten sonra saat 21:00 gibi odalara gittik. Ben Aykutla aynı odada, Tony ise yandaki odada kalacaktık. Biz odada elektrik sobasını yakıp yattık, fakat saat 00:30 sıralarında kabuslarla uyandım! Rüyamda penguenlerin ve kutup ayılarının tecavüzüne uğruyordum ….
Bütün vucudum buz gibi olmuştu, soğuktan burnum tıkanmış ve ağzımdan nefes aldığım için boğazım kurumuştu. Aykut ise uyuyordu… Sarındığım battaniye beni soğuktan korumuyordu bende ayaklarıma çoraplamı giyip üstüme birkaç kat daha kıyafet giydim ama uyuyamadım. Berbat haldeydim, saat 05:45 e doğru dayanamayıp kalktım sobanın yanına gittim geri yatağıma döndüğümde fark ettim ki önünde yattığım Kuzeye bakan cam fırtınanın etkisiyle gece açılmıştı halbuki yatmadan önce kontrol etmiştim fakat perde kapalı olduğu için ilk başta farkedememiştim ve dışarıdaki dondurucu soğuk sabaha kadar üstümde esmiş. Ettiğim küfürleri varın siz düşünün… Camı kapattıktan sonra oda sıcacık oldu ve biraz uyuyabildim ama saat 07:30 gibi Tony uyandırdı, çok kötü bir durumdaydım, neredeyse bütün gece uyuyamamıştım, boğazım acıyordu yorgun ve bitkindim…
http://img177.imageshack.us/img177/7159/7resizeofmazjm3.jpg
Sıkı bir kahvaltıdan sonra Mazı yokuşunu tırmanmaya başladık. 7 km uzunluğundaki bu yokuş için şunu diyebilirim: Buralara gelenler bilir; bizim bir Sakar Geçidi vardır Gökova’ya inerken, işte bu Mazı çıkışı Sakar Geçidini rahmetle aratacacak kadar dik bir yokuş
http://img175.imageshack.us/img175/5995/8resizeofmazin2ou2.jpg
http://img227.imageshack.us/img227/5784/9resizeofmazk2bk3.jpg
Neredeyse Mumcular Beldesine kadar sürekli yokuş çıktık. Yolda 21 ağustos tarihinde çıkan orman yangınında yanan yerlerin yanından geçtik, durum çok acıklıydı. Yemyeşil ormanlar hayalete dönmüştü, kesim ve temizleme işleri yapılıyordu
http://img294.imageshack.us/img294/4650/mumculartm7.jpg
Bir süre sonra Mumcular-Çiftlik ayrımına vardık. Mumculara 1 km vardı, Mumculara gidip birer çorba içip Çiftlikköy yoluna geri dönmeye karar verdik. Mumcularda Pazar kurulmuştu ortalık bayram yeri gibi cıvıl cıvıldı. Burada bir lokantada çorba içtik ve Aykutun pazardan aldığı mandalinaları şifa niyetine yedik. Doğrusu bu mola çok iyi geldi ancak dün geceki uykusuzluk beni mahvetmişti. Bu arada Tony’nin de dizi ağrıyordu bir gün önceki performansı düşmüştü, Aykut ise bir gece önce uykusunu almış olduğu için gayet rahat gidiyordu. Mumculardan ayrıldıktan sonra Çiftlikköy’e yöneldik bizi burada dik sayılabilecek bir yokuş bekliyordu.
http://img135.imageshack.us/img135/5104/iftliknw4.jpg
Zar zor bu yokuşu da tırmandık ve Çiftlikköy’den geçip Yalı Mevkii’ne indik.
