@1dost
sorun şu ki, kuran zaten derinine inebileceğiniz bi kaynak değil, sırf sizi kastetmiyorum ana dili arapça olan birisi içinde bu böyle, nasıl biz osmanlıca anlayamayırsak ama hakkında bilgi birikimi olan mesela, İlber Ortaylı gibi insanlar konuya hakimse, kuran'da kullanılan arapça da eski arapçadır, anlayabilmek için bu antik dili iyice biliyor olmalısınız. bu yüzdendir ki kuran yorumcuları vardır, onlarda algıladıkları kadarıyla yorumlarlar, ama sadece kendisi bi insanın okuyup anlayacağı açıklıkta değildir. yani siz türkçesini okuyup anladığınızı sanabilrisiniz ama belkide orijanilin dilinde sizin anladığınız anlam kastedilmemiş olabilir. ayrıca kuran'ın dünyanın yaratılışını tasvir ederken o yıllarda yaygın olan "düz dünya" inanışını benimsediği gibi bi gerçek var, durum böyle olunca yazılanların mükemmelliğini sorgulamaya başlıyosun, bi kere sorgulamaya başlayınca da farkediyorsunki sorgulanacak mesele çok, ya mantığını kullanacak ya da yok sayıp yazılanlara inanacaksınız. Allah ya da genel adıyla tanrı kavramı zaten soyut bi kavram, yani varlığına inabilir, zihnide tasvir edebilirsin ama gerçeklikte varolan şeyler kadar farkında olamazsın. mesela yanan bi ateş gördüğünde zihnin bunu algılar ve %100 her an farkında olmasan da bilinçaltıdaki bu bilgi istemsizce yanmanı engeller.
Ama tanrı inanışı zihinde böyle etki göstermez, sen onu düşündüğün hatta düşünebildiğin kadarıyla varolur, dolayısıyla arkadaşlar arasında sohbette allah korkusu konusu açılınca bahsedersin, ama çalmak üzere olduğun bi obje varsa, o anda o obje ve senin vicdanın vardır, bence temelde bişeyleri yaparken ve ya yapmazken etkilendiğimiz kısım burası, daha sonra bu seçimini destekleyecek bahaneler üretirsin. "örn: ne olursa olsun çalmak yanlıştır, haramdır" diyebilir, yada "bu objeyi bu münafıktan alarak hayırlara vesile olabilirim" diye düşünebilirsin.
yani birinci süzgeç ahlak, ikincisiye hayatında uyguladığın felsefe, yol, din, herneyse.
şu açık ki insanlar tanrıyı hep bahsedildiği kadar düşünemiyor hayal edemiyorlar, çünkü bi çoğumuzda inanış çocukken başlıyor ve soyut zekanın aktif olmadığı zamanlara tekabül ediyor. hal böyle olunca da sözde allah korkularından bahsedenler, yalnız kaldıklarında ya da kimsenin duymayacağına inandıklarında kendi vicdanlarıyla başbaşa kalıyor ve o anda da en büyük ahlaksızlıkları yapabiliyorlar eğer biraz inancı varsa "allahım sen büyüksün, beni bağışla" diyip geçiveriyor, aksi olsaydı inanç mükemmel bi tasarım olurdu ve toplumun yanlış olarak değerlendirdiği hiçbir yola sapılmazdı. öyle ya yanlışın farkında olunmayarak yapılmıyor "günah" lar, aksine yasak olduğu bilindiği için son derece gizli tutulan eylemlerdir. yani bir şeyin mükemmelliğini savunuyorsak, onun pratikteki yansımasını da hesaba katmalıyız.
Şair mükemmel şiir yazmış olsun, satır arasında hayatın anlamını yazmış olsun ama dili zor anlaşılır olduğu için herkes görmek istediği gibi yorumlayıp hayata geçirsin, bunun gibi bişey, ha bu sanatta olur, resimde olur. Soyut resim yaparsın anlamayan anlamasın derin Picasso olursun. Ama insanların anlaması için bu kılavuz, bi yol sunuyorsan dili bu olmamalı bence.
Düşünsene bisiklet alıyosun montaj kılavuzunda sele kelepçesini "şüphesiz imanınız ölçüsünde sıkın" yada aktarıcı ayarı "güneşin doğduğu yöne doğru gökyüzü kadar bağışlayıcı olarak gevşetin"
E ne oldu ? Soyut kullanma kılavuzu yazdık. E yazmışsınızda kimsenin vitesi ayar tutmuyo zincir kaçırıyo, dişli sürtüyo, yok muydu bunun bi kolayı ?
var tabi kolayı, her zaman vardır akıl ve vicdan diyoruz biz ona, fabrika özellikleri olarak vücudumuza konmuş bi şekilde, kullanalı diye. Kullanmaya başladıkça, anlaya anlaya güzelleşecek insan. Ha bunu yapamayacak insanı korkutmak gerekiyo derseniz bilemiyorum, orada öcü var onu yapma diyorlar geçiştiriyorlar, o zaman anlamak yerine korku koyuluyor.
Yani bi felsefenin, yolun, dinin itici gücünün korku olması zaten en başta yanlış, korku karanlık tarafa açılan kapı işte. Güzel duygularla sevgiyle bağlanmalı hangi yoldaysan ona, yoksa korkuyla köpeği tek ayak üzerinde durduruyorum ben ama arkamı dönünce gene ayağını yere basıyor. Korku yanlış yakıt, korkuyla yaptırılamayacak şey yok, ama içeride büyüyen nefreti ve isyanı zapdedemezsin korku karşısında, oysaki sevgi kendiliğinden yöneleceğin, huzur veren bi yakıttır, asıl onda zorlama dayatma yoktur ve iyi olanı anlamak için yorum yeteneğine ya da öğrenilmiş bilgiye çok ihtiyacın yoktur, iyi olan kendini belli eder.
*Bu kısım ben cevap yazdıktan sonra yazıldığı için durumu güncelliyorum:
@1dost
yanlış anlaşılma olmasın benim hiç bi inançla bir sorunum yok, inanç olarak kaldığında. Ama bazıları olayı çok abartıp tek doğru olduğunu inanmakla yetmeyip tüm insanlığa dayatmaya başladığında o zaman şiddet ortaya çıkıyor, bence sorun olan kısmı bu. Yoksa istersen ineğe tap benim ne haddime seni eleştirmek, ama gelipte "inek çok süper, ineğe tapmazsan senin boynunu vururum" dersen olmuyo işte, benim sorun orada başlıyor.
Ayrıca Afrika ülkelerini çoğunlukla müslüman, siz hangi çağda yaşıyorsunuz hiç bi din olmayan Afrika Ülkeleri derken
bak çok pis yakaladım şimdi seni, siz hep böyle tartışıyorsunuz
"seni Afrika'nın falanca ülkesine alalım" diyorsun ama "hanimiş o inancın olmadığı ülke ?" desem cevap veremeyeceksin, çünkü bu düşünce senin hayal gücünde olan, Afrikalıları "hebele hübele" diye geziyor sanıyorsun ama gerçeklik bundan çok farklı. Anlamak için bakmak gerek en başta.