25 KASIM 2005 Tarihinde İlker, Çağrı ve ben. Manavgat'dan başladığımız, Hatay'da bitirdiğimiz doğu Akdeniz turumuzun güzergahı.
http://img99.imageshack.us/img99/954/harita23hm.jpg
25 Kasım 2005 Cuma günü Manavgat'ta Buluşup kahvaltı için bize gidiyoruz.. Çağrı 1 gün öncesinden Bodrumdan Antalya'ya gelmiş ve İlker'le tanışmış.
http://img152.imageshack.us/img152/2899/phto02488gv.jpg
Yola çıkacak olmanın heyacanıyla yapılan, hızlı bir kahvaltıdan sonra dışarda hep beraber bir kaç fotoğraf çekiyoruz.
http://img509.imageshack.us/img509/3623/phto02499wf.jpg
Eşim ve babam yolunuz açık olsun diyor.
http://img73.imageshack.us/img73/7403/phto02516ov.jpg
ve artık yolcu yolunda gerek!
http://img91.imageshack.us/img91/9328/phto02529kl.jpg
Hava kapalı, yağmur yağdı yağacak sanki. Yanımızda yağışlı havaya karşı pek bir ekipmanımız yok. Her ne kadar içimde bir sağnağa yakalanıp sırılsıklam olmanın, geznin başlamadan bitmesi korkusu varsa da bütün yaz uzun tur için bilenmiş hevesim, kararlılığımı çok artırmıştı. Artık ne olursa olsun bu gezi başlayacaktı.
25 ekim Cuma
Hava kapalı. 11:30 civarı Manavgattan çıkıyoruz . Niyetimiz geceyi Alanya'da geçirmek. Ortalama hızımız 15 KM civarı Çağrı "şimdilik bu hızla devam edelim başlangıçta fazla zorlamayalım diyor. Bu benim için de mantıklı. 98 de 2 kişi çıktığımız Sahilden Antalya-İzmir etabından sonra bisiklet üzerinde uzun sürem pek yok.
İlkerin ve Çağrının uyumlulukları oldukça iyi. tur boyunca belirgin bir performans farkı yaşanmayacağını tahmin ediyorum.
Avsalları geçiyoruz. Bayaslar içinde bi restoranda öğle yemeği. Alanya'ya girişte tünel yapımı yolu tek şeride düşürüyor. Yoğun araç ve kamyon trafiği asfalt kenarındaki stabilize yol ve kaldırımdan gitmeme neden oluyor. akşam 17 civarı civarı Alanyadayız bugün 65 km yol yaptık.
amacınız mümkün olduğunca çadırlarda kalmak olduğu halde Alanya içinde oldukça zor bulduğumuz uygun fiyatlı olduğunu düşündüğümüz bir otelde kişi başı 10 YTL ye kalıyoruz.
İlker Oda içinde dayısının yeni hediye ettiği çadırı Çağrının yardımıyla kurmayı öğreniyor. Oda ortasına çadır kuruyorlar.
Bu arada çağrıyla aldığımız 4 adet bira ve fıstığın uyumluluğuna bakıyoruz.
Gezinin Akşamlarının da güzel geçeceğini düşünüyorum.
Fotoğraf makinamın sehbasını iyiki getirmişim bundan sonra çok işe yarayacağı anlaşılıyor.
http://img147.imageshack.us/img147/6571/img15413kh.jpg
Alanyadaki otel odası.
26 Kasım Cumartesi 70 Km yol yapıldı.
Hava hafif kapalı ama yağacak gibi değil. Gazipaşa'ya doğru yol daha dar hale geldi ve Gazipaşa'da dik yokuşlar başladı. Artık terlemeye başladık ve üzerimizdeki fazla giysiler portbagajlardaki yerini aldı. Artık tişortlarla sürüyoruz. Şort giymek yerine eşofmanlarımızın paçalarını sıvadık.
http://img147.imageshack.us/img147/6842/img15438mn.jpg
http://img147.imageshack.us/img147/7923/img15441qv.jpg
Çok dik yokuşlar var. Zaman zaman hız 4-5 Km ye kadar düşüyor.
Alanya'dan sonraki sahildeki restoranlardan sürekli bizi bitteşön bitteşön diye çağırıyorlar. Çokda fazla yabancı turiste benzer bir halimiz olmadığı halde farkı anlayamamaları dikkat çekici. Önceleri Hello diyene Merhaba diye karşılık veriyordum. Sonra helo diyene hello demeye başladık.
Öğle yemeğini Kamyoncuların yemek durağı olan Urfalının yerinde yiyoruz.
http://img61.imageshack.us/img61/8056/img15465hj.jpg
Gerçekten çok ucuz, nefis ızgara ve pide çeşitleri olan bir yer. Sahibine fiyat sorarken kızıyor. "Burası kamyoncuların yeri, fiyatları yüksek tuttamayız zaten diyor"
Karışı masada oturan kamyonculardan biri arkadaşına anlatıyor bizi işaret ederek; " Bunlardan biri geçen Cuma Tekeli bayırını inerken yanımdan geçti 100 le gidiyodu valla füze gibi geçti getti"
Pet şişe suyu satın aldığım marketin sahibi bize acıdığı için. Park yerinde kamyonlarının başında konuşan kamyonculardan birini işaret ederek "Hamza'nın kamyonunda yer vardır. Kasanın üzerine gerilmiş olan brandanın altında uyuya uyuya gidersiniz. Battaniyede vardır." Dedikten sonra. Hamzaya bağırdı. " Hamza şu çocukları alıver allah rızası için arkada giderler"
Bisiklete zevk, spor, gezi için de binilebileceğini hafsılası kabul etmiyordu. Otobüse binecek paramız olmadığı için bisikletle gittiğimizi sanıyordu.
