Oldukça çok yorum almış. Her yorumları okumadım , sadece sizin konuyu açarken yazdığınız ilk yazınızı okudum. Biz Türk milleti olarak pek yeniliklere açık değiliz. Herşeyin nasıl geldiyse öyle gider tarzında olmasını çok kabul ediyoruz. Yıllar önce bisiklet sporuna gönül verirken kafamda , sıradan bir insan gibi yaşamamak amaçlarım arasındaydı. Niye böyle bir amaç. Bir çoğunun eleştirmesine ve şimdi doping adı altında yerden yere vurmasına rağmen ; Lance Armstrong 7 kere üst üste Fransa Bisiklet Turu 'nu kazandı. Bu adamın kanseri yenmesi ve sonrasındaki bu mücadelesini anlatan " Yaşama Çevrilen Pedal " kitabı beni gerçek anlamda çok etkilemişti.
Sıradan bir insan doğar , büyür , yer , içer , ilkokul - ortaokul - lise - üniversite , bir meslek sahibi ol , evlen , çocuk yap , çocuklarını büyüt , okut , meslek sahibi edindir ve öl. İşte bu yaşamı ben pek kabul etmedim. Elbet bunlarda olacak. Ama ben şuna inanmıyorum. Yaşam sadece bunlardan ibaret değildir. Biz insanlar kendimizi yenileme , geliştirme gibi bir gayretimiz olmadığını düşünüyorum.
Topuklu ayakkabı ile bisiklete binmek bana oldukça sıradışı geldi. Vay be helal olsun dedim. İlk olarak yazınızı okumadan önce fotoğrafınızı inceleyince. Düşmesin de , nasıl sürerse sürsün dedim. Sonra yazınızı okudum.
Bizim ülkemizde insanlar eleştirmeye bayılırlar. 2013 te olimpiyatlara kadar gitmiş bir sporcuyum. Kim olduğumun ya da başarılarımın da önemi yok. Bir gün doğup büyüdüğüm Samsun / Bafra ilçesinde kaskımı bisikletimin ön gidonuna taktım. O şekilde şehir içi dolaşıyordum. Birisi çıktı bana niye kask takmıyorsun diye aynı klasik soruları sıraladı. Takmak istemiyorum vs. desemde , bizim insanlarımız bir başkasına karışmayı kendilerine resmen meslek edinmişler.
Benim size söyleyebileceğim teselliden öteye pek geçemeyecektir , buna eminim. Ama bence hiç takılmayın. Duygu ve düşüncelerimi en güzel özetleyen bir özlü sözle sözlerimi noktalıyorum.
" Bir işi , bilen yapar , az bilen akıl verir , bilmeyen eleştirir , yapamayan çamur atar ... "
İyi eğlenceler.