Scudo Sports

denizlide pedallayanlar. 12.08.2007. bağbaşı-gökpınar-tekkeköy

nikanam

Daimi Üye
Kayıt
3 Aralık 2006
Mesaj
359
Tepki
563
Şehir
denizli
keşfe çıktık bu hafta. susuzluk ve sıcaklar canımıza tak etmişti ki
şehrimizin ortasında bir vaha bulduk. terkedilmiş bir elektrik santralinin
yıkıntılarında eski güzel günlerin ruhunu çağırdık. gün boyunca
yanımız sıra akan suya biraz mahçup baktık. seneye bu dere burada
olacak mı acaba diye düşündük. yedik, içtik, eğlendik.

fotoğraf eklemeyle ilgili küçük bir sorunum var. ama az sonra
bu doyumsuz geziyi paylaşmış olacağız herkesle. görüşmek üzere...
 
Scudo
Sabah 7'de Pamukkale Üniversite Hastanesinin önünde buluştuk. Ekip ben, İsmail, Cahide, Ali, Huzeyfe, Yunus, Alper ve Mehmet Ali'den oluşuyordu. Ekip enerjik ve heyecanlıydı. Alper zıp zıp zıplıyor, yerinde duramıyordu. Ben eli yanan karım Hatice'nin yokluğundan biraz buruktum.

Bağbaşına sürmeye başladık. Kafamızda belli bir güzergah yoktu. Yolun bizi nereye götüreceği, Alper'in kısırı ve Hatice'nin böreklerini ne zaman mideye indireceğimizi bilemiyorduk. Bu bilinmezlik heyecanı ve performansı katlamıştı.

Köylerde rastladığımız amcalar ve teyzeler bize heyecanla yol tarif etmeye çalışıyor, hangi yol daha güzel nerede çeşme var, neresi yeşillik gibi konularda ise çelişkili ifadeler veriyorlardı.

Sonunda Gökpınara doğru tırmanmaya başladık. Biraz yükseldiğimizde aşağıda kalan, bizim yola paralel bir yol gördük. Bu küçük vadicik gerçekten yeşildi ve suyun sesi şırıl şırıl değil gürül gürül geliyordu. Bizi bir heyecan kapladı oraya inmeliydik ama nasıl. Ali ve Mehmet Ali gönüllü oldular, çantalarını bize bırakıp kısa bir keşif turu sonrasında muhteşem doğası olan bir yer bulduklarını ve ilk hatta belki de son piknik yerimizin burası olabileceğine karar verdiler. Bu arada biz yoldan çevirdiğimiz bir kamyonete güzergah sorduğumuzda Gökpınarın pek de makbul bir yer olmadığına karar verdik.

Ekip hemen dik rampadan aşağı salmaya başladı. Cahide’nin hızı gerçekten bizi şaşırtmıştı. Sanırım şanını duyduğu kısırı biran evvel test etmek istiyordu. Yolumuz dereler, ufak bataklıklar tarafından kesildi. Ama kararlı ekip yoluna devam edip eski santrale ulaştı. Doğa gerçekten çok güzeldi. Buradaki kısa fotoğraf, Gençlerin setler üzerinde zıp zıp zıplaması molasından sonra iki Ali’nin keşfettiği gizli vahaya giden 500 m gerideki ufak keçi yolana daldık. Ancak oda ne? Birkaç metre sonra yol tamamen bitmiş, biz bisikletlerin yürümeyeceği yükseltilerden dereye inmeye başlamıştık. Kurduğumuz insan köprüsü bisikletleri elden ele tepeden aşağı, derenin bir kıyısından diğerine ve yine tepeden yukarı taşıdı. Sonunda büyük kayaların olduğu, güneşin toprağa erişemediği bir açıklığa geldik.

Arkadaş kısırın hakkını vermek lazım. Adam döktürmüş. Bu arada Hatice evde ama aklı ve ruhu bizdeydi; tabi börekleri de midemizde. Yarım saatlik mola ve doyan mideler bizi ateşledi. Gezinin daha başında yaptığımız bu keşif bizi heyecanlandırmış, kim bilir daha ne muhteşem yerler bulacağız yanılgısına itmişti.

