sports-man
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 13 Aralık 2004
- Mesaj
- 3.443
- Tepki
- 3.653
- Şehir
- Acıbadem/Kadıköy
Selam Grup,
Yalova'dan başlayan bol yağmurlu ve heyecan dolu yolculuğumuz,Bozüyük'te Orhan abinin lastiğinin patlaması ve ufak sorunlar dışında toplamda 235 km ve gece 01:30 noktalandı.Gezimiz başlangıcında Yalova'da bizlere eşlik ederek uğurlayan sevgili Maya'ya,Bozüyük'te bizleri karşılayıp
Eskişehir şehir merkezine kadar bırakan sevgili Selçuk ve Semih'e,bizleri ağırlayan Orhan abinin oğlu Cihan'a,Eskişehir'e ulaşmadan önce ve sonrasında bizlerle yakından ilgilenen sevgili dostuum Bülent'e,yolculuğumuz süresince arayıp,soran sevgili İlhan abi,İhsan abi,Gökhan,Metin ve Tüm vefakar arkadaşlarıma,dostlarıma,bizlerin yükünü taşıyan scott scale 60,trek 7.2 bisikletlerimize,yardımlaşma,dayanışma ve Grup Disiplini içinde pedal basan herkese teşekkür ederim
....sevgilerrr
" Bol Sporlu ve Pedallı Günler "
Orhan abinin yorum ve resimleri
Mart ayında aklıma bisiklet ile Eskişehir’e gitme fikri geldi. Buradaki amacım yaz ayında çıkmayı planladığım öncelikle Ege ve devamında olanak olursa Antalya ya yapmayı planladığım tura bir hazırlıktı. Turu feribot ile Bursa Güzelyalıya geçip oradan Eskişehir’e pedallayacaktım ve bu yolu bir gece konaklayarak katedecektim.
Bu fikrimi bir turda Özgür’e açtım. Özgür kendilerininde böyle bir düşünceleri olduğunu istersem birlikte gidebileceğimizi söyledi. Özgür düşüncemi Mert’e söylemiş ve Mert bana Özgür ve Gökhanla birlikte gitmemizi ve bu yolu bir günde geçmeyi planladıklarını söyledi. Bu mesafe o zaman benim için bir hayaldi ama tamam dedim. En köyü ihtimalle gidemezsem otobüsle devam edip onlara ayak bağı olmazdım. Bu arada tur başlangıcı Yalova olarak değiştirildi ve tur tarihide 3 Nisan olarak saptandı. Bu tarih benim planladığım tarihten 2 ay önceydi ve yolculuk geceye sarkacağından o tarihte geceleri Eskişehirde hava sıcaklığı 0 derecenin altına düşüyordu. Ben bu işe yeni başladığımdan henüz yeterli donanıma sahip değildim, hoş halada sahip değilim ya. Bisikletçi için giyim malzemeleri çok pahalı ve dar bir bütçeyle bir anda herşeyin tam olması beklenemez. Bende neredeyse bisikletten başka bir şey yoktu. Mert’in annesinin rahatsızlığından dolayı tur iptal oldu.
Bu arada turlara devam ettim, hafta arası tek başıma turlar yaptım. Nihayet Mayıs ayı geldi. Hava ısındı. Mert’e artık bu turu yapmak istediğimi eğer gelmek istiyorsa bir an önce bu işi gerçekleştirmemizi yoksa ben 19 Mayısta turu tek başıma gerçekleştireceğimi söyledim. Sonunda 22 Mayısta gitmeye karar verdik. Hafta başından itibaren meteoroloji o tarihte bölgede yağmur göstermeye başladı. Mert durumu bana söyleyip uyardı ama ben bu turu kafama koymuştum. Şeker değiliz ya eriyelim nasılolsa yaz yağmuru dedim. Bu arada tur için harita üzerinde 3 ayrı rota hazırladım ve köftenin dayanılmaz cazibesine kapılarak İngöl üzerinden gitme konusunda hemfikir olduk. Harita bilgileri aşağıdaki linktedir.
