bkaan
Aktif Üye
- Kayıt
- 16 Mart 2011
- Mesaj
- 176
- Tepki
- 218
- Şehir
- samsun
- İsim
- Fatih Göktürk
- Başlangıç
- 2012—13
- Bisiklet
- Specialized
- Bisiklet türü
- Şehir - Tur
Kaplumbağa
Tatile gidiyorum; değil elbette.
Tura çıkıyorum; belki bir nebze...
Arzum o ki;
Yola revan olayım,
Bom boş bir heybe ile...
Yollar,dağlar,çadırım...
Kıvrım kıvrım yollar,marazi hassasiyete sahip ruhumda bir derin tutku...
Karlı dağlar, acıtan hayal kuvvetime bir onulmaz merhem...
Çadırım, dehşetli korkularıma aşina, yudum yudum tattığım bir ılık aidiyet hissi..
Öyle ki toprağa yakın...
Döndüm ve soluklandım biraz...Üfleyelim kağıda kesik kesik nefesimizle de soğusun yüreğimiz...
Nicelik merakını giderelim ilkin;
İran olmadı yine..Nasipte sahil boyu maviye yeşile doya doya Marmaris Antalya var imiş ..
Az gittim uz gittim dere tepe düz gittim..Baktım 650 km olmuş..
İçimdeki kadar olmasa bir alçaldım bir yükseldim ...Baktım 11.000 metre olmuş..
Marmaris,Köyceğiz, Göcek, Fethiye, Ölüdeniz, Saklıkent, Kalkan, Kaş, Demre, Finike, Kumluca,
Olimpos, Kemer, Antalya geçip gitti içimden ...Sızım sızım izleri kaldı..
Aya , güneşe göre on gece on bir gün..Oysa olsa olsa ezginin günlüğünden bir kısacık şarkı...
Marko Polo seyahatnamesinde "gördüklerimin sadece yarısını anlattım" demiş..
Bense hislerimin onda birini diliyorum sadece..
Hangi iştiyak kopya edilebilmiştir ki ben yapabileyim ?
ve:
İki teker üzerindeyim nihayet
Yaşam arzuladığım kadar yalın ,bir o kadar ağır..
Sele üstünde saatler...
Kavurucu sıcak, dağ başı buz gibi hayratlar..
Merhabalar.. merak dolu minik gözler..
Şükür ki ikrama hazır;
Çaylar ve ekmek..
Alan alıyor , veren veriyor yine.
Pedal pedal içine çekildiğim dünya bir başka yalan gibi tükenip gidiyor...
Sorular ...En bilindikleri :
Tek başına, sürekli çadırda, hem de o sıcaklarda zor olmuyor mu?
Yok hayır çok kolay desem , keyfi şahanenizi bozsam ..içinize bir yolculuğa çıkarsam sizi..
Olmaz ki..
Severseniz zorlar kolay oluru ben desem,
İsmet abim de "Sevmek , mübalağa sanatıdır, abartın!" dese...
Az sevmek nedir hiç bilemedim İsmet abi derim..Alınmam hiç üstüme..
İt gibi korka korka bile olsa deli gibi sevdim ...
Hiç gam değil :
Tutku dolu sevmek de nasip işi galiba..
Peki ya yalnızlık..
Ebu Zer'e sorulmuş : Yalnızlık zor değil mi ya Ebu Zer? -"İnsanlar daha zor" demiş mübarek...
Benimki zaten bir kaçış..prangaya ne lüzum var..
Turlarımda yalnızım ve bir sürü nedeni var ..
Ama yoldaşlık zor zanaat hakkı ile olmayacaksa nemize gerek diyeyim..
Gün be gün bir anlatım olmayacak bu..sıkıcı olur zira...
Ama işte bir günüm :
...İne çıka gidiyorum, merakımı cezbeden herşey soluklanmama sebep oluyor, iyi de oluyor ..
