KevSerSeri
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 3 Ağustos 2006
- Mesaj
- 1.351
- Tepki
- 3.316
- Şehir
- Ankara
"Geldi Bi Kara Duman Dağlarin Arasina"
Video Klip icin tiklayiniz.
Sabah 7:30’da kalkıyoruz. Yine erkenciyiz ama bakalım çıkışımız kaçı bulacak? Çadırdan şöyle bir kafamı çıkarıp dışarı bakıyorum. Gördüğüm manzara beni benden alıyor.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1951.jpg
Akciğerlerimi patlatırcasına derin bir nefes alıyorum. Tutmakta zorlanınca bırakıp tekrar içime çekiyorum. Gece, yaban domuzları ve ayılar için arada sırada silah sesi gibi etk’ yaratan patlama seslerine sıçrayarak uyansam da uykumu almış bir şekilde çadırdan çıkıyorum. Tabi yine “hişt pişt hadi kalkın hadi” diye bağırarak.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1954.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1956.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/IMG_3609.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/IMG_3610.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1957.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1958.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1964.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1966.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1969.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1971.jpg
Elimizi yüzümüzü yıkadıktan sonra muhteşem manzaralı kahvaltı masasına oturuyoruz. Menümüzde cam kavanozda krem çikolata bile var. Bu kadar da keyif düşkünü olunmaz ki canım. Serkan günlerdir çantasında bu kavanozu taşıyormuş. Güzelce açıp masaya koyuyoruz. Yanına peynir, zeytin, ekmek her şey hazır çayın dışında. Çay demlenene kadar ben biraz foto çekeyim deyip uzaklaşıyorum. Kısa bir zaman sonra “çay geldi hadi Kevser” diye sesleniyorlar. Muhabbetler, çay, kahvaltı her şey muhteşem. Keyfimiz oldukça yerinde. Erkut’un elindeki son ekmek parçasını kapıp üzerine çikolata sürdüğümde moralinin nasıl alt üst olduğunu saymazsak hahaha
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030944.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030941.jpg
İçeride teyzem tereyağ yapıyor. “Bu yöntemi daha önce hiç görmemiştim” deyip izlemeye başlıyorum. Önceden sütü kaymak makinesinden geçiriyorlar. İyice süzüldükten sonra buz gibi yayla suyunda tereyağ olana kadar yoğuruyorlar. Buradaki püf noktası tereyağın içindeki acı su dedikleri suyun tamamen yıkanması ve suyun iyice duru hale gelmesi. Ayrıca yağın içinde de hiç su kalmayacak yoksa ateşteyken sıçrama yapabilir.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_2009.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030943.jpg
Keyif çaylarımızı alıp manzaraya karşı foto çekmeye gidiyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1973.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1987.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1990.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1994.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1999.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_2005.jpg
Yayla halkı ile birlikte hatıra fotosu çekmeyi de ihmal etmiyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030951.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030952.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030953.jpg
“Bal” filminde oynayan popüler teyzemle de birkaç poz almayı unutmuyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030958.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030960.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030954.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_2013.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_2016.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030928.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030935.jpg
Dün akşam muhabbet ederken bir tane abimiz bizi Trovit’e kadar bırakabileceğini söylüyor. Trovit’e kadar gerek bile yok şu yokuşu çıksak yeter bize diyoruz. Sabah bekle bekle kimsecikler yok. Saat de oldukça geç oldu. Ne olacağı belli değil en iyisi biz yavaşyan yola koyulalım denk gelirsek de bineriz diyoruz.
Köprünün oraya kadar bisikletleri itekleyerek götürüyoruz. Köprüden sonra ise bindik diyebilmeyi çok isterdim ama maalesef yollar o kadar bozuk ki iteklemeye devam ettik. Tura adını veren “Çıkarız Çıkarız Olmadı İtekleriz” ismi de bu yollardan geliyor zaten. Biraz ilerledikten sonra Erkut ve Emre kaptırıp çıkmaya başladılar. Biz de Serkan ile arkadan yavaş yavaş ilerliyoruz. Yavaş gitmenin en büyük güzelliğine az sonra tanık olacağız. Etrafıma bakınırken soldaki pembe pembe ahududular dikkatimi çekiyor ve “amanın Serkan şunların güzelliğine bak” diyorum.
