luckxor
Forum Demirbaşı
- Kayıt
- 13 Ocak 2014
- Mesaj
- 439
- Tepki
- 1.131
- Yaş
- 42
- Şehir
- İstanbul
- Bisiklet
- Focus
Merhabalar.. İşte İstanbul-Antalya turumun bol fotoğraflı özeti hemen geçiyoruz.
1.Gün
İlk gün İstanbul'dan feribotla Yalova Çınarcık'a geçtim. Daha önce hep bandırma üzerinden gittiğim için sabah 7 de biraz uykulu seyahat ederdim. Allah'tan bu sefer feribot saati 10.30 du da uykusuzluk olmadı.
Çınarcık'a indiğimde hava bulutlu ve serindi. İlk gün için hava çok uygundu yani sonraları 40 derecenin üstünü göreceğimi bildiğim için bunun tadını çıkardım. Yaylalara çıktığımda 22 dereceye kadar düştü.
İlk gün yokuşlar bitmedi. Kısa mesafe (24 km) olmasına rağmen 700 metreyi hep tırmandım. Yolda ilgi alaka çok vardı. Hatta bir çift kocaman iki tane sulu erik bile verdi. (bunlar motivasyon için güzel şeylerdi benim içi) Daha sonra Mavi çadırımı Delmece Yaylası'na kurup güneşin batışını izledim. Bİr de kamp ateşi yaktım çünkü kurt ve ayıların yaklaşa bileceği uyarısını da almıştım
Ama gece sessiz ve serin geçti. Çok iyi uyudum. Çadırımın yanındaki çalı o kadar güzel kokuyordu ki adeta çadırımın içerisi serin ferah bir parfüm kokusu hakimdi.
2.Gün.
Delmece Yaylasından İznik rotası (90 km) 2. gün beni bekliyordu. Yayladan iniş harkulade idi. Ayrıca yolda bedava çay için de restorant sahibi ablaya da teşekkür ederim.
70 km hızla 700 metreyi hemen indim ama bisikletime güveniyordum. Çünkü bakımını kendim yapıyorum
)
Ve İznik Gölüne ulaştım. Tam tura çıkmadan önce hayal ettiğim gibi bir yerdi. Göl kenarı temiz ve sakin.
Ve yine hayal ettiğim gibi gün doğumunu göl kenarından izleye bildim.
3.Gün
İznik şehir merkezini gezme fırsatım oldu. Çok güzel bir şehirdi. Buram buram tarih kokan, camileri, su kemerleri ve surları ile görülmeye değerdi. Yolda da bisiklet süren İznik Ticaret Odası başkanı ile karşılaştım. Kendisi ile hoş sohbet ettik. Bana, İznik şehire yakın istediğim yerde çadır kurabileceğimi söyledi. Kendisine teşekkür edip rotayı İnegöl'e çevirdim.
İznik artık aşağıda
İnegöl aslında üçüncü günümün son durağı değildi Bozcaarmut idi. İznik'te kalmadığım için, öğlen yola çıkıp Bilecik Bozcaarmut'a yetişemezdim. O yüzden İnegöl'e kadar gidip orada otelde kaldım.
4.Gün
Otel güzel gelmişti ama yola çıkma vakti de gelmişti. Hedef bu sefer Bozcaarmut Göleti.
1000 metre rakıma doğru Bozcaarmut dağ yolu görülmeye değerdi ama bir o kadar da sıcak ve zorlayıcı geçti.
İsviçre yanında halt etmiş.
Bozcaarmut Göleti fotoğrafta görüldüğünden daha güzel inanın:=)
Dağ yolları toprak kokusu olmadan bisiklet turumu olur?
5.Gün
5.günde hedefi Eskişehir kent merkezine çevirdim. Eskişehir kent merkezine öğlen 12 gibi vardım. Yine İznik'te kalmayıp yola devam etmem neticesi ile Eskişehire de erken vardım. Şehiri kısa bir şekilde gezme fırsatım da oldu fakat çılgın trafik ve bunun neticesinde ufak çaplı kaza riski yaşamamla burada da kalmayıp yola devam etme kararı aldım. Bir sonraki gün ki Frigya Vadisi için yolum yetmezdi. Bende Allah ne verdiyese deyip yola çıktım.
