Milbert Hofen
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 14 Eylül 2013
- Mesaj
- 832
- Tepki
- 1.542
- Şehir
- Münih
- Bisiklet
- Canyon
Baştan söyleyeyim;azıcık tatava yapacağım
Zamanı olmayanlar birkaç paragraf aşağıdan devam edebilir.
(link)
Uzun zaman oldu yazmayalı. Aslında çok tur yapıyorum ama eskisi gibi paylaşamıyorum daha doğrusu paylaşmaya zaman olmuyor. Gel gelelim son 3 günde bulduğum huzur beni tekrar yazmaya yöneltti. Neydi bu huzur diye soracak olanlara en kısa cevabım; yanı başımızdaki doğanın kokusu olacaktır.
Koklamak ,durmadan koklamak isteyeceğin bir ormandasın.İçine çektiğin her nefeste,bir nefes daha yaşlandım diye düşünmüyorsun çünkü biliyorsun ki aldığın her nefes seni daha sağlıklı kılacak. Akşam eve gittiğinde, hatta şanslıysan çadırına girip matına uzandığında huzur kelimesinin içini dolduruyorsun. Kuşlar neden ötüyor diye düşünüyorsun,cevap vermeleri için seslerini taklit ediyorsun ama cevap yok. Görmediğn bir yerden sanki sadece senin ruhunu dinlendirmek adına ötüyorlar. Sanki bu dünyada var olmalarının tek sebebi sensin...
Evet, hayatım boyunca çeşitli sporlarla uğraştım. Enerjimi harcayacak,sorunlarımın üstesinden gelebileceğim yüzlerce antreman yaptım. Takım sporlarında birlik olmayı, omuz omuza durmayı öğrendim. Bireysel sporlarda kıçımı kurtaracak tek kişinin kendim olduğunu gördüm.Ama doğayla iç içe olacağım ortam ve arkadaş çevremle üniversiye kadar tanışamadım. Aslında aslen Trabzonluyum ve birkaç kez memlekete gittim.Tek olmama rağmen devamlı olarak yürüyüşler yaptım,doğayı biraz anlamaya çalıştım,fakat her seferinde beton şehrimize geri döndüğümüz için değişen bir şey olmadı. Çok şükür yıllar önce Feyyaz kardeşimle tanıştım ve onun sayesinde içimdeki doğa aşkı,doğada olma isteği yeniden uyandı. Pek tabiki bu olayların 2. sorumlusu ,birçoğumuzun yakından tanıdığı doğa adamı Serdar Kılıçdır. İzlediğm her videosu beni topraktan uzak geçirdiğm her gün için pişman etti adeta. Çoğu zaman ekranın karşısında dakikalarca ağladım. Şu an yazdıklarım bazı arkadaşlar için çok boş konular gibi gelebilir ama daha dün 1800 metreye tırmanmış ve oradan sahip olduğumuz dünyanın güzelliklerinin sadece küçük bir kısmını görmüş biri olarak yazmaya devam edeceğim.Tabi önce konumuza gelelim.
Bu yazım 2 kısımdan oluşacak. İlk kısım 100 kmlik bisiklet turumu ve tamamlayamadığım tırmanışı, 2. kısımda 1800 metreye tırmanışımı ve çeşitli videoları içerecek.
1.Bölüm
Bir önceki günden yorgun olduğum ve tur hazırlıkları yaptığım için geç yattım ve ancak 11 gibi yola çıkabildim. Amacım evimden birkaç km uzaklıktaki Isar(Tuna'yı besleyen nehirlerden biri) nehrinin kıyısından giderek 65 kilometrelik bir etebi tamamlamaktı. Orada bir süre dinlenip 1350 metredeki bir dağa tırmanacaktım ama işler hiç de istediğim gibi gitmedi.
Yolculuğum boyunca genelde video çektim. Onları düzenleyemediğim için 2. bölüme kaldı. Ama kısaca bahsetmek gerekirse Isar nehrinin yanında uzanan çoğrafya gerçekten çok güzel. Nehir ve orman iç içe.Bu ormanın içinde belki binlerce irili ufaklı dere var. Ayrıca dağ bisikletleriyle izleyeceğiniz,işaretli ya da işaretsiz yüzlerce rota mevcut. Öncelikle rota üzerinden birkaç fotoğraf paylaşayım.
(link)
(link)
(link)
(link)
Yol gayet keyifliydi fakat bir noktadan sonra yaptığım bir hata bana 20 km ve fazladan onlarca rampaya mal oldu. Ama aştığım her rampadan sonra kendimi rüzgara bırakıp, yeşilin içine aktığım için hiç mutsuz olmadım. Ayrıca neden mutsuz olayım ki ? İnsan bunlara şükretmeli,değil mi. Yani 20 km fazla gidecek gücüm varsa bu ancak mutsuz olunacak bir şeydir.