Geri tırmanmak yerine şu paralel yola bir geçit aramaya karar veren ben, Ali ve İsmail ağaçların arasında bir keşfe çıktık. Derenin içinde, çalıların ve ağaların arasından yaptığımız zorlu yolculuk sonucunda, bu yolun bisikletlerde daha da zorlu olacağına karar verdik. Sonuçta ekip toplandı, geldiğimiz yoldan geri dönmeye başladık. Yine köprümüzü kurup bisikletleri elden ele taşıdık.

Gelişte Alper’in patlayan lastiğini kıskanan Yunusun lastiği de dönüş yolunda kapris yaptı. Ayrıca İsmail’in sağlam sağ dizi, yol boyunca ağrıyan sol dizini ve ona gösterilen ilgiyi kıskanmış olacak, ben de ağrıyacağım arkadaş demeye başladı. Bu duruma sinirlenen bisikleti ise krizler geçiriyor, nereye yaslasak durmuyor kendini yerden yere atıyordu. Bu durum İsmail’i germiş, gerilen İsmail ekibi endişelendirmişti.

Her zaman ki gibi unutulan ekmekler köyden temin edildi. Serin yerler tarif eden amcanın ağustos sıcağında oduncu gömlek ve üzerine yün kazak giymiş olması dikkatimizi çekti. Verdiği güzergahın pek güvenilir olmayacağına karar verdik. Bağbaşı tarlalarına doğru inmeye başladık. Bu arada lastikler, dizler ve bisikletlerden sonra sıra benim yeni aldığım arka yük selesine gelmişti. Sürekli çantaları üzerinden atıyor, bizi çıldırtıyordu. Sonunda saminin alabalık lokantası diye bir yere geldik. Pes etmiş, yayılmaya ve mangalımızı erkenden yakmaya karar vermiştik. Ancak sami efendi biz kabul etmedi. Bu sinir katsayımızı biraz daha arttırdı.

Yeniden yoldaydık. Aldığımız tarifler bize yeniden dere kenarı, ağaç gölge ve serinlik vaat ediyordu; ama bir türlü ulaşamıyorduk. Alper ve ben keşif kolu olmaya karar verdik. Biraz bastıktan sonra vaat edilen toprakları bulduk ve ekibi getirdik. Ancak bir sorun vardı. Burası basık, sıcak ve çöp doluydu. Sinirler iyice gerilmişti. Güneş artık tepedeydi. Hemen bir şeyler yapılması gerekiyordu. Bu sırada bağbaşı ana caddeye 2,5 km mesafede olduğumuz öğrendik. Turu eskiden bildiğim bir yerde Çiftlik restoranda tamamlamayı önerdim. Ekip olaya hemen atladı ve yola koyulduk. Yaklaşık 20 dk. sonra çiftlik restorandaydık.

Sorunlar peşimizi bırakmıyordu. Restoran el değiştirmişti, yeni sahipleriyle tanışmıyorduk. Akşam düğün olduğu ve servis kapalı olduğu bizi kabul etmiyordu. İşte tam bu sırada İsmail bir aslan gibi kükremeye başladı. Bir yandan ben de bastırıyordum. Bizden kurtulamayacağını anlayan adam mecbur izin verdi. Artık ağaçlar ile çimlerin arasında serin bir yer bulmuştuk. Neşeniz yerindeydi. Hemen Hatice'yi aradım bize katılması için. O da atladı arabaya geldi.

İsmail sucuk işini hakikaten abartmıştı. Patates salatamızı(Huzeyfe’nin çiğ patatesleriyle), domates söğüşümüzü hazırlayıp mangalı yaktık. Ekip doymuş, kalan sucukları Ali ve ben yazık olmasın diye mideye indirmiştik. Mekanın köpekleri bu duruma biraz bozuldu ama yine de kendilerini sevdirdiler.

