Scudo Sports

Bisiklet ile kırılan önyargılar – 2. Ebidost Balkan Turu 28 Nisan -1 Mayıs 2018

waafy

Daimi Üye
Kayıt
9 Temmuz 2015
Mesaj
213
Tepki
307
Şehir
İstanbul
İsim
Mustafa
Bisiklet
Giant
Bilmediğimiz şeyler için mecburen bizi besleyen kültür ve bilgi birikimimiz bize bir şeyler söyler de neden bu söyledikleri hep olumsuz olur anlamıyorum. Daha önce bir yunan adasına gitmeden önce orada Türk olduğunuzu öğrendiklerinde size antipatik ve dışlayıcı davranacaklarını hatta bazı yerlerde daha da kötüsü olabileceğini düşünürdüm. Şimdi ise bir yerdeki insanların bir ırka karşı nefret kazanında kaynadığını düşünmüyorum hatta ummadığınız kadar sıcak yaklaşımlarda olabiliyor. Derdimi bu kadar çetrefilli anlatmam bu ön yargı –yargı olumsuzluğu bilmeme rağmen Bulgaristan bende hiç hoş çağrışımlar yapan bir ülke değildi hatta gezi planlarımda /hayallerimde hiç yerde kaplamıyordu. Bir de bize yakın kısımlarda her iki kişiden biri Türk çıkacak yurt dışına çıktığını anlayamayacaksın diye bir endişe vardı.
Facebook ta EBIDOST un 2. Balkan Turu etkinliğini görünce her bisiklet etkinliğinde olduğu gibi heyecanlandım. 3 gün farklı otellerde konaklama bir gün trenle dönüş ilk gün 130km gibi bilgiler beni daha da heyecanlandırdı. Aslında doğrusunu söylemek gerekirse otelleri vasat, yemekleri kötü turu idare eder bekliyordum ne de olsa daha 2.si yapılıyordu.
(link)
Tur başlangıcı cumartesi sabah 6 da buluşma olacağından geceden gitmek gerekti ve sağ olsunlar isteyenler için otel ayarlaması bile yaptılar hem de iki gün kala. Kaldığımız otel Şimşek Otel di ve bisiklete öcü muamelesi yapmayan harika bir yerdi, tanımadığım oda arkadaşım çok geç saatte geldiği için beni uyandırmamak adına arkadaşı başka odaya yerleştirmişler, bu çağda böyle jestler bulmak kolay değil.
Benim için bayağı ilklere sahne oldu bu tur;
1-) İlk kez kara sınır kapısından yurtdışına çıkış.
2-)İlk kez bisikletle yurt dışına çıkış.
3-)İlk kez Bulgaristan’a gidiş.
4-)İlk kez aynı günde en uzun mesafe bisiklet ile (126km )
Bonus olarak ta ilk kez trenle bisiklet taşımak.
Edirne ‘ye gidişi de son anda blabla car üzerinden yaptım. Ön ve arka tekeri söküp gidonu çevirip seleyi indirdim ve ucu ucuna bagaja sığdı .(Symbol sedan -Önceden hazır ettim tabi blabla olmasa otobüse gidecektim)
Serin Edirne sabahında Kipa önünde buluşup nasıl olduğunu anlayamadan yola çıktık. Süpürge aracımız vardı arkada ve bir çanta verme hakkımız bulunuyordu abartmadan, zavallı araç bayağı bir süpürdü kendini. Biraz aç ve susuz olduğum için sürekli kahvaltıyı düşünüyordum ve bir anda meşhur sınırdaki tır kuyruğunun solundan giderken buldum kendimi. O sırada beklemek insanı evliya yapar diye düşünürken bazı zamanlar çok daha uzun olduğunu öğrendim.
Toparlanmak, harç pulu vs kısmından sonra bizim sınırı geçmek 30sn Bulgar sınırını geçmek 45 sn kadar sürdü kişi başı. Kendi sınırımızda bize ayrı gişe açılması yine ebidostun önceden düşündüğü ve uygulamaya soktuğu harika bir girişimdi. Sınıra kadar polis eskortumuz da vardı ayrıca.