Yol böyle, beni tam istediğim gibi ıssız izsiz bir güzergaha soktu ama ben mutluydum.
(sorun yok GPS var)
Ve nihayetinde bir çoban kardeşin önerdiği muhacir köyü olan Sarı İlyas köyüne vardım.
Köylüler beni biraz şaşkınlıkla ama oldukça misafirperver karşıladı. 2 köylü ile harmanda güneş batana kadar muhabbet ettik. Hayatımda ki en güzel sohbet ortamıydı çok iyiydiler sağ olsunlar. Ama ben çılgınlar gibi çay krizine girip köyün kahvesi var mı diye merak içindeydim. Normalde hasat zamanı çoğu yerde bitmişti fakat bulunduğum yer 1200 metre üzeri olduğu için çoğu insanın güneş batımına kadar tarlada çalıştığını ve kahvehanenin açılamaya bileceğini söylediler. Ama Muammer abi beni evine misafir edip akşam aşağıda gördüğünüz sofra eşliğinde çay içtik muhabbet ettik.
6.Gün
Frigya vadisine de sonunda ulaşmıştım.
7.Gün
Taş dile gelse hoş geldin buralara derdi.
Kim bilir hangi ''başkanın'' anıt mezarıydı
Ne yazık ki yolda karşılaştığım çoğu köyde bu manzara hakimdi. Köyler boşalıyor....
Konya ovasına giriş
Yola devam edip Konya iline bağlı Uncular köyünde kamp attım.
7.Gün
Yine yoldayım. Rotamı değiştirme konusundaki saklı hakımı kullanıp Emirdağ'ı eleyip Afyon üzerinden Beyşehir yönüne doğru gitmeye karar verdim. Yolu biraz uzattığımı geç anladım ama bunu hızlı geçtiğim günlere saydım. Ancak Beyşehir'e 2 günlük yolum vardı. O yüzden Afyon şehir merkezini geçerek yine Allah ne verdiyse devam ettim.
Ama talih yine yüzüme güldü. Afyon merkeze 10 -15 km uzaklıktaki Devlet Parkı'nda çook güzel bir kamp yeri buldum Böylece 7. günü de bitirmiş oldum.
8.Gün
Hedef Beyşehir, kondisyon seviyesi yüksek
Afyon Çay ilçesi. Köftesi güzeldir. İsim hafızam zayıf olduğu için köfteci abinin adını unuttum.
Çay'ı geçtikten sonra bana kiraz ikram eden banka emeklisi Mustafa Türker abiye de çok selamlar..)
Güneye indikçe sıcaklar artmış susuzluğum daha zor geçmeye başlamıştı. Akşehir'den sonra tam da suyum bitmiş, 10 15 km rampa çıkmış ve bunalmışken talih bana ikinci defa güldü. Bir baraj gölüne vardım. İyi haber, çeşme de vardı. Hemde buz gibi. Önca kana kana su içtim. Sonra mataraları fulledim. Yemek yaptım, bulaşıkları ve çamaşırları yıkadıktan sonra kendimi buz gibi göletin suyuna bıraktım.
Yemek yaptım derken ciddiydim
Ancak rampalar bitmedi yine tırmanış derken meğersem bir geçidi tırmanıyordum. Yarpuz'dan önce en yüksek rakıma ulaşmıştım.
Sonunda Beyşehire vardım. Dürüst olmak gerekirse bu şehre hayran kaldım. Göl kenarındaki şehirler bu turumda özellikle güzeldi zaten.
9.Gün.
Antalya artık çok yakındı tabi aşmam gereken dağlar vardı tabi daha sonra o hep hayal ettiğim inişlere geçecektim ancak bu günün sonunda bu olmayacaktı. İnişler yarına kalmıştı. İşte 9. günden kareler.