Önce elimizde bisikletlerle yanaşıyoruz azıcık ağzımıza atar yola devam ederiz diye. Amma ve lakin ben ömrümde böyle güzel bir tat görmedim. Karadeniz’de birçok yaylada ve köyde ahududu, böğürtlen denedim ancak hiç biri bu kadar lezzetli değildi. Bisikleti kenara atıp çalıların içine dalıyoruz. İki avuç dolusu kadar yediğimiz kesin de daha fazlası varsa bilemiyorum. Yapış yapış olan ellerimize mataradan su döküp tekrar bisiklet iteklemeye devam ediyoruz. Genelde düşüşlerimi yokuş aşağı giderken değil de yokuş yukarı gerçekleştirdiğim için gözüm yemiyor koca taşları aşmayı. Bisikletin arkası çok yüklü vites ise en düşükte. Hızlı devirde pedal çevirmedikçe denge sağlamak oldukça zor oluyor.
Kollarımız oldukça yoruldu. Özellikle sağ kolumda tricepsime ve sol ayak bileğimin dış tarafına çok yük bindiği için şişme ve yanma hissi oluşuyor. Resmen kendimize Çin işekencesi yapıyoruz bu şekide, hem de her sene. Ama ben halimden memnunum, zaten yokuşun tepesine de çok bir şey kalmadı.
Erkut sis çökmeden önce Palovit’e varmış. Ne kadar zorlandığımı gördüğü için yürüyerek geri dönüp bana yardım etmeye gelmiş. Sislerin içinden bana doğru yaklaştığını gördüğümde inanın çok sevindim. Bisikletimi alıp binerek uzaklaşıyor ben de eli boş yürümenin rahatlığını yaşıyorum. “Senin bu biiskletin önü çok dengesiz” dediğinde “di mi ben ondan binemiyorum zaten” diyorum. Palovit’te “Paylaş Cafe” önüne geldiğimizde haydi bir mola verelim diyoruz. Sağolsun abimiz bizim için hemen bir çay koyuyor. Biz de yanına hemen bir bisküvi çıkarıyoruz. Oğlu da pek utangaç ama beni sevdi kerata. Zor da olsa muhabbeti kuruyoruz kendisiyle. Hatıra pozlarının ardından tekrar asılıyoruz pedallara.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/IMG_3628.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030961.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030964.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030968.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030969.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030971.jpg
Hava sisli olunca benim çok hoşuma gidiyor özellikle de rampa çıkarken. Güneşte haşlanmaktansa sislerin içinde serinlikten ürpermeyi tercih ederim. Tepeye çok az bir yolumuz kalmışken dün akşam bizi alabileceğini söyleyen abi ile karşılaşıyoruz. “Hadi atlayın bakalım” diyor. Binsek mi binmesek mi çok da az yolumuz kaldı diye düşünürken kendimizi bisikletleri yüklerken buluyoruz. Pikapın arkasına 3 bisiklet zor sığıyor. Erkut “siz gidin ben yetişirim” diyor ve devrini artırıyor. Trovit Yaylası’nın dibinde iniyoruz araçtan. Hemen peşimize de Erkut yetişiyor. Tekerleri takıp yola devam edelim derken bir de bakıyoruz ki Emre’nin lastiği yine patlamış. “Amaaan yine mi yaa, neyse siz tamir ederken biz de biraz video çekelim etrafı tanıtalım bari” diyoruz. Şöyle kısaca yaylayı dolaşıyoruz. Çocuklarla ve teyzelerle muhabbet ediyoruz. Buradan sonra Çat’a kadar hep iniş o yüzden saat sıkıntımız yok. Tabi ki koca kayalar yüzünden endişe etmekte yarar var dikkati arttırıyor.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030976.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030979.jpg
Kask kamerasını takıp önden gidiyorum biraz video çekeyim diye. Bekliyorum bekliyorum ne gelen var ne de giden. Bir ara acaba geri mi dönsem diye düşünüyorum. Sis öyle bir çöküyor ki insanı çaktırmadan ıslatıyor. Beklerken üşüdüğümü fark ediyorum ve çantadan uzun kollu bir polar çıkarıp montumun içine giyiyorum. Ayakkabım çok iyi değil sulardan geçerken alttaki deliklerinden su alıyor. Bir de çorap takviyesi yapıyorum, tamam şimdi rahatım.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030984.jpg
Biraz daha ilerleyip bir evin önünde duruyorum.
- Selamunaleyküm teyze.
- Ve aleyküm selam.
- Teyze sıcak suyun var mı?
- Hazırda yok ama hemen yaparız.
Mutfak kısmına bir geçiyoruz ki teyzem kettle’a su koyup iki dakikada ısıtıp veriyor.