Kahvehaneler mesela en has mekanlarım..Öyle ki bir kaç km aralıkla bile görsem duruyorum
çoğu zaman. Sohbete başlamak için sebep gereksiz elbet.."Heloo" diyorlar afilli bir merhaba ya
da aleykümselaam diyorum..Yabancı algısı kırılamadı henüz ama az kaldı sayımız artıyor her gün
Yerli ya da yabancı bisikletli ilgi uyandırıyor...Bisikletimden, yüklerime ve sonra kıyafetlerime
göz hapsindeyim..Bir kaç saniye süren bir rutin bu..Bisikletimden inmeyi , uygun bir yere
park etmeyi biraz ağırdan alarak hem üzerimdeki misafir gözlere işlerini daha rahat yapabilme-
leri için zaman kazandırmış hem de biraz soluklanmış oluyorum..İlginçtir bazen selamın aleyküm
köy yerinde merhaba diye karşılık bulurken..merhaba deyişlerime aleykümselam cevabı geliyor
Ben de ikisini peş peşe söylüyorum..Ohooo demeyin canım ne var bunda, yolda olabilmenin
belki de en önemli şartı uyumlu olmak ..selamından sohbetine ..çayından çorbasından...
sıra ile gelecek sitemine sevincine ..karşınızdaki insanı anlamaya çalışmaktır yolda olmak ...
Hem o koca koca şehirlerimizde karmaşa dolu saçma sapan bana sorarsanız esaret dolu zoraki
uygulamalarımızı düşünün bakalım ...O esaretleri göz önünde bir rafa kaldıralım da şu günü
biteriyim ..
Sabahın erken saatlerinde (hava serinken) başlar pedallarım dönmeye..Muhtemelen de ikindi
sonrası inerim demir atımdan.. (alınmasın çift isimlidir ; sirrius ve çoruh ..çoruh diye gündüzleri ,sirrius
diye geceleri seslenirim..gündüzleri çoruh nehri gibi hırçın, cüretkar ve azimli, geceleri sirrius gibi
gözümün gönlümün nuru olsun dilerim bisikletim, yol arkadaşım...) Ortalama 100 km
yaparım gün aşırı.. Vardığım yeri gezerken bir yandan da yemek ve uygun bir çadır alanı arar gözlerim.Karnım doyunca çoluk
çocuk genç yaşlı kimi bulursam yanlarına ilişir yöre halkını tanımaya çalışırım..Ve mümkünse iç-
lerinden birinin telefonunu kaydederim..Bilmediğiniz bir yerde önemlidir bu ..
İşte o gün de yol kenarlarına atılan bira şişeleri yüzünden sürekli patlayan lastiğim ile uğraşmış
epey gecikmiş ve yorulmuştum..Kaş'a vardığımda hava kararmaya başlamıştı.Geceyi geçirecek
uygun bir yer bulmalı, karnımı doyurmalıydım. Yol boyu birer ikişer yediğim yemişler açlık
hissimi bastırmış olsa da sabahtan beri eşimin yaptığı enfes soslu ve bol kıymalı makarna
eşliğinde pedal çeviriyordum; sanki Kaş'ta birine merhaba deyip sofraya buyur edilecekmiş gibi
azimle..Derken bir anda müthiş bir çay isteği zuhur etti..Heyy tüm bunların bilen için bir anlamı
var elbette meraklanmayın..Tükenmişlik belirtileri bunlar..Fiziken ama özellikle de mental
açıdan takviye ile sorun çözülür..Son tepe aşılırken yol kenarı piknikçileri görmek her kula nasip
olur umarım..mental kısım tedavi olacak bakın şimdi..Semaver !!! Öylesine bir sevinç işte çaya
kavuşacak olmak...Oluyor böyle bazen..Bir turumda da el havlusu almayı unuttuğumu fark
edince hayıflanmaya başladığım sırada, kornaları ile rahatsız olduğum bir düğün konvoyundan
uçup gelen mor bir el havlum olmuştu..
Elde termos , soru basit: "Fazla çayınız var mı?"
Kalabalık dağılsın diye bankta oyalanırken günlük verilerime bakıp yarının planını kaba taslak
yapmakla meşguldüm. Çadırcılar bilirler ki, bir camping alanında değilseniz (ki buralarda epey
pahalılar) önceden belirlediğiniz bir yere epey geç bir saatte çadır atar ve yine epey erkenden
bir kaplumbağa misali yuvanızı sırtlanır yolunuza devam edersiniz. Bunun da iki önemli sebebi
vardır bisikletli için; ilki, gece çadırınızı erken kurduğunuzda sayısını bilemediğiniz davetsiz
misafirleriniz olacak bu da dinlenmenize mani olacaktır. Gün boyu trafikte dikkatinizi
koruyabilmek için iyi bir uyku şarttır.İkincisi ise erken yola çıkmanız sizi kavuru sıcağa maruz kalıp
erken tükenmekten koruyacaktır. Siz böyle bisikletli kampçılığın temel öğretilerini okuya durun,
ben bir termos dolu çayımla günlük notlarımı gözden geçireyim. Fakat yol mu yoruyor , sıcak mı
bunaltıp zihnimi bulandırıyor bilemediğim sebepler içinde artık çoğu basit şeyleri bile üstelik
bir kuşun kanat çırpıp karşı yamaçlara yol aldığı kısacık ve o anlık geriye dönüşleri bile yapmakta
zorlanan bir zihne sahibim..Bir şey buna mani oluyor...