(link)
22 Mayıs Cumartesi sabahı kalkıp kahvaltımı yapıp akşamdan hazırladığım giysilerimi alıp çantamıda sırtıma vurup bisikletime atladığım gibi Karaköy’ün yolunu tuttum. Saat 6 da iskeledeydim ve geminin kalkmasına yarım saat vardı. Deniz kenarındaki banklardan birisine oturup şehrin üzerine doğmaya çalışan günü seyretmeye başladım. Hava bulutluydu. Eminönü iskelesinden kalkan bir gemi Karaköy iskelesine yanaştı. Bu bizi götürecek gemiydi. Bu arada yağmurda başladı. İskeleye girdim. Az sonra açılan iskele kapısından geçip gemiye bindim. Bu arada yağmurda şiddetini arttırdı. Windsopper ımı giydim. Karaköyde sırt çantamı portbagaja bağlayıp yola çıktım. İlk kez sırtımda çanta olmadan bisiklete biniyordum ve kendimde bir eksiklik hissettim. Ne güzelmiş insanın omuzlarında yük taşımaması.
Moda yönüne doğru yöneldim ve iskeleden yola çıkarçıkmaz kendimi yerde buldum. Islanan tramvay raylarından geçerken ön tekerlek kaymıştı. Hemen ayağa kalkıp bisiklete binip yola devam ettim. Bu olay daha temkinli gitmem gerektiğini bana anımsatmış oldu. Bu günün zor geçeceği daha o zaman belli oldu. Sahil yoluna ulaştığımda yağmur yeniden şiddetini arttırdı. Bende hızımı azalttım. Bir ara keskin iğde kokusunu daha iyi hissedebilmek için durdum ve o muhteşem köşkün fotoğrafını çketim. Yanılmıyorsam bu İpar Köşkü olmalı. Zamanında yalıymış ama denizin doldurulması sonucu yalı özelliği kaybolmuş.
(link)
Adalar bizim yakaya göre buradan daha net görünüyordu.
(link)
Bostancı karşıdaydı.
(link)
Sonunda Bostancıya vardım. Az sonrada Mert geldi.
(link)
(link)
Bir saatlik bir deniz yolculuğundan sonra Yalovaya vardık. Yağmur durmuştu ve bu duruma çok sevindim.
(link)
Mert’in kahvaltı yapması için Yalova Pastanesine uğradık. Bu arada bisikletlerimiz bizi bekliyordu.
(link)
Pastane tadilatta olduğundan çay içemedik.
Yola henüz koyulmuştuk ki yağmur yeniden başladı ve az sonrada bardaktan boşanırcasına yağmaya başladı. Ben hemen çantadan yağmurluğumu çıkarıp giydim. Ben yağmurlukla uğraşırken bisikletim yere düştü ve gidonu ekseni etrafında bir tur attırmam sonucu fren telinin kablosunu tutan fren ayağındaki saç açılmış. Ön fren devre dışı kaldı. O arada Bursaya bir etkinliğe giden Doktor Muazzez hanım ve arkadaşları yanımıza gelip bize iyi dilekte bulundular. Onlarda da pense yokmuş. Az ilerideki benzin istasyonunda lastikçiden aldığımız pense ile sacı düzeltip freni çalışır hale getirdim. Tekrar yola koyulduk. Yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyordu. Ayakkabılarıma poşet geçirmeme rağmen ayakkabılarıma su doldu. Her pedal çevirişimde ayakkabının içindeki suyun çalkantısını hissediyordum. Bundan sonra hiç durmadan önce önümüzdeki 7 km lik rampayı çıkıp Orhangaziye geldik. Yokuş çıkarken bunaldım ama durmadığımızdan yağmurluğu çıkaramadım. Orhangazide bir pastaneye girip çay içtik
(link)
(link)
(link)
Ve tekrar yola koyulduk. Yağmurda durdu. Çok zaman kaybetmiştik. Saat 11.00 olmuştu. Bizim şu anda Sölözde olmamız gerekirken biz hala Orhangazideydik. Tempoyu arttırarak Sölöz’e geldiğimizde kayıp zamanı biraz olsun kapatmıştık.
