ozgur.ozer
Aktif Üye
- Kayıt
- 26 Mart 2017
- Mesaj
- 100
- Tepki
- 321
- Yaş
- 29
- Şehir
- Ajdovscina
- İsim
- Özgür
- Başlangıç
- 2014—15
- Bisiklet
- Diğer
- Bisiklet türü
- Yol bisikleti
Yaklaşık 2-3 hafta öncesinden gruptaki herkese uygun iki günü ayarlayıp tur planları yapıldı, herkes ekipmanını hazırladı. Rota belirlendi, kamp atacağımız yer göynümüzden rezerve edildi. Belirlenen gün geldi çattı, sabah 7'de kahvaltı için ayaklandık. Herkes uykusuz ama mutlu ve heyecanlı. Rotamız şöyle;
Kahvaltımızı yapıp toparlandıktan sonra ilk gördüğümüz marketten aldığımız sularla mataralarımızı doldurup saat 10 civarı 6 kişi yola çıkıyoruz. Tek sıkıntımız güneşin aylar sonra ilk defa bu kadar yakıcı olması, onu da idare ediyoruz bir şekilde. Giderken eğim dönüşe göre biraz fazla ve rüzgar karşıdan esiyor.
Sorunsuz geçen 15 kilometre yolun sonunda Kargıcak'ta iki araba kornalar eşliğinde kazayı teğet geçerken korna sesleri bize hasar verdi; korkuyla Selcan bisikletini yere serdi ve arka lastiği sekiz çizmeye başladı. Neyse ki kimseye bir şey olmadı. Yakınlarda bir bisikletçi bulup jant akordu yaptıramadığımız için arka freni genişletip iptal ederek sürtmeyi engelledik. Bu vesileyle kısa bi' mola veriyoruz.
Yola moral bozmadan dikkatlice devam ediyoruz. Bu arada bu zamana kadar hiç sürekli fotoğraf çekme alışkanlığım olmadığı için yolun ilk bölümünü çoğunlukla anlatarak geçiyorum, acemiliğime verin.
Buradan sonra kaç kere durduğumuzu sayamadım çünkü görüğümüz her meyve ağacına dalıyoruz. Kırmızı parmaklar, mor dudaklarla pedallamaya devam.
Enerjimizi bolca topladıktan sonra gazipaşa yol ayrımına geliyoruz. Tam yol ayrımındaki marketten kampta yiyeceklerimizi ve ihtiyacımız olan şeyleri alıp eski yoldan tırmanmaya başlayacağız. Aytap'a son 8 kilometre..
Saat 12 civarı, güneş tam tepeden vuruyor. Kısa bir tırmanıştan sonra bagajımı sıkı bağlamadığımı fark edip yalnız ağacın gölgesinde ufak bir mola veriyoruz.
Bagajı halledip sularımızı içtikten sonra tırmanışa devam. Epey ara vermeden devam ettikten sonra Alanya'dan gelen başka iki abimiz bizi durduruyor, selamlaşıyoruz. Durdukları yerin aşağı tarafındaki manzarayı görmeden gitmememizi söylüyorlar, biz de bir su molası daha veriyoruz ve iyi ki durmuşuz diyoruz.
Gürbüz'ün kalkası yok..
Hep dutluktu pozum
Manzaraya karşı epey dinlendikten sonra devam ediyoruz. Çok az yolumuz kaldı. Yol baştan sona harika, her yerde durup manzarayı izleyesimiz geliyor.
Kısa bir sürüşten sonra Aytab'a varıyoruz ve "veheeey" tarzında ilginç sevinç çığlıklarıyla bisikletleri aşağı indirmeden önce dinleniyoruz.
Güneşin anlında tırmandıktan sonra koydaki esinti ilaç gibi. İnip biraz dinlendikten sonra vakit kaybetmeden çadırları kuruyoruz.
Merve'nin hazırladığı çeyrek ekmek tavuklu sandviçlerimizi yeyip doymuyoruz. Neyse ki kaynaklarımızın yönetimini üstlendi yoksa yanımıza aldığımız erzakların hepsi yarım saat içinde tükenebilirdi (Veli'yi tanımıyorsunuz). Birkaç saat çay, grissini ikilisiyle burun bükerek idare ettikten sonra ateşimizi yaktık, mangalımızı yaptık. Keyifler gıcır.
Yemeğin üzerine çayımızı içip saat 10-11 civarı hepimiz uykusuz kaldığımız için dalga sesleri eşliğinde erkenden uyumaya gidiyoruz.
