Kuzey Ege
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 30 Temmuz 2015
- Mesaj
- 3.643
- Tepki
- 10.144
- Şehir
- İstanbul
- İsim
- Murat Gökhan
- Başlangıç
- 1980—81
- Bisiklet
- Trek
- Bisiklet türü
- Şehir - Tur
Selam Arkadaşlar,
Bir süredir kafamda olan ve siz sevgili forumdaşlarımla paylaşmak istediğim bir konu bu.
Bisiklet, evet hepimizin sevdası. Ve de bu sevda gün geçtikçe ölmüyor, daha da depreşiyor. Zira her gün aramıza yeni yeni kullanıcılar katılıyor, her türlü zorluk ve sıkıntıya rağmen pedallamaktan asla vazgeçmiyoruz.
Çocukluğum Balıkesir ve Edirne illerinde geçti. Bisiklet sevdası da 8 yaşındayken bir pinokyo ile başladı. Babamın motor ustası olması nedeniyle küçük yaşlardan itibaren hep bir şeyler söktüm, taktım, bozdum, yeniden yaptım. El becerisi sanırım biraz genetik ile de alakalı.
Yaşadığım ilçede bisiklet tamircisi yoktu. En yakın tamirci 90 km uzaklıktaki Edirne'de idi. Bu nedenle yazları ilçede yaşayan ne kadar bisiklet kullanıcısı amcalar abiler varsa hepsi bisikletini bana getirirdi. 15-16 yaşına kadar bu hep böyle devam etti, babamın dükkanında yazları harçlığımı çıkartıyordum.
Derken üniversite hazırlığı, sonrasında üniversite eğitimi, okul, staj, dersler, ardından askerlik, sonrasında evlilik, çoluk çocuk falan derken 40 yaşını da gördüm.
Ancak bu zaman zarfında hep bir şeyler eksik kaldı. Hiçbir şey bisiklet ile ilgili bir sorunu çözmek, bir parçayı yeniden kullanılır hale getirmek, bir şeyi söküp düzeltip yeniden takmak kadar mutlu etmiyordu. Evet, başarılı bir hayatım vardı, hedeflerini tutturan, personelini düzgün bir şekilde yöneterek şirket ve müşteri menfaatlerini ön planda tutan saygılı ve disiplinli bir yöneticiydim. Ancak dedim ya, hep bir sıkıntı vardı, hem kendi işinin sahibi olmak, hem de sevdiğin işi yapmak konusunda. Emir altında çalışmanın da bizler gibi özgür ruhlu insanlar için ne anlama geldiğini bilenler bilir.
Ben 40 yaşındayım, evliyim ve bir oğlum var. Yaklaşık 20 yıldır lider firmalarda satış sektöründe yönetici olarak çalıştım. Son beş yıldır hep kendi işinin sahibi olmak, hobilerini kazanca dönüştürmek konusunda planlarım ve düşüncelerim vardı. Ancak devam eden kariyerim ve de yakın çevremin toplumsal baskıları bu planları geriye itmeme neden oluyordu. Derken, geçtiğimiz mayıs ayında şirketin, tüm yönetim kadrosunu lav ederek yeni bir yönetimle çalışma tercihi nedeniyle haksız bir şekilde işsiz kaldım ve tazminatımı alarak ayrıldım.
Bu durum benim için milat mıydı? Artık planlarımı uygulamak için uygun ortamı yakalamak üzere miydim? Bunları eşimle konuştuğumda "olur mu öyle şey, kariyerin var, devam et işte, sen bulursun iş" şeklinde yanıtlar aldım.
Ancak bu kariyer denen şey, aynı zamanda sonun başlangıcıdır. Sürekli araç üzerinde ve bilgisayar başında olduğundan sağlıksız bir hayatın olur, kilo alırsın, üst yönetimden gelen şiddetli baskıyı sürekli absorbe ederek dağıtmaya çalışırsın, onlarca insanın sorumluluğu senin üzerindedir, evet fena da para kazanmazsın aslında ama bu işleri yaptığın sürece bir sefer bile kazandığım parayı mutlu bir şekilde harcayamazsın. Bu sektörde çalışan benden daha küçük yaştaki insanların bizim meslek hastalığımız olan şeker ve tansiyon belalarıyla uğraştığını görüyorum, çok şükür bendeki bisiklet sevdası ve kondisyon nedeniyle bunların hiçbiri yok.
Neyse, bisiklet tamiri ve montajı ile ilgili, karbon tamiri haricindeki her konuda üst düzey tecrübe ve pratik sahibiyim ki karbon tamirini de öğrenmek istiyorum. İstanbul'da ikamet ediyorum, evime de yakın olması ve de ilgili bölgedeki boşluk nedeniyle Balat tarafında bir dükkan açma planım var. Birkaç dükkan buldum, kiraları 700-1100 tl arasında değişiyor. Aslı bisiklet başta olmak üzere bir kaç toptancı firma ile de görüştüm, uzun vadeli ürün de temin edebileceğim. Ayrıca bu proje için 10bin tl sermaye ayırabilirim. Aynı zamanda bisikletçi dükkanı işleten bir arkadaşımın yanında 1-2 ay kadar ısınma amacıyla yardımcı da olacağım.
Sektörde insanların ustalardan esnaflardan memnun kalmadığını, ustaların beceriksiz olduklarını görüyorum. Ben çoğundan daha fazla olaya hakimim.