Saat 17:00 hava birden karardı.Dik Çıkışlarla boğuşurken zamanı unutmuşuz. Yokuşun bitiminde geriden gelen Çağrıyı bekleyip ne yapacağımızı kararlaştırırken, İlerden hızla bize doğru gelen koyun sürüsünü ve karı-koca çobanları farkediyoruz. Bir yandan sürüyü yönetirken sorularımızı yanıtlıyorlar. 1-2 Km ilerde bir köy kahvesi varmış. Orada kalırsınız diyorlar. Ya da "ahanda şu yokuşu çıkıverin sonra bi salarsınız Anamura kadar iniş var 15 Km" diyor. Kahvede kalmaya karar vererek devam ediyoruz.
Kahve Zeytin ada diye tam tepede bir köyde Kamyoncuların geceyi geçirme, kamyonlarını dinlendirme yeri.
Kahvenin yanında manzarası yüksekten denizi gören harika bir yere çadırları kuruyoruz ( gezi boyunca çadır kurduğumuz en güzel yerdi bence)
http://img414.imageshack.us/img414/1617/img15478ep.jpg
Kahvenin sahibi "Sarı" diye biri gelen giden herkes ona sarı diye hitap ediyor. Pek sarı sayılmaz daha çok koyu kahve saçları var ama diğer yerlilere göre açık kaldığından öyle diyorlardı heralde.
Bir fotoğrafını çekiyorum.
http://img464.imageshack.us/img464/1079/img15484st.jpg
Gece boyunca gelen giden kamyoncuların gürültülerinden pek uyuyamıyorum. Bizim çadırları görünce kahveciye soruyorlar. "neci bunlar?" O da bisikletle gelmişler diyip gülüyor. İçlerinde mcık varmı diyor biri. vardır tabi diyor yoksa yalnız bu yol çeklirmi?
http://img153.imageshack.us/img153/6109/img15523nz.jpg
Sabahleyin çadırı toplarken Sarı'nın kahvehane nöbetini ağabeyisine devrettiğini duyuyorum. Kalkıp onunla da tanışıyorum. sarının sol 4 parmağı olmadığı dün gece dikkatimi çekmişti. Ağabeyisini görünce bu aklıma geliyor. Onun da sol eli bilekten itibaren yok. Kesinlikle hızar ya da motorlu testereye kaptırmışlar. "Acaba ağaçların intikamı mı?" diye düşünmekten kendimi alamıyorum
http://img502.imageshack.us/img502/9831/img15556lc.jpg
Kahvede bütün muhabbet "oduna gittim" "odundan geldim" tarzı sohbetlerdi. Sabah çay içmeye gelen ormancıyla da tanışıyoruz.
"Kaçak kesimleri sık yakalıyormusunuz" diye soruyorum ona. Yakalanan var tabii ama hakimler affediyor diyor. Buranın geçim kaynağının orman olduğunu düşünüyorum.
27 Pazar sabahı 10:30 da Zeytinada ve kamyoncu kahvehanesinden ayrılıyoruz. (Gezi başında sabahları erken kalkıp yola koyulacağımızı sanmıştım. Çünkü günün yorgunluğu ve gündüzlerin kısalığı yüzünden erken yatılır, dolayısıyla erken kalıkılıp yola çıkılır diye düşünmüştüm. Ama nedense hiç öyle olmadı. 10'dan 11'den aşağı pek yola çıkamadık.)
Yeni dik rampalarda pedal basmaya devam ediyoruz yüksekte olmamıza rağmen hava bugün daha iyi. Dün gece kahvedeki Tv de hava durumunu dinledim. Doğu Akdeniz hariç bütün Türkiye yağışlı. Şans bu gezide bizim yanımızda heralde.
http://img64.imageshack.us/img64/4595/img15562yv.jpg
Artık suyu bol içmek lazım.
http://img504.imageshack.us/img504/3342/img15574xa.jpg
Zeytinda çıkışında kısa bir inişten sonra yaklaşık 10 Km lik bir çıkış bizi bekliyormuş. Sabahki sağlam kahvaltının ve iyi havanın verdiği moralle bisikletimle bütünleştim, tempomu arttırdım. viraj dönüşlerinde aşağı doğru baktığımda uzaktada çağrı ve İlkeri göremiyordum artık. Sanırım çok geride kalmışlardı. Ykuşun sonuna geldiğimde 28 jant ince lastiklerin farkı heralde dedim kendi kendime. İniş için port bagajda kurttuğum ikinci tişörtü diğerinin üzerine giydim, paçalarımı indirdim, güneş gözlüklerimi taktım. Ön büyük ayna, arka küçük dişlilere geçtikten sonra kendimi boşluğa bıraktım.
İniş bitiminde Anamur'a 12 KM Kalmıştı. Sağda solda güzel salaş Restoranlar dikkatimi çekiyordu. birinde oturup öğle yemeğini yerken Çağrı ve İlkeri beklemeye karar verdim.
Canlı müzik sesi gelen bir balık restoranına girdim. 10 milyona 1 porsiyon mercan balığı, salata ve 1 biraya pazarlık ederek anlaştım siparişi verdim. Çağrı ve ilker 20 dakika sonra geldiler. Kavurma siparişi verdiler..
Türk sanat müziği grubunu Alanya'dan zengin tanınmış bir adam sırf kendi zevki için getirmiş buraya ve ailesiyle beraber büyük bir masa kurmuşlar alem yapıyorlardı. Bize çok misafirperver davranıp, ilgilendiler. Orada çok uygun çadır kurma yerleri vardı fakat biz Anamura devam ederek orada kalmaya karar verdik.
http://img399.imageshack.us/img399/1560/img15598zl.jpg
Harika bir sesti. Bize bakarak bir isteğiniz var mı diye özellikle sordu. Sürekli gülerek konuşan çok sempatik bir bayandı.
Alanya'da düzenli olarak sahneye çıktığı damlataş mağarasına yakın olan tavernanın ismini bize vererek davet etti.
http://img386.imageshack.us/img386/9475/img15585zv.jpg
Çağrı kendi yarı profesyonel makinası hem de benim dijitalle birer kare yakalarken, İlker ve ben arkamızı akdenize vermiş bira eşliğinde canlı olarak Ormancı parçasını dinliyorduk.