Dağların bir kısmı uzaktan gözükmeye başlar ancak Seydişehir'e kadar yol düz onu biliyordum zaten
Karşılaştığım tek yabani hayvan bu yol kenarındaki ölmüş domuzdu
Seydişehir biter Antalya'ya tırmanış başlar. İlk başta çok rahatmış lan diye güle oynaya çıkıyordum. Suyum çok sırtım pekti
Rampaların şiddeti artarken.
Suyum bitti rampa bitmedi. Son makarnamı da yedim bir bisküvi ve zor zamanlar için çikolatam vardı. Ağaçtan topladığım kayısıları da haybeden hüplettiydim. Susuzken bisküvi yemek içimden gelmiyordu.
Su tamamen bitti shell tabelası gördüm ama 39 km diyordu. Bu rampada ortalama 5 km hızla devam edersem 8 saat sonra ordayım:
Tek seçeneğim yoldan geçen arabaları durdurmak ve su istemek. Ancak yolun solunda bir bal ve pekmez satıcısını es geçemedim. Hızlı geçen arabalar yüzünden karşıya zor geçtim ama sağolsun arkadaş bana suyun yanında çay da verince bu iyiliğine kayıtsız kalamayarak bir kavanoz pekmez aldım kendisinden
Ve zirve
Erken gelen inişler beni çok mutlu etmişti tek yapmam gereken bisikletin üstüne yatmak ve saatte 50 km hızın keyfini çıkarmak. Ancak bu keyif yüzünden Yarpuz yaylasını kaçırmışım
Yola devam edip kendime uygun bir yerde kamp yeri arıyordum Ama bu çay keyfini asla ve asla es geçemezdim
Burası kamp yerim olabilir mi?
Oldu bile
Kamp Ateşinden önce
Ve sonra:
10.GÜn
Hayatımdaki en güzel kamp gecesini huzur içinde geçirmekten mutluydum son günümde Hedef Manavgat'tı
Bundan sonra hep iniş gördüm zaman zaman tırmanışlarım oldu ama zorlamadı. Antalya'da daha fazla devam etmek istemedim. Yaylalardan sonra Antalya sıcağını hiç çekemezdim. Zaten geçen seneki turumda rahatsızlanmış ve hastaneye kaldırılmıştım. O yüzden Manavgat'ı kısa bir gezmeden sonra otobüs terminalinden İstanbul'a giden ilk otobüsle turumu tamamladım.
Sonraki turlarımı iple çekiyorum.
Okuduğunuz için teşekkür ederim...
1.Gün
İlk gün İstanbul'dan feribotla Yalova Çınarcık'a geçtim. Daha önce hep bandırma üzerinden gittiğim için sabah 7 de biraz uykulu seyahat ederdim. Allah'tan bu sefer feribot saati 10.30 du da uykusuzluk olmadı.
Çınarcık'a indiğimde hava bulutlu ve serindi. İlk gün için hava çok uygundu yani sonraları 40 derecenin üstünü göreceğimi bildiğim için bunun tadını çıkardım. Yaylalara çıktığımda 22 dereceye kadar düştü.
İlk gün yokuşlar bitmedi. Kısa mesafe (24 km) olmasına rağmen 700 metreyi hep tırmandım. Yolda ilgi alaka çok vardı. Hatta bir çift kocaman iki tane sulu erik bile verdi. (bunlar motivasyon için güzel şeylerdi benim içi) Daha sonra Mavi çadırımı Delmece Yaylası'na kurup güneşin batışını izledim. Bİr de kamp ateşi yaktım çünkü kurt ve ayıların yaklaşa bileceği uyarısını da almıştım
2.Gün.
Delmece Yaylasından İznik rotası (90 km) 2. gün beni bekliyordu. Yayladan iniş harkulade idi. Ayrıca yolda bedava çay için de restorant sahibi ablaya da teşekkür ederim.
70 km hızla 700 metreyi hemen indim ama bisikletime güveniyordum. Çünkü bakımını kendim yapıyorum
Ve İznik Gölüne ulaştım. Tam tura çıkmadan önce hayal ettiğim gibi bir yerdi. Göl kenarı temiz ve sakin.
