Çocukken babama sormuştum; bu avrupalılar neden bizi sevmiyor ?
Oğlum dedi, adam köyünden çıkıp, kendini bir anda avrupanın merkezinde buluyor. onlara benzemeyim, asilime olmayım derken, içine kapanıyor, sonra yiyor pastırmayı, sarmısağı çemeni, dişini fırçalamıyor, saçını sakalını düzeltmiyor, kıyafetine özenmiyor, kokmuş halde biniyor toplu taşımaya, asansöre vs, herkesi rahatsız ediyor. bunu bir başarı olarak görüyor. Köyündeymiş gibi davranıyor. Ama bulunduğu şehirdeki insanlar bunu görüyor, rahatsız oluyor ve sonrası ırkçılık vs. hortluyor.
Babam gurbetçilere hep acırdı; bakma oğlum, lüks arabalarla geldiklerine, oralarda insanlık dışı işlerde, çok ağır şartlarda çalıştırılıyorlar demişti. o günden sonra nerde gurbetçi görsem üzülürüm.
Bir köyde iki kardeş varmış, biri avrupaya, diğeri ülkemizdeki büyük bir şehre göç etmiş. 30- 40 yıl sonra bir araya geldiklerinde, diğer akrabaları bakmışlar ki; avrupaya göç eden kardeş ve ailesi köyden çıktıkları gibi dururken, büyük şehire göç eden kardeş ve ailesi tam olarak şehirli olmuş, köylülüklerinden eser kalmamış, Avrupaya ilk gidenler kendilerini kapatmışlar, belki yeni nesiller bunu aşmıştır.
Artık bazı şeyleri yazmanın anlamı kalmasa bile, Yaşamınız sadece sizi ilgilendirmiyor, yaptıklarınız, söyledikleriniz, ailenizi, kardeşlerinizi, şehrinizi, ülkenizi ve milletinizi de bağlıyor.. sonra diyorlar ki avrupa bizi niye almıyor ?