Yine hava birden kararmıştı Anamura daha 12 Km vardı. Yine dik çıkışlara başladık. Km sayacım hızımı satte 6 Km gösteriyordu.
Arka stop lambasını yaktım . Yoldan 3 milyona 2 adet piliyle beraber satın aldığım " tiger " marka bilinen en eski metal el fenerimi ön portbagajdaki uyku tulumunu tutan lastilerin altına sıkıştırdım. Super aydınlatıyordu. Anamura kadar tam 2,5 saat gece karanlığında pedal çevirdik.
Anamur öğretmen evi şehrin en güzel yerine yapılmış, deniz kenarında ve çok temizdi. Çağrının Öğretmen evi kartı sayesinde kişi başı 7 milyona güzel bir odaya yerleştik. Televizyonumuz bile vardı.
http://img133.imageshack.us/img133/326/img15606fm.jpg
Çağrı'nın bisikletinin arka dişlisinde sorun çıkmıştı. En küçük dişli diğerelrine bağlandığı boğazdan oynama yapıyordu.
28 Kasım Pazartesi
Sabahleyin Çağrı dişiliyi değitirmek için Anamur içinde bir bisikletçi aramaya gittiğinde biz de İlkerle beraber yüksüz bisikletlerle şehri turladık. Anamur yabancı turizmin gelişmediği ancak iç turizme hala hizmet eden, biraz eski Anadolu kasabalarını andıran bir ilçe.
Çağrı yeni arka dişiliye sahip bisikletiyle geldi ve Sat 12:30 da Anamur öğretmen evinden ayrıldık.
http://img364.imageshack.us/img364/7372/img15619rd.jpg
Bozyazı'da durmadan geçtik. Hava güzel tempomuz oldukça iyi idi. Öğretmen evinde günün yorgunluğundan sonra harika bir uyku çekmiştik.
http://img490.imageshack.us/img490/8200/img15620wc.jpg
Anamur'dan ayrılırken hedefimiz 65 Km uzaktaki Aydıncık idi.
Ancak her zamanki gibi bölgenin dik rampaları buna izin vermemişti. Üstelik dar, virajlı ve yokuşlarla dolu olan yolda çok fazla kamyon trafiği vardı. Arkadaşları sürekli uyarıyordum " karşıdan ve aynı anda arkadan bir kamyon gelir, o an tam kesişme noktasında kalırsanız arkadan gelen kamyonun altında kalmak an meselesi" diye. Çünkü bu rampalarda duran yüklü bir kamyon birdaha zor hareket eder. Bunu bilen kamyon şöförleri de durmayı göze almaz. O yüzden yapılacak tek şey kendini yol dışına atmak idi.
Hava karardığında Anamur'dan 42 KM uzaklıkta olan Tekeli'ye girmiştik. Burası ana yolun 2 tarafına serpilmiş irili ufaklı evlerden oluşan küçük bir kasabaydı. Ancak yol boyunca uzanan büyük bir kumsalı vardı. Yüzlerce boş kooperatif evi dağ yamaçlarındaki yerini almıştı.
Çadır kuracak uygun bir yer aramaya koyulduk.
Gece davetsiz misafirler olabileceği düşüncesiyle kamp yerimizi kimse bilmesin istiyorduk. Yol üzerindeki bir bakkala "çadır kurmak için en uygun yer neresi?" diye sorduk. Bize "Caminin avlusuna kurun" dedi. Geçen yaz oradan geçen 2 bisikletli orada yatmış. Kumsala, tam göz önüne kurmayı güvenli bulmuyorduk. BU arada yol kenarıdaki kumsal üzerine kurulmuş okul benzeri bir tesis dikkatimizi çekti ve içeri daldık.
İki asker hemen yanımıza geldi. " Burası sivillere yasak " dediler. Jandarmanın dinlenme tesislerine girmişiz meğer. " "Komutan izin verirse buraya çadır kurarsınız dediler. Yolun karşısındaki jandarma karakoluna komutandan izin istemek için gittik. Adam izin vermediği gibi bu ilçede güvenliğiniz için kalmayıun diye bizi uyardı. Çok fazla hırsızlık oluyormuş.
Bunları duyan İlkerin bisikletleri bir kamyonun arkasına atıp Aydıncığa gitme fikrine sıcak bakmadım.
Sonuç olarak Çadırları komutanlardan gizli olarak Jandarma dinlenme tesislerinin arkasındaki kumsala kurduk. sağ olsunlar hazır kıta nöbeti tutan askerle de arada bizi kontrol edeceklerini söylediler. Çağrı ve İlker aynı çadırda kalıyordu. Bıçaklarından birini bana verdiler.
Gece 2 Km şehir merkezine gidip getirdiğim ikişer adet birayı fıstık ve Çağrının sohbetiyle beraber çadırların önünde götürdük.
Nefis bir uyku çekerek sağ sağlim sabahı ettik.
ben kalkıp Çadırı topladığımda İLker hala rüyalar alemindeydi.
http://img89.imageshack.us/img89/929/img15639ug.jpg
29 Kasım Salı: Toplam 43 Km yol yaptık
Tekeli'den saat 9:30 da ayrıldık. Aşırı dik rampalar başladı. Bisiklet antrenmanı olmayan birisi bu rampaları kesinlikle çıkamaz. 98 yılında Antalya-İzmir turu sırasında çıktığım Göcek rampasıyla farkı yok gibi. Km saati 5 gösteriyor. Tişortum terden sırılsıklam. Bol oksijenli çam havasını derin derin içime çekerek pedallere yükleniyorum. Bereket dişliler sağlam.
http://img147.imageshack.us/img147/2551/img15648fy.jpg
12:15'de hızlı biri inişten sonra Aydıncığa girdik. Km saatim maksimum 63 gösterdi. İlker ve Çağrı oldukça gerideydi. Beklemeye karar verdim.
http://img100.imageshack.us/img100/6294/img15651ek.jpg
Aydıcık merkez de buluşuyoruz. Çağrı burada mezun olduğu okuldan diplomasını alacak.