Kafamın içinde neler olup bittiğinin merakını da bir dizi tahlil ve tetkik sonrası ötelemiş bulunuyorum.. Termosumdaki çaya şeker attım mı?
Ahmet Abi sormuştu evet, peki şeker alıp da mı yoksa almadan mı kibarca
teşekkür etmiştim.Bilemiyorum..Tadarak cevap bulsana! İyi ama ben hatırlamak istiyorum.. Vazgeçip
bir yudum daha alıyorum, dilim damağım zehir gibi..Algılayamıyorum...Amaaan diyorum bir kez
daha çayımı da kahvemi de şeker müptelalığından böyle böyle kurtarıyorum..Ve bir şey daha
eksiliyor hayatımdan ..Sen gibi yalan yok..Tatlı bir şey..Varlığı da yokluğu da kimseler tarafından
bilinmeyen ama yakıcı bir şey...
Gece yarısı köpek sesleri ile aniden uyandım. Sırılsıklam olmuşum.. Sanırım terden..
Sağ yanımda bir iki bar vardı..Kalabalık dağılmış belli ki, yabancı pop yerini özgün müziğe
bırakmış ..Mekan da çalışanlar da aslına rücu etmiş..Gecenin sessizliğini örselemeden tane tane
geliyor müzik çadırıma..Bir sigaranın o cılız ışığında tülünü aralıyorum gönlümün:
"Geçtim borandan kardan , yitirdim bahçeleri...
Ellerimi tutmadın yar , yatamam geceleri..."
Dünden kalan zeytin, helva ve yarım ekmek leziz bir kahvaltı için yeterli..
Dünden kalan şarkı da dilimde ...
"Bu aşkın nüshası rüzgarlarda, aslı bende kalacak.
Bizi hasret saracak, bulutlar çıldıracak
Ayrılık başımı döndürüyor, kavuşmayı özlettin.
İntiharlar kuşandım, bu aşkı sen kirlettin..
Geçtim borandan , kardan...."
Gün böyle başlıyor benim için herkes henüz uykuda..
Gitmem gerek ! Gidebilsem keşke ! Sahte ne varsa bıraksam ardımda ..
Sahte okumalarımız, düşünüşlerimiz, ilgimiz sahte..Nezaketlerimiz, cömertliklerimiz, kadına ,
çocuğa sevgimiz sahte..Sinsi bir yaşam bizimkisi...İşimizi yoluna koyalım diye türlü türlü
kılığa bürünüyoruz hepsi bu..Gidebisem keşke...
Bir çocuğun açlığını göremeyen göz sahte, acısını işitemeyen kulak sahte..
Evet hadi şimdi malum rafı al aşağı edelim cesaretle ve itiraf edelim :
Yalnızca esaretlerimiz gerçek! Mala,mülke en çok da şöhrete ...Kıyafetlere, uyumlu çanta ve
ayakkabılara , makyaja ve en şık takım elbiselere, pahalı o ipek yularlara esiriz...
Biri eksilse çırıl çıplağız..Ekşiyen yüzümüz, panikleyen ruhumuz tek gerçeğimiz...
Huzur bunca karmaşada olmasa gerek..
Kaçış yolunu gösterse yollarımda tüm levhalar, kaçabilsem...
"Ben noksanım" diyebilen insanlar olsa etrafımda kibirden ve önyargıdan uzak ..
Her bir durakta anılarım oldu iyi ya da kötü...
Zarif bir bayan "yolcusun lazım olur" dedi broşürlerimin arasına para sıkıştırdı..
Çardaklarına misafir ettiler kimi zaman..Hediyeler aldım nasırlı ellerden..Çayları ile içimi
ısıttılar..Kötü değil asla , belki ders çıkarmamı sağlayan anılarım:
Bir termos su istediğimde "çeşme ilerde !" diye azarlayan amca , bil ki kırılmadım o an bile
sana..üzüldüm belki sadece..
