Merhabalar,
Standart geyiktir, "küçüklüğümden beri bisiklet kullanırım" diye. Doğrudur. Hiç bir zaman iki tekerden vazgeçemedim. İlk kullandığım ve sonrasında sahip olduğum bisiklet, ortadan menteşeli Pinokyoyu saymazsak, abimin İzmir'den otobüs bagajında getirdiğimiz tek vitesli açık yeşil Bisan idi. Ortadan tek demirli, pompası üstünde olan bu bisikleti uzun yıllar kullandım. Başlarda boyum ermiyordu, demirin arasından, daha sonrasında demir üstünden ve nihayetinde seleden kullanmaya başlamıştım. Kullanımı çok rahattı selesi yaylıydı. O zamanlar çok modaydı. Ama trend BMX'e kaydı. Biz de BMX aldık. Türlü hareketleri denedik. 6 kişi binmeye çalıştık, saçmaladık, lastik patladı yamaladık, zincir attı toparladık. Tamirini yaptık. Bu zamanda hala var mı bilmem ama bizim zamanımızın modası kontra frendi. Pedalları geriye çevirdin mi, arka teker frenlerdi. Gel zaman git zaman, arada dağ bisikleti aldık. Ağırdı. Oldukça hem de.. Selesi kötüydü. Ucuz bisikletti zaten. Yani malzemesi kalitesizdi. Dağıldı. Son olarak Bianchi'nin Lepard asset MTB'ını aldık. İstanbul'da oldukça bisikletle gezmeye başldım. Kulağımda walkman, kafamda şapka. (yoktu öyle kask mask. Nerden bulacaktık... Beşiktaş'tan sarıyere. Kadıköyden Kartal'a çok gezdim. (karşıya geçerken vapurda bisiklet için para kesmelerine çok gıcık olmuşumdur) )
İki teker aşkım bir yandan motosikletle de devam ediyordu. Endurodur, scooterdır derken şu an çok sevdiğim Honda Transalp'im var. Uzun yol, iki kişi için çok konforlu. O da kardeş iki teker olsa da bisikletten çok farklı. Dönüşler, kontra tekniği vs. tamamen farklı. Hatta motosiklette ön fren soldadır. Bisiklete binerken bocalarım hep

Halen önde gelen bir sitede moderatörlük yapmaktayım. Motosiklet konusunda da yardım isteyenlere yardımcı olmaktan zevk duyarım.
Motosikletten dolayı bisiklet uzun süre unutuldu. Markete dahi tembellik yaptırdı. Dolayısıyla iş yaşamından da kaynaklanan sporsuzluk, hareketsizlik göbeğe, dolay yoldan kiloya vurdu. Bunu üstüne her gün işe gittiğim ve döndüğüm yerdeki inanılmaz trafik eklenince motosiklet ile zor durumda kaldım. Zira artık aralardan geçemez trafik oluştu. Bir de mecburen giydiğimiz korumalı mont, eldiven, dizlik ve kask. Durağan trafikte nasıl terlettiğini, suların gözlerinize akıp nasıl yaktığını anlatamam. Velhasıl kelam, bisikletim bana tekrardan göz kırpmaya başladı. İnmiş lastiklerini benzinci de uygun bar hava basarak şişirdikten sonra başladık yollara tekrardan.
Yaklaşık iki haftadır, Fulya- Kasımpaşa arası gidip geliyorum. Çok uzak mesafe değil belki ama özellikle fulya tarafındaki yokuşların çok dik olmasından mütebellit, güzel efor harcama ve ter döktürüyor.
Yalnız ben rahatsızım. Şu açıdan; uzun boylu olduğumdan seleyi yükselttim, direksiyonla sele aynı çizgide ama belim ağrımakta. MTB'ın selesi de oldukça rahatsız olduğumdan arka taraflarım daha da çok ağrımakta. Bu bisikletin belki de benim için avantajı çok dik yokuşları vites sayesinde çaprazlama olarak çıkabilmem...
Kafamda hep var o abimden bana kalan Bisan...Şimdi kafayı ona taktım. Benzer model olan Classic Roadstar, görünüş olarak beni zaten cezbediyor. Orta sehpa, Rekordlu demir, öne eğik ön maşa, gidon tutuşu, fren, 26" ince lastik..(eski modelleri 28" idi bunların)..
http://img233.imageshack.us/img233/1937/b1copysw2.jpg
Eminim ki çok rahat. Eminim ki çok hafif. Ama tek vites olması beni nasıl etkiler onu bilmiyorum. Çok sık vites değiştirmeyi sevmiyorum. Genellikle sabit tempoda gitmeyi tercih ederim. Ama yokuş başladı mı, mecburen vites düşüyor. Bununla nasıl ayarlarım bilmiyorum.. Tecrübesi olan varsa, çok sevinirim. Özellikle bugün yağmurda MTB'ın çamurluğu olmadığın dolayı sırtıma baya bir su aldım. Yağmurluğum vardı ama gene de kendimi rahatsız hissettim...
Hepinize şimdiden çok teşekkür ederim. Aranıza katılmaktan dolayı mutlu oldum.