Aydıncık'da büyük bir liman var. İlker bisikletiyle dalga kıranın üzeride resmini çekmemi istiyor. "mesafe uzak görünmen zor olur" diyorum. Israr edince çekiyorum.
http://img90.imageshack.us/img90/8861/img15666ck.jpg
14:00 Aydıcıktan hareket ediyoruz. Tekrar yokuşlar başlıyor.
http://img83.imageshack.us/img83/6164/img15672gt.jpg
Saat 16:30 hava alaca. Karanlık saniyeler içinde bastırıyor.
Çağrı'nın otobüsle çok geçtiği bu güzergah üzerindeki otobüslerin mola yeri olan Ağaçlı dinlenme tesislerinde kalmayı planlıyoruz. Burası bu güzergah üzerindeki en modern ve yeri en güzel olan otobüs mola yeri. Bir çok otobüs firması burada mola veriyor. Ancak fiyatlar çok yüksek. Kendimize güzel bir sulu yemek ziyafeti çektikten sonra bunun farkına varıyoruz.
Dışarda oturup çay içerken Otobüs ve özel arabaları yıkayan görevli, bu tesisin Akdeniz otobüs firmasına burada konaklama yapması için yıllık 600 milyar verdiğini söylüyor. Kimseye hissettirmeden tesislerin arkasındaki büyük kumsala geçip. Çadırlarımızı kuruyoruz.
http://img152.imageshack.us/img152/5796/img15688xe.jpg
Tatil düzenine geçmiş otobüs büyüklüğünde son model bir karavan dikkatimizi çekiyor. Yabancı turist oldukları anlaşılan bir aile arada göz ucuyla karavandan bize bakıyor.
Bunların A'dan Z'ye karavanlarıyla herşeylerini getirdiklerini ve yatma ücreti bile ödemediklerini düşünüyorum ülkeye döviz bırakmadan gelen cimri turistler.
Çadırlarımıza çekiliyoruz. El feneri ışığında günlük notlarımı yazıp dalgaların sesiyle uykuya dalıyoruz. Meğer çadırda yatmak ne zevkliymiş. Bunu sık sık yapmalıyım.
http://img98.imageshack.us/img98/8341/img15697bu.jpg
30 Kasım Çarşamba sabahı Toparlanma zamanı.
http://img89.imageshack.us/img89/2797/img15705lk.jpg
Sabah 9.15 diğer günlere göre daha erken bir saate toparlanıp yola çıkabildik. Kahvaltıyı çok pahalı olan bu yere para vermektense daha salaş, doğal bir yer bulmaya karar vererek mideler boş sardık bu kez yokuşlara. Bugün toplam 86 Km yol yaparak çıktığımız andan beri olan günlük rekorumuzu kırdık.
Harika manzara, denizin rengi açlığımızla birleşince hafızadaki kalıcı yerini silinmeyecek hale getiriyordu
http://img65.imageshack.us/img65/3381/img15710il.jpg
7 Km dik çıkışın ardından kamyoncuların durduğu zirvedeki Halil İbrahim sofrasında bal ve tereyağı eşliğinde güzel bir kahvaltı yaptık. Çağrı 20 dakika sonra bize katıldı..
Kahvaltı sonrası yaklaşık 13 Km lik dik virajlı bir iniş bizi bekliyormuş. Km saatim bir ara 55'i gösterdi. Ellerim sürekli firenlerde bisikleti güvenlik açısından hiç özgür bırakmıyordum. Bıraksam 70 Leri göreceğimden emindim. Ancak 97 yılı Manavgat-Kaş turu sırasında önümde giden arkadaşın ön port bagajı boşalıp ön tekeri kilitlemesiyle takla atması anında üst 2 dişi kırılmış ve dudağı yarılmıştı. kumluca devlet hastahanesinde 5 dikiş atılması aklıma geliyor ve beni engelliyordu.
İlker ve Çağrı benim kadar kuşkucu değillerdi. inişlerde ya beni yakalıyor ya da öne geçiyorlardı.
Her ikisinin de kaskı vardı. Ben hiç kask kullanma alışkanlığını edinememiştim o yüzen bu geziye de kasksız başladım.
Taşucuna yaklaşırken artık yolun zor bölümlerini bitirdiğimizi düşünürken yeniden başlayan çok dik çıkış ve inişler, "bizi unutmayın" der gibiydi.
15:30 da Taşucuna girdik. Kıbrıs feribotlarının kalktığı limana yakın bir yerde öğle yemeğinde Adana yedik. Hevesimizi Adana'ya kadar saklasaymışız iyiymiş. Ağır bir yağdan yapılmıştı.
Yemek sonu Silifkeye doğru hareket ettik. yol artık düzleşmişti ancak denizden de bir süreliğine uzaklaşıyorduk.
Düz yol tempomu arttırdı hızım arttıkça ısınan adeleler. Beni iyice yola motife etti. Artık basıyordum. Çağrı ve İlker geride kalmıştı. İlkerin niyeti bu geceyi Atakentteki akrabalarında geçirmekti zaten.
Yanımdan geçen önü remorklu 3, tekerli portakal taşıyan bir motorsikletin rüzgar boşluğuna daldım düz yolda 42 Km ile gidiyordum artık. Kasketli adam arada arkasını dönerek hala takip edip etmediğimi kontrol ediyordu. Beni görünce gülerek memnun oluyordu. 5-6 Km bu şekilde gittik sonra slifkeyi geçince bir hale sağa girdi elimi kaldırarak selam verip devam ettim. yol çift şeride çıkmıştı.
17:00 civarı hava kararırken Atakent'e girdim. Çağrı ve İlkere tel açarak beklediğim yeri söyledim. 30 dakika sonra Şehir merkezine dönen kavşakta buluştuk. İlker akrabalarında kalacağını söyledi. Ve çadırını Çağrı'ya bıraktı.