(link)
(link)
(link)
(link)
Sonunda Bad Tölz şehrine yani tırmanışa başlayacağım Lehen köyüne en yakın büyük yerleşim yerine geldim.
(link)
Burada yemek için durdum. Tabiki yemeğimiz döner oldu. Maalesef az müşterisi olan bir yer olduğu için döneri mikrodalgada ısıtarak verdi. Haliyle döner iyice kurumuştu. Kötü bir dönerci olmasına rağmen güleryüzlü bir esnaftı,sağolsun. Buna da şükür.Dönerciden çıkıp Lehen köyüne geçtim. Tırmanışa başlamadan yere serildim. Sıcaktan kafama güneş geçmiş olacak ki başım fena ağrıyordu. Yine de duramazdım. Buraya kadar geli dönmek olmazdı. O dağa tırmanacak, o toprağın havasını kaldıracak ve tepeden inen nehirlerde serinleyecektim.
20 dakika dinlenip yaklaşık 7 kiloluk çantamı sırtladım. Aslında dağ gezim yaklaşık 4 saat sürecekti geç çıktığım için her ihtimali göz önüne aldım. Uyku tulumumdan yağmurluğuma;bıçağımdan ipime tam tekmil olmasada ormanda bir iki gün geçirebilecek kadar yiyecek ve ekipmanla yola koyuldum.
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
Elimde herhangi bir harita olmadığı için tırmanışımı yaklaşık 1150 metrede bitirdim.Buradan birkaç fotoğraf alıp,en yakın tren istasyonuna döndüm.
(link)
Bisikletle geri dönmeye ne halim ne de zamanın kalmıştı.Ama çok hırslanmıştım. 2 gün sonra çok daha yükseğe tırmanmaya kendime söz verdim ve yaptım da. Son kez arkama bakıp,geldiğim yoldan geri döndüm. Dönüşten çok fotoğraf yok. Galiba sadece bu.
(link)
Evet bu bölüm bu kadar. Bu gezimin videolarını da umarım 2. bölüme koyacağım. Şimdilik hoşçakalın,sağlıcakla kalın. Gecenin bu satinde varsa bi hatamız affedin.
2. Bölümde görüşmek ümidi ile....
(link)
(link)
Uzun zaman oldu yazmayalı. Aslında çok tur yapıyorum ama eskisi gibi paylaşamıyorum daha doğrusu paylaşmaya zaman olmuyor. Gel gelelim son 3 günde bulduğum huzur beni tekrar yazmaya yöneltti. Neydi bu huzur diye soracak olanlara en kısa cevabım; yanı başımızdaki doğanın kokusu olacaktır.
Koklamak ,durmadan koklamak isteyeceğin bir ormandasın.İçine çektiğin her nefeste,bir nefes daha yaşlandım diye düşünmüyorsun çünkü biliyorsun ki aldığın her nefes seni daha sağlıklı kılacak. Akşam eve gittiğinde, hatta şanslıysan çadırına girip matına uzandığında huzur kelimesinin içini dolduruyorsun. Kuşlar neden ötüyor diye düşünüyorsun,cevap vermeleri için seslerini taklit ediyorsun ama cevap yok. Görmediğn bir yerden sanki sadece senin ruhunu dinlendirmek adına ötüyorlar. Sanki bu dünyada var olmalarının tek sebebi sensin...
Evet, hayatım boyunca çeşitli sporlarla uğraştım. Enerjimi harcayacak,sorunlarımın üstesinden gelebileceğim yüzlerce antreman yaptım. Takım sporlarında birlik olmayı, omuz omuza durmayı öğrendim. Bireysel sporlarda kıçımı kurtaracak tek kişinin kendim olduğunu gördüm.Ama doğayla iç içe olacağım ortam ve arkadaş çevremle üniversiye kadar tanışamadım. Aslında aslen Trabzonluyum ve birkaç kez memlekete gittim.Tek olmama rağmen devamlı olarak yürüyüşler yaptım,doğayı biraz anlamaya çalıştım,fakat her seferinde beton şehrimize geri döndüğümüz için değişen bir şey olmadı. Çok şükür yıllar önce Feyyaz kardeşimle tanıştım ve onun sayesinde içimdeki doğa aşkı,doğada olma isteği yeniden uyandı. Pek tabiki bu olayların 2. sorumlusu ,birçoğumuzun yakından tanıdığı doğa adamı Serdar Kılıçdır. İzlediğm her videosu beni topraktan uzak geçirdiğm her gün için pişman etti adeta. Çoğu zaman ekranın karşısında dakikalarca ağladım. Şu an yazdıklarım bazı arkadaşlar için çok boş konular gibi gelebilir ama daha dün 1800 metreye tırmanmış ve oradan sahip olduğumuz dünyanın güzelliklerinin sadece küçük bir kısmını görmüş biri olarak yazmaya devam edeceğim.Tabi önce konumuza gelelim.