“Allah razı olsun” deyip bardağıma makarnalı hazır çorbayı boşaltıyorum üstüne de sıcak suyu ekliyorum. Bu arada bizim çocuklar da yetişiyor. Serin havada sıcak bir şeyler içmek gibisi yok.
Kısa molanın ardından Elevit’e doğru iniş yapıyoruz. Emre kendini iyi hissetmediğini nefes almakta güçlük çektiğini söylüyor. İnsanlar farklı farklı işte. Ben de sıcakta ölüyormuş, boğuluyormuş gibi oluyorum. Oysaki şimdi ne kadar da rahat nefes alıyorum. Biraz durup mola veriyoruz ama çözüm olacak gibi görünmüyor. Bir an önce Çat’a varalım orada kendini daha iyi hissedersin desem de iyi olmadığını söyleyince elimizden yapacak bir şey gelmiyor.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030985.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030986.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030988.jpg
İri taşları ardımızda bırakalı çok oldu. Bundan sonra yolda bize irili ufaklı taşlar eşilik ediyor. Sisin etkisiyle iyice ıslanan taşlar çok kayıyor bu yüzden denge sağlamakta zorlanıyoruz. Arada hızlansam da kendimi durdurmak için çaba sarf ediyorum. Havanın serin olmasının güzel yanlarından biri de jantların çok ısınmaması.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030991.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030993.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030994.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030997.jpg
Çat’a indiğimizde horon oynayan bir ekip görüyoruz. Bisikletimi park edip bir yandan izliyor bir yandan kayıt alıyorum.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030999.jpg
Cancık Pansiyon’da birer çay içip kendimize geliyoruz. Fiyatta anlaşırsak bugün burada kalabiliriz diyoruz kendi aramızda. Cancık’taki Rasim Amcam çok enteresan biri. Tipe göre fiyat veriyor.
- Amca kişi başı konaklama ne kadar?
- Kaç kişisiniz?
- Ne fark eder ki kişi başı ne kadar?
- 45 Lira.
- 45 mi? Çok söyledin yahu bize biraz indirim yap da burada kalalım.
- Şöyle bir yere bakıyor, göğe bakıyor, bana bakıyor gitmeyin diye size özel bir şey yapıyım. 40 olsun.
- O da çok be amca.
- Kahvaltı dahil ama.
- Olsun yine çok.
Video Klip icin tiklayiniz.
Sabah 7:30’da kalkıyoruz. Yine erkenciyiz ama bakalım çıkışımız kaçı bulacak? Çadırdan şöyle bir kafamı çıkarıp dışarı bakıyorum. Gördüğüm manzara beni benden alıyor.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1951.jpg
Akciğerlerimi patlatırcasına derin bir nefes alıyorum. Tutmakta zorlanınca bırakıp tekrar içime çekiyorum. Gece, yaban domuzları ve ayılar için arada sırada silah sesi gibi etk’ yaratan patlama seslerine sıçrayarak uyansam da uykumu almış bir şekilde çadırdan çıkıyorum. Tabi yine “hişt pişt hadi kalkın hadi” diye bağırarak.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1954.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1956.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/IMG_3609.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/IMG_3610.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1957.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1958.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1964.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1966.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1969.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1971.jpg
Elimizi yüzümüzü yıkadıktan sonra muhteşem manzaralı kahvaltı masasına oturuyoruz. Menümüzde cam kavanozda krem çikolata bile var. Bu kadar da keyif düşkünü olunmaz ki canım. Serkan günlerdir çantasında bu kavanozu taşıyormuş. Güzelce açıp masaya koyuyoruz. Yanına peynir, zeytin, ekmek her şey hazır çayın dışında. Çay demlenene kadar ben biraz foto çekeyim deyip uzaklaşıyorum. Kısa bir zaman sonra “çay geldi hadi Kevser” diye sesleniyorlar. Muhabbetler, çay, kahvaltı her şey muhteşem. Keyfimiz oldukça yerinde. Erkut’un elindeki son ekmek parçasını kapıp üzerine çikolata sürdüğümde moralinin nasıl alt üst olduğunu saymazsak hahaha
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030944.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030941.jpg
İçeride teyzem tereyağ yapıyor. “Bu yöntemi daha önce hiç görmemiştim” deyip izlemeye başlıyorum. Önceden sütü kaymak makinesinden geçiriyorlar. İyice süzüldükten sonra buz gibi yayla suyunda tereyağ olana kadar yoğuruyorlar. Buradaki püf noktası tereyağın içindeki acı su dedikleri suyun tamamen yıkanması ve suyun iyice duru hale gelmesi. Ayrıca yağın içinde de hiç su kalmayacak yoksa ateşteyken sıçrama yapabilir.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_2009.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030943.jpg
Keyif çaylarımızı alıp manzaraya karşı foto çekmeye gidiyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1973.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1987.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1990.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1994.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_1999.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_2005.jpg
Yayla halkı ile birlikte hatıra fotosu çekmeyi de ihmal etmiyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030951.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030952.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030953.jpg
“Bal” filminde oynayan popüler teyzemle de birkaç poz almayı unutmuyoruz.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030958.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030960.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030954.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_2013.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/DSC_2016.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030928.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030935.jpg
Dün akşam muhabbet ederken bir tane abimiz bizi Trovit’e kadar bırakabileceğini söylüyor. Trovit’e kadar gerek bile yok şu yokuşu çıksak yeter bize diyoruz. Sabah bekle bekle kimsecikler yok. Saat de oldukça geç oldu. Ne olacağı belli değil en iyisi biz yavaşyan yola koyulalım denk gelirsek de bineriz diyoruz.