Sizce ne yapayım, yardım lütfen, görüşleriniz benim için çok önemli.
Saygı ve sevgilerimle...
Bir süredir kafamda olan ve siz sevgili forumdaşlarımla paylaşmak istediğim bir konu bu.
Bisiklet, evet hepimizin sevdası. Ve de bu sevda gün geçtikçe ölmüyor, daha da depreşiyor. Zira her gün aramıza yeni yeni kullanıcılar katılıyor, her türlü zorluk ve sıkıntıya rağmen pedallamaktan asla vazgeçmiyoruz.
Çocukluğum Balıkesir ve Edirne illerinde geçti. Bisiklet sevdası da 8 yaşındayken bir pinokyo ile başladı. Babamın motor ustası olması nedeniyle küçük yaşlardan itibaren hep bir şeyler söktüm, taktım, bozdum, yeniden yaptım. El becerisi sanırım biraz genetik ile de alakalı.
Yaşadığım ilçede bisiklet tamircisi yoktu. En yakın tamirci 90 km uzaklıktaki Edirne'de idi. Bu nedenle yazları ilçede yaşayan ne kadar bisiklet kullanıcısı amcalar abiler varsa hepsi bisikletini bana getirirdi. 15-16 yaşına kadar bu hep böyle devam etti, babamın dükkanında yazları harçlığımı çıkartıyordum.
Derken üniversite hazırlığı, sonrasında üniversite eğitimi, okul, staj, dersler, ardından askerlik, sonrasında evlilik, çoluk çocuk falan derken 40 yaşını da gördüm.
Ancak bu zaman zarfında hep bir şeyler eksik kaldı. Hiçbir şey bisiklet ile ilgili bir sorunu çözmek, bir parçayı yeniden kullanılır hale getirmek, bir şeyi söküp düzeltip yeniden takmak kadar mutlu etmiyordu. Evet, başarılı bir hayatım vardı, hedeflerini tutturan, personelini düzgün bir şekilde yöneterek şirket ve müşteri menfaatlerini ön planda tutan saygılı ve disiplinli bir yöneticiydim. Ancak dedim ya, hep bir sıkıntı vardı, hem kendi işinin sahibi olmak, hem de sevdiğin işi yapmak konusunda. Emir altında çalışmanın da bizler gibi özgür ruhlu insanlar için ne anlama geldiğini bilenler bilir.
Ben 40 yaşındayım, evliyim ve bir oğlum var. Yaklaşık 20 yıldır lider firmalarda satış sektöründe yönetici olarak çalıştım. Son beş yıldır hep kendi işinin sahibi olmak, hobilerini kazanca dönüştürmek konusunda planlarım ve düşüncelerim vardı. Ancak devam eden kariyerim ve de yakın çevremin toplumsal baskıları bu planları geriye itmeme neden oluyordu. Derken, geçtiğimiz mayıs ayında şirketin, tüm yönetim kadrosunu lav ederek yeni bir yönetimle çalışma tercihi nedeniyle haksız bir şekilde işsiz kaldım ve tazminatımı alarak ayrıldım.
Bu durum benim için milat mıydı? Artık planlarımı uygulamak için uygun ortamı yakalamak üzere miydim? Bunları eşimle konuştuğumda "olur mu öyle şey, kariyerin var, devam et işte, sen bulursun iş" şeklinde yanıtlar aldım.
Ancak bu kariyer denen şey, aynı zamanda sonun başlangıcıdır. Sürekli araç üzerinde ve bilgisayar başında olduğundan sağlıksız bir hayatın olur, kilo alırsın, üst yönetimden gelen şiddetli baskıyı sürekli absorbe ederek dağıtmaya çalışırsın, onlarca insanın sorumluluğu senin üzerindedir, evet fena da para kazanmazsın aslında ama bu işleri yaptığın sürece bir sefer bile kazandığım parayı mutlu bir şekilde harcayamazsın. Bu sektörde çalışan benden daha küçük yaştaki insanların bizim meslek hastalığımız olan şeker ve tansiyon belalarıyla uğraştığını görüyorum, çok şükür bendeki bisiklet sevdası ve kondisyon nedeniyle bunların hiçbiri yok.
Neyse, bisiklet tamiri ve montajı ile ilgili, karbon tamiri haricindeki her konuda üst düzey tecrübe ve pratik sahibiyim ki karbon tamirini de öğrenmek istiyorum. İstanbul'da ikamet ediyorum, evime de yakın olması ve de ilgili bölgedeki boşluk nedeniyle Balat tarafında bir dükkan açma planım var. Birkaç dükkan buldum, kiraları 700-1100 tl arasında değişiyor. Aslı bisiklet başta olmak üzere bir kaç toptancı firma ile de görüştüm, uzun vadeli ürün de temin edebileceğim. Ayrıca bu proje için 10bin tl sermaye ayırabilirim. Aynı zamanda bisikletçi dükkanı işleten bir arkadaşımın yanında 1-2 ay kadar ısınma amacıyla yardımcı da olacağım.
Sektörde insanların ustalardan esnaflardan memnun kalmadığını, ustaların beceriksiz olduklarını görüyorum. Ben çoğundan daha fazla olaya hakimim.
Sizce ne yapayım, yardım lütfen, görüşleriniz benim için çok önemli.
Saygı ve sevgilerimle...