(link)
(link)
Bu noktadan itibaren artık Eskişehir’e kadar sürecek rampalar başlıyordu.
(link)
Çıkacağımız tepeler bulutların istilası altındaydı.
(link)
İznik gölü adeta bulutların altında uykuya dalmıştı.
(link)
Yağmurluklarımızı çıkardık.
(link)
Yeniden yola koyulduk. Dik bir çıkışın ardından yol bizi tatlı bir eğimle yukarı çıkarmaya başladı. Sağ yanımızdaki vadiden aşağıda akan derenin sesi geliyordu. Kuşlar ötüyordu. Dayanamayıp durdum. Fotoğraf çekmeye başladım.
(link)
(link)
(link)
İşte Mert geliyor ve durmadan yola devam etti. (link)
Burasının mutlaka görülmesi gerekir. Bundan sonra bu yöreye gidecek arkadaşlara bu yola girip hiç olmazsa ilerideki çeşmeye kadar gitmelerini öneririm.
(link)
(link)
Az sonra geçeceğim yol karşıda görünüyordu.
(link)
Bu fotoğrafı Mert’i görüntülemek için çektim ama ağaçların yüzünden başaramamışım.
(link)
(link)
Uzun uğraşlardan sonra nihayet dereyi görebildim.
(link)
Bu güzellikler arasında ilerleyerek sonunda bir çeşmeye vardık.
(link)
(link)
Dağbaşını duman almış.
(link)
(link)
Çeşme başına oturmuş yaşlı bir köylü tarlasından topladığı çilekleri satıyordu.
(link)
Dinç ve nur yüzlüydü. Neredensin dedim. Az ilerideki Bayırköydenmiş. Yaşıda 85.
(link)
Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz dedim. Bizim buralarda fındık ve ceviz yetişir dedi. Az önce yol kenarında gördüğüm fındık ağaçlarını anımsadım. Demek burada da Karadeniz iklimi hakimdi.
(link)
Geçinebiliyormusunuz diye sordum. İnsanımızın her zamanki kanaatkarlığı ile Allahaşükür dedi. Kendisine hayırlı işler dileyip yola koyulduk.
(link)
İlerideotlayan bir koyun sürüsüne rastladık. Sürünün köpeği yavrusu ile yoldaydı. Ben bize havlayacaklar diye endişelenirken köpek yavrusu ile yoldan çekilip bize yol verdi. Durduk Mert köpeği ve yavrusunu sevdi.
(link)
Bu turların en sevdiğim tarafıda bu güzellikleri görüp yaşamak.
(link)
Tekrar yola koyulmadan dönüp çobanlarında fotoğrafını çektim. Bana yakın olan çoban ben pedallara basarken fotoğrafımı isterim diye seslendi. Tamam dedim. Dönüşte veririm.
(link)
Benim aldığım notlara göre Menteşeye geldikten sonra Karaköy, Yenişehir istikametini terk edip Çardak yönüne gitmemiz gerekiyor. Geldiğimiz kavşakta Menteşeyi sol tarafta Yenişehiri ise sağ tarafta gösteriyor. Kafam karıştı.
(link)
Karşıdan gelen bir gurup kadına yolu sordum. Yenişehir tarafından gideceksiniz dedi. Bu arada Mert te bir kamyon şoförüne sorup o da aynı yanıtı alınca Yenişehir tarafına yöneldik.
