Beyza'nın Kadınları, Syriana, e-k@til, Korkuyorum Anne, Lavanta Kokulu Kadınlar...

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
Bu hafta sinemalarımızda ikisi yerli, yedi film birden gösterime giriyor... Mustafa Altıoklar'ın psikolojik polisiye-gerilim türü filmi Beyza'nın Kadınları, Reha Erdem'in yönettiği komşuluk ilişkileri üzerine sıcak, samimi bir film Korkuyorum Anne, George Clooney'in 'en iyi yardımcı erkek oyuncu' dalında Oscar ödülünü kazandığı Syriana, bir gençlik korku-gerilim filmi e-k@til, başrollerinde Judi Dench, Maggie Smith ve Daniel Brühl'ün rol aldığı duygusal yapım Lavanta Kokulu Kadınlar, Bruce Willis'li 16 Blok ve belgesel yapım Ne @#!* Biliyoruz ki!? bu haftanın yeni filmleri oldu...

 
Scudo

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
Yönetmenliğini Mustafa Altıoklar'ın üstlendiği Beyza'nın Kadınları, kişilik bölünmesi yaşayan bir kadının kendisi ve geçmişiyle yüzleşmesi üzerine kurulu psikolojik polisiye gerilim türünde bir yapım... Filmde Tamer Karadağlı, Levent Üzümcü, Demet Evgar, Mine Çayıroğlu, Salih Güney ve Arda Kural rol alıyor...

Filmin konusu :
İstanbul'da denizden kesik bir bacak çıkarılmıştır. Polis seri cinayetler işleyen bir katille karşı karşıyadır... Cinayet masasından komiser Fatih (Tamer Karadağlı), olayı çözmek için araştırmalara başlar. Eğitimini Amerika'da yapmış olan Doruk Türker de (Levent Üzümcü), Fatih'le seri cinayet uzmanı olarak çalışacaktır. Çok geçmeden ikinci kurbanın da bacağı bulunur... Bu arada Doruk'un karısı Beyza (Demet Evgar) ile tanışırız. Bir kreşte öğretmen olarak çalışan Beyza'yı aynı zamanda çok kişilikli hasta bir karakter olarak görüyoruz... Cinayetler sürerken Beyza da, öldürülen kurbanlarla kendisi arasındaki ilişkinin sırlarını çözmeye çalışıyor... Film, seyirciyi katilin kim olduğu konusunda çeşitli kişilere yönlendiriyor ve sürpriz bir finalle sona eriyor...

Mustafa Altıoklar'ın Beyza'nın Kadınları'nı izlerken, Sharon Stone'lu Temel İçgüdü, başrollerinde Brad Pitt ve Morgan Freeman'ın rol aldığı Seven / Yedi ve Jean Reno'lu Kurtlar İmparatorluğu filmlerini hatırladım... Bu filmde de birlikte oldukları erkekleri öldüren bir kadın, cinayet işleyip, parçalarını denize ve çöpe atan bir seri katil, kişilik bölünmesi yaşayan bir kadın var...

Beyza'nın Kadınları'nda dört farklı karakteri başarıyla canlandıran Demet Evgar, alışılmışın dışında çizdiği tiplerle, 137 dakikalık filmi gerilim havasına sokmayı başarıyor... Film, senaryosuyla, yönetimiyle, oyuncularıyla, müziğiyle belli bir kaliteyi tutturuyor... Ancak Demet Evgar'ın, kişilik değiştirirken, gözlerini şaşı yapması, Tamer Karadağlı'nın ikide bir silahını çekmesi gibi sahnelerde gülümsüyoruz...



 

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
Reha Erdem'in yönettiği, senaryosunu Nilüfer Güngörmüş'le birlikte yazdığı Korkuyorum Anne, İstanbul'da yaşayan sıradan bir aile ve komşularıyla olan ilişkilerinin etrafında geçen, samimi sıcak bir hikaye anlatıyor... 2003 yılında İstanbul'da sesli olarak çekilen filmde Ali Düşenkalkar, Işıl Yücesoy, Köksal Engür, Şenay Gürler, Arzu Bazman ve küçük oyuncu Ozan Uygun oynadı... Korkuyorum Anne'nin oyuncuları arasında bir de köpek var... Çakır, film öncesi oldukça uzun süren önemli bir eğitim sürecinden geçti ve filmin en başarılı oyuncuları arasında yerini almasını bildi. Filmle ilginç notlardan biri de, son sahnede görünen yüksek kayalık... Bu kayalık Kilyos sahilinde gerçeğe uygun bir biçimde fiberglas malzemeden inşa edildi...