2. Gün
Sabah saat 6 civarı Gürbüz hariç hepimiz uyandık, kahvelerimizi içtik. Kendisi 3 saat kadar daha bize horlamasıyla eşlik etti. Temiz hava buldum uyurum diyor.
Suyumuz tükendi, geldiğimiz yol üzerinde market olmadığı için ileriye gideceğiz. Yolda şahinini park etmiş manzarayı izleyen birilerini gördük ve yakınlarda alışveriş yapabileceğimiz bir yer var mı diye sormaya gittik. En yakın marketin 15 km mesafede olduğunu, 'paramız varsa' arabayla oraya kadar götürebileceğini, dönüşte de otostop çekebileceğimizi söyledi yardımseverlikten ölecek abimiz. Gülerek eyvallah dedik ve bisikletleri almaya indik, tam o sırada balık tutmaya gelen yabancı uyruklu bir baba oğul geldi. Onlara sorduk ve Kâhyalar Köyünü tarif etti.
Teşekkür edip Veli ve Salih'le birlikte 5 km mesafedeki Kâhyalar Köyüne pedalladık. İlk gördüğümüz köy bakkalına giriyoruz ve dünya tatlısı bir teyze bizi karşılıyor. Biz herhangi bir şey söylemeden ve indirim teklif etmeden öğrenci olduğumuzu ve kampa geldiğimizi anlıyor, erzakları indirimli alıyoruz. Köy yumurtası, bahçe domatesi, patates, su ve ekmek alıyoruz. Teyzemiz giderayak bu da benden diyerek közlememiz için bir poşet de patlıcan veriyor. Kâhyalar Köyüne yolunuz düşerse uğramadan geçmeyin, ismi Üstün Market.
Dönüp kahvaltımızı hazırlayıp gömüyoruz
Kahvaltı bittikten sonra keşfe çıkıyoruz. Salih enerjisi fazla gelmiş olacak bir baktık tepeye çıkmış.
Bu arada biraz Aytap'tan bahsedeyim. Benim de yeni öğrendiğim kadarıyla ismi Kommagene Kralı IV. Antiochus'un karısı Iotape'den geliyormuş. Aşağıdaki fotoğraflardaki yazıtlarda kentin başarılı sporcularından ve hayırsever insanlarından söz ediliyormuş.
Karnımızı doyurup etrafı da keşfe çıktıktan sonra planladığımız gibi haaydi gitme vakti derken kimsenin gitmeye niyetli olmadığını gördük. 'Ben bir hafta gitmiyorum' 'artık burda yaşıycam' gibi cümleleri duyduktan sonra bir gün daha kalmayı kararlaştırdık, gerekli ayarlamaları yaptık ve çayımızı demleyip ayaklarımızı sallandırdık. Amele yanıklarımız göz kamaştırıyor..
Yine suyumuz bitmek üzere ve bu sefer yiyecek bir şeyimiz, şarjlarımız da kalmadı. Gürbüz, Salih ve ben Gazipaşa merkeze doğru gitmek için yola düşüyoruz. Önce yine Kâhyalar Köyüne uğrayıp teyzemizden powerbank'lerimizi şarja takmasını rica ediyoruz, tabii ki geri çevirmiyor. Şarja bıraktıktan sonra yaklaşık 8 km daha gidip Gazipaşa'da bir süpermarkete giriyoruz. Kahvaltı malzemeleri, çay kahve, akşam yemeği için tavuk ve sansürlü içeceklerimizi alıp geri dönüyoruz. Teyzemizden kalan ihtiyaçlarımızı tamamlayıp dolmuş olan powerbank'lerimizi de alıp kamp alanımıza dönüyoruz.
Birer çay içip ateşin başına tekrar geçiyoruz ve yemek içmek derken epey uzun, bol muhabbetli bir gece geçirip çadırlarımıza dönüyoruz.
Bu günü de böyle bitirdikten sonra sabah kahvaltımızı yapıp erkenden yola koyuluyoruz. Okul, iş derken bizi bekleyen engeller bir gün daha kalmayı teklif ettiremiyor maalesef. Aynı grup finallerimiz bittikten sonrasına başka bir rota için sözleştikten sonra yola koyulup dönüyoruz. Dönüşte de ağaçların anası ağlıyor tabi.