Odun taşıyan ninem, üç adım sırtlandım diye yükünü ekmeğini bölüştün benimle..Ne çok
sevindim.. ama en çok da senin için..Çünkü öğrendim ki;
İyiyi güzeli yüreğinde taşıyabilen huzur buluyor ..
Diğeri , hep çileye mahkum, dağ gibi yığsa da..Şana şöhrete kavuşsa da mutsuz..
Kavurucu sıcakta , eriyen asfalta çare diye yola bolca çakıl dökülmüş..Süratle geçen arabaların
altında mermi oluyor üzerime yağıyorlar..Bacaklarım yara içinde..Yüzümü koruyabiliyorum bir
elimle..
Tahminen on, on beş kilo yük ile rampalarda geçiyor günümün çoğu..
Sabırla doluyor işte heybem..Yollar terbiye ediyor besbelli..
"Sabır eşsiz bir lezzet" demiştin üstadım.."İyileştirir zamanla" ..
Seferler bu yüzden mi bu kadar önemli pirim, çilesinden dolayı mı gerekli?
İşaretini gözlüyorum ..koca beş yıl geçti aradan ..bir gelsen hem de ben gitmeden..
"Mükemmel mağlubiyetlerimiz olacak" demiştin
Muhtacım efendim ...yerle bir olmaya hazırım..
Gelsen.. Şu yıldızsız geceme , ılık nefesinle ...Başımı koysam dizlerine ..Delici gözlerinle
perçinlesen benliğimi..Ruhumu sarsan ve azad olsam eskisi gibi...
..Senli zengin mi zengin rüyalara muhtacım efendim..Gelsen..
Şuradan ışığımız yükselse ..
"Geri dönen mektup" ile Atsız da gelse, minik otağımıza..
Hep bir ağızdan haykırsa Olimpos:
"Ruhun mu ateş yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim karla tutuştu,
Pervane olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin , ondan bu gönül zorla tutuştu..."
Demre'de o dost canlısı ihtiyar delikanlı mıydın sen yoksa Efendim ?
Boynundan çıkardığın kolyeni boynuma takarken :
"Bir kaplumbağasın unutma hiç!"
"ağır ağır yol alacak ama ömrün de çilen gibi uzun olacak" demişti...
Ahh yollar.. Ahh efendim..
Azıcık cesareti olanın bilinmezlere olan iştiyakını nasıl da cezbediyorsunuz?
Ve ben tüm bu yaşanmışlıklara nasıl olur da bir tatil, bir tur derim?
Bir kaplumbağayım efendim!
tüm yolculuklarımın içime olmasını dilerim...
Fatih Göktürk
Samsun
01.09.2016
Tatile gidiyorum; değil elbette.
Tura çıkıyorum; belki bir nebze...
Arzum o ki;
Yola revan olayım,
Bom boş bir heybe ile...
Yollar,dağlar,çadırım...
Kıvrım kıvrım yollar,marazi hassasiyete sahip ruhumda bir derin tutku...
Karlı dağlar, acıtan hayal kuvvetime bir onulmaz merhem...
Çadırım, dehşetli korkularıma aşina, yudum yudum tattığım bir ılık aidiyet hissi..
Öyle ki toprağa yakın...
Döndüm ve soluklandım biraz...Üfleyelim kağıda kesik kesik nefesimizle de soğusun yüreğimiz...
Nicelik merakını giderelim ilkin;
İran olmadı yine..Nasipte sahil boyu maviye yeşile doya doya Marmaris Antalya var imiş ..
Az gittim uz gittim dere tepe düz gittim..Baktım 650 km olmuş..
İçimdeki kadar olmasa bir alçaldım bir yükseldim ...Baktım 11.000 metre olmuş..
Marmaris,Köyceğiz, Göcek, Fethiye, Ölüdeniz, Saklıkent, Kalkan, Kaş, Demre, Finike, Kumluca,
Olimpos, Kemer, Antalya geçip gitti içimden ...Sızım sızım izleri kaldı..
Aya , güneşe göre on gece on bir gün..Oysa olsa olsa ezginin günlüğünden bir kısacık şarkı...
Marko Polo seyahatnamesinde "gördüklerimin sadece yarısını anlattım" demiş..
Bense hislerimin onda birini diliyorum sadece..
Hangi iştiyak kopya edilebilmiştir ki ben yapabileyim ?
ve:
İki teker üzerindeyim nihayet
Yaşam arzuladığım kadar yalın ,bir o kadar ağır..
Sele üstünde saatler...
Kavurucu sıcak, dağ başı buz gibi hayratlar..