Bu yazım 2 kısımdan oluşacak. İlk kısım 100 kmlik bisiklet turumu ve tamamlayamadığım tırmanışı, 2. kısımda 1800 metreye tırmanışımı ve çeşitli videoları içerecek.
1.Bölüm
Bir önceki günden yorgun olduğum ve tur hazırlıkları yaptığım için geç yattım ve ancak 11 gibi yola çıkabildim. Amacım evimden birkaç km uzaklıktaki Isar(Tuna'yı besleyen nehirlerden biri) nehrinin kıyısından giderek 65 kilometrelik bir etebi tamamlamaktı. Orada bir süre dinlenip 1350 metredeki bir dağa tırmanacaktım ama işler hiç de istediğim gibi gitmedi.
Yolculuğum boyunca genelde video çektim. Onları düzenleyemediğim için 2. bölüme kaldı. Ama kısaca bahsetmek gerekirse Isar nehrinin yanında uzanan çoğrafya gerçekten çok güzel. Nehir ve orman iç içe.Bu ormanın içinde belki binlerce irili ufaklı dere var. Ayrıca dağ bisikletleriyle izleyeceğiniz,işaretli ya da işaretsiz yüzlerce rota mevcut. Öncelikle rota üzerinden birkaç fotoğraf paylaşayım.
(link)
(link)
(link)
(link)
Yol gayet keyifliydi fakat bir noktadan sonra yaptığım bir hata bana 20 km ve fazladan onlarca rampaya mal oldu. Ama aştığım her rampadan sonra kendimi rüzgara bırakıp, yeşilin içine aktığım için hiç mutsuz olmadım. Ayrıca neden mutsuz olayım ki ? İnsan bunlara şükretmeli,değil mi. Yani 20 km fazla gidecek gücüm varsa bu ancak mutsuz olunacak bir şeydir.
(link)
(link)
(link)
(link)
Sonunda Bad Tölz şehrine yani tırmanışa başlayacağım Lehen köyüne en yakın büyük yerleşim yerine geldim.
(link)
Burada yemek için durdum. Tabiki yemeğimiz döner oldu. Maalesef az müşterisi olan bir yer olduğu için döneri mikrodalgada ısıtarak verdi. Haliyle döner iyice kurumuştu. Kötü bir dönerci olmasına rağmen güleryüzlü bir esnaftı,sağolsun. Buna da şükür.Dönerciden çıkıp Lehen köyüne geçtim. Tırmanışa başlamadan yere serildim. Sıcaktan kafama güneş geçmiş olacak ki başım fena ağrıyordu. Yine de duramazdım. Buraya kadar geli dönmek olmazdı. O dağa tırmanacak, o toprağın havasını kaldıracak ve tepeden inen nehirlerde serinleyecektim.
20 dakika dinlenip yaklaşık 7 kiloluk çantamı sırtladım. Aslında dağ gezim yaklaşık 4 saat sürecekti geç çıktığım için her ihtimali göz önüne aldım. Uyku tulumumdan yağmurluğuma;bıçağımdan ipime tam tekmil olmasada ormanda bir iki gün geçirebilecek kadar yiyecek ve ekipmanla yola koyuldum.
(link)
(link)
(link)
(link)
(link)
Elimde herhangi bir harita olmadığı için tırmanışımı yaklaşık 1150 metrede bitirdim.Buradan birkaç fotoğraf alıp,en yakın tren istasyonuna döndüm.
(link)
Bisikletle geri dönmeye ne halim ne de zamanın kalmıştı.Ama çok hırslanmıştım. 2 gün sonra çok daha yükseğe tırmanmaya kendime söz verdim ve yaptım da. Son kez arkama bakıp,geldiğim yoldan geri döndüm. Dönüşten çok fotoğraf yok. Galiba sadece bu.
(link)
Evet bu bölüm bu kadar. Bu gezimin videolarını da umarım 2. bölüme koyacağım. Şimdilik hoşçakalın,sağlıcakla kalın. Gecenin bu satinde varsa bi hatamız affedin.
2. Bölümde görüşmek ümidi ile....
(link)


