cagdascaneroglu
Daimi Üye
- Kayıt
- 6 Mayıs 2015
- Mesaj
- 241
- Tepki
- 1.013
- Şehir
- Antalya
- İsim
- Çağdaş Can
- Bisiklet
- Salcano
Merhaba bisiklet ve yeni yerler keşfetmeyi seven bisikletli gezgin arkadaşlar,
Bir kaç gün öncesinden planladığımız bu turun yapılacağı gün gelmişti. Her hafta sonu işten fırsat buldukça kendimi doğaya atma tutkum istikrarlı bir şekilde devam ediyordu.
Düzenli bir şekilde haftasonunun bir gününü tur yapmaya ayırıyordum. Bu planı pazartesinden kafamda kuruyor, katılımcı arkadaşlarla ya da tek başıma yapıp yapmayacağıma karar verip, 5 günlük iş sürecinin hızlı geçmesini sağlıyordum bir nevi 
Dün akşamdan 7:00'da başlama kararı verdiğimiz turumuzda birbirimize eşlik edeceğimiz arkadaşım Eray'la rotamızı Antalya merkeze 75 km uzaklıktaki Gebiz Beldesinin üst tarafında kalan Uçansu şelalesi olarak belirledik. Yolların belli bir yerden sonra off-road pistine döndüğü konusunda araştırmalarımız olmuştu ama kimse yaşayacağımız diğer sorunlardan bahsetmemişti. Masum ceylanların , kaplanla mücadelesini yazının devamına saklıyorum. Haydi başlayalım turumuza.

Sabah saat 7:00 oldu size 7:30. Yarım saatlik bir rötarla turumuza Eray'ın evinin önünde buluşmamızla başlıyoruz. Daha dakika bir gol bir şeklinde; rüzgarın savurmuş olduğu bir naylon parçasının ipine, bisikletimin gidonunun takılması sonucu düşmekten son anda kurtuluyorum. O an fark ediyoruz ki rüzgar çok sert ve soğuk esiyor. Hemen açıyorum telefonu ve bakıyorum hava 9 derece, rüzgar ise batı yönünden 45km hızla esiyor. Rotamızda tam batı yönünde bir tırmanış

Planımız Antalya'dan Aksu'nun ilerisine kadar pedallayıp oradan sola dönüş yaparak Gebiz üzerinden gitmek. Bunun için önümüzde Aksu yol ayrımına kadar yoğun ağır vasıta dolu ve zaman zaman tek şeride dönüşen bir yol var. Rüzgarın etkisi sayesinde ne yazık ki 2 saatte pedallıyoruz bu yolu...

Aksu yolu zaman zaman ceplere ayrılıyor ve bu bizi kısmende olsa rahatlatıyor.

Aksu'dan sonra Gebiz yönüne doğru sola dönüyoruz ve "Yaşasın yoğun trafik bitiyor!!!" mutluluğu suratımıza yansıyor
Oysa ki bilmiyoruz ki; rüzgarın felç edici etkisini yaşamamıza az kaldığını 

Eray bu resimde mutlu mutlu gülüyor. Bundan sonrası direk karşıdan gelip alnımıza yapışan 40 km'lik rüzgar sayesinde sinüzit travması ve yokuş aşağı inerken bile pedal çevirmek zorunda kalmamız. (En çok sinüzit değilde bu yokuş aşağı pedal çevirme koydu dostlar.
) Bkz: Vurur yüze ifadesi, daha soğuk yemedik bitanesi 

Yol bu şekilde Gebize kadar küçük iniş çıkışlarla devam ediyor.

Dağlarda kar var ve oralara doğru ilerliyoruz.


Corendon havayolları sağolsun yol boyunca tabelalarla yolu tarif ediyor. Bu tabelaların yakın zamanda dikildiğini öğreniyoruz.

Rüzgara kafa tutmuş gidiyorum.
Gidecek güç var ama sinüzit aklımı başımdan alıyor...

Yolda böyle yere dökülmüş ama toplanmamış portakallar görüyoruz. Hemen ucundan bir göz hakkı alıyoruz.