Merhabalar.. merak dolu minik gözler..
Şükür ki ikrama hazır;
Çaylar ve ekmek..
Alan alıyor , veren veriyor yine.
Pedal pedal içine çekildiğim dünya bir başka yalan gibi tükenip gidiyor...
Sorular ...En bilindikleri :
Tek başına, sürekli çadırda, hem de o sıcaklarda zor olmuyor mu?
Yok hayır çok kolay desem , keyfi şahanenizi bozsam ..içinize bir yolculuğa çıkarsam sizi..
Olmaz ki..
Severseniz zorlar kolay oluru ben desem,
İsmet abim de "Sevmek , mübalağa sanatıdır, abartın!" dese...
Az sevmek nedir hiç bilemedim İsmet abi derim..Alınmam hiç üstüme..
İt gibi korka korka bile olsa deli gibi sevdim ...
Hiç gam değil :
Tutku dolu sevmek de nasip işi galiba..
Peki ya yalnızlık..
Ebu Zer'e sorulmuş : Yalnızlık zor değil mi ya Ebu Zer? -"İnsanlar daha zor" demiş mübarek...
Benimki zaten bir kaçış..prangaya ne lüzum var..
Turlarımda yalnızım ve bir sürü nedeni var ..
Ama yoldaşlık zor zanaat hakkı ile olmayacaksa nemize gerek diyeyim..
Gün be gün bir anlatım olmayacak bu..sıkıcı olur zira...
Ama işte bir günüm :
...İne çıka gidiyorum, merakımı cezbeden herşey soluklanmama sebep oluyor, iyi de oluyor ..
Kahvehaneler mesela en has mekanlarım..Öyle ki bir kaç km aralıkla bile görsem duruyorum
çoğu zaman. Sohbete başlamak için sebep gereksiz elbet.."Heloo" diyorlar afilli bir merhaba ya
da aleykümselaam diyorum..Yabancı algısı kırılamadı henüz ama az kaldı sayımız artıyor her gün
Yerli ya da yabancı bisikletli ilgi uyandırıyor...Bisikletimden, yüklerime ve sonra kıyafetlerime
göz hapsindeyim..Bir kaç saniye süren bir rutin bu..Bisikletimden inmeyi , uygun bir yere
park etmeyi biraz ağırdan alarak hem üzerimdeki misafir gözlere işlerini daha rahat yapabilme-
leri için zaman kazandırmış hem de biraz soluklanmış oluyorum..İlginçtir bazen selamın aleyküm
köy yerinde merhaba diye karşılık bulurken..merhaba deyişlerime aleykümselam cevabı geliyor
Ben de ikisini peş peşe söylüyorum..Ohooo demeyin canım ne var bunda, yolda olabilmenin
belki de en önemli şartı uyumlu olmak ..selamından sohbetine ..çayından çorbasından...
sıra ile gelecek sitemine sevincine ..karşınızdaki insanı anlamaya çalışmaktır yolda olmak ...
Hem o koca koca şehirlerimizde karmaşa dolu saçma sapan bana sorarsanız esaret dolu zoraki
uygulamalarımızı düşünün bakalım ...O esaretleri göz önünde bir rafa kaldıralım da şu günü
biteriyim ..
Sabahın erken saatlerinde (hava serinken) başlar pedallarım dönmeye..Muhtemelen de ikindi
sonrası inerim demir atımdan.. (alınmasın çift isimlidir ; sirrius ve çoruh ..çoruh diye gündüzleri ,sirrius
diye geceleri seslenirim..gündüzleri çoruh nehri gibi hırçın, cüretkar ve azimli, geceleri sirrius gibi
gözümün gönlümün nuru olsun dilerim bisikletim, yol arkadaşım...) Ortalama 100 km
yaparım gün aşırı.. Vardığım yeri gezerken bir yandan da yemek ve uygun bir çadır alanı arar gözlerim.Karnım doyunca çoluk
çocuk genç yaşlı kimi bulursam yanlarına ilişir yöre halkını tanımaya çalışırım..Ve mümkünse iç-
lerinden birinin telefonunu kaydederim..Bilmediğiniz bir yerde önemlidir bu ..