Sınırdan hemen sonraki duble yolun otoban sayıldığını bisiklet sürülemediğini öğrendim, çok ufak bir patika yol geçişi ile eski anayola geçtik ki eski olduğundan artık neredeyse hiç kullanılmayan bir düzeyde idi ve bisiklet sürmek içinde çok iyi oldu. Ekibimiz 30 a yakın bisikletliden oluşuyordu ve sanırım yarısı Trakya bölgesindendi ki kendileri birçok defalar bu taraflara gelmiş olmalarının tecrübesi bize rahatlık olarak dönüyordu. Kahvaltının ezine peynirleri memleket simitleri vs olmasından pek gocunmadım (yurt dışına çıkınca kendi yemeklerimden uzaklaşmalıyım diye düşünüyorum ama çoğu yemeği de yemiyorum memleketimde de). İyi doydum uzun yol öncesi.
Turun kalanını detaylı anlatıp hevesi doğacaklara sürpriz kaçmasın istiyorum. Kilometreler uzadıkça sağımız solumuz ağrımaya başladı tabi. Ekibin yaş ortalaması da yerli yerindeydi ve içimizde 100km aşmayan pek çok kişi olduğunu öğrenince akşam olmaz diye düşündüm. Yolun yarısından sonra tepe tadında tırmanışlar başladı ve yorgunlukla birleşince çokta tatlı olmadılar ama ben ağzım kulaklarında eski komünist rejim izleri görür müyüm diye bakınıyordum. Çok tenha geniş yemyeşil alanlar ve sürekli duyduğum kuş sesleri ile ilerlemek bisiklet tepesinde olan için enfes bir şey. Sanki bir zamanlar kasabalar köyler kurulmuş bir daha da bakım geliştirme yapılmamış gibi ama yine de farklı. Daha 12 saat geçmeden Bulgaristan önyargılarım yıkanıp temizlenmeye başlamıştı bile.
Beklentim düşük olduğu için ne rotaya ne şehirlere ne de konaklanacak otellere bakmıştım, bahtıma ne çıkarsa deyip çıkmıştım yola. Ama ilk geceki otel fevkalede idi. Belki 126km yol yapmanın etkisi ile yatak daha bir güzel gözükmüş olabilir. Öğrendiğime göre 1200 nüfüslu termal su çıkan bir kasaba ya da köy idi ilk yer. Ama gayet sakin huzurlu ve kaynar su akan çeşmeleri (gerçekten kaynar 85derece) olan kocaman güzel parkları olan bir yer Mineralni Bani. Ortada bir yerde diz boyu havuz vardı iki yanına bank yapmışlar oturup ayaklarını suya sokuyorsun. İlk gün geç güneş kremi sürdüğüm için ben de sabah 20dk bir seans yaptım. Çeşmeye göre havuz suyu ılıktı ama sanırım iyi geldi. Çeşmeden de bir matara su doldurup ılıyınca içtim yolda. Bir çok kişi bardağı ile gelip sabahları çeşmeden su içiyor, çay yapıyor.
İkinci gün istikamet Plovdiv ki ben kafamı kuma gömdüğünden buranın Filipe olduğunu bilmiyordum yoksa gitmeden az buçuk bakardım neresi gezilir nesi meşhurdur diye ama doğaçlamada iyi oldu sanki(Eski şehrin ancak bir kısmını gezebildim anfi tiyatroyu göremedim böylece bir daha için açık kapı kaldı). Yolun büyük kısmında gidiş geliş şehirlerarası yolda tek sıra bisiklet sürdük. Trafik vardı diyebiliriz ilk güne göre ama yine önümdeki teker izini takip edip kendi hızımdan biraz olsa da yavaş etrafı, havayı, yorgunluğu hissederek ilerlemek çok keyifliydi. Bir kısım titreşimli yoldan kurtulup düz asfalta çıkmak ve iyi sayılabilecek asfaltın uzun süre devam etmesi yokuşsuz yer yer çok hafif inişli uzun upuzun bir yolda giderken –molalar var tabi ki- bir şehirle buluşmak, otelinizin şehrin göbeğinde olması ,otel dekorunun eski doğu bloku casus filimleri tadında olması –ilk gün oteli çok güzel olunca burası biraz eski gibi duruyordu- hala detayları görebiliyor olmam sebebiyle yeterince yorulmadığımı gösteriyordu sanki.
İlk gün akşama yemeği mekanı gibi ikinci gün akşam yemeği mekanı da gayet gözde yerlerdendi. Yemek detayları yok tabi ki gidip gezin yiyin, zaten tadını anlatmak mümkün değil. İlk akşam tatlı beklemiş kavuşamamıştım bu sebeple ikinci gece de makul süre bekleyince tatlı yok diyerek akşam gezmesine çıktım ama tatlı varmış ve hem de 2 çeşit hem de seçimlik değil duble tatlı yani. Kısmet değilmiş ama hafızamda gece gezmesi kaldı. İlk defa aktif durumda bir cami gördüm yurt dışında yatsı namazı kılınıyordu girmedim içeriye. (Murat Hüdavendigar Camii- Cumaya Camii ).
