Size bir al-sat nasıl olur fıkrası aktarayım; yahudi bir arkadaşım anlatmıştı:
Olay Paris'te geçmektedir. Her yerde olduğu gibi o zamanlar orada da tekstil işi yahudilerin adeta tekelindedir.
Moiz'in elinde tanesini 10 franktan düşürdüğü 100 adet pantalon vardır. Hemen açar telefonu Abraham'a,
"Abram, elimde 100 pantalon var, tanesi 20 frank, alıyor musun?"
"Tamam Moiz, gönder" der Abraham ve pantalonlar Abraham'a gelir.
Mallar eline geçer geçmez Abraham Yitzak'ı arar,
"Yitzak, elimde 100 pantalon var, tanesi 35 frank, göndereyim mi" diye sorar.
"Gönder Abram, alırım tabi" diye yanıtlar Yitzak Abraham'ı hemen.
Pantalonlar Yitzak'a gelince, Yitzak bir alışveriş defterine göz gezdirir ve Simon'u görür. Telefonu çevirir,
"Simon dostum, elimde 100 pantalon var, tanesi 60 frank, alırsın?" diye sorar. Simon hiç tereddüt etmeden,
"Gönder Yitzak, almaz mıyım hiç der" ve 100 pantalon Simon'un dükkanına gelir.
Simon biraz düşünüp son zamanlarda bir-iki mal gönderdiği Mösyö Dupond'un telefonunu görür defterinde. Dupond doğal olarak cemaatten değildir ama yine de numarasını çevirir adamın ve
"Mösyö Dupond, elimde tanesi 80 franktan 100 pantalon var, alır mısınız?" diye sorar.
"Alırım Mösyö Simon, gönderin" der Mösyö Dupond. İki gün sonra pantalonlar Dupond'un dükkanına gelir. Dupond paketleri açar ve pantalonlara bakar. Kimisinin bir bacağı diğerinden kısadır, kimisinin fermuarları takılmamıştır. Bazılarında bir paça bol ispanyol, diğerinde Pakistan usülü dardır.
Mösyö Dupond, bu ticaret ahlakına sığmaz diye açar hemen Simon'a telefonu, uzun uzun bu hataları anlattıktan sonra "bunların hiçbiri giyilecek durumda değil Mösyö" diye sinirlenerek bağırır.
Simon sakindir. "Ama Mösyö yanlış anladınız sanırım siz, bu pantalonlar giyilmek için değil ki, alıp-satmak için" der.
Buna da ticarette paradigma farkı diyorlar herhalde