İşte o gün de yol kenarlarına atılan bira şişeleri yüzünden sürekli patlayan lastiğim ile uğraşmış
epey gecikmiş ve yorulmuştum..Kaş'a vardığımda hava kararmaya başlamıştı.Geceyi geçirecek
uygun bir yer bulmalı, karnımı doyurmalıydım. Yol boyu birer ikişer yediğim yemişler açlık
hissimi bastırmış olsa da sabahtan beri eşimin yaptığı enfes soslu ve bol kıymalı makarna
eşliğinde pedal çeviriyordum; sanki Kaş'ta birine merhaba deyip sofraya buyur edilecekmiş gibi
azimle..Derken bir anda müthiş bir çay isteği zuhur etti..Heyy tüm bunların bilen için bir anlamı
var elbette meraklanmayın..Tükenmişlik belirtileri bunlar..Fiziken ama özellikle de mental
açıdan takviye ile sorun çözülür..Son tepe aşılırken yol kenarı piknikçileri görmek her kula nasip
olur umarım..mental kısım tedavi olacak bakın şimdi..Semaver !!! Öylesine bir sevinç işte çaya
kavuşacak olmak...Oluyor böyle bazen..Bir turumda da el havlusu almayı unuttuğumu fark
edince hayıflanmaya başladığım sırada, kornaları ile rahatsız olduğum bir düğün konvoyundan
uçup gelen mor bir el havlum olmuştu..
Elde termos , soru basit: "Fazla çayınız var mı?"
Kalabalık dağılsın diye bankta oyalanırken günlük verilerime bakıp yarının planını kaba taslak
yapmakla meşguldüm. Çadırcılar bilirler ki, bir camping alanında değilseniz (ki buralarda epey
pahalılar) önceden belirlediğiniz bir yere epey geç bir saatte çadır atar ve yine epey erkenden
bir kaplumbağa misali yuvanızı sırtlanır yolunuza devam edersiniz. Bunun da iki önemli sebebi
vardır bisikletli için; ilki, gece çadırınızı erken kurduğunuzda sayısını bilemediğiniz davetsiz
misafirleriniz olacak bu da dinlenmenize mani olacaktır. Gün boyu trafikte dikkatinizi
koruyabilmek için iyi bir uyku şarttır.İkincisi ise erken yola çıkmanız sizi kavuru sıcağa maruz kalıp
erken tükenmekten koruyacaktır. Siz böyle bisikletli kampçılığın temel öğretilerini okuya durun,
ben bir termos dolu çayımla günlük notlarımı gözden geçireyim. Fakat yol mu yoruyor , sıcak mı
bunaltıp zihnimi bulandırıyor bilemediğim sebepler içinde artık çoğu basit şeyleri bile üstelik
bir kuşun kanat çırpıp karşı yamaçlara yol aldığı kısacık ve o anlık geriye dönüşleri bile yapmakta
zorlanan bir zihne sahibim..Bir şey buna mani oluyor...
Kafamın içinde neler olup bittiğinin merakını da bir dizi tahlil ve tetkik sonrası ötelemiş bulunuyorum.. Termosumdaki çaya şeker attım mı?
Ahmet Abi sormuştu evet, peki şeker alıp da mı yoksa almadan mı kibarca
teşekkür etmiştim.Bilemiyorum..Tadarak cevap bulsana! İyi ama ben hatırlamak istiyorum.. Vazgeçip
bir yudum daha alıyorum, dilim damağım zehir gibi..Algılayamıyorum...Amaaan diyorum bir kez
daha çayımı da kahvemi de şeker müptelalığından böyle böyle kurtarıyorum..Ve bir şey daha
eksiliyor hayatımdan ..Sen gibi yalan yok..Tatlı bir şey..Varlığı da yokluğu da kimseler tarafından
bilinmeyen ama yakıcı bir şey...
Gece yarısı köpek sesleri ile aniden uyandım. Sırılsıklam olmuşum.. Sanırım terden..
Sağ yanımda bir iki bar vardı..Kalabalık dağılmış belli ki, yabancı pop yerini özgün müziğe
bırakmış ..Mekan da çalışanlar da aslına rücu etmiş..Gecenin sessizliğini örselemeden tane tane
geliyor müzik çadırıma..Bir sigaranın o cılız ışığında tülünü aralıyorum gönlümün:
"Geçtim borandan kardan , yitirdim bahçeleri...
Ellerimi tutmadın yar , yatamam geceleri..."
Dünden kalan zeytin, helva ve yarım ekmek leziz bir kahvaltı için yeterli..
Dünden kalan şarkı da dilimde ...
"Bu aşkın nüshası rüzgarlarda, aslı bende kalacak.
Bizi hasret saracak, bulutlar çıldıracak
Ayrılık başımı döndürüyor, kavuşmayı