Şehre indiğimizde suratlar beş karış, geriye fotoğraflara bakmak kalıyor. İşte kampımızdan kalan diğer fotoğraflar:
Eğer arayıştaysanız veya yolunuz düşecek olursa Aytap'a mutlaka uğrayın. Bol manzaralı, doğa ve tarihin karışımı harika bir yer. İyi pedallamalar efenim.
paylaşımın 3 gün sonra onaylanmasının ve yeni üye olduğum için gerekli başlığa taşınacak uyarısıyla bisiklet seçimi kategorisinde açtırılan başlığın gerekli kategoriye taşınmamasının sebebi nedir acaba dışlanmış çocuklar gibi hissettim
Kahvaltımızı yapıp toparlandıktan sonra ilk gördüğümüz marketten aldığımız sularla mataralarımızı doldurup saat 10 civarı 6 kişi yola çıkıyoruz. Tek sıkıntımız güneşin aylar sonra ilk defa bu kadar yakıcı olması, onu da idare ediyoruz bir şekilde. Giderken eğim dönüşe göre biraz fazla ve rüzgar karşıdan esiyor.
Sorunsuz geçen 15 kilometre yolun sonunda Kargıcak'ta iki araba kornalar eşliğinde kazayı teğet geçerken korna sesleri bize hasar verdi; korkuyla Selcan bisikletini yere serdi ve arka lastiği sekiz çizmeye başladı. Neyse ki kimseye bir şey olmadı. Yakınlarda bir bisikletçi bulup jant akordu yaptıramadığımız için arka freni genişletip iptal ederek sürtmeyi engelledik. Bu vesileyle kısa bi' mola veriyoruz.
Yola moral bozmadan dikkatlice devam ediyoruz. Bu arada bu zamana kadar hiç sürekli fotoğraf çekme alışkanlığım olmadığı için yolun ilk bölümünü çoğunlukla anlatarak geçiyorum, acemiliğime verin.
Buradan sonra kaç kere durduğumuzu sayamadım çünkü görüğümüz her meyve ağacına dalıyoruz. Kırmızı parmaklar, mor dudaklarla pedallamaya devam.
Enerjimizi bolca topladıktan sonra gazipaşa yol ayrımına geliyoruz. Tam yol ayrımındaki marketten kampta yiyeceklerimizi ve ihtiyacımız olan şeyleri alıp eski yoldan tırmanmaya başlayacağız. Aytap'a son 8 kilometre..
Saat 12 civarı, güneş tam tepeden vuruyor. Kısa bir tırmanıştan sonra bagajımı sıkı bağlamadığımı fark edip yalnız ağacın gölgesinde ufak bir mola veriyoruz.
Bagajı halledip sularımızı içtikten sonra tırmanışa devam. Epey ara vermeden devam ettikten sonra Alanya'dan gelen başka iki abimiz bizi durduruyor, selamlaşıyoruz. Durdukları yerin aşağı tarafındaki manzarayı görmeden gitmememizi söylüyorlar, biz de bir su molası daha veriyoruz ve iyi ki durmuşuz diyoruz.
Gürbüz'ün kalkası yok..
Hep dutluktu pozum
Manzaraya karşı epey dinlendikten sonra devam ediyoruz. Çok az yolumuz kaldı. Yol baştan sona harika, her yerde durup manzarayı izleyesimiz geliyor.
Kısa bir sürüşten sonra Aytab'a varıyoruz ve "veheeey" tarzında ilginç sevinç çığlıklarıyla bisikletleri aşağı indirmeden önce dinleniyoruz.
Güneşin anlında tırmandıktan sonra koydaki esinti ilaç gibi. İnip biraz dinlendikten sonra vakit kaybetmeden çadırları kuruyoruz.
Merve'nin hazırladığı çeyrek ekmek tavuklu sandviçlerimizi yeyip doymuyoruz. Neyse ki kaynaklarımızın yönetimini üstlendi yoksa yanımıza aldığımız erzakların hepsi yarım saat içinde tükenebilirdi (Veli'yi tanımıyorsunuz). Birkaç saat çay, grissini ikilisiyle burun bükerek idare ettikten sonra ateşimizi yaktık, mangalımızı yaptık. Keyifler gıcır.
Yemeğin üzerine çayımızı içip saat 10-11 civarı hepimiz uykusuz kaldığımız için dalga sesleri eşliğinde erkenden uyumaya gidiyoruz.
2. Gün
Sabah saat 6 civarı Gürbüz hariç hepimiz uyandık, kahvelerimizi içtik. Kendisi 3 saat kadar daha bize horlamasıyla eşlik etti. Temiz hava buldum uyurum diyor.
