Bizim insanımız çok Süslü. Nasıl ve ne zaman olduğunu anlayamadığımız şekilde bir anda dış görünüş delisi oldu. Sırf bisiklette üstü başı kirlenir terler Saçı başı bozulur diye bisiklete binmek istemeyenler var. Adamın dış görünüşü, kullandığı telefon, içtiği sigara, hepsi kalitesini yansıtan unsurlar gibi görülüyor. Artı bir de kullandığı otomobil tabii

Toplumda dış görünüşler ilgili bu tür yeni normlar oluşmuş, bu adam veya kadın nasıl binsin bisiklete? Gariban demezler mi, dalga geçmezler mi? Özellikle şu kirli sakallı, kocaman Güneş gözlüklü, dar giyinen ve küçük arabalı tiplerden var ya, İstanbul'da Onbinlerce var. Fabrikadan çıkmış gibiler adeta, bir de bunların sağ camları da açık olur genelde, neden, Müziğin sesini duyabilelim diye

Bisikletin önüne geçen üç temel faktör var bana göre;
- Görgüsüzlük
- Tembellik
- Eğitimsizlik.
Bunların hepsi aslında üçüncü maddeye bağlı değişkenler. Ancak üçüncü madde de bazen tam olarak yetmiyor, zira şekilci, obez, öğle Aralarını burger King'de geçiren binlerce plaza çalışanı var. Bunların hemen hepsi yüksek öğrenim mezunu. Aslında hepsi zeki insanlar. Ama kapitalist sistemin kucağına öyle güzel yerleşivermişler ki, kalkmak istemiyorlar.
Burada yukarıda saymış olduğum etkenlerin yanılırsa özel bir de konu var ki, hayat görüşü ve felsefi görüş sahibi olabilmek. İşte bu da Eğitim'in yanısıra, ailenin vermesi gereken, örnek Olmayı gerektiren bir konu. Bu da yok bizim ailelerimizde.
Birçok şeyin Kökten değişmesi Lazım ki, bu da bizim ülkemizde nasıl olabilir bilemiyorum. Şu anki mevcut sistemde zor görünüyor. önce insanların hayata olan bakış açılarının değişmesi gerekiyor. Bunun için de farkındalık Lazım. Denizlerdeki balık popülasyonu gittikçe azalıyor, tüketim ve nüfus gittikçe artıyor, gelir dengesizliğinde uçurum büyüyor. Kaynaklar tükeniyor. Şu an bu bilgisayarın başında oturup bunları yazabiliyor olmam bile Dünya'daki en Şanslı %5'lik kesimin içinde olduğumu ifade ediyor. Eğer ben bile en Şanslı bu kesimin içersinde yer alıyorsam geri kalanın vay haline...