Çay kahve ve koyu bir muhabbet derken saat 17.30 oldu ve dönüş yoluna koyulduk. Son durağımız kampus yanındaki Icecafeydi. Artık müdavimi olduğumuz bu mekanda çok sıcak karşılandık. Yorgunluk çayları, soda dondurma derken saati 19.20 yaptık ve geziyi sonlandırdığımıza karar verdik.

Kilometre 25 diyordu. Mesafe kısaydı. Ama keyifler yerindeydi. Bu bir keşif turuydu ve kısa olması normaldi. Keşfettiğimiz yerlerden memnunduk. Herkes eğlenmiş, gün güzel geçmişti. Ali'nin dediği gibi gezmek lazım arkadaş. Belki 100 km yapmadık, ama yapsak daha fazla eğlenmezdik. Bu sıcak günlerde bisikletle yapılacak daha güzel bir aktivitede olamaz bence.
Bakalım önümüzdeki çarşamba toplantısı ne getirecek. Yeni maceralar olacağı kesin…

Sevgiler, pedala basmayı unutmayın, sakin ve keyifle...
 
nasıldır bilirsiniz. bisiklete binmeye başladıktan sonra başka bir gözle görürsünüz yaşadığınız şehri. bir başka bakar o dağlar size. bir başkadır yollarının tozu, kirlenmez üstünüz. bir çiçek gibi taşırsınız dikenlerinin bacaklarınızda açtığı çizikleri. artık dümdüz değildir o şehir. bacaklarınızın her kasılmasında hissedersiniz yokuşunu, inişini. adresiniz değişmiştir hafta sonları. arayanlar bulamaz sizi. derler, kim bilir hangi ağacın altında, hangi suyun kenarında.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000353.jpg


sürprizi boldur her zaman. kimler varmış bizden başka bu şehirde… kimlerin hükmü sürermiş bu uçsuz bucaksız yer denizinde. hafızanızdan süpürürsünüz izlerini yaşadığınız yüzyılın. yüzyıl öncesinin bilmeceleri çakar zihninizin labirentlerinde.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000354.jpg


iki yol vardır her zaman. seçmek her daim böyle kolay olsa keşke. nasıl olsa bilirsiniz, hangisi seçerseniz seçin, o en güzel maceradır. en güzelidir gidilmiş yolların. ve en büyük ödüldür yalnız kalmamak o yolda. yanı başınızda dostunuz var. yalan gerisi zorlukların.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000357.jpg


güneş, neden bu denli acımasız? neden bu hırçınlığı sabah sabah? bir küçük gölgeye kaç beden sığar? bu yüzlerdeki neşe kaç güne yeğdir güneşsiz geçen? terli formaların altında serin bir meltem eser. büyük bir şemsiyedir o an karşınızda duran dağ.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000360.jpg


ey şehir! şimdi ufkun ne kadar uzak… ne kadar uzak gamın, kederin. evimsin, yurdumsun. ama ben seni bozdurdum, harcıyorum şimdi. kaç kuruşluk hükmün var pedalımın altında?..

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000361.jpg


mavi boncuk takıyorum herkesin yüzüne. diyorum, bu dostlar benim, bilesiniz. uç uca ekliyorum gözlerini. güneşe varıyor, incecik.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000362.jpg


bazen en uzun çizgidir yol iki nokta arasında. bazen en kısası iki yürek arasının. nasılsa varılır menzile. her bitiş, yeni bir başlangıçtır.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000364.jpg


işte karşıda yeni bir tepe. durmak lazım bazen. durmak, seyretmek… yola saygı duymalı insan. bükemediğin eli öpersin. ama bükülmezsin, eğilmezsin.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000366.jpg


tarih, derine gömer acımadan eskiyi. eskimek, kime göre, neye göre? daha dün buradalardı. buradaydı sesleri, nefesleri. buradaydı bir dönemin yazısız tarihi.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000370.jpg


sular azgındı eskiden. türbinler ne yaman homurdardı. şehrin ilk kıvılcımı burada çakar, lambalar yanmaya buradan başlardı. çoktan kayboldu gazyağı lambaları. kablolar aldı yerini pembe beyaz fitillerin. kablolar sardı hayatımızı.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000375.jpg