(link)
(link)
Yol yeni yapılmıştı ve neredeyse bir araba şeridi genişliğinde emniyet şeridi vardı. Keyiflenmiştim. İki bisikletli yan yana gidebiliyorduk. Bu keyif az sonra sona erdi çünkü yolun tamamı henüz yapılmamıştı.
Çizdiğim rotaya göre Yenişehir’e girmememiz gerekiyordu ama maalesef Yenişehir’e girmek zorunda kaldık.
(link)
(link)
Yenişehirin eski evleri.
(link)
Yenişehirden çıktıktan sonra İnegöle ulaşmamız gereken kilometreye ulaşmamıza rağmen İnegöl hala ortada yoktu. Bu arada portbagajımdaki çantam kaydı. Çantanın üzerindeki yağmurluğum ile bağlama lastiği arka dişlilerin arasına sarılınca arka tekerlek kilitlendi ve durdum. Problemi çabuk hallederim diye Mert’e seslenmedim. Durum umduğumdan kötüydü yağmurluğu ve kopan lastiği çıkarmam epey zaman aldı. Bu arada 2. kez yağmurluğum yırtılmıştı ve hala yağmur ihtimali vardı. Yanımdan geçen bir arabanın şoförünün uyarması ile tam işim bittiği sırada Mert yanıma geldi. Allahtan arka viteste bir problem yoktu. Yoksa dağ başında saf dışı kalmam işten bile değildi.
Ağzına kadar tıka basa dolu olan çantamı sırtıma alıp o hırsla pedallara bastım. Hafif tırmanış olmasına rağmen 27 km hızla yol almaya başladım. Bu esnada arkama bile bakmadım. Sinirimi adeta pedallardan çıkardım. Sonunda İnegöl tabelasını görünce durdum.
(link)
Mert arkamda yoktu. Biraz sonra göründü. Soğukkanlılığını koruyarak temposunu bozmadan geliyordu.
(link)
Ben deklanşöre bastıktan sonra her zamanki başarma işareti yaptı ama geç kalmıştı, veya ben erken davranmıştım.
(link)
(link)
(link)
Devam edecek………
Yalova'dan başlayan bol yağmurlu ve heyecan dolu yolculuğumuz,Bozüyük'te Orhan abinin lastiğinin patlaması ve ufak sorunlar dışında toplamda 235 km ve gece 01:30 noktalandı.Gezimiz başlangıcında Yalova'da bizlere eşlik ederek uğurlayan sevgili Maya'ya,Bozüyük'te bizleri karşılayıp
Eskişehir şehir merkezine kadar bırakan sevgili Selçuk ve Semih'e,bizleri ağırlayan Orhan abinin oğlu Cihan'a,Eskişehir'e ulaşmadan önce ve sonrasında bizlerle yakından ilgilenen sevgili dostuum Bülent'e,yolculuğumuz süresince arayıp,soran sevgili İlhan abi,İhsan abi,Gökhan,Metin ve Tüm vefakar arkadaşlarıma,dostlarıma,bizlerin yükünü taşıyan scott scale 60,trek 7.2 bisikletlerimize,yardımlaşma,dayanışma ve Grup Disiplini içinde pedal basan herkese teşekkür ederim
" Bol Sporlu ve Pedallı Günler "
Orhan abinin yorum ve resimleri
Mart ayında aklıma bisiklet ile Eskişehir’e gitme fikri geldi. Buradaki amacım yaz ayında çıkmayı planladığım öncelikle Ege ve devamında olanak olursa Antalya ya yapmayı planladığım tura bir hazırlıktı. Turu feribot ile Bursa Güzelyalıya geçip oradan Eskişehir’e pedallayacaktım ve bu yolu bir gece konaklayarak katedecektim.