Soğuk ve sert esen bu rüzgardan kurtulmak için hemen bi benzin istasyonuna sığınıyoruz. Hemen bir kahve alıyoruz ve bu dünya tatlısı, süper ikili Ismail ve Ahmet Amca ile tanışıyoruz. Birbirleri arasında ki atışma görülmeye değer


Ve Gebiz'e varmamıza bir kaç km kala...

Gebiz'e varıyoruz ve hemen kendimizi bir kahvehaneye atıyoruz. Sıcak çay ve akşamdan evde hazırladığımız sandviçlerimizi miğdeye gönderiyoruz.

Gebiz'den sonra 15 km'lik bir yolumuz kalıyor. Ama işte doğal güzellikler burada başlıyor.
Sanırım yeni yerler keşfetme duygusu dünyanın en güzel şeyi. Üstelikte bunu bisiklet gibi; kimine göre basit, bize göre egolarımızı törpülememize yardımcı olan bir araçla; herşeyi yavaşlatarak, her anı sindirerek yaşıyorsanız tarifi imkansız duygular hissediyorsunuz...

Rüzgar dağın yamacında ilerlediğimiz için kısmen kesiliyor. Eray açmış ellerini özgürlüğe

Turun en güzel fotoğrafları bu yolda çekiliyor. Uzun çayırlar, ince bir yol ve muhteşem manzara...
Evet herkes diyebilir "eee haydi kardeşim Uçansu'yu görelim diye..." Evet bu fotoğrafları da çekildikten sonra saat 15:00 civarlarını gösteriyor. Mevsimlerden kış ve saat 17:00 dediğimizde hava kararıyor. Bu içimizde stres yaratmasının yanı sıra; Gebiz'den sonra yol üzerinde iki köy geçmek zorundasınız. Bunlardan ilki küçük ve enteresan yapısı olan bir köy. Daha sonrasında ki de daha büyükçe olan Akçapınar Köyü. Ilk girdiğimiz köy o kadar ıssız ki terkedilmiş hissiyatı yaratıyor. Daracık yollar ve taş evler... Kendimizi zamanın da Will Smith'in oynadığı "I am Legend" filminde terkedilmiş sokaklarda gezermiş gibi hissediyoruz...
Köyde insan yok ama her yer haddinden fazla köpekle dolu. Hiç birinden kaçmadan ama adrenalin hissederek devam ediyoruz. Kimisi yanımıza gelip havlıyor, kimisi uzaktan bize bakıyor, kimisi büyük, kimisi küçük.
Yolda ilerlerken bu köyde de bir insan varmış dedirten bir amcayla karşılaşıyoruz ve yolun doğruluğundan emin oluyoruz. Devam diyor... Devam ama 60 metre ilerde rampayı çıkar çıkmaz komşunun bir köpeği var biraz saldırgan dikkat edin diyor.
Tamam deyip ilerliyoruz. Kısa bir kurgudan sonra rampayı hızla tırmanıp tepeden aşağı salınmak konusunda ortak karara varıyoruz. Yaşasın aksiyon!!! Rampa tırmanışı başlıyor, bitti sayılır derken bir kurt köpeği havlama faliyetinde bile bulunmadan çakı gibi üstümüze fırlıyor. O anı beynim ağır çekimde aynen şöyle kaydetmiş. Hepimiz nat geo belgesellerinde ki ceylan aslan belgeselini biliriz. Aslan üstümüze büyük bir hırsla koşuyor. O an bi söz aklıma geliyor "havlayan köpek ısırmaz
" sonra bakıyorum ki köpek havlamıyor, üstümüze doğru depar atıyor.
Blöf yapan koca köpekleri gördük ama bu blof değil penaltı kurtaran kaleci gibi zıplayacak üstümüze
Biz masum ceylanlar inişi fırsat bilerek salıyoruz aşağı kendimizi aşağı... Durum "tavşan kaç tazı tuta dönüyor
En sonunda bitiyor koşturmaca. Derin bir oh. Ama karanlığın geldiğini bildiğimizden ve aynı yerden dönmek zorunda olduğumuzdan ötürü korkular basıyor içimizi
Devam ediyoruz, Akçapınar köyünüde geçtikten sonra yol iyice stablize oluyor ve 5 km kalıyor. Saat 16:00... Bisikletleri çekiyoruz kenarı ve bir plan yapalım derken aşağıda ki fotoğraf çıkıyor ortaya...