bir garip haykırış koptu eskiden. beton kalelerimiz oysa ne sağlamdı… bir tohum da biz ektik çatlaklarının arasına. eğildik, avucumuzdan su içirdik.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000377.jpg


iki çizik atar bahar, uyanan dallara. birinde meyve büyür, birinde diken. meyve de bir bize dost elinden, diken de bir.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000379.jpg


sevinç de düğümlenir bazen insanın boğazına. dilin damağın kurur heyecandan, konuşamazsın. bakışların değişir, su olur, yeşil olur. koynuna alırsın coşkunu. dokunduğun her yer güzel olur.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000381.jpg


işte bugünün fatihi sensin! senin bu, kimsenin bilmediği zafer. boynunda en değerlisi madalyaların. ortası yok hiçbir hissinin. yorgun kayalara nispet, bütün köşelerin keskin. ya hepsin, ya hiçsin.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000383.jpg


geçme diye değil bu engeller, geç diyedir. bakarsın suya, suda sen varsın. yansıyan ikizin köprü olur sana. ayakların ıslanmaz. ayakların üşümez. tatlı bir sıcaklık yayılır bedenine, yitik bir sevgili gibi. maziden bir düş kopar gelir.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000385.jpg


karanlık da ışığın kardeşidir. bakmasını bilene her yer yeşil. çözülmemiş bir sihirin ipucusun sen. gözlerin, kulakların, nefesin, her şeyin kaynamış aynı kazanda. yoklar diyarında bir varsın. iyi ki de varsın.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000386.jpg


anlamasını bilene iyi öğretmendir ağaç. ağaçlar yüksek sesle konuşmaz. çünkü çok şey bilir. ağaçlar fısıldar. gölgesinden geçen nice hayattan damıtır bilgisini. gölgesinden geçenlere anlatır.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000389.jpg


sabırsız bir dal inivermiş suya. belli ki yağacağı yok bu yağmurun. kökün bağlı değilse toprağa, içtiğin suyun tadı öyle buruk işte. kurusun, sıskasın. yaşayamazsın.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000390.jpg


sık gördüğün bir düşü yeniden görür gibisin. sonu hep bildiğin gibidir. döner eve gelirsin. yalvarırsın, birazcık daha sürsün bu rüya… biraz daha kalsın bu ağaçlar yanımda. biraz daha koksun toprak. ellerinin kirini yüzüne sürersin.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807b/S5000391.jpg


devam edecek…
 
Merhaba,

Pazar günkü tur için öncelikle tura katılan tüm arkadaşlara teşekkür etmek istiyorum. Sizlerle birlikte pedallamak hem çok keyifli hem de çok karın doyurucu idi.

Ender, yazın için teşekkürler. Bu arada o yokuşlardan nasıl indiğim konusunda inan benim de bir fikrim yok. Sanırım tespitin doğru. Alper'in kısırı ve Hatice'nin börekleri, o inanılmaz doğa güzelliğine ulaştırmada benim performansımı inanılmaz etkiledi diyebiliriz.

Ali, Mehmet Ali, Yunus, Huzeyfe, Alper, Ender, Hatice ve İsmail, turda yaşadığımız tüm güzel paylaşımlar için hepinize ayrı ayrı teşekkür iletmek isterim.

Sevgili İsmail, gezi fotoların ve edebi yazılaın için sana da ayrıca teşekkür iletmem gerek. Bu yazılarınla sanırım seni yeniden keşfedeceğiz.
 