Ve yine hayal ettiğim gibi gün doğumunu göl kenarından izleye bildim.
3.Gün
İznik şehir merkezini gezme fırsatım oldu. Çok güzel bir şehirdi. Buram buram tarih kokan, camileri, su kemerleri ve surları ile görülmeye değerdi. Yolda da bisiklet süren İznik Ticaret Odası başkanı ile karşılaştım. Kendisi ile hoş sohbet ettik. Bana, İznik şehire yakın istediğim yerde çadır kurabileceğimi söyledi. Kendisine teşekkür edip rotayı İnegöl'e çevirdim.
İznik artık aşağıda
İnegöl aslında üçüncü günümün son durağı değildi Bozcaarmut idi. İznik'te kalmadığım için, öğlen yola çıkıp Bilecik Bozcaarmut'a yetişemezdim. O yüzden İnegöl'e kadar gidip orada otelde kaldım.
4.Gün
Otel güzel gelmişti ama yola çıkma vakti de gelmişti. Hedef bu sefer Bozcaarmut Göleti.
1000 metre rakıma doğru Bozcaarmut dağ yolu görülmeye değerdi ama bir o kadar da sıcak ve zorlayıcı geçti.
İsviçre yanında halt etmiş.
Bozcaarmut Göleti fotoğrafta görüldüğünden daha güzel inanın:=)
Dağ yolları toprak kokusu olmadan bisiklet turumu olur?
5.Gün
5.günde hedefi Eskişehir kent merkezine çevirdim. Eskişehir kent merkezine öğlen 12 gibi vardım. Yine İznik'te kalmayıp yola devam etmem neticesi ile Eskişehire de erken vardım. Şehiri kısa bir şekilde gezme fırsatım da oldu fakat çılgın trafik ve bunun neticesinde ufak çaplı kaza riski yaşamamla burada da kalmayıp yola devam etme kararı aldım. Bir sonraki gün ki Frigya Vadisi için yolum yetmezdi. Bende Allah ne verdiyese deyip yola çıktım.
Yol böyle, beni tam istediğim gibi ıssız izsiz bir güzergaha soktu ama ben mutluydum.
Ve nihayetinde bir çoban kardeşin önerdiği muhacir köyü olan Sarı İlyas köyüne vardım.
Köylüler beni biraz şaşkınlıkla ama oldukça misafirperver karşıladı. 2 köylü ile harmanda güneş batana kadar muhabbet ettik. Hayatımda ki en güzel sohbet ortamıydı çok iyiydiler sağ olsunlar. Ama ben çılgınlar gibi çay krizine girip köyün kahvesi var mı diye merak içindeydim. Normalde hasat zamanı çoğu yerde bitmişti fakat bulunduğum yer 1200 metre üzeri olduğu için çoğu insanın güneş batımına kadar tarlada çalıştığını ve kahvehanenin açılamaya bileceğini söylediler. Ama Muammer abi beni evine misafir edip akşam aşağıda gördüğünüz sofra eşliğinde çay içtik muhabbet ettik.
6.Gün
Frigya vadisine de sonunda ulaşmıştım.
7.Gün
Taş dile gelse hoş geldin buralara derdi.
Kim bilir hangi ''başkanın'' anıt mezarıydı
Ne yazık ki yolda karşılaştığım çoğu köyde bu manzara hakimdi. Köyler boşalıyor....
Konya ovasına giriş
Yola devam edip Konya iline bağlı Uncular köyünde kamp attım.
7.Gün
Yine yoldayım. Rotamı değiştirme konusundaki saklı hakımı kullanıp Emirdağ'ı eleyip Afyon üzerinden Beyşehir yönüne doğru gitmeye karar verdim. Yolu biraz uzattığımı geç anladım ama bunu hızlı geçtiğim günlere saydım. Ancak Beyşehir'e 2 günlük yolum vardı. O yüzden Afyon şehir merkezini geçerek yine Allah ne verdiyse devam ettim.