Köprünün oraya kadar bisikletleri itekleyerek götürüyoruz. Köprüden sonra ise bindik diyebilmeyi çok isterdim ama maalesef yollar o kadar bozuk ki iteklemeye devam ettik. Tura adını veren “Çıkarız Çıkarız Olmadı İtekleriz” ismi de bu yollardan geliyor zaten. Biraz ilerledikten sonra Erkut ve Emre kaptırıp çıkmaya başladılar. Biz de Serkan ile arkadan yavaş yavaş ilerliyoruz. Yavaş gitmenin en büyük güzelliğine az sonra tanık olacağız. Etrafıma bakınırken soldaki pembe pembe ahududular dikkatimi çekiyor ve “amanın Serkan şunların güzelliğine bak” diyorum.
Önce elimizde bisikletlerle yanaşıyoruz azıcık ağzımıza atar yola devam ederiz diye. Amma ve lakin ben ömrümde böyle güzel bir tat görmedim. Karadeniz’de birçok yaylada ve köyde ahududu, böğürtlen denedim ancak hiç biri bu kadar lezzetli değildi. Bisikleti kenara atıp çalıların içine dalıyoruz. İki avuç dolusu kadar yediğimiz kesin de daha fazlası varsa bilemiyorum. Yapış yapış olan ellerimize mataradan su döküp tekrar bisiklet iteklemeye devam ediyoruz. Genelde düşüşlerimi yokuş aşağı giderken değil de yokuş yukarı gerçekleştirdiğim için gözüm yemiyor koca taşları aşmayı. Bisikletin arkası çok yüklü vites ise en düşükte. Hızlı devirde pedal çevirmedikçe denge sağlamak oldukça zor oluyor.
Kollarımız oldukça yoruldu. Özellikle sağ kolumda tricepsime ve sol ayak bileğimin dış tarafına çok yük bindiği için şişme ve yanma hissi oluşuyor. Resmen kendimize Çin işekencesi yapıyoruz bu şekide, hem de her sene. Ama ben halimden memnunum, zaten yokuşun tepesine de çok bir şey kalmadı.