Bu fikrimi bir turda Özgür’e açtım. Özgür kendilerininde böyle bir düşünceleri olduğunu istersem birlikte gidebileceğimizi söyledi. Özgür düşüncemi Mert’e söylemiş ve Mert bana Özgür ve Gökhanla birlikte gitmemizi ve bu yolu bir günde geçmeyi planladıklarını söyledi. Bu mesafe o zaman benim için bir hayaldi ama tamam dedim. En köyü ihtimalle gidemezsem otobüsle devam edip onlara ayak bağı olmazdım. Bu arada tur başlangıcı Yalova olarak değiştirildi ve tur tarihide 3 Nisan olarak saptandı. Bu tarih benim planladığım tarihten 2 ay önceydi ve yolculuk geceye sarkacağından o tarihte geceleri Eskişehirde hava sıcaklığı 0 derecenin altına düşüyordu. Ben bu işe yeni başladığımdan henüz yeterli donanıma sahip değildim, hoş halada sahip değilim ya. Bisikletçi için giyim malzemeleri çok pahalı ve dar bir bütçeyle bir anda herşeyin tam olması beklenemez. Bende neredeyse bisikletten başka bir şey yoktu. Mert’in annesinin rahatsızlığından dolayı tur iptal oldu.
Bu arada turlara devam ettim, hafta arası tek başıma turlar yaptım. Nihayet Mayıs ayı geldi. Hava ısındı. Mert’e artık bu turu yapmak istediğimi eğer gelmek istiyorsa bir an önce bu işi gerçekleştirmemizi yoksa ben 19 Mayısta turu tek başıma gerçekleştireceğimi söyledim. Sonunda 22 Mayısta gitmeye karar verdik. Hafta başından itibaren meteoroloji o tarihte bölgede yağmur göstermeye başladı. Mert durumu bana söyleyip uyardı ama ben bu turu kafama koymuştum. Şeker değiliz ya eriyelim nasılolsa yaz yağmuru dedim. Bu arada tur için harita üzerinde 3 ayrı rota hazırladım ve köftenin dayanılmaz cazibesine kapılarak İngöl üzerinden gitme konusunda hemfikir olduk. Harita bilgileri aşağıdaki linktedir.
(link)
22 Mayıs Cumartesi sabahı kalkıp kahvaltımı yapıp akşamdan hazırladığım giysilerimi alıp çantamıda sırtıma vurup bisikletime atladığım gibi Karaköy’ün yolunu tuttum. Saat 6 da iskeledeydim ve geminin kalkmasına yarım saat vardı. Deniz kenarındaki banklardan birisine oturup şehrin üzerine doğmaya çalışan günü seyretmeye başladım. Hava bulutluydu. Eminönü iskelesinden kalkan bir gemi Karaköy iskelesine yanaştı. Bu bizi götürecek gemiydi. Bu arada yağmurda başladı. İskeleye girdim. Az sonra açılan iskele kapısından geçip gemiye bindim. Bu arada yağmurda şiddetini arttırdı. Windsopper ımı giydim. Karaköyde sırt çantamı portbagaja bağlayıp yola çıktım. İlk kez sırtımda çanta olmadan bisiklete biniyordum ve kendimde bir eksiklik hissettim. Ne güzelmiş insanın omuzlarında yük taşımaması.
Moda yönüne doğru yöneldim ve iskeleden yola çıkarçıkmaz kendimi yerde buldum. Islanan tramvay raylarından geçerken ön tekerlek kaymıştı. Hemen ayağa kalkıp bisiklete binip yola devam ettim. Bu olay daha temkinli gitmem gerektiğini bana anımsatmış oldu. Bu günün zor geçeceği daha o zaman belli oldu. Sahil yoluna ulaştığımda yağmur yeniden şiddetini arttırdı. Bende hızımı azalttım. Bir ara keskin iğde kokusunu daha iyi hissedebilmek için durdum ve o muhteşem köşkün fotoğrafını çketim. Yanılmıyorsam bu İpar Köşkü olmalı. Zamanında yalıymış ama denizin doldurulması sonucu yalı özelliği kaybolmuş.