Yol orman yoluna dönüşmüş ve bir karar vermek zorundayız. 5km gidiş ve dönüş bizi bu yolda karanlığa bırakacak. Ve sanırım bu ortamda karanlık en son isteyeceğimiz şey
Duygusal bir ısrar yerine, mantıklı bir karar veriyoruz. Bir daha bu rotayı söz tamamlayacağız diye kendimize söz verdikten sonra gerisin geri köpekleri atlattıktan sonra ki ilk köy olan Akçapınara dönüyoruz. Dönüyoruz ve karşımızda ne görelim. Bir köy dolmuşu ve Antalya'ya kadar gidiyor. Kışın günde 3 sefer düzenliyormuş ve bu son seferi.


Kendimize hiç yakıştıramadığımız bir şekilde bir anda dolmuşçuyla bisikletleri kabul etmesi konusunda pazarlık yaparken buluyoruz kendimizi
Hatırladıkça hala çok gülüyorum. Pazarlik ilk başta köpekli köyü geçirmesiyle başlıyor, sonra Antalya merkezle bitiyor.

Karanlık olmadan saat 17:00da otobüs Antalya Meydan'a bisikletlerimizle bizi getiriyor ve 17.30'da Konyaaltına evimizin önüne gelip son olarak bu pozu veriyoruz.
Çok utanıyoruz dolmuş kullandık ama bi yandan da yeni bir paranormal activity çekmeye gerek yok diyoruz...
Bu rotaya çok bileniyoruz. Yazın günlerin uzadığı bir gün aynı rotayı tekrar denemek konusunda birbirimize söz veriyoruz.
Keyifli ve sağlıklı pedallamalar herkese.
Tur Raporu:
80 km toplam yol.
Bir kaç gün öncesinden planladığımız bu turun yapılacağı gün gelmişti. Her hafta sonu işten fırsat buldukça kendimi doğaya atma tutkum istikrarlı bir şekilde devam ediyordu.
Dün akşamdan 7:00'da başlama kararı verdiğimiz turumuzda birbirimize eşlik edeceğimiz arkadaşım Eray'la rotamızı Antalya merkeze 75 km uzaklıktaki Gebiz Beldesinin üst tarafında kalan Uçansu şelalesi olarak belirledik. Yolların belli bir yerden sonra off-road pistine döndüğü konusunda araştırmalarımız olmuştu ama kimse yaşayacağımız diğer sorunlardan bahsetmemişti. Masum ceylanların , kaplanla mücadelesini yazının devamına saklıyorum. Haydi başlayalım turumuza.

Sabah saat 7:00 oldu size 7:30. Yarım saatlik bir rötarla turumuza Eray'ın evinin önünde buluşmamızla başlıyoruz. Daha dakika bir gol bir şeklinde; rüzgarın savurmuş olduğu bir naylon parçasının ipine, bisikletimin gidonunun takılması sonucu düşmekten son anda kurtuluyorum. O an fark ediyoruz ki rüzgar çok sert ve soğuk esiyor. Hemen açıyorum telefonu ve bakıyorum hava 9 derece, rüzgar ise batı yönünden 45km hızla esiyor. Rotamızda tam batı yönünde bir tırmanış

Planımız Antalya'dan Aksu'nun ilerisine kadar pedallayıp oradan sola dönüş yaparak Gebiz üzerinden gitmek. Bunun için önümüzde Aksu yol ayrımına kadar yoğun ağır vasıta dolu ve zaman zaman tek şeride dönüşen bir yol var. Rüzgarın etkisi sayesinde ne yazık ki 2 saatte pedallıyoruz bu yolu...

Aksu yolu zaman zaman ceplere ayrılıyor ve bu bizi kısmende olsa rahatlatıyor.