Herhangi bir endişe taşımıyorsun ama toplumda derinlerde bir yerde artık Türklere mi yoksa Müslümanlara mı bilemiyorum biraz nefret var gibi, bu ufak bir yüzde mi her Avrupa ülkesinin genlerinde taşıdığı gibi yoksa Bulgaristan da biraz daha fazla mı az mı bilemiyorum. Yıkanan önyargılarımın heyezanı da olabilir. Yaya caddesi sonlarına doğru sokak tenhalaşıyor ve bir an acaba dönsem mi diyorsun –gereksiz bir güvenlik endişesi arkadaş oluyor sana – ama sonra görüyorum ki bir çok genç kız tek başına gayet endişesiz gayet sakin aynı yolda gidiyor. Hemen bir büfe gibi yerde bilmediğim bir gazoz alıp (bayağı su vs kaybettik gün içinde haliyle dudaklarım hep susuz (aslında güneşten yanmış ben susuz sanıyorum)) bir de vivident sakız tekinsiz arkadaşımı dükkanda bırakıp keyfime bakıyorum. Dinlenme mecburiyeti olmasa gezintiyi uzatabilirdim ama ertesi gün serbest zamanımız da olacak.
Burada biraz bilgi verebilirim bunlar tur dışı olduğundan spoiler sayılmaz;
-Geldiğimiz gün ya da bir önceki gün Filibe de maraton/yarı maraton koşulmuş. Bisiklet kadar koşmayı da seven biri olarak serbest güne denk gelse yarı maratona katılırdım. Muhtemelen koşmak zor olacaktı ama vasat bir sürede bitirirdim sanırım. Bulgar katılımı da çok düşük.
(link)
-Anfi tiyatroda bir çok etkinlik düzenleniyor mesela tur jazz festivaline denk gelse bir konsere gidilebilse ne muhteşem olurdu ama tarihler uyuşmuyor tabi.
(link)
-Ve tur formalarımızda vurgulandığı gibi-yine ebidostun düşündüğü bir detay – Plovdiv yani Filibe seneye 2019 da Avrupa Kültür Başkenti. Bunun için şehirde hissedilebilen yol /kaldırım çalışmaları mevcut.
(link)
İstanbul’un yanında ilçe gibi kalan bu şehrinde devasa parkları olmasını yine kıskandım tabi hem de gayet güzel ve bakımlı .
Serbest günde biraz gezinti sonra avrupanın en büyük yapay gölü etrafında bir tur ve kenarında pineklemece ile gün ilerlerken bir kişinin decathlona gidelim mi demesi ile fırladım ben. Sonra pinekleyen herkes canlandı ve sadece buluşmaya 2 saat kala yola düştük ben de gps/internet ile her ne kadar yol 8km gösterse de şehir içinde fazla hız yapamadan gittik. Riske girmek isteyen arkadaşlar kapıdan geri döndü ve biz risk alan 6 kişi 15-20 dklık bir mağaza turu yapabildik. Dönüş rotasına farklı bakmamız sebebiyle ikiye bölünüp bizim üçlü grubumuz doğrudan tren garına gitti. Şehrin içinde bisiklet yolu olmasa da etrafını çevreleyen rahat rahat bisiklet sürebileceğiniz iyi bir bisiklet çevre yolu var diyebilirim. Halkın bisiklet yolu olmayan yerlerde kaldırımdan bisiklet sürdüğünü gördüm. Zaten bisiklet yolunu da kaldırıma yapmışlar ama çoğu zaman geniş kaldırımlar olduğundan zevkli bir yol ve gerçek bir bisiklet yolu bizde ki boyamalardan daha iyi. Serbest günde de bir 30km yapmışız üzerine tren yolculuğu ki bizim bisiklet için boş bir vagon eklenmiş bir trenden bahsediyoruz yolculuğun nasıl geçtiğini anlayamadım. Treni beklerken geçen banliyö treninin kapısında da bisiklet işareti gördüm ki buradan TCDD nin kulaklarını çınlatalım.
