((Anam!!! pedallayan bir dünya insan varmış burada. benim gibi bir bilgisayar cahili neden daha önce uğramamış buralara? Bisiklet sevenler varmış

hemde her yere gidenlerinden

))
Bir kaç gün önce üye oldum fakat yazma fırsatım olmamıştı. şimdi tebessüm ederekten yazıyorum. belki uzatacağım ama lütfen bu abinize / kardeşinize kızmayın olur mu? içimi dökmem lazım çatlarım yoksa.
ikinci sınıfa giderken memur babam abime kırmızı kontra bir bisiklet almıştı.

kontra nedir bilmiyoruz tabi (doğru telaffuz mu bilmiyorum cahilliğime verin gülümseyip geçin lütfen) pinokyo tarzı. abim pedalı geri basamadığı için düşe düşe öğrenmişti bisikleti. babam koltuk arkasından tutuyor abim onun güveni ile sürmeyi öğrenmişti. bana genellikle sürme keyiflerinden sonra şu bisikleti eve götür derdi bende arka selesine oturup ayaklarıma dengeleyip ufak rampalarda düşe kalka binmeye çalışırdım. beceremezdim. bi akşam balkona koyduğumuz bisikleti gören babaannem zaten balkon dar deyip bütün çocukluk hayalimi balkondan aşağı atmıştı. (resmi ekledim ama umarım becerebilmişimdir) tekerlekleri 8 e benzeyen bir hal alan kırmızılımız hurdacının kucaklarında gözümüzün içine baka baka gitti. bisiklet sevgim o zaman başladı ama bisiklet sürmeyi öğrenemedik.
o senenin yazı top peşinde koşarken arkadaşımın annesi dağ bisikleti almıştı Royal marka sarı kırmızı bir bisiklet. o sürerken (genelde kaleci olduğum için ) arkasından bakardım öyle garip garip. bir gün sürmek ister misin deyince ben bilmiyorum dedim. çok kolay bin ve önüne bak zaten gider o dedi. pedal çevir yeter dedi. koltuğa oturunca ayağım pedala yetmiyordu bi sağa bir sola pedal atarken ağız üstü yapıştık tabi

((( eyvah! Murat bir daha bisikletini ban vermeyecek. inşallah bişi olmamıştır babam beni öldürür

)))
Murat bir şey söylemedi beni kaldırdı ve şöyle yap dedi. ama bisikleti vermedi. sonra okullar tatil olmuştu unutmuyorum Murat yine bisikletini verdi ben arkandan iticem sen otur dedi. oturduk ve itmeye başladı. (yaşasın gidiyorum ve henüz düşmedim.) sokağın sonundaki camiye kadar gittim ama dönüşleri nasıl yapacaktım derken yine düştüm. kalktım tekrar bindim Murat'ın önüne kadar gelmiştim. artık bisiklet sürüyordum ya bu her şeye değerdi çocuk yüreğimde. Bisiklet sürmeyi öğrendik ama bisiklet yok ki nasıl süreceğim?
4. sınıfın yazında o zaman soba yakılırdı ve odun kıymetli bir şey. bir gece kondu yıkılıyormuş odun alıp geleceğiz. kömürlüğe bir girdim beldesan marka lacivert bir yakışıklı duruyor. (bu kimin?)

arkamdan gelen amca bisikleti de sen al sürersin dedi. (teşekkür ederim Allahım) odunlar toplandı akşam traktör gelecek bende bisikletime kavuşacağım. bisiklet geldi. sabah ilk işim lacivertin yanına inmek oldu. (olamaz! lastikleri patlak) hafta sonu bisikleti yüklenip tin tin üç sokak yukarıda bisikletci bir amca vardı. küçük bi karavanda yalnız yaşıyor. kapının önünde bir sürü hurda lastik ve bisiklet jantı. birde küvet küvetin içi su dolu. ( bu adam neden sokak ortasında banyo yapıyor ki?) banyo yapmıyormuş ya güldürmeyin adamı. bisikleti sırt üstü yatırdı. anesteziden sonra lastiklerini söktü. bunlar çürümüş dikkatli sür tutmaz dedi. içinden çıkan şamiyelmiş hava doldurup küvete soktu. hımm patlak var dedi birşeyler yaptı ayarladı verdi. ( kimse demiyor ki bu bisiklet nasıl duracak?) lastiklerini yap dedi babam ikisini de yaptı verdi. fren kimin aklına geliri ki? zaten diğer bisikletler gibi değil. zincirlerin yanında jantın kenarına değil içine sürtüp fren yapan bi mekanizma çok farklı gelmişti. fren kolları demirden yapılmış ve bir çocuk için süper sert. olsun frensiz bineriz. bisikleti tek başıma kaldıramayacağım kadar ağır şekilde tasarlamış amcalar. apartamn girişine zincirliyordum