Çağrıyla beraber Atakent plajına Çadırlarımızı kurduk.
http://img57.imageshack.us/img57/810/img15730nl.jpg
http://img99.imageshack.us/img99/954/harita23hm.jpg
25 Kasım 2005 Cuma günü Manavgat'ta Buluşup kahvaltı için bize gidiyoruz.. Çağrı 1 gün öncesinden Bodrumdan Antalya'ya gelmiş ve İlker'le tanışmış.
http://img152.imageshack.us/img152/2899/phto02488gv.jpg
Yola çıkacak olmanın heyacanıyla yapılan, hızlı bir kahvaltıdan sonra dışarda hep beraber bir kaç fotoğraf çekiyoruz.
http://img509.imageshack.us/img509/3623/phto02499wf.jpg
Eşim ve babam yolunuz açık olsun diyor.
http://img73.imageshack.us/img73/7403/phto02516ov.jpg
ve artık yolcu yolunda gerek!
http://img91.imageshack.us/img91/9328/phto02529kl.jpg
Hava kapalı, yağmur yağdı yağacak sanki. Yanımızda yağışlı havaya karşı pek bir ekipmanımız yok. Her ne kadar içimde bir sağnağa yakalanıp sırılsıklam olmanın, geznin başlamadan bitmesi korkusu varsa da bütün yaz uzun tur için bilenmiş hevesim, kararlılığımı çok artırmıştı. Artık ne olursa olsun bu gezi başlayacaktı.
25 ekim Cuma
Hava kapalı. 11:30 civarı Manavgattan çıkıyoruz . Niyetimiz geceyi Alanya'da geçirmek. Ortalama hızımız 15 KM civarı Çağrı "şimdilik bu hızla devam edelim başlangıçta fazla zorlamayalım diyor. Bu benim için de mantıklı. 98 de 2 kişi çıktığımız Sahilden Antalya-İzmir etabından sonra bisiklet üzerinde uzun sürem pek yok.
İlkerin ve Çağrının uyumlulukları oldukça iyi. tur boyunca belirgin bir performans farkı yaşanmayacağını tahmin ediyorum.
Avsalları geçiyoruz. Bayaslar içinde bi restoranda öğle yemeği. Alanya'ya girişte tünel yapımı yolu tek şeride düşürüyor. Yoğun araç ve kamyon trafiği asfalt kenarındaki stabilize yol ve kaldırımdan gitmeme neden oluyor. akşam 17 civarı civarı Alanyadayız bugün 65 km yol yaptık.
amacınız mümkün olduğunca çadırlarda kalmak olduğu halde Alanya içinde oldukça zor bulduğumuz uygun fiyatlı olduğunu düşündüğümüz bir otelde kişi başı 10 YTL ye kalıyoruz.
İlker Oda içinde dayısının yeni hediye ettiği çadırı Çağrının yardımıyla kurmayı öğreniyor. Oda ortasına çadır kuruyorlar.
Bu arada çağrıyla aldığımız 4 adet bira ve fıstığın uyumluluğuna bakıyoruz.
Gezinin Akşamlarının da güzel geçeceğini düşünüyorum.
Fotoğraf makinamın sehbasını iyiki getirmişim bundan sonra çok işe yarayacağı anlaşılıyor.
http://img147.imageshack.us/img147/6571/img15413kh.jpg
Alanyadaki otel odası.
26 Kasım Cumartesi 70 Km yol yapıldı.
Hava hafif kapalı ama yağacak gibi değil. Gazipaşa'ya doğru yol daha dar hale geldi ve Gazipaşa'da dik yokuşlar başladı. Artık terlemeye başladık ve üzerimizdeki fazla giysiler portbagajlardaki yerini aldı. Artık tişortlarla sürüyoruz. Şort giymek yerine eşofmanlarımızın paçalarını sıvadık.
http://img147.imageshack.us/img147/6842/img15438mn.jpg
http://img147.imageshack.us/img147/7923/img15441qv.jpg
Çok dik yokuşlar var. Zaman zaman hız 4-5 Km ye kadar düşüyor.
Alanya'dan sonraki sahildeki restoranlardan sürekli bizi bitteşön bitteşön diye çağırıyorlar. Çokda fazla yabancı turiste benzer bir halimiz olmadığı halde farkı anlayamamaları dikkat çekici. Önceleri Hello diyene Merhaba diye karşılık veriyordum. Sonra helo diyene hello demeye başladık.
Öğle yemeğini Kamyoncuların yemek durağı olan Urfalının yerinde yiyoruz.
http://img61.imageshack.us/img61/8056/img15465hj.jpg
Gerçekten çok ucuz, nefis ızgara ve pide çeşitleri olan bir yer. Sahibine fiyat sorarken kızıyor. "Burası kamyoncuların yeri, fiyatları yüksek tuttamayız zaten diyor"
Karışı masada oturan kamyonculardan biri arkadaşına anlatıyor bizi işaret ederek; " Bunlardan biri geçen Cuma Tekeli bayırını inerken yanımdan geçti 100 le gidiyodu valla füze gibi geçti getti"
Pet şişe suyu satın aldığım marketin sahibi bize acıdığı için. Park yerinde kamyonlarının başında konuşan kamyonculardan birini işaret ederek "Hamza'nın kamyonunda yer vardır. Kasanın üzerine gerilmiş olan brandanın altında uyuya uyuya gidersiniz. Battaniyede vardır." Dedikten sonra. Hamzaya bağırdı. " Hamza şu çocukları alıver allah rızası için arkada giderler"
Bisiklete zevk, spor, gezi için de binilebileceğini hafsılası kabul etmiyordu. Otobüse binecek paramız olmadığı için bisikletle gittiğimizi sanıyordu.