Son akşam yemeğini de atlayarak otelimize gelirsek yolda kısa sürüşte bayağı soğuk oldu hava üşüdük biraz. Trenden bisikletle akşam yemeğine geçip oradan bisikletle otele geçtik. Yollarda sokaklarda ana caddelerde böyle kafile halinde geçişimiz tatlı bir esinti verdiğini sandım biraz bizi görenlere. Zaten Bulgaristan sınırlarında içinde duyduğum tüm korna sesleri bize selam vermek coşkumuza katılmak içindi ya da bana öyle geldi. Bu korna olayına vurgu yapmışken yol verme olayına da vura vura canını çıkarmam lazım. Kontrollü gittiğinizde istinasız her yerde her türde araç size yol veriyor geçiş üstünlüğü aracın tarafında olsa bile. Bunu dönüşte Edirne içine girince daha acı bir şekilde hatırlıyorsun. Sokaktan çıkan taksinin zoraki durması –tam frene de basmıyor yavaş yavaş burnunu sokuyor yola – halk otobüslerinin bisiklet kafilesi arasında birbirleri arasındaki yarışı. Yani bizim derdimiz nedir bilemiyorum kendimizden ve her şeyden nefret mi ediyoruz? Nasıl bu kötü şehir hayatını kurduk. Birbirimiz ezen, ittirerek kendine dünya açan bu her daim kavga haliyle nasıl iyi bir insan yetişir ki! Neyse ki bu da bizim çilemiz sanırım çeke çeke bitereceğiz ya da biteceğiz.
Dönüşte olabildiğince yavaş sürerek birikmeye çalışan hüznü üzerimden atmaya çalıştım. Seneye daha ne kadar güzel olabilir diye düşünürken daha güzel olamayacağına karar verdim. Ama bir yandan da seneye süprizler olabilirmiş diye fısıldamalar var.
Avrupa’yı ortadan geçip Belgrad-Amsterdam tur hayalim vardı Balkan ülkelerini pas geçerek. Daha dönmeden bunu revize ettim hemen. Yapacaksam İstanbul-Amsterdam olacak artık.
Gelelim harcamalara ;
Bu kısmı yazmayacaktım normalde ama kendimde genelde merak ettiğim bir şeyi neden kendi yazımda yazmıyorum ki dedim sonra.
Tur fiyatı 110 Euro. 3 Gece otel konaklamaları 2 otel kahvaltısı 3 akşam yemeği 1 yolda kahvaltı 2 yolda mangal öğle yemeği bisikletçi dostu çeşitli ikramlar ve sınırsız su ve tren yolculuğu. Trende çıkan bir sorun yüzünden isteğe bağlı olarak 10 leva ödeme yaptık (1leva =2.5 tl kullandım ben kafamda hep)
50 Euro karşılığı 97.25 leva alıp 5 leva olmayan bozuk paralar ile döndüm. Her fırsatta kahve içtim (0.80 -2.00 leva oldu genelde) . Daha çok bulgar üretimi gazoz meyve suyu gofret gibi şeyler denedim, bir sabah kahvaltısında kocaman peynirli bir hamurişi yedim öğlen yemeği yine büyük tost ekmeği üzerine erimiş peynir gibi gayet güzel birşeydi. Para harcarken kendimi hiç sınırlamadım ve 4 gün yeterli oldu .(Decathlondan su geçirmez bir haritalık aldım ön gidona takılan 10 leva )
Seneye katılmak isteği duyarsanız kaçırmayın derim. Gitmeden önce puan verecek olsam 5-6 verirdim oysa şimdi 9-10 puanı gönül rahatlığı ile verdim bile. Bu vesile ile emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. Ve tabi beni İstanbul’a bırakan tur arkadaşıma da ayrıca teşekkürler.
Sanırım bu tur da çok şanslıydım ,genelde 3-5 kişiyi aştığında gruplar illaki birisi birileri negatif kişi rolünü oynamak zorunda kalırdı. Yani her grupta bir veya daha fazla arıza biri çıkar illa ki (belkide bazen ben oluyorumdur da haberim olmuyordur ) . Bizi birleştiren bisiklet paydası bu sefer oldukça geniş bir paydaya sahipti kimseden nem kapmadım sanıyorum kimseyi rahatsız etmedim, böylesi uzun yol yapılabilecek uyumlu bir grupta bulmakta her zaman mümkün müdür yoksa ben mi turlara katılmıyorum da her tur bu kadar güzel zamanla öğreneceğiz. Yol arkadaşlarıma da teşekkürler.
 