Merhabalar.Yine Denizli,yine yeni bir yer.Eğlenceli ve güzel bir gezi olmuş her zaman ki gibi.Eeeee ekip iyi olunca elbette iyi olacaktır.Ama suyun yalnızlığında kaybolmak çok güzel.Özlemişiz gezilerinizi,fotoğrafları ve de anlatımı.Hadi sağlıcakla kalın.
 
kavgada tüm renkler siyah beyazdır. dostluğun rengiyse o anda paylaştığın şey. eline alırsın fırçayı, mutluluğu o renge boyarsın. rengarenk ışır yüzün, bedenin. kamaşır gözlerin, acıkmadan doyarsın.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000393.jpg


alışkanlık, yarı tabiattır der eskiler. can çıkar huy çıkmaz. e o kadar kusur kadı kızına da hak değil mi? kabahatimiz büyükse de özrümüz kendi meşrebince.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000394.jpg


niye ki gayreti bu suyun akmaya? bu yolu ona öğreten mi var? düştük biz de onun yanı sıra. cevapsızsa sorular, istikamet gönül yordamınca.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000397.jpg


geveze bir çeşme keser önünü. belli ki yarenlik etmek ister, hakkıdır birkaç kelam. dersin, bilmem ben senin dilini. der, o zaman uzat elini.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000399.jpg


şehrin pabucunu dama atmış dağlar. atmışız biz de şehir pabuçlarımızı. yürekle basmak var pedala.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000401.jpg

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000406.jpg


tanıyoruz sanki herkesi, her yeri. her yer bir bizim için; herkes kardeş, dost, arkadaş. herkesin sırtındaki ter aynı. aynı güneş yakıyor tenimizi. küçük bir masa başı, yeteri kadar gölge, biraz yiyecek, biraz içecek. paylaşılacak ne çok şey varmış...

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000409.jpg

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000410.jpg


oyun vakti yaramazların. köşe kapmacadalar sanki şimdi. zincirleri kirli, üstleri başları çizik, biraz da yorgunlar. ama herşeyiyle bizim kadar çocuklar.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000412.jpg


kaçmak yok işten. herkes herşeye gönüllü. zuladan çıkıyor her türlü marifet. tarifsiz bir keyif var etrafta. toprak, ateş ve dans. binlerce yıllık bir ritüel, yeniden canlanıyor. ateşte kömür değil, şehirli kimliklerimiz yanıyor.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000416.jpg

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000425.jpg


lezzet aramıyorduk aslında. açtık, doymalıydık, o kadar. lezzet kendi geldi, yüzünde sırıtkan bir ifadeyle. yakasında bir dört yapraklı yonca. körün istediği bir göz. ne diyelim, sefa geldi hoş geldi.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000429.jpg


rahatı kaçan karıncalar, tüm gün paçalarımızdan çekiştirdi bizi. bıraksak götüreceklerdi yuvalarına. herşeyi sahiplenmişiz. her yerde kilitli kapılarımız var. menkul kalplerimizin yerinde gayrimenkul mülklerimiz var.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000430.jpg


hiçbir şey az gelmiyor kalabalığımıza. herşey tam, herşey kararında. şiş yanaklarımızda kahkahalar patlıyor. dört köşesinde masanın dört ayrı gülüş var. beğenen beğendiğini alıyor.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000431.jpg


boynunda kolyesiyle hamile bir köpecik. neşeyle sevdiriyor doğmamış yavrularını. belki içinden isim düşünüyor her birine.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000441.jpg

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000449.jpg

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000452.jpg


uzuyor bakışların menzili. baktığı herşeyin içinden geçiyor. hep daha uzağa, hep daha yükseğe, hep daha iyiye... kocaman bir hayat var yaşanacak.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000445.jpg


ve... son.

http://i193.photobucket.com/albums/z184/nikanam/120807a/S5000460.jpg
 
ismail abi anlatımın beni inan çok duygulandırdı sanki bir geziden deilde uçsuz bucaksız kırlardan pembe bulutların üzerinde uçuyormusum gibi hisettim kendimi :D:D
 
  • Beğen
Tepkiler: nikanam ve cado
merhaba
ismail gerçekten yazınla yeniden coşturdun o güzel anları.hatta şu an boşver işi gücü doğada doğal ol ve yaşa diyor içimdeki ses. keşke şu an yine aynı yerde olabilsek diyor yine o içimdeki
 
  • Beğen
Tepkiler: sniper ve nikanam
Geri