(link)
Adalar bizim yakaya göre buradan daha net görünüyordu.
(link)
Bostancı karşıdaydı.
(link)
Sonunda Bostancıya vardım. Az sonrada Mert geldi.
(link)
(link)
Bir saatlik bir deniz yolculuğundan sonra Yalovaya vardık. Yağmur durmuştu ve bu duruma çok sevindim.
(link)
Mert’in kahvaltı yapması için Yalova Pastanesine uğradık. Bu arada bisikletlerimiz bizi bekliyordu.
(link)
Pastane tadilatta olduğundan çay içemedik.
Yola henüz koyulmuştuk ki yağmur yeniden başladı ve az sonrada bardaktan boşanırcasına yağmaya başladı. Ben hemen çantadan yağmurluğumu çıkarıp giydim. Ben yağmurlukla uğraşırken bisikletim yere düştü ve gidonu ekseni etrafında bir tur attırmam sonucu fren telinin kablosunu tutan fren ayağındaki saç açılmış. Ön fren devre dışı kaldı. O arada Bursaya bir etkinliğe giden Doktor Muazzez hanım ve arkadaşları yanımıza gelip bize iyi dilekte bulundular. Onlarda da pense yokmuş. Az ilerideki benzin istasyonunda lastikçiden aldığımız pense ile sacı düzeltip freni çalışır hale getirdim. Tekrar yola koyulduk. Yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyordu. Ayakkabılarıma poşet geçirmeme rağmen ayakkabılarıma su doldu. Her pedal çevirişimde ayakkabının içindeki suyun çalkantısını hissediyordum. Bundan sonra hiç durmadan önce önümüzdeki 7 km lik rampayı çıkıp Orhangaziye geldik. Yokuş çıkarken bunaldım ama durmadığımızdan yağmurluğu çıkaramadım. Orhangazide bir pastaneye girip çay içtik
(link)
(link)
(link)
Ve tekrar yola koyulduk. Yağmurda durdu. Çok zaman kaybetmiştik. Saat 11.00 olmuştu. Bizim şu anda Sölözde olmamız gerekirken biz hala Orhangazideydik. Tempoyu arttırarak Sölöz’e geldiğimizde kayıp zamanı biraz olsun kapatmıştık.
(link)
(link)
Bu noktadan itibaren artık Eskişehir’e kadar sürecek rampalar başlıyordu.
(link)
Çıkacağımız tepeler bulutların istilası altındaydı.
(link)
İznik gölü adeta bulutların altında uykuya dalmıştı.
(link)
Yağmurluklarımızı çıkardık.
(link)
Yeniden yola koyulduk. Dik bir çıkışın ardından yol bizi tatlı bir eğimle yukarı çıkarmaya başladı. Sağ yanımızdaki vadiden aşağıda akan derenin sesi geliyordu. Kuşlar ötüyordu. Dayanamayıp durdum. Fotoğraf çekmeye başladım.
(link)
(link)
(link)
İşte Mert geliyor ve durmadan yola devam etti. (link)
Burasının mutlaka görülmesi gerekir. Bundan sonra bu yöreye gidecek arkadaşlara bu yola girip hiç olmazsa ilerideki çeşmeye kadar gitmelerini öneririm.
(link)
(link)
Az sonra geçeceğim yol karşıda görünüyordu.
(link)
Bu fotoğrafı Mert’i görüntülemek için çektim ama ağaçların yüzünden başaramamışım.
(link)
(link)
Uzun uğraşlardan sonra nihayet dereyi görebildim.
(link)
Bu güzellikler arasında ilerleyerek sonunda bir çeşmeye vardık.
(link)
(link)
Dağbaşını duman almış.
(link)
(link)
Çeşme başına oturmuş yaşlı bir köylü tarlasından topladığı çilekleri satıyordu.