Saat 17:00 hava birden karardı.Dik Çıkışlarla boğuşurken zamanı unutmuşuz. Yokuşun bitiminde geriden gelen Çağrıyı bekleyip ne yapacağımızı kararlaştırırken, İlerden hızla bize doğru gelen koyun sürüsünü ve karı-koca çobanları farkediyoruz. Bir yandan sürüyü yönetirken sorularımızı yanıtlıyorlar. 1-2 Km ilerde bir köy kahvesi varmış. Orada kalırsınız diyorlar. Ya da "ahanda şu yokuşu çıkıverin sonra bi salarsınız Anamura kadar iniş var 15 Km" diyor. Kahvede kalmaya karar vererek devam ediyoruz.
Kahve Zeytin ada diye tam tepede bir köyde Kamyoncuların geceyi geçirme, kamyonlarını dinlendirme yeri.
Kahvenin yanında manzarası yüksekten denizi gören harika bir yere çadırları kuruyoruz ( gezi boyunca çadır kurduğumuz en güzel yerdi bence)
http://img414.imageshack.us/img414/1617/img15478ep.jpg
Kahvenin sahibi "Sarı" diye biri gelen giden herkes ona sarı diye hitap ediyor. Pek sarı sayılmaz daha çok koyu kahve saçları var ama diğer yerlilere göre açık kaldığından öyle diyorlardı heralde.
Bir fotoğrafını çekiyorum.
http://img464.imageshack.us/img464/1079/img15484st.jpg
Gece boyunca gelen giden kamyoncuların gürültülerinden pek uyuyamıyorum. Bizim çadırları görünce kahveciye soruyorlar. "neci bunlar?" O da bisikletle gelmişler diyip gülüyor. İçlerinde mcık varmı diyor biri. vardır tabi diyor yoksa yalnız bu yol çeklirmi?
http://img153.imageshack.us/img153/6109/img15523nz.jpg
Sabahleyin çadırı toplarken Sarı'nın kahvehane nöbetini ağabeyisine devrettiğini duyuyorum. Kalkıp onunla da tanışıyorum. sarının sol 4 parmağı olmadığı dün gece dikkatimi çekmişti. Ağabeyisini görünce bu aklıma geliyor. Onun da sol eli bilekten itibaren yok. Kesinlikle hızar ya da motorlu testereye kaptırmışlar. "Acaba ağaçların intikamı mı?" diye düşünmekten kendimi alamıyorum
http://img502.imageshack.us/img502/9831/img15556lc.jpg
Kahvede bütün muhabbet "oduna gittim" "odundan geldim" tarzı sohbetlerdi. Sabah çay içmeye gelen ormancıyla da tanışıyoruz.
"Kaçak kesimleri sık yakalıyormusunuz" diye soruyorum ona. Yakalanan var tabii ama hakimler affediyor diyor. Buranın geçim kaynağının orman olduğunu düşünüyorum.
27 Pazar sabahı 10:30 da Zeytinada ve kamyoncu kahvehanesinden ayrılıyoruz. (Gezi başında sabahları erken kalkıp yola koyulacağımızı sanmıştım. Çünkü günün yorgunluğu ve gündüzlerin kısalığı yüzünden erken yatılır, dolayısıyla erken kalıkılıp yola çıkılır diye düşünmüştüm. Ama nedense hiç öyle olmadı. 10'dan 11'den aşağı pek yola çıkamadık.)
Yeni dik rampalarda pedal basmaya devam ediyoruz yüksekte olmamıza rağmen hava bugün daha iyi. Dün gece kahvedeki Tv de hava durumunu dinledim. Doğu Akdeniz hariç bütün Türkiye yağışlı. Şans bu gezide bizim yanımızda heralde.
http://img64.imageshack.us/img64/4595/img15562yv.jpg
Artık suyu bol içmek lazım.
http://img504.imageshack.us/img504/3342/img15574xa.jpg
Zeytinda çıkışında kısa bir inişten sonra yaklaşık 10 Km lik bir çıkış bizi bekliyormuş. Sabahki sağlam kahvaltının ve iyi havanın verdiği moralle bisikletimle bütünleştim, tempomu arttırdım. viraj dönüşlerinde aşağı doğru baktığımda uzaktada çağrı ve İlkeri göremiyordum artık. Sanırım çok geride kalmışlardı. Ykuşun sonuna geldiğimde 28 jant ince lastiklerin farkı heralde dedim kendi kendime. İniş için port bagajda kurttuğum ikinci tişörtü diğerinin üzerine giydim, paçalarımı indirdim, güneş gözlüklerimi taktım. Ön büyük ayna, arka küçük dişlilere geçtikten sonra kendimi boşluğa bıraktım.
İniş bitiminde Anamur'a 12 KM Kalmıştı. Sağda solda güzel salaş Restoranlar dikkatimi çekiyordu. birinde oturup öğle yemeğini yerken Çağrı ve İlkeri beklemeye karar verdim.
Canlı müzik sesi gelen bir balık restoranına girdim. 10 milyona 1 porsiyon mercan balığı, salata ve 1 biraya pazarlık ederek anlaştım siparişi verdim. Çağrı ve ilker 20 dakika sonra geldiler. Kavurma siparişi verdiler..
Türk sanat müziği grubunu Alanya'dan zengin tanınmış bir adam sırf kendi zevki için getirmiş buraya ve ailesiyle beraber büyük bir masa kurmuşlar alem yapıyorlardı. Bize çok misafirperver davranıp, ilgilendiler. Orada çok uygun çadır kurma yerleri vardı fakat biz Anamura devam ederek orada kalmaya karar verdik.
http://img399.imageshack.us/img399/1560/img15598zl.jpg
Harika bir sesti. Bize bakarak bir isteğiniz var mı diye özellikle sordu. Sürekli gülerek konuşan çok sempatik bir bayandı.
Alanya'da düzenli olarak sahneye çıktığı damlataş mağarasına yakın olan tavernanın ismini bize vererek davet etti.
http://img386.imageshack.us/img386/9475/img15585zv.jpg
Çağrı kendi yarı profesyonel makinası hem de benim dijitalle birer kare yakalarken, İlker ve ben arkamızı akdenize vermiş bira eşliğinde canlı olarak Ormancı parçasını dinliyorduk.
