Jordanred Bisiklet Forması, Bisiklet Taytı ve Bisiklet Giyimine Dair Her Şey

Gökçeali - Karacaköy - Yalıköy - Çilingoz - Binkılıç - Saray gezisi...

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.710
Şehir
Fatih / İstanbul
Geçen yıldan beri tasarladığım bir gezi vardı. Trenle Çatalca, Çatalca'dan Karacaköy - Yalıköy - Binkılıç üzerinden Çerkezköy... Çerkezköy'den 19:10 treniyle geri dönüş... Günübirlik bir gezi... Bu gezi geçen yıl yaptığım Kemerburgaz - Durusu (Terkos) - Kestanelik - Çatalca gezisinin devamı olacaktı...

Daha önce Riva, Polonezköy, Rumelikavağı ve haftasonu gezilerinde birlikte pedalladığımız Bülent Yamaner (ABY) ve Kemal Tecimen'le bu geziyi gerçekleştirmeye karar veriyoruz. Ama, biraz da benim 'yarın gidiyoruz' gibi ani karar vermem neticesinde, Kemal Bey işlerini ayarlayamadığı için gelemedi... Bülent Bey, Bakırköy'de oturduğu için trene Halkalı'dan binecek... Bu gezi yazısını 10 günlük Trakya gezisi yazısına ara vererek öne alıyorum...

http://img140.imageshack.us/img140/1508/15fh4.jpg

Gezi başlıyor...
10 Mayıs Çarşamba sabahı, saat 08:30 trenine binmek üzere Fatih'teki evimden 07:30 gibi Sirkeci'ye doğru yola çıkıyorum. Sirkeci garında bilet aldıktan sonra, lokomotifin hemen arkasındaki vagona biniyorum. Yolcular vagondan vagona sürekli dolaştığı için, lokomotife açıldığı için kapalı olan kapı tarafına bisikleti dayıyorum. Bülent Bey'in bisikleti de buraya rahatça sığabilir...

http://img87.imageshack.us/img87/3508/28eo.jpg

Ama daha trene binerken kondüktör, bisikletten bagaj parası 4 YTL alacağız dedi. Halkalı'da bir bisiklet daha geleceğini söyleyince, o zaman ikisinden 4 YTL alırız demeye başladı... Neticede 4 YTL'yi ödemek zorunda kaldık...

http://img144.imageshack.us/img144/5016/32vw.jpg

Halkalı'dan Bülent Bey de trene binince, harita üzerinden yeniden bir değerlendirme yaptık ve Çatalca'da değil de bir sonraki istasyon Gökçeali'de inmeye karar verdik. Böylelikle yolumuz biraz daha kısaldı... Bomboş trende rahat bir yolculuk yaptık ve saat 10:00'da Gökçeali'de trenden indik...

http://img144.imageshack.us/img144/1742/47xn.jpg
http://img95.imageshack.us/img95/1858/58zy.jpg

Hava güneşli ve yavaş yavaş ısınmaya başlıyor. Uzun zamandan beri güneşe hasrettik... Subaşı'na doğru pedal basarken üzerimdeki poları ve eşofmanı çıkardım... Şimdi daha rahat pedal basıyorum... Bülent Bey'in yanında getirdiği dökümanlardan Subaşı'nda mağaralar olduğunu okumuştum. Subaşı'na geldiğimizde soruyoruz, mağaraların trenden indiğimiz yerde olduğunu söylüyorlar... Mağaraları göremedik ama, Gökçeali'den geçerken Aziz Nesin Vakfı önünde birkaç resim çektik...

http://img164.imageshack.us/img164/9228/66yj.jpg
http://img97.imageshack.us/img97/2406/72hv.jpg

Neyse, Subaşı'dan Kestanelik yönüne dönüyoruz. Temiz asfalt yolda, Oklalı'dan geçtikten sonra saat 10:18'de Kestanelik'e vardık. Geçen yıl Kemerburgaz gezisi sırasında buradan geçmiştim. Rotamızı Karacaköy yönüne çevirerek pedal basmaya başladık. Bir süre ilerledikten sonra, Çanakça'ya (11,76 km) geldik. 15. km'de Dağyenice'ye geldiğimizde saat 11:00 oldu...

http://img144.imageshack.us/img144/3203/93os.jpg

Dağyenice'den sonra tatlı iniş ve çıkışlarla seyreden yol birdenbire tırmanışa geçti. 2 km tırmandıktan sonra tekrar inişe geçtik ve Hisarbeyli köyü kavşağına ulaştık. Burada yolun iki tarafı da sularla kaplı. Terkos gölü buralara kadar uzanıyor. Sivas deresi Terkos gölüne dökülürken bu araziyi bataklık haline getirmiş. Ağaçlar suların içinde ilginç görüntüler veriyor...