Ama talih yine yüzüme güldü. Afyon merkeze 10 -15 km uzaklıktaki Devlet Parkı'nda çook güzel bir kamp yeri buldum Böylece 7. günü de bitirmiş oldum.
8.Gün
Hedef Beyşehir, kondisyon seviyesi yüksek
Afyon Çay ilçesi. Köftesi güzeldir. İsim hafızam zayıf olduğu için köfteci abinin adını unuttum.
Çay'ı geçtikten sonra bana kiraz ikram eden banka emeklisi Mustafa Türker abiye de çok selamlar..)
Güneye indikçe sıcaklar artmış susuzluğum daha zor geçmeye başlamıştı. Akşehir'den sonra tam da suyum bitmiş, 10 15 km rampa çıkmış ve bunalmışken talih bana ikinci defa güldü. Bir baraj gölüne vardım. İyi haber, çeşme de vardı. Hemde buz gibi. Önca kana kana su içtim. Sonra mataraları fulledim. Yemek yaptım, bulaşıkları ve çamaşırları yıkadıktan sonra kendimi buz gibi göletin suyuna bıraktım.
Yemek yaptım derken ciddiydim
Ancak rampalar bitmedi yine tırmanış derken meğersem bir geçidi tırmanıyordum. Yarpuz'dan önce en yüksek rakıma ulaşmıştım.
Sonunda Beyşehire vardım. Dürüst olmak gerekirse bu şehre hayran kaldım. Göl kenarındaki şehirler bu turumda özellikle güzeldi zaten.
9.Gün.
Antalya artık çok yakındı tabi aşmam gereken dağlar vardı tabi daha sonra o hep hayal ettiğim inişlere geçecektim ancak bu günün sonunda bu olmayacaktı. İnişler yarına kalmıştı. İşte 9. günden kareler.
Dağların bir kısmı uzaktan gözükmeye başlar ancak Seydişehir'e kadar yol düz onu biliyordum zaten
Karşılaştığım tek yabani hayvan bu yol kenarındaki ölmüş domuzdu
Seydişehir biter Antalya'ya tırmanış başlar. İlk başta çok rahatmış lan diye güle oynaya çıkıyordum. Suyum çok sırtım pekti
Rampaların şiddeti artarken.
Suyum bitti rampa bitmedi. Son makarnamı da yedim bir bisküvi ve zor zamanlar için çikolatam vardı. Ağaçtan topladığım kayısıları da haybeden hüplettiydim. Susuzken bisküvi yemek içimden gelmiyordu.
Su tamamen bitti shell tabelası gördüm ama 39 km diyordu. Bu rampada ortalama 5 km hızla devam edersem 8 saat sonra ordayım:
Ve zirve
Erken gelen inişler beni çok mutlu etmişti tek yapmam gereken bisikletin üstüne yatmak ve saatte 50 km hızın keyfini çıkarmak. Ancak bu keyif yüzünden Yarpuz yaylasını kaçırmışım
Yola devam edip kendime uygun bir yerde kamp yeri arıyordum Ama bu çay keyfini asla ve asla es geçemezdim
Burası kamp yerim olabilir mi?
Oldu bile
Kamp Ateşinden önce
Ve sonra:
10.GÜn
Hayatımdaki en güzel kamp gecesini huzur içinde geçirmekten mutluydum son günümde Hedef Manavgat'tı
Bundan sonra hep iniş gördüm zaman zaman tırmanışlarım oldu ama zorlamadı. Antalya'da daha fazla devam etmek istemedim. Yaylalardan sonra Antalya sıcağını hiç çekemezdim. Zaten geçen seneki turumda rahatsızlanmış ve hastaneye kaldırılmıştım. O yüzden Manavgat'ı kısa bir gezmeden sonra otobüs terminalinden İstanbul'a giden ilk otobüsle turumu tamamladım.
Sonraki turlarımı iple çekiyorum.
Okuduğunuz için teşekkür ederim...