Yine hava birden kararmıştı Anamura daha 12 Km vardı. Yine dik çıkışlara başladık. Km sayacım hızımı satte 6 Km gösteriyordu.
Arka stop lambasını yaktım . Yoldan 3 milyona 2 adet piliyle beraber satın aldığım " tiger " marka bilinen en eski metal el fenerimi ön portbagajdaki uyku tulumunu tutan lastilerin altına sıkıştırdım. Super aydınlatıyordu. Anamura kadar tam 2,5 saat gece karanlığında pedal çevirdik.
Anamur öğretmen evi şehrin en güzel yerine yapılmış, deniz kenarında ve çok temizdi. Çağrının Öğretmen evi kartı sayesinde kişi başı 7 milyona güzel bir odaya yerleştik. Televizyonumuz bile vardı.
http://img133.imageshack.us/img133/326/img15606fm.jpg
Çağrı'nın bisikletinin arka dişlisinde sorun çıkmıştı. En küçük dişli diğerelrine bağlandığı boğazdan oynama yapıyordu.
28 Kasım Pazartesi
Sabahleyin Çağrı dişiliyi değitirmek için Anamur içinde bir bisikletçi aramaya gittiğinde biz de İlkerle beraber yüksüz bisikletlerle şehri turladık. Anamur yabancı turizmin gelişmediği ancak iç turizme hala hizmet eden, biraz eski Anadolu kasabalarını andıran bir ilçe.
Çağrı yeni arka dişiliye sahip bisikletiyle geldi ve Sat 12:30 da Anamur öğretmen evinden ayrıldık.
http://img364.imageshack.us/img364/7372/img15619rd.jpg
Bozyazı'da durmadan geçtik. Hava güzel tempomuz oldukça iyi idi. Öğretmen evinde günün yorgunluğundan sonra harika bir uyku çekmiştik.
http://img490.imageshack.us/img490/8200/img15620wc.jpg
Anamur'dan ayrılırken hedefimiz 65 Km uzaktaki Aydıncık idi.
Ancak her zamanki gibi bölgenin dik rampaları buna izin vermemişti. Üstelik dar, virajlı ve yokuşlarla dolu olan yolda çok fazla kamyon trafiği vardı. Arkadaşları sürekli uyarıyordum " karşıdan ve aynı anda arkadan bir kamyon gelir, o an tam kesişme noktasında kalırsanız arkadan gelen kamyonun altında kalmak an meselesi" diye. Çünkü bu rampalarda duran yüklü bir kamyon birdaha zor hareket eder. Bunu bilen kamyon şöförleri de durmayı göze almaz. O yüzden yapılacak tek şey kendini yol dışına atmak idi.
Hava karardığında Anamur'dan 42 KM uzaklıkta olan Tekeli'ye girmiştik. Burası ana yolun 2 tarafına serpilmiş irili ufaklı evlerden oluşan küçük bir kasabaydı. Ancak yol boyunca uzanan büyük bir kumsalı vardı. Yüzlerce boş kooperatif evi dağ yamaçlarındaki yerini almıştı.
Çadır kuracak uygun bir yer aramaya koyulduk.
Gece davetsiz misafirler olabileceği düşüncesiyle kamp yerimizi kimse bilmesin istiyorduk. Yol üzerindeki bir bakkala "çadır kurmak için en uygun yer neresi?" diye sorduk. Bize "Caminin avlusuna kurun" dedi. Geçen yaz oradan geçen 2 bisikletli orada yatmış. Kumsala, tam göz önüne kurmayı güvenli bulmuyorduk. BU arada yol kenarıdaki kumsal üzerine kurulmuş okul benzeri bir tesis dikkatimizi çekti ve içeri daldık.
İki asker hemen yanımıza geldi. " Burası sivillere yasak " dediler. Jandarmanın dinlenme tesislerine girmişiz meğer. " "Komutan izin verirse buraya çadır kurarsınız dediler. Yolun karşısındaki jandarma karakoluna komutandan izin istemek için gittik. Adam izin vermediği gibi bu ilçede güvenliğiniz için kalmayıun diye bizi uyardı. Çok fazla hırsızlık oluyormuş.
Bunları duyan İlkerin bisikletleri bir kamyonun arkasına atıp Aydıncığa gitme fikrine sıcak bakmadım.
Sonuç olarak Çadırları komutanlardan gizli olarak Jandarma dinlenme tesislerinin arkasındaki kumsala kurduk. sağ olsunlar hazır kıta nöbeti tutan askerle de arada bizi kontrol edeceklerini söylediler. Çağrı ve İlker aynı çadırda kalıyordu. Bıçaklarından birini bana verdiler.
Gece 2 Km şehir merkezine gidip getirdiğim ikişer adet birayı fıstık ve Çağrının sohbetiyle beraber çadırların önünde götürdük.
Nefis bir uyku çekerek sağ sağlim sabahı ettik.
ben kalkıp Çadırı topladığımda İLker hala rüyalar alemindeydi.
http://img89.imageshack.us/img89/929/img15639ug.jpg
29 Kasım Salı: Toplam 43 Km yol yaptık
Tekeli'den saat 9:30 da ayrıldık. Aşırı dik rampalar başladı. Bisiklet antrenmanı olmayan birisi bu rampaları kesinlikle çıkamaz. 98 yılında Antalya-İzmir turu sırasında çıktığım Göcek rampasıyla farkı yok gibi. Km saati 5 gösteriyor. Tişortum terden sırılsıklam. Bol oksijenli çam havasını derin derin içime çekerek pedallere yükleniyorum. Bereket dişliler sağlam.
http://img147.imageshack.us/img147/2551/img15648fy.jpg
12:15'de hızlı biri inişten sonra Aydıncığa girdik. Km saatim maksimum 63 gösterdi. İlker ve Çağrı oldukça gerideydi. Beklemeye karar verdim.
http://img100.imageshack.us/img100/6294/img15651ek.jpg
Aydıcık merkez de buluşuyoruz. Çağrı burada mezun olduğu okuldan diplomasını alacak.