http://img143.imageshack.us/img143/3726/109sq.jpg
http://img107.imageshack.us/img107/5713/112rv.jpg

Saat 12:15'de Ormanlı'ya (30,85 km) geldik. Kestanelik'ten buraya kadar rüzgar arkamızdan esiyordu. Şimdi batıya Yalıköy yönüne döneceğimiz için şimdi rüzgarı yan taraftan alacağız. 7 km sonra Karacaköy'e (Saat 12:15, 37,38. km) ulaşıyoruz. Şehrin içinden geçerken 'hello' diye bağıranları hayalkırıklığına uğratmamak için elimizle selamlıyoruz...

http://img141.imageshack.us/img141/9750/147gg1.jpg
http://img141.imageshack.us/img141/6232/150pa.jpg

Karacaköy'de Saray - Karamandere - Yalıköy kavşağından Yalıköy yönüne dönüyoruz. Yolun kenarındaki tabelada Yalıköy'e 13 km olduğunu görüyoruz. Asfalt yolda hafif iniş ve çıkışlarla ağaçlar arasında sakin sakin pedal basıyoruz. Trafik yok denecek kadar az. Asfalt yol diyorum ama, yolun bazı kesimleri çukurlarla dolu... Bu arada rüzgarı sert ve serin hissediyoruz ve uzaktan Karadeniz'i görüyoruz...

http://img141.imageshack.us/img141/1440/164ee.jpg
http://img118.imageshack.us/img118/8797/179fp.jpg

Bülent Bey'le çantamdaki Tofita şekerini paylaşarak enerji alıyoruz. Reklam gibi olmasın ama gerçekten çok faydası oluyor... Neyse, Yalıköy'e hızlı bir inişle giriyoruz... Saatime bakıyorum 13:47; buraya kadar 51,82 km yol yapmışız... Yalıköy, Karadeniz kıyısında küçük, şirin bir yer. Deniz kenarında henüz açılmamış bir restoranın bahçesinde yanımızda getirdiğimiz yollukları mideye indiriyoruz... Denizi çok güzel ve temiz.

http://img118.imageshack.us/img118/338/189vw.jpg
http://img104.imageshack.us/img104/9789/199xy.jpg

Ardından çay içmek üzere köy kahvesine giriyoruz. Bülent Bey'in getirdiği dökümanlarda yazılı olan Çilingoz'u soruyoruz. Çilingoz'un 12-13 km stabilize bir yolla buraya bağlı olduğunu öğreniyoruz... Haritada bu yol görünmüyor. Çilingoz'dan Binkılıç'a da yol varmış. Çilingoz'a doğru yola çıkmaya karar veriyoruz. Daha sonra Çilingoz'dan Binkılıç'a geçeceğiz, oradan da Çerkezköy'e... Umarım Çerkezköy'de 19:10 trenine yetişiriz...

http://img104.imageshack.us/img104/3853/215bp1.jpg
http://img104.imageshack.us/img104/5691/221ys.jpg

Mataralarımızı bir çeşmeden doldurduktan sonra yola çıkıyoruz. Aslında burada çok oyalandık. Saate bakıyorum 15:00 olmuş bile... Toprak yolda hoplaya zıplaya ilerlemeye çalışıyoruz. Zaman zaman kısa ama ciddi çıkışlar yapıyoruz. Bu yol Istranca Dağları'nın suyunu İstanbul'a getirmek için İSKİ tarafından inşa edilen bentler sırasında kamyonların geçişi için yapılmış...

http://img104.imageshack.us/img104/5835/231kl.jpg
http://img145.imageshack.us/img145/3416/250bx.jpg

Toprak yolda epey ilerledikten sonra, dev bir çukur görüyoruz. Kamyonlar buradan toprak taşıyorlar. Bu toprak cam yapımında kullanılıyormuş. Aslında toprak değil de bir tür kum... Burası bir tepeymiş, dev bir çukura dönüşmüş, şimdi de sıra hemen arkasındaki tepeye gelmiş. Önce üstündeki bitki örtüsü kesilecekmiş...