(link)
Dinç ve nur yüzlüydü. Neredensin dedim. Az ilerideki Bayırköydenmiş. Yaşıda 85.
(link)
Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz dedim. Bizim buralarda fındık ve ceviz yetişir dedi. Az önce yol kenarında gördüğüm fındık ağaçlarını anımsadım. Demek burada da Karadeniz iklimi hakimdi.
(link)
Geçinebiliyormusunuz diye sordum. İnsanımızın her zamanki kanaatkarlığı ile Allahaşükür dedi. Kendisine hayırlı işler dileyip yola koyulduk.
(link)
İlerideotlayan bir koyun sürüsüne rastladık. Sürünün köpeği yavrusu ile yoldaydı. Ben bize havlayacaklar diye endişelenirken köpek yavrusu ile yoldan çekilip bize yol verdi. Durduk Mert köpeği ve yavrusunu sevdi.
(link)
Bu turların en sevdiğim tarafıda bu güzellikleri görüp yaşamak.
(link)
Tekrar yola koyulmadan dönüp çobanlarında fotoğrafını çektim. Bana yakın olan çoban ben pedallara basarken fotoğrafımı isterim diye seslendi. Tamam dedim. Dönüşte veririm.
(link)
Benim aldığım notlara göre Menteşeye geldikten sonra Karaköy, Yenişehir istikametini terk edip Çardak yönüne gitmemiz gerekiyor. Geldiğimiz kavşakta Menteşeyi sol tarafta Yenişehiri ise sağ tarafta gösteriyor. Kafam karıştı.
(link)
Karşıdan gelen bir gurup kadına yolu sordum. Yenişehir tarafından gideceksiniz dedi. Bu arada Mert te bir kamyon şoförüne sorup o da aynı yanıtı alınca Yenişehir tarafına yöneldik.
(link)
(link)
Yol yeni yapılmıştı ve neredeyse bir araba şeridi genişliğinde emniyet şeridi vardı. Keyiflenmiştim. İki bisikletli yan yana gidebiliyorduk. Bu keyif az sonra sona erdi çünkü yolun tamamı henüz yapılmamıştı.
Çizdiğim rotaya göre Yenişehir’e girmememiz gerekiyordu ama maalesef Yenişehir’e girmek zorunda kaldık.
(link)
(link)
Yenişehirin eski evleri.
(link)
Yenişehirden çıktıktan sonra İnegöle ulaşmamız gereken kilometreye ulaşmamıza rağmen İnegöl hala ortada yoktu. Bu arada portbagajımdaki çantam kaydı. Çantanın üzerindeki yağmurluğum ile bağlama lastiği arka dişlilerin arasına sarılınca arka tekerlek kilitlendi ve durdum. Problemi çabuk hallederim diye Mert’e seslenmedim. Durum umduğumdan kötüydü yağmurluğu ve kopan lastiği çıkarmam epey zaman aldı. Bu arada 2. kez yağmurluğum yırtılmıştı ve hala yağmur ihtimali vardı. Yanımdan geçen bir arabanın şoförünün uyarması ile tam işim bittiği sırada Mert yanıma geldi. Allahtan arka viteste bir problem yoktu. Yoksa dağ başında saf dışı kalmam işten bile değildi.
Ağzına kadar tıka basa dolu olan çantamı sırtıma alıp o hırsla pedallara bastım. Hafif tırmanış olmasına rağmen 27 km hızla yol almaya başladım. Bu esnada arkama bile bakmadım. Sinirimi adeta pedallardan çıkardım. Sonunda İnegöl tabelasını görünce durdum.
(link)
Mert arkamda yoktu. Biraz sonra göründü. Soğukkanlılığını koruyarak temposunu bozmadan geliyordu.
(link)
Ben deklanşöre bastıktan sonra her zamanki başarma işareti yaptı ama geç kalmıştı, veya ben erken davranmıştım.
(link)
(link)
(link)
Devam edecek………