Dosyalar

  • 1.jpg
    1.jpg
    134,3 KB · Okunma: 59
  • 2.jpg
    2.jpg
    173,6 KB · Okunma: 57
  • 3.jpg
    3.jpg
    214,3 KB · Okunma: 56
  • 4.jpg
    4.jpg
    138,9 KB · Okunma: 54
  • 6.jpg
    6.jpg
    166,7 KB · Okunma: 55
  • 7.jpg
    7.jpg
    126 KB · Okunma: 55
  • 8.jpg
    8.jpg
    151,9 KB · Okunma: 54
  • 9.jpg
    9.jpg
    63,6 KB · Okunma: 54
  • 10.jpg
    10.jpg
    280,8 KB · Okunma: 54
  • 5.jpg
    5.jpg
    102,8 KB · Okunma: 54
Scudo
güzel tur olmuş, seneye katılabilirim bende. sizin tur masraflarınızda vize masrafı göremedim sanırım şengeniniz vardı hazırda
 
@mahden ben size pasaport ve vize fiyatlar ı ile ilgili olarak bilgi vereyim. Pasaport zaten şuanda nüfustan alıyorsunuz. Fiyatı standart. Eğer kendiniz konsolosluğa başvuracaksanız hem yunanistan hemde bulgaristan 1 yıllık yurtdışı sağlık sigortası istiyor ki bununda fiyatı 25€ (yaşa göre değişiklik göstermekte), Ayrıca 60€ vize bedeli yatırmanız gerekmekte. BÜtün masraflar bu şekilde. Ancak aracı kuruma başvurursanız aracı kurumun fiyat tarifeleri değişebiliyor kişi başı 140€ isteyen oldu. Bilginize.
 
@BarisYalcindag 2. 10 yıllık pasaportuma geçtim hocam ben:) genel bilgiler için teşekkürler. bu tip turlar yeşil pasaport sahipleri, hali hazırda şengeni olan veya sonrasında bir başka yere seyahati olanlar için yani aldığı vizeyi tekrar değerlendirebilecekler için fiyat avantajlı oluyor. bir de her vize için yığınla evrak toplama var ki vize ücreti kadar o da sinir edici bir şey:)
 
@mahden katılıyorum size ama bazende ki bu dönemde arkadaşımızın başına geldi 25 gün 1 giriş çıkış vize verdiler. Değişik durumlar olabiliyor maalesef...
 
Geri