sokağa yeni taşınan Levent frensiz binmek için ayağını lastiğe sıkıştır deyip bana bi taktik gösterdi o arka lastiğin üstüne basıp hoop bisikleti kaydırıyor ve çok usta. woow bunu bende yapabilirim dedim bindim ama arkada çamurluk ve sele olduğunu unutunca heyecandan sokaktaki tankerin arka lambasına güüüm. lambayı sac kısmından eğdik. ( kaç sahibi geliyor) bisikleti elimde nası bi kaçıştır o iki hafta korkumdan bisiklete binemedim. (bizim bisiklet sürme hayalleri yattı yine derken ön tekerde çamurluk yok ordan dursa olmaz mı?hadi deneyelim ) sabahın yedisinde kalkıp bindik beldesana. ön lastik ile maşa arasıan ayağımı bi soktum aaaa duruyor. bisiklet o kadar ağırdı ki ön teker kızaklardı arka kısım yine kalkmaz idi düşünün işte. (ön frene kitliycek şekilde basılmazmış takla atınca öğrendim az sonra anlatacağım)
beşinci sınıfın yaz tatilinde bi tesisatcıda çırak olarak çalışıyorum getir götür işleri filan. babam dükkanı aramış eve bi gelsin demiş. usta çağırdı hadi bugün bi saat erken çık dedi olur dedim. eve geldim ama kimse beni salona sokmak istemiyor. birde sinsi gülüşmeler. anlamadım solana girdim zorla. babam sınıfı takdirle geçtim diye bi kutu almış bana kocaman bir kutu. ( kutuyu ne yapcam ben ya ihlas yazan bi kutu) kutunun zımbalarını çocuklar açamasınlar diye yaptıkları için babamdan destek aldım ve ( bisiklet mi yok canım tornet) babama sarıldım. yemek filan hikaye kurmam lazımdı. kara düzen herşeyi taktım. bu da lacivert. kırmızı resmini buldum netten kusura bakmayın.

hatta ön freni öyle komik bağladım ki gidonun iki parmak altında bi v. bilmeyince (bu teli niye böyle kısa yapmışlar ki sorusu. deli bebe sen yanlış yapıyorsun demiyor kimse) o gece sarılıp uyudum desem yeri. vitesleri fila cok iyi çalışmıyor olsa da birinci vitesi fazla yukseltince zincir jant tellerine sıkışıyor olsa da alıştık. sabah sokakta en iyi arkadaşım da aynı bisikletin beyazı ile ödüllendirilmişti. beraber sokak turları yeni keşifler. inceleme yaparken Bekir dedi ki ( en iyi arkadaşım) ön fren yanlış olmuş ben yaparım. yaptı da alışmışız ya eski beldesana giderken ön freni sıkınca yakışıklısından bi fırladık. bisiklet duruyor ben uçuyorum. elime dizlerime dirseklerime şirin şirin taşlar saplanmış (çok acıdı abi ağlıyorum işte) bekir giriş katta oturuyor olduğu için su aldı hemen kanayan yerlerimi yıkadı. (demek ön frene çok sıkı basmayacakmışız) bir iki gün binemedik ama sonra ...
evden aldığımız ekmek arası peynirleri yerken Bekir bu jant tellerinin bazıları gevşek (gevşek her vida sonuna kadar sıkılmalıdır. hayır öyle bişi yok) anaaa bende de var hadi sıkalım hemen. bir pense yardımıyla (akort ayar anahtarı görmedik ki fakiriz biz bilmiyoz işte) hemen hepsini sıktık. o da ne bisikletlerin lastikleri sıkıştı. gitmiyor bu meret

((( meğer akort ayarıymış

öğrenmiş olduk. yaptırdık uzun bir süre bindik boynuz filan bile takmıştık
bir gün annem balkonda bana seslenirken (artistim ya) ellerimi bırakmış gşdşyorum. önümdeki küçük çakılı görmedim tabi. gidon 90 derece döndü bir anda. karnımı gidona saplar çekilde üzerine düştüm (nefes alma şeyisini düşürdüm herhalde, nefes alamıyorum. ölüyorum galiba) arkadaşlarım kaldırıma uzattılar (kaldırıma fırlamış demek ki) nefes almaya başladım ama o günden sonra bisiklette risk almaktan hep korktum. sürat mi? asla. sürekli bir kontrol manyaklığı. aman dikkat aman dikkat.
lise 1 yazına kadar bindim mountain cat e

o yaz işe başlayınca meslek lisesi bebesi olduk tabi. o yaz işe başlayınca bir arkadaşım ödünç istemişti bisikleti bi daha gelmedi zaten. nerde kimle ne yapıyor bilmiyorum. lise iki de bisikletsiz bir yaz geçti ve lise sonda akşam işten gelişim ve babamın beni aşağıya çağırması. indim abim ortalıkta yok ( az önce beraberdiler bana çabuk gel dedi amaaaa) ana ışıklı bi bisiklet sürüyor hemde pırıl pırıl. gel gel dedi

babam sarılmadan bindim canavara

verdiğim maaşları toplamış bana bianchi wolf almış. artık işe gidecek bir vasıtam var

o gün bugündür biniyorum.( 2003 yılından beri )
üzerinde pas lekesi gibi lekeler var

lastik patlamıştı. lastik şişirme köpükleri var onlardan sıktım. araba için olanından. çok sıkmışım. lastik içinde genleşince şamiyeli yardık. bisklet 3 metre fırladı tepeme zor kaçtım. düşünce sele yırtıldı. apartman demirine doğru düşünce

neyle sildimse çıkmadı. çoğunu tel fırça ile sildim ama çıkmayanlar kaldı. bir defasında arkamda oturan dayım ayakkabısını arka canta sokunca 4 teli kırdı. bi şekilde topladım ama akort randıman vermiyor. cantları değiştiriyim dedim ama çok yüksek fiyatlarla satıyorlar. üstüne ön ve arkaya birer aydınlatma sabitledim. arka ışık turuncu (amber ) rengi diyorlar ondan çöp kamyonu gibi geziyoruz geceleri

ne dersiniz sizce bu bisiklete neler yapmalıyım?
satmalı mıyım ?
çünkü btwin hoprider 500 görünce <3 içim gitti. şu an nakit gücüm yok ama tavsiyelerinize açığım aklımızda olsun. sene sonu alıcam inş.
okumazsanız bile lütfen kızmayın kardeşinize. hepinize çok teşekkürler

sağlıcakla kalın güvenli bir şekilde pedallayın dileklerimle. iyi geceler