Tekrar deniz kıyısına inmiştik, şu bir gerçek denizi görmek bana güç veriyor ve yorgunluğumu alıyor…
Yalı’da bir kafe de bir şeyler içip yolumuza devam ettik. Rüzgar yine karşımızdan kuvvetli esiyordu, itiraf ediyorum o kadar yorgundum ki Yalı’dan sonra nereden geçtik, nasıl gittik hiç hatırlamıyorum; tek hatırladığım sürekli kendime küfrediyordum bu soğukta, hasta hasta yola çıkılır mı diye! Bodrum’a az kaldığını biliyordum ama bacaklarım beni dinlemiyordu, son yokuşu çıkmaya başlamıştık Tony ve Aykut önde gidiyorlardı. Onlar tepeye ulaşıp beni beklemeye başladılar. Ben elimde bisiklet hani neredeyse, sürüne sürüne yokuşu tırmandım, tepede bir iki parça çikolata yiyip, meyva suyu içince biraz kendime geldim. Bundan sonrası yokuş aşağıydı, 5-10 dakikalık bir inişten sonra Bodrumun girişi göründü. Hayatımda Bodrumu görünce bu kadar sevineceğim aklıma gelmezdi, bir anda bütün yorgunluk bezginlik yerini mutluluğa bırakmıştı.
http://img293.imageshack.us/img293/161/11resizeofbodrum1kv9.jpg
Saat 15:00 gibi Bodruma girdik
http://img150.imageshack.us/img150/7026/12resizeofbodrum2ye7.jpg
Doğruca garaja gidip Fethiye istikametine giden araç sorduk, saat 17:30 da Marmaris’e araç vardı ve bizi bisikletlerimizle almayı kabul etti. Önümüzde 2,5 saat vardı. Yolda Bodruma varınca hamama gitmeyi teklif etmiştim ve garajın hemen karşısında hamamı bulunca kendimizi hamama attık. Turistik bir hamam olduğu için iyi bir masaj beklemiyordum ve tahmin ettiğim gibi oldu bununla beraber sıcak çok iyi geldi. Hamamdan çıkıp bir dönerciye gittik, burada karnımızı tıka basa doldurup yavaş yavaş yürüyerek otobüs garajına geldik. Birer çay içip hareket saatini bekledik. Saat 17:30 da otobüse bindik.
http://img169.imageshack.us/img169/9408/otobus2tn3.jpg
Saat 19:30 da Muğla’ya vardık. Burada Aykut inip Fethiye arabasını bekledi. Biz ise aynı arabayla Gökova’ya devam ettik. Akyaka ayrımında inip bisikletlerimizin ön tekerleklerini taktık hava inanılmaz soğuktu. Akyaka yokuşundan inerken benim yağmurluğumun fermuarı bozulup açıldı ve buz gibi rüzgara karşı göğsüm açık gittim ( arabanın derecesi 4 C derece gösteriyordu). Sonunda işyerime varmıştık bisikletleri arabaya yükleyip Marmaris’e yola koyulduk. Yolda aklıma, kızıma ve eşime bir hediye bile almadığım geldi. Marmaris’e varınca yolda inip Migros’a gidip kızıma küçük bir oyuncak alıp yine buz gibi havada pedal çevirerek eve vardım.
Gökova-Bodrum gezimiz toplam 138 Km sürmüştü, ancak bu mesafe rakam olmaktan öte bir şey. Çünkü yollar çok yokuşlu, sürekli inip çıkıyorsunuz, hava oldukça sertti ve rüzgar neredeyse sürekli karşımızdan geldi ( valla doğru; isterseniz haritadan bakın yıldız-poyraz Gökovadan Bodruma gidenlerin karşısından eser )
İlk gün 80 KM
ikinci gün 60 KM
Rota: Akyaka-Akbük-Ören-Mazı-Mumcular-Çiftlikköy-Yalı-Bodrum
Sonuç olarak şunu söyleyebilirim Gökova-Bodrum turu bir günde yapılacak bir tur değilmiş, ama bisiklet seven herkesin bu turu yapmasını şiddetle tavsiye ederim. Bununla beraber rotanızı çok iyi belirlemeniz gerekiyor ( bu konuda elimden gelen yardımı yapmaya hazırım ), Bu şekilde bir tura çıkacaksanız donanımınız çok önemliymiş, özellikle kıyafet konusu. Eğer Aykut olmasaydı kıyafet konusunda çok daha zor durumda kalabilirdim buradan kendisine tekrar çok teşekkür ediyorum.
Sağlık ve esenlikler dileklerimle…