Filmin konusu :
Filmimizin kahramanları sıradan bir aile ve komşuları. Tıpkı 30-40 yıl önceki İstanbul'daki gibi, herkes birbirinin yardımına koşuyor. Komşular, kiracılar, hatta mahalledeki esnaf gibi herkes birbiriyle akraba gibi. İşte böyle bir ortamda, bütün komşular, Aliler'de toplanmışlar. Bu karmaşanın içinde, Ali'nin bir kaza sonucu hafızasını kaybettiğini anlıyoruz. Babası Rasih, oğlu Ali'nin kendisini tanımadığına çok içerlemiştir. Ali'nin hafıza kaybıyla yakından ilgilenen komşuları Ali'ye kendileriyle ilgili bir şeyler anlatarak onun hafızasını yeniden kazanmasına yardımcı olmak istemektedirler...

Ayrıca Ali'nin bir kuyumcu soygununa karıştığından şüphelenilmektedir. Bir de ortada dolaşan bir yüzük vardır. Yüzüğün sahibi İpek'tir. İpek, yüzüğün satılması için yüzüğü bir kuyumcuya bırakır. İpek'e aşık olan Neriman'ın oğlu Keten, bu yüzüğü kuyumcudan satın alır. Annesi yüzüğü görünce de yüzüğün Ali'ye ait olduğunu söyler. Bir süre sonra Keten, yüzüğü ister ama, bu sefer de Ali yüzüğün annesinin olduğunu söyleyerek vermez... Bu arada, komşusu İpek'in kiracısı güzel Ümit'e aşık olan Ali, yüzüğü ona hediye eder. Biraz karışık değil mi?.. Filmin sonunda, herkesin bir bölümünü yaşadığı olaylar bir bütüne tamamlanıyor ve herşey tatlıya bağlanıyor... Hatta Ali bile, herşeyi hatırlıyor...

Korkuyorum Anne, şimdilerde artık pek görülmeyen komşuluk ilişkileri üzerine samimi bir film... Karakterlere çabucak ısınıyor, tüm oyuncuların başarılı oyunuyla sonuna kadar ilgiyle izliyoruz... Haftanın en ilginç yapımlarından...

 

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
George Clooney'in 'en iyi yardımcı erkek oyuncu' dalında Oscar ödülünü kazandığı Syriana, dünyadaki petrol savaşının hangi boyutlarda olduğunu gözler önüne seren politik bir gerilim... Film, dünyada petrol için neler yapıldığını ve ABD'nin bu işlerdeki rolünün ne olduğunu tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor... Eski bir CIA ajanı olan Robert Baer’in yazdığı 'See No Evil' adlı kitaptan Stephen Gaghan'ın uyarladığı film, yine Stephen Gaghan tarafından yönetildi. Bu filmle 'en iyi uyarlama senaryo' dalında Oscar'a aday gösterilen Stephen Gaghan, bu ödülü 2000 yılında Seteven Soderberg'in yönettiği Traffic adlı filmin senaryo yazarı olarak almıştı...

Filmin konusu :
Filmdeki olaylar, petrol üreten bir körfez ülkesinde geçiyor. Tahtın varisi olması muhtemel olan Nasir, uzun süredir Teksaslı dev bir enerji şirketi olan Connex’e ait doğal gaz çıkarma haklarını, daha yüksek fiyat veren bir Çin şirketine verir. Tabii bu, Connex’e ve bölgede çıkarı olan Amerikan iş çevrelerine vurulmuş büyük bir darbe olur... Anlaşıldığına göre Nasir'in yenilikçi fikirleri devam edecek, bunun için de kendisine Amerikalı Bryan Woodman yardımcı olacaktır...

Bu arada, George Clooney'in canlandırdığı Bob Barnes ile tanışıyoruz. Bob, kıdemli bir CIA ajanıdır ve kendisine yeni bir görev verilmiştir; Prens Nasir’e suikast düzenlemek... Ancak bölgedeki bağlantılarından biri kendisine sırt çevirince işler ters gider. Bob, CIA'da günah keçisi ilan edilir. Kendisinin piyon olarak kullanıldığını anlayan Bob, Nasir'in öldürülmesini engellemeye çalışır. Filmde bir de hırslı bir avukat olan Bennett Holiday vardır. Bennett, Nasir’in, Çinliler'le olan anlaşmasını bozmaya çalışmaktadır. Bu tartışmalardan, petrol şirketlerinde çalışan mülteci işçiler de etkilenmiş, işlerini kaybetmişlerdir...

Herşeyin yine eskisi gibi olması için, Nasir'in öldürülmesi, Amerikan iş çevreleriyle daha uyumlu olacağı bilinen Nasir’in daha toy küçük kardeşi Prens Meshal’in Emir olması gerekmektedir...