Aydıncık'da büyük bir liman var. İlker bisikletiyle dalga kıranın üzeride resmini çekmemi istiyor. "mesafe uzak görünmen zor olur" diyorum. Israr edince çekiyorum.
http://img90.imageshack.us/img90/8861/img15666ck.jpg
14:00 Aydıcıktan hareket ediyoruz. Tekrar yokuşlar başlıyor.
http://img83.imageshack.us/img83/6164/img15672gt.jpg
Saat 16:30 hava alaca. Karanlık saniyeler içinde bastırıyor.
Çağrı'nın otobüsle çok geçtiği bu güzergah üzerindeki otobüslerin mola yeri olan Ağaçlı dinlenme tesislerinde kalmayı planlıyoruz. Burası bu güzergah üzerindeki en modern ve yeri en güzel olan otobüs mola yeri. Bir çok otobüs firması burada mola veriyor. Ancak fiyatlar çok yüksek. Kendimize güzel bir sulu yemek ziyafeti çektikten sonra bunun farkına varıyoruz.
Dışarda oturup çay içerken Otobüs ve özel arabaları yıkayan görevli, bu tesisin Akdeniz otobüs firmasına burada konaklama yapması için yıllık 600 milyar verdiğini söylüyor. Kimseye hissettirmeden tesislerin arkasındaki büyük kumsala geçip. Çadırlarımızı kuruyoruz.
http://img152.imageshack.us/img152/5796/img15688xe.jpg
Tatil düzenine geçmiş otobüs büyüklüğünde son model bir karavan dikkatimizi çekiyor. Yabancı turist oldukları anlaşılan bir aile arada göz ucuyla karavandan bize bakıyor.
Bunların A'dan Z'ye karavanlarıyla herşeylerini getirdiklerini ve yatma ücreti bile ödemediklerini düşünüyorum ülkeye döviz bırakmadan gelen cimri turistler.
Çadırlarımıza çekiliyoruz. El feneri ışığında günlük notlarımı yazıp dalgaların sesiyle uykuya dalıyoruz. Meğer çadırda yatmak ne zevkliymiş. Bunu sık sık yapmalıyım.
http://img98.imageshack.us/img98/8341/img15697bu.jpg
30 Kasım Çarşamba sabahı Toparlanma zamanı.
http://img89.imageshack.us/img89/2797/img15705lk.jpg
Sabah 9.15 diğer günlere göre daha erken bir saate toparlanıp yola çıkabildik. Kahvaltıyı çok pahalı olan bu yere para vermektense daha salaş, doğal bir yer bulmaya karar vererek mideler boş sardık bu kez yokuşlara. Bugün toplam 86 Km yol yaparak çıktığımız andan beri olan günlük rekorumuzu kırdık.
Harika manzara, denizin rengi açlığımızla birleşince hafızadaki kalıcı yerini silinmeyecek hale getiriyordu
http://img65.imageshack.us/img65/3381/img15710il.jpg
7 Km dik çıkışın ardından kamyoncuların durduğu zirvedeki Halil İbrahim sofrasında bal ve tereyağı eşliğinde güzel bir kahvaltı yaptık. Çağrı 20 dakika sonra bize katıldı..
Kahvaltı sonrası yaklaşık 13 Km lik dik virajlı bir iniş bizi bekliyormuş. Km saatim bir ara 55'i gösterdi. Ellerim sürekli firenlerde bisikleti güvenlik açısından hiç özgür bırakmıyordum. Bıraksam 70 Leri göreceğimden emindim. Ancak 97 yılı Manavgat-Kaş turu sırasında önümde giden arkadaşın ön port bagajı boşalıp ön tekeri kilitlemesiyle takla atması anında üst 2 dişi kırılmış ve dudağı yarılmıştı. kumluca devlet hastahanesinde 5 dikiş atılması aklıma geliyor ve beni engelliyordu.
İlker ve Çağrı benim kadar kuşkucu değillerdi. inişlerde ya beni yakalıyor ya da öne geçiyorlardı.
Her ikisinin de kaskı vardı. Ben hiç kask kullanma alışkanlığını edinememiştim o yüzen bu geziye de kasksız başladım.
Taşucuna yaklaşırken artık yolun zor bölümlerini bitirdiğimizi düşünürken yeniden başlayan çok dik çıkış ve inişler, "bizi unutmayın" der gibiydi.
15:30 da Taşucuna girdik. Kıbrıs feribotlarının kalktığı limana yakın bir yerde öğle yemeğinde Adana yedik. Hevesimizi Adana'ya kadar saklasaymışız iyiymiş. Ağır bir yağdan yapılmıştı.
Yemek sonu Silifkeye doğru hareket ettik. yol artık düzleşmişti ancak denizden de bir süreliğine uzaklaşıyorduk.
Düz yol tempomu arttırdı hızım arttıkça ısınan adeleler. Beni iyice yola motife etti. Artık basıyordum. Çağrı ve İlker geride kalmıştı. İlkerin niyeti bu geceyi Atakentteki akrabalarında geçirmekti zaten.
Yanımdan geçen önü remorklu 3, tekerli portakal taşıyan bir motorsikletin rüzgar boşluğuna daldım düz yolda 42 Km ile gidiyordum artık. Kasketli adam arada arkasını dönerek hala takip edip etmediğimi kontrol ediyordu. Beni görünce gülerek memnun oluyordu. 5-6 Km bu şekilde gittik sonra slifkeyi geçince bir hale sağa girdi elimi kaldırarak selam verip devam ettim. yol çift şeride çıkmıştı.
17:00 civarı hava kararırken Atakent'e girdim. Çağrı ve İlkere tel açarak beklediğim yeri söyledim. 30 dakika sonra Şehir merkezine dönen kavşakta buluştuk. İlker akrabalarında kalacağını söyledi. Ve çadırını Çağrı'ya bıraktı.
Çağrıyla beraber Atakent plajına Çadırlarımızı kurduk.
http://img57.imageshack.us/img57/810/img15730nl.jpg