Bugün öğleden sonra Bostancı'da vapurdan indim, Tuzla'ya doğru pedallayacağım. Bisiklet yolunun karayoluyla birleştiği kısımlar vardır, oradaki yolu kullananlar bilirler. İşte o bisiklet yolu bugün mangalcılar tarafından komple park alanı olarak kullanılmıştı. Ben de mecburen karayoluna çıktım, sağ şeritten devam ediyordum. Az ileride sağ şeride park etmiş beyaz bi Transporter tipi uzun araç çıktı karşıma. Yani sağda bisiklet yolu park alanı olarak dolu olduğu için efendimiz karayoluna park etmiş. O araçtan sıyrılayım diye bi sol şeride yani orta şeride geçeyim dedim. Soldan omuz kontrolü yaptım, sol şeride geçtim, trafiğe ayak uydurmak adına biraz hızlandım (~25 km/h). Transporter'ın yanındayken birden karşıma bana doğru gelen bi motosiklet çıktı. Solumda da bi adet yaya. Durumu şöyle özetleyeyim: Sağımda, sağ şeride park etmiş bi adet uzun araç; solumda akan bi trafik; karşımda ters yönden gelen bi adet motosiklet; motosikletin çaprazında bir adet yaya ve ben orta şeritteyim. Motosiklet 2 metre önümde zınk diye durdu, ben frenledim ama tabi yetmedi. Motosiklet, yaya ve Transporter arasındaki o incecik yerden nasıl geçtim, bisiklet o araya nasıl sığdı ben de bilmiyorum ama büyük bir zincirleme kazadan, sürtünmeden dolayı ayağımda ve elimde oluşan ufak çiziklerle kurtuldum. Motosikletliye ters yönden geldiğini söylediğimde de "Omo bon dordom, son dormodon!!" diyerek yaptığı savunmaya karşı bi cevap veremedim.
Araçların kaldırıma park ettiği, yayaların bisiklet yolunda yürüdüğü, bisikletlerin -mecburen- karayolunda sürdüğü çok garip bi ülkeyiz. Allah akıl fikir versin bize.