http://img124.imageshack.us/img124/6049/278qf.jpg

Önümüzdeki çıkışı tırmandıktan sonra, inişe geçiyoruz ve güzel bir koya ulaşıyoruz. Koyun tel örgülü giriş kapısından burasının Çilingoz Mesire Yeri olduğunu anlıyoruz. Saat 16:15 ve 65. km'deyiz... Şimdi kimsecikler görünmüyor ama, sıcak yaz günlerinde burası oldukça ilgi gördüğüne eminim. Ben Çilingoz'u bir yerleşim yeri, bir köy sanıyordum. Ancak burası bir mesire, bir kamp yeri...

http://img96.imageshack.us/img96/7818/286lf.jpg

Yaşlı bir adam görüyoruz ve Binkılıç yolunu soruyoruz. İlerdeki yol ayrımından sola doğru dönün diyor. İlerliyoruz ve biraz sonra sola doğru orman içine ve dağa doğru dar bir yol görüyoruz... Yol zaten toprak bir yol ama, aslında buraya yol bile denemez. İlerde diğer yöne ilerleyen birkaç kişi görüyorum. Ben hemen pedallara basıyorum ve onlara yetişiyorum.

http://img102.imageshack.us/img102/4400/296tu.jpg
http://img102.imageshack.us/img102/4885/306fu.jpg

Evet Binkılıç'a oradan gidiliyor. Yol 15 km zirveye kadar çıkış, sonra iniş diyor. İçlerinen biri yolun çok kötü olduğunu söyleyecek gibi oluyor ama, diğeri beni ve uzaktan Bülent Bey'i işaret ederek 'bunlar çıkar çıkar' diyor. Ama 'kaybolmayın ha!' diye de uyarmayı ihmal etmiyor. Ayrılacağımız yolu göstererek 'bu yol nereye gidiyor?' diye soruyorum. Bu yol Castro, oradan da Kıyıköy'e gidiyormuş...

http://img102.imageshack.us/img102/9898/312qt.jpg

Geri dönüyorum ve Bülent Bey'le orman içine doğru dönerek, tırmanışa başlıyoruz. Kendi kendime hatırlatıyorum, saat 16:30 ve Çerkezköy'de bineceğimiz tren 19:10'da hareket edecek. Binkılıç'a kadar 15 km, Binkılıç'tan Çerkezköy'e en az 20 km daha yolumuz var... Tırmanma hızımıza bakıyorum, 6-7 km'yi geçmiyor. Bazen ben ilerliyorum, Bülent Bey'i beklerken fotoğraf çekiyorum...

http://img86.imageshack.us/img86/6344/323re.jpg

Yol gerçekten berbat. Herhalde birgün önce, ya da dün gece yağmur yağmış. Gölgede kalan yerler kurumamış ve çamur... Bisikletin tekerlekleri çamura gömülüyor, tırmanırken bizi biraz daha zorluyor. Bu arada ormanın derinliklerinden çalışan motorlu bir hızarın sesini duyuyorum... Harıl harıl ağaç kesiyorlar... Ama ortalıklarda kimsecikler görünmüyor. Zaman zaman sapaklara geliyoruz, yanlış gittiğimiz hissine kapılıyoruz ama, soracak kimse de yok...

Ben biraz ilerliyorum. Bu arada Kemal Bey telefon ediyor. Daha doğrusu aramış, bulunduğum yerden telefon çekiyor ki, mesaj geldi. Hemen aradım; 'nerelerdesiniz?' diye soruyor. 'Nerede olduğumdan emin olmadığımı, orman içinde Binkılıç'a doğru ilerlediğimizi sanıyorum' diyorum. Bu arada, telefon görüşmesi bittikten sonra Bülent Bey'in hala niye gelmediğini düşünerek kaygılanmaya başlıyorum...

http://img86.imageshack.us/img86/2448/336zm.jpg

Derken bir traktör sesi duyuyorum. Bakıyorum Bülent Bey, şoförün yanında bir yere iki büklüm oturmuş... Bisikleti de arka romörkte, odunların tepesinde. Yanımda duruyorlar, lastik patladı diyor. Bu yolda traktöre rastlaması büyük şans, tamam diyorum, sen traktörle devam et. 'Sen de gel diyor' ama, ben bisikletle devam edeceğim... Daha 12-13 km varmış, 'kendi kendime daha 3 km mi?' tırmandık diyorum. Ama birkaç km sonra inişe geçeceğim diye düşünüyorum...

http://img86.imageshack.us/img86/7851/340wm.jpg

Onlar giderken, ben tırmanmaya devam ediyorum. Bir süre ilerledikten sonra arkamdan iki traktör daha geliyor. Bunlar ormanda ağaç keserken seslerini duyduğum diğer köylüler. Hava kararmaya başladığı için dönüyorlar. Bir süre daha gittikten sonra traktörlerin beklediğini görüyorum. Bülent Bey de orada... Son geçen traktörlerden birinin lastiği patlamış... Diğerleri ona yardım ediyorlar... Yolu soruyorum, hala 'inişte var, çıkışta var' diyorlar... Ben hiç beklemeden yola devam ediyorum. Saat 18:10, birbuçuk saat geçmiş, yolu çoktan yarılamış olmam lazım... Hala tırmanırken, bisikletimin lastiğinin patlamasını aklıma bile getirmek istemiyorum..