Erkut sis çökmeden önce Palovit’e varmış. Ne kadar zorlandığımı gördüğü için yürüyerek geri dönüp bana yardım etmeye gelmiş. Sislerin içinden bana doğru yaklaştığını gördüğümde inanın çok sevindim. Bisikletimi alıp binerek uzaklaşıyor ben de eli boş yürümenin rahatlığını yaşıyorum. “Senin bu biiskletin önü çok dengesiz” dediğinde “di mi ben ondan binemiyorum zaten” diyorum. Palovit’te “Paylaş Cafe” önüne geldiğimizde haydi bir mola verelim diyoruz. Sağolsun abimiz bizim için hemen bir çay koyuyor. Biz de yanına hemen bir bisküvi çıkarıyoruz. Oğlu da pek utangaç ama beni sevdi kerata. Zor da olsa muhabbeti kuruyoruz kendisiyle. Hatıra pozlarının ardından tekrar asılıyoruz pedallara.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/IMG_3628.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030961.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030964.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030968.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030969.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030971.jpg
Hava sisli olunca benim çok hoşuma gidiyor özellikle de rampa çıkarken. Güneşte haşlanmaktansa sislerin içinde serinlikten ürpermeyi tercih ederim. Tepeye çok az bir yolumuz kalmışken dün akşam bizi alabileceğini söyleyen abi ile karşılaşıyoruz. “Hadi atlayın bakalım” diyor. Binsek mi binmesek mi çok da az yolumuz kaldı diye düşünürken kendimizi bisikletleri yüklerken buluyoruz. Pikapın arkasına 3 bisiklet zor sığıyor. Erkut “siz gidin ben yetişirim” diyor ve devrini artırıyor. Trovit Yaylası’nın dibinde iniyoruz araçtan. Hemen peşimize de Erkut yetişiyor. Tekerleri takıp yola devam edelim derken bir de bakıyoruz ki Emre’nin lastiği yine patlamış. “Amaaan yine mi yaa, neyse siz tamir ederken biz de biraz video çekelim etrafı tanıtalım bari” diyoruz. Şöyle kısaca yaylayı dolaşıyoruz. Çocuklarla ve teyzelerle muhabbet ediyoruz. Buradan sonra Çat’a kadar hep iniş o yüzden saat sıkıntımız yok. Tabi ki koca kayalar yüzünden endişe etmekte yarar var dikkati arttırıyor.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030976.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030979.jpg
Kask kamerasını takıp önden gidiyorum biraz video çekeyim diye. Bekliyorum bekliyorum ne gelen var ne de giden. Bir ara acaba geri mi dönsem diye düşünüyorum. Sis öyle bir çöküyor ki insanı çaktırmadan ıslatıyor. Beklerken üşüdüğümü fark ediyorum ve çantadan uzun kollu bir polar çıkarıp montumun içine giyiyorum. Ayakkabım çok iyi değil sulardan geçerken alttaki deliklerinden su alıyor. Bir de çorap takviyesi yapıyorum, tamam şimdi rahatım.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030984.jpg
Biraz daha ilerleyip bir evin önünde duruyorum.
- Selamunaleyküm teyze.
- Ve aleyküm selam.
- Teyze sıcak suyun var mı?
- Hazırda yok ama hemen yaparız.
Mutfak kısmına bir geçiyoruz ki teyzem kettle’a su koyup iki dakikada ısıtıp veriyor.
“Allah razı olsun” deyip bardağıma makarnalı hazır çorbayı boşaltıyorum üstüne de sıcak suyu ekliyorum. Bu arada bizim çocuklar da yetişiyor. Serin havada sıcak bir şeyler içmek gibisi yok.
Kısa molanın ardından Elevit’e doğru iniş yapıyoruz. Emre kendini iyi hissetmediğini nefes almakta güçlük çektiğini söylüyor. İnsanlar farklı farklı işte. Ben de sıcakta ölüyormuş, boğuluyormuş gibi oluyorum. Oysaki şimdi ne kadar da rahat nefes alıyorum. Biraz durup mola veriyoruz ama çözüm olacak gibi görünmüyor. Bir an önce Çat’a varalım orada kendini daha iyi hissedersin desem de iyi olmadığını söyleyince elimizden yapacak bir şey gelmiyor.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030985.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030986.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030988.jpg
İri taşları ardımızda bırakalı çok oldu. Bundan sonra yolda bize irili ufaklı taşlar eşilik ediyor. Sisin etkisiyle iyice ıslanan taşlar çok kayıyor bu yüzden denge sağlamakta zorlanıyoruz. Arada hızlansam da kendimi durdurmak için çaba sarf ediyorum. Havanın serin olmasının güzel yanlarından biri de jantların çok ısınmaması.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030991.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030993.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030994.jpg
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030997.jpg
Çat’a indiğimizde horon oynayan bir ekip görüyoruz. Bisikletimi park edip bir yandan izliyor bir yandan kayıt alıyorum.
http://i961.photobucket.com/albums/ae94/Kevss/Turkiye/Rize2010/P1030999.jpg
Cancık Pansiyon’da birer çay içip kendimize geliyoruz. Fiyatta anlaşırsak bugün burada kalabiliriz diyoruz kendi aramızda. Cancık’taki Rasim Amcam çok enteresan biri. Tipe göre fiyat veriyor.
- Amca kişi başı konaklama ne kadar?
- Kaç kişisiniz?
- Ne fark eder ki kişi başı ne kadar?
- 45 Lira.
- 45 mi? Çok söyledin yahu bize biraz indirim yap da burada kalalım.
- Şöyle bir yere bakıyor, göğe bakıyor, bana bakıyor gitmeyin diye size özel bir şey yapıyım. 40 olsun.
- O da çok be amca.
- Kahvaltı dahil ama.
- Olsun yine çok.