Suyumuz tükendi, geldiğimiz yol üzerinde market olmadığı için ileriye gideceğiz. Yolda şahinini park etmiş manzarayı izleyen birilerini gördük ve yakınlarda alışveriş yapabileceğimiz bir yer var mı diye sormaya gittik. En yakın marketin 15 km mesafede olduğunu, 'paramız varsa' arabayla oraya kadar götürebileceğini, dönüşte de otostop çekebileceğimizi söyledi yardımseverlikten ölecek abimiz. Gülerek eyvallah dedik ve bisikletleri almaya indik, tam o sırada balık tutmaya gelen yabancı uyruklu bir baba oğul geldi. Onlara sorduk ve Kâhyalar Köyünü tarif etti.
Teşekkür edip Veli ve Salih'le birlikte 5 km mesafedeki Kâhyalar Köyüne pedalladık. İlk gördüğümüz köy bakkalına giriyoruz ve dünya tatlısı bir teyze bizi karşılıyor. Biz herhangi bir şey söylemeden ve indirim teklif etmeden öğrenci olduğumuzu ve kampa geldiğimizi anlıyor, erzakları indirimli alıyoruz. Köy yumurtası, bahçe domatesi, patates, su ve ekmek alıyoruz. Teyzemiz giderayak bu da benden diyerek közlememiz için bir poşet de patlıcan veriyor. Kâhyalar Köyüne yolunuz düşerse uğramadan geçmeyin, ismi Üstün Market.
Dönüp kahvaltımızı hazırlayıp gömüyoruz
Kahvaltı bittikten sonra keşfe çıkıyoruz. Salih enerjisi fazla gelmiş olacak bir baktık tepeye çıkmış.
Bu arada biraz Aytap'tan bahsedeyim. Benim de yeni öğrendiğim kadarıyla ismi Kommagene Kralı IV. Antiochus'un karısı Iotape'den geliyormuş. Aşağıdaki fotoğraflardaki yazıtlarda kentin başarılı sporcularından ve hayırsever insanlarından söz ediliyormuş.
Karnımızı doyurup etrafı da keşfe çıktıktan sonra planladığımız gibi haaydi gitme vakti derken kimsenin gitmeye niyetli olmadığını gördük. 'Ben bir hafta gitmiyorum' 'artık burda yaşıycam' gibi cümleleri duyduktan sonra bir gün daha kalmayı kararlaştırdık, gerekli ayarlamaları yaptık ve çayımızı demleyip ayaklarımızı sallandırdık. Amele yanıklarımız göz kamaştırıyor..
Yine suyumuz bitmek üzere ve bu sefer yiyecek bir şeyimiz, şarjlarımız da kalmadı. Gürbüz, Salih ve ben Gazipaşa merkeze doğru gitmek için yola düşüyoruz. Önce yine Kâhyalar Köyüne uğrayıp teyzemizden powerbank'lerimizi şarja takmasını rica ediyoruz, tabii ki geri çevirmiyor. Şarja bıraktıktan sonra yaklaşık 8 km daha gidip Gazipaşa'da bir süpermarkete giriyoruz. Kahvaltı malzemeleri, çay kahve, akşam yemeği için tavuk ve sansürlü içeceklerimizi alıp geri dönüyoruz. Teyzemizden kalan ihtiyaçlarımızı tamamlayıp dolmuş olan powerbank'lerimizi de alıp kamp alanımıza dönüyoruz.
Birer çay içip ateşin başına tekrar geçiyoruz ve yemek içmek derken epey uzun, bol muhabbetli bir gece geçirip çadırlarımıza dönüyoruz.
Bu günü de böyle bitirdikten sonra sabah kahvaltımızı yapıp erkenden yola koyuluyoruz. Okul, iş derken bizi bekleyen engeller bir gün daha kalmayı teklif ettiremiyor maalesef. Aynı grup finallerimiz bittikten sonrasına başka bir rota için sözleştikten sonra yola koyulup dönüyoruz. Dönüşte de ağaçların anası ağlıyor tabi.
Şehre indiğimizde suratlar beş karış, geriye fotoğraflara bakmak kalıyor. İşte kampımızdan kalan diğer fotoğraflar:
Eğer arayıştaysanız veya yolunuz düşecek olursa Aytap'a mutlaka uğrayın. Bol manzaralı, doğa ve tarihin karışımı harika bir yer. İyi pedallamalar efenim.
paylaşımın 3 gün sonra onaylanmasının ve yeni üye olduğum için gerekli başlığa taşınacak uyarısıyla bisiklet seçimi kategorisinde açtırılan başlığın gerekli kategoriye taşınmamasının sebebi nedir acaba dışlanmış çocuklar gibi hissettim