Bu arada İstanbullu genç bisikletçiler aklıma geliyor. Bu yollar tam onlara göre... Tırmanma devam ederken, yol aniden inişe geçiveriyor. Zaten ağaçların arasından aşağıdaki ovayı görüyorum. Bakıyorum zirveye 11-12 km tırmandıktan sonra ulaşmışım... 3-4 km sonra da aşağıya ineceğim. Bir dönemeçten dönerken, Bülent Bey'le karşılaşıyorum. Traktörde çok rahatsız oturduğunu, sallandıkça çok sıkıntılı anlar yaşadığını söyledi. Lastiği soruyorum; delik çok küçük herhalde, şişirdim diyor...

http://img140.imageshack.us/img140/6402/351fb.jpg

Birlikte aşağıya kadar iniyoruz. Binkılıç'ın hemen girişindeki lastikçi de tekrar hava basıyoruz. İç lastikle dış lastiğin arasında, patlak önleyici şerit varmış... Bu şeritlerden Trakya gezisinde bende de, Fikret Alb.'da da vardı (!), ama artık yok...

http://img89.imageshack.us/img89/3880/362kg.jpg

Bu arada saat 18:30 oldu. 82,51. km'deyiz. Çerkezköy'deki 19:10 trenine yetişmemiz mümkün değil. Artık otobüsle gideceğiz. Çerkezköy yolunu soruyoruz. Ancak, Çerkezköy daha uzak, buradan dümdüz Saray'a gidin diyorlar. Saray daha yakınmış. Saat 22.00'a kadar İstanbul'a otobüs varmış... Halbuki biz Çerkezköy'e gidecektik.

http://img115.imageshack.us/img115/9266/387vr.jpg
http://img132.imageshack.us/img132/2175/398ny.jpg

Saray yönüne dönüyoruz ve saat tam 19:00'da Binkılıç'tan çıkıyoruz. Artık asfalt yolda kayar gibi gidiyoruz. Yollar adamın söylediği gibi gerçekten cetvelle çizilmiş gibi dümdüz ama, ciddi inişler ve çıkışlar var... Sorduğumuz kişiler bu yollardan hep araba ile geçtikleri için yolun eğiminden haberleri bile yok...

http://img53.imageshack.us/img53/5096/403at.jpg

Yazıyı çok uzattım galiba... 90. km'de Safaalan'dan geçtikten sonra 107,67. km'de Saray tabelasının önünde resim çekiyoruz. Saat 20:10... Binkılıç - Saray arası 23 km... Resim çekme merasiminden sonra doğru otogara gidiyoruz. 20:00 otobüsüne yetişemedik ama, 21:00 otobüsüyle gideriz diye düşünüyoruz. Ancak 22:00'dan önce otobüs yokmuş. Üstelik otobüs direk Ankara'ya gideceği için İstanbul'da Otogar'a girmiyor, hal yakınlarında bir yerde yolun kenarında bırakıyormuş.

http://img129.imageshack.us/img129/466/410oz.jpg

Çerkezköy'e gitseydik, buradan 20:00'da kalkan otobüsü 20:30'da yakalardık diye düşünüyoruz. Artık olan olmuştu, karnımızı doyurmak için otogar içindeki lokantaya gidiyoruz. Bülent Bey'in tavsiyesiyle yorgunluğumuzu alması için işkembe çorbası içiyoruz... Saray'a son Trakya gezisinde de gelmiş burada tur arkadaşlarımla Saray Oteli'nde kalmıştık.

Yazıyı çok uzattık dedik ama, daha macera bitmedi... Belediye otobüsü gibi dolu İstanbul otobüsüne ayakta biniyoruz. Alahtan bu yolcular Çerkezköy'de indi ve bizi bir yerlere oturttular. Otobüs gece 23:45'de İstanbul'da hal binasına yakın bir yerde bizi bıraktı. Yolcular servislere binerken, biz bisikletlerimizi bagajdan çıkardık, Bülent Bey'in iyice inmiş arka lastiğine yeniden hava bastık. Sonra da bisikletleri sırtlanarak üst geçitten yolun karşı tarafına geçtik, bariyerlerin üstünden atlayarak dönüş yoluna girdik...