Aksu'dan sonra Gebiz yönüne doğru sola dönüyoruz ve "Yaşasın yoğun trafik bitiyor!!!" mutluluğu suratımıza yansıyor

Eray bu resimde mutlu mutlu gülüyor. Bundan sonrası direk karşıdan gelip alnımıza yapışan 40 km'lik rüzgar sayesinde sinüzit travması ve yokuş aşağı inerken bile pedal çevirmek zorunda kalmamız. (En çok sinüzit değilde bu yokuş aşağı pedal çevirme koydu dostlar.

Yol bu şekilde Gebize kadar küçük iniş çıkışlarla devam ediyor.

Dağlarda kar var ve oralara doğru ilerliyoruz.


Corendon havayolları sağolsun yol boyunca tabelalarla yolu tarif ediyor. Bu tabelaların yakın zamanda dikildiğini öğreniyoruz.

Rüzgara kafa tutmuş gidiyorum.

Yolda böyle yere dökülmüş ama toplanmamış portakallar görüyoruz. Hemen ucundan bir göz hakkı alıyoruz.


Soğuk ve sert esen bu rüzgardan kurtulmak için hemen bi benzin istasyonuna sığınıyoruz. Hemen bir kahve alıyoruz ve bu dünya tatlısı, süper ikili Ismail ve Ahmet Amca ile tanışıyoruz. Birbirleri arasında ki atışma görülmeye değer


Ve Gebiz'e varmamıza bir kaç km kala...

Gebiz'e varıyoruz ve hemen kendimizi bir kahvehaneye atıyoruz. Sıcak çay ve akşamdan evde hazırladığımız sandviçlerimizi miğdeye gönderiyoruz.

Gebiz'den sonra 15 km'lik bir yolumuz kalıyor. Ama işte doğal güzellikler burada başlıyor.
Sanırım yeni yerler keşfetme duygusu dünyanın en güzel şeyi. Üstelikte bunu bisiklet gibi; kimine göre basit, bize göre egolarımızı törpülememize yardımcı olan bir araçla; herşeyi yavaşlatarak, her anı sindirerek yaşıyorsanız tarifi imkansız duygular hissediyorsunuz...

Rüzgar dağın yamacında ilerlediğimiz için kısmen kesiliyor. Eray açmış ellerini özgürlüğe

Turun en güzel fotoğrafları bu yolda çekiliyor. Uzun çayırlar, ince bir yol ve muhteşem manzara...
Evet herkes diyebilir "eee haydi kardeşim Uçansu'yu görelim diye..." Evet bu fotoğrafları da çekildikten sonra saat 15:00 civarlarını gösteriyor. Mevsimlerden kış ve saat 17:00 dediğimizde hava kararıyor. Bu içimizde stres yaratmasının yanı sıra; Gebiz'den sonra yol üzerinde iki köy geçmek zorundasınız. Bunlardan ilki küçük ve enteresan yapısı olan bir köy. Daha sonrasında ki de daha büyükçe olan Akçapınar Köyü. Ilk girdiğimiz köy o kadar ıssız ki terkedilmiş hissiyatı yaratıyor. Daracık yollar ve taş evler... Kendimizi zamanın da Will Smith'in oynadığı "I am Legend" filminde terkedilmiş sokaklarda gezermiş gibi hissediyoruz...

Yol orman yoluna dönüşmüş ve bir karar vermek zorundayız. 5km gidiş ve dönüş bizi bu yolda karanlığa bırakacak. Ve sanırım bu ortamda karanlık en son isteyeceğimiz şey


Kendimize hiç yakıştıramadığımız bir şekilde bir anda dolmuşçuyla bisikletleri kabul etmesi konusunda pazarlık yaparken buluyoruz kendimizi

Karanlık olmadan saat 17:00da otobüs Antalya Meydan'a bisikletlerimizle bizi getiriyor ve 17.30'da Konyaaltına evimizin önüne gelip son olarak bu pozu veriyoruz.
Çok utanıyoruz dolmuş kullandık ama bi yandan da yeni bir paranormal activity çekmeye gerek yok diyoruz...
Bu rotaya çok bileniyoruz. Yazın günlerin uzadığı bir gün aynı rotayı tekrar denemek konusunda birbirimize söz veriyoruz.
Keyifli ve sağlıklı pedallamalar herkese.
Tur Raporu:
80 km toplam yol.