Syriana, dünyadaki petrol savaşının hangi boyutlarda olduğunu gözler önüne seren politik bir gerilim... George Clooney'in 'en iyi yardımcı erkek oyuncu' dalında Oscar aldığı filmde, Clooney'in tırnaklarının sökülme sahnesi insanı dehşete düşürüyor... Politik gerilim filmlerinden hoşlananlar kaçırmasın...



 

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
İngiliz sinemasının önde gelen iki oyuncusu Judi Dench ve Maggie Smith, William J. Locke’un aynı isimli romanından uyarlanan Ladies in Lavender / Lavanta Kokulu Kadınlar'da biraraya geldiler... İkiliye Natascha McElhone ve Good bye, Lenin! / Elveda Lenin!'den tanıdığımız Daniel Brühl eşlik ediyor...

Filmin konusu :
Filmin konusu 1936 yılında İngiltere'de küçük bir balıkçı kasabasında geçiyor. Burada yaşayan yaşlı iki kız kardeş Ursula ve Janet, birgün sahilde baygın bir genç bulurlar. Ayak bileği kırılmış olan genci evlerine alan ve ona bakmaya başlayan kardeşler, sonradan adının Andrea olduğunu öğrendikleri gence gizliden gizliye bir hayranlık duymaya başlarlar. Özellikle Ursula, Andrea’ya tutkuyla bağlanmaya başlar. İki kız kardeşin yıllarca bastırdıkları tutku dolu hayalleri, Polonyalı bu genç sayesinde ortaya çıkar, monoton hayatları aniden baştan başa değişiverir... Andrea'nın yetenekli bir kemancı olduğunun anlaşılması ise, kasabadaki popülerliğini artırır...

Bu arada ünlü kemancı Boris Danilof’un kız kardeşi Olga tatilini geçirmek için kasabaya gelmiştir... Andrea’daki yeteneğin farkına varan Olga, bir gün ansızın onu Londra’ya götürür... Andrea'nın aniden ortadan kaybolması, iki kızkardeşi derinden yaralar...

Lavanta Kokulu Kadınlar, yaşlı iki kız kardeşin, sahilde baygın buldukları bir genç sayesinde, monoton hayatlarının birdenbire değişmesini anlatan, duyguların ön plana çıktığı, sıcak, samimi bir film...



 

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
Filmimiz bir ormanda korku ile koşan bir genç kadının görüntüleriyle açılıyor. Çok geçmeden, genç kadını kovalayan, yüzünü seçemediğimiz bir kişi, saklanmış olan kurbanını bulmak için cep telefonunu kullanıyor ve daha önceden tanıdığı belli olan kurbanını kolaylıkla bularak, tabancayla vurarak öldürüyor... Ardından bir ormanın yakınlarında olduğunu gördüğümüz bir okul görüyoruz. Bu okula, kurallara karşı geldiği için pekçok okuldan uzaklaştırılan Owen Matthews geliyor. Eğitimine artık bu okulda devam edecek olan Owen, okulda yeni tanıştığı Dodger ve bir grup öğrencinin kendi aralarında kurduğu bir kulübe katılır...

Owen ve yeni arkadaşları, kendi aralarında bir oyun oynamaya karar verirler. Filmin başında izlediğimiz, okulun yakınlarındaki ormanda öldürülen kadının olayından yola çıkarak, 'kurt' lakaplı sanal bir katil yaratırlar. İnternette herkese mail atarak bir söylentiyi yayarlar; 'katil okuldadır ve yeni bir cinayet işlemeyi planlamaktadır'... Sonuçta, kendilerini oyuna o kadar kaptırırlar ki, yalanın nerede bitip, doğrunun nerede başladığını artık kestiremez hale gelirler... Oyuncuların birbirlerini avlamaya başladığında, oyun korkutucu bir şekilde gerçeğe dönüşür...

Çığlık, Şehir Efsaneleri gibi filmlere göndermeler yaparak, bir grup öğrencinin kendi yarattıkları sanal bir katilin, kendi peşlerine düşmesi gibi bir konuyu işleyen gençlik korku filmi Cry_Wolf / e-k@til, izleyiciyi de içine alarak, filmi sonuna kadar merak ve ilgiyle izlettiriyor... Bu filmin de Beyza'nın Kadınları gibi sürpriz bir finali var... Film Türkiye'de, Otel / Hostel, Brokeback Dağı ve yerli yapım Beyza'nın Kadınları'yla birlikte 18 yaş sınırı aldı. Böylece e-K@til, çok kanlı sahneler içermemesine rağmen, vizyona çıktığı ülkeler arasında en yüksek yaş sınırını Türkiye’de almış oldu...

 

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
16 Blok, bu haftanın gösterime giren yedi filminden izliyemediğim tek film... Filmin yönetmeni Superman, Maverick, Komplo Teorisi, Cehennem Silahı gibi filmlerin yönetmeni Richard Donner... Filmin başrollerinde, Bruce Willis, Mos Def ve David Morse rol alıyor...

16 Blok'un basın bültenine göre konusu şöyle :
Bruce Willis'in canlandırdığı Jack Mosley, pek çok operasyonda yer almış, pek çok suçluyu yakalamış, aslında iyi bir polistir. Ama altı yıl önce, yirmi yıllık çalışma arkadaşı olan Frank Nugent (David Morse) ile çalıştıkları bir sırada, bir çok kuralı yıkar ve hatalar yapar… Bu olaydan sonrası onun için, bir yıkımdır… Jack, artık yaptığı hatayı alkol ile unutmaya çalışan bir polistir…

Bir gün kendisine basit bir görev verilir… Bir suçluyu alacak ve 16 blok öteye götürecek ve jüri önüne çıkaracaktır. Sadece 15 dakikalık bir iştir. Ancak peşlerinde bir minibüs vardır. Jack, içki almak için bir yerde durunca, kötü bir sürprizle karşılaşır; suratına doğrultulmuş bir silah… Jack ve Eddie’nin bu kısa yolculukları bir anda bir ölüm kalım savaşı haline dönüşür...

Konusu 16 Blok'a benzeyen bir filmi yakın dönemlerde izlemiştim... Hafızamı zorladığım halde, bir türlü bu filmi hatırlayamadım...

 

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
Gösterime girdiği ülkelerde tahmin edilenin ötesinde bir başarı kazanarak yüz binlerce insanın hayatını pozitif yönde etkileyen belgesel bir film var sinemalarımızda... What the Bleep Do We Know?! / Ne @#!* Biliyoruz ki!?, sıradan gerçekliğin arkasında bambaşka ve daha büyük bir gerçeklik olduğunu gözler önüne seren bir yapım... Film, bize bunları anlatırken, düşünce gücümüzle istediğimizi başarabileceğimizi ve içinde yaşadığımız dünyanın şartlarını bütünüyle kendimizin yarattığını da açıkça ortaya koyuyor. Ancak Ne @#!* Biliyoruz ki!?'yi izlediğimizde anlatılanların bir bilimkurgu değil, aslında herşeyin bütünüyle gerçek olduğunu görüyoruz...

1986 yapımı Children of a Lesser God / Başka Tanrının Çocukları adlı filmle Oscar ödülünü kazanan Marlee Matlin'in rol aldığı canlandırmalarla desteklenen film, dünyanın önde gelen fizikçileri, nörokimyagerleri, hekimleri ve metafizikçilerinden önemli isimleri aydınlatıcı olduğu kadar şaşırtıcı bilgilerle izleyicinin karşısına çıkartıyor...

What the Bleep Do We Know?! / Ne @#!* Biliyoruz ki!?, !f AFM Uluslararası Bağımsız Film Festivali'nin '!f Kolik Özel' bölümünde gösterilmişti...

 

Barbaros

Forum Demirbaşı
Kayıt
16 Eylül 2004
Mesaj
593
Tepki
193
Şehir
İstanbul
Ya ustat hangı vakıt ızledın 6 fılmı bırden :D
 

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul
Barbaros, bu filmleri gösterime girmeden önce izleme şansım var... Son haftalarda gösterime giren film sayısı arttı.. Hemen hemen hergün, basın gösterimleri oluyor... Bazen hepsine yetişemiyorum... Mesela Pazartesi sabahı İstanbul Film Festivali'nde de gösterilecek C.R.A.Z.Y / Çılgın'ın gösterimi var... Salı günü Steve Martin'li Pembe Panter'i izleyeceğiz... Geçen hafta Cuma günü animasyon film, Hoodwinked / Kırmızı Başlıklı Kız'ı izledik... Çarşamba, Perşembe, Cuma günkü gösterimler henüz belli olmadı... İşler çok yoğun, koşturup duruyoruz...
 
  • Beğen
Tepkiler: Derya AKYILDIZ

Önder Özdoğan

Forum Bağımlısı
Kayıt
25 Mayıs 2005
Mesaj
2.276
Tepki
1.166


Maşallah Süleyman abi,Bu ırade bu hız olduktan sonra sende daha çok işler bitirirsin evelallah..:D

saygılar abi...:vroam:
 

Süleyman Şatır

Forum Bağımlısı
Kayıt
22 Mart 2005
Mesaj
1.151
Tepki
2.733
Şehir
Fatih / İstanbul


Evet Önder... Herkes işe giderken biz hanımla sabah sabah gösterimlere koşuyoruz...