Karanlıkta arka ışıklarımızı yakarak, Terazidere metro istasyonuna doğru pedal basmaya başladık. Karanlıkta metro istasyonuna ulaştıktan sonra, bu sefer de bisikletleri sırtlanarak metronun merdivenlerini tırmandık... Bülent Bey Merter yönüne gideceği için, istasyonda vedalaştık... Bir geziyi daha sağ salim bitirdiğime şükrederek saat 00:30'da eve girerken, hanımın 'Allah akıl fikir versin...' sözlerini duyar gibi oluyorum...

http://img92.imageshack.us/img92/2162/harita7zd.jpg

Gökçeali - Kestanelik - Ormanlı - Karacaköy - Yalıköy - Çilingoz - Binkılıç - Saray gezisi...

Yapılan km : 112,91
Ortalama hız : 16;64
Maksimum hız : 53,5
Bisiklet üzerinde geçen süre : 6:57:55
 
Scudo
Sevgili Süleyman,

Bu bir günlük gezimizden başlı başına bir hikaye çıkarmışsın.
Resimlerle birlikte olunca birazda resimli romana benzemiş.
Bu zorlu gezide her ne kadar ufak tefek problemler yaşamış olsakda
yinede çok zevkli ve çok güzeldi.
Daha nice gezilerde birlikte olmak umuduyla.
Ellerine sağlık.

A.Bülent Yamaner
 
Süleyman bey ve Bülent bey; teşekkürler:)

keyifli, güzel bi tur olmuş sanırım. sonlara doğruda biraz yorucu ve sıkıntılımıydı acaba:rolleyes: lastik patlaması, çamur, tren, otobüs derken gece yarısı olmuş (112km de az değil yani)



1de özelden yazıyorum
 
Sevgili Abilerim. Çok güzel ve heyecan verici bir gezi çıkarmışsınız. Süleyman Bey ve Bülent Beyi buradan selamlıyorum. Ellerinize ve ayaklarınıza sağlık. Tur sonrasında harita ile bilgilendirmeniz beni çok mutlu etti. Diğer arkadaşlarada önerimdir. Haritası olmayan gezileri ben kendi haritamdan buluyorum. Ama yayınlarsak daha güzel olacağı kanısındayım. Tekrar teşekkürlerimi sunuyorum.
Sevgiler...
 

Gerçekten benim için çok keyifli bir gezi oldu. Gezinin sonuna doğru yaşananlar ise, şimdi güzel bir anı... 112 km ise Mesut Bey'in (ironman.1) yapacağı Tuz Gölü turu mesafesinin neredeyse üçte biri... Yarın biz de, Terkos - Karaburun turu yapacağız... Gidiş-geliş 165 km civarında... Aramızda konuşuyoruz; gideriz gideriz Konya ekibi günde 300 km gidiyor... Buradan Mesut Bey'e bir kez daha kolay gelsin diyorum...
 
Çok güzel anlatmışsınız harika :) eşinizin yorumu da güzel :)))) evet bence hepimizde biraz delilik var.
 
Hortlamış bir başlık ama iyi olmuş, güzel paylaşım ;) teşekkürler.
 
.... istanbuldaki bisikletçiler bencede buraları daha keşfetmemişler ama biz 29 mayısta arnavutköy üzerinde yalıkök çatalca istanbul turunu yaptık gerçekten tatlı rampaları ile harika yerlerdir sizin gittiğiniz rota çok güzel. saray üzerinden bir tur düşünüyoruz bu resim ve bilgiler bize yol gösterecek paylaşım için teşekkürler.
 
@erdal ırmak

Erdalcığım trenle İzzettin e giderek Kestanelik, Karacaköy, Yalıköy, Çilingoz, Gökçeali ve oradanda trenle İstanbulda dönülecek bir turun hazırlıklarını tamamladım. Tren seferleri tekrar başladığında isterseniz bu turu bereber yaparız. Ayrıca İstanbul, Yalıköy, Çilingoz, Kıyıköy, Sergen, İğneada şeklinde konaklamalı 3 veya 4 günlük başka bir turunda planlamaları hazır. Bu yaz Trakyanın Karadeniz sahillerinde tekerlerimin iz bırakmadığı yer kalmayacak. Görüşmek üzere.
 
  • Beğen
Tepkiler: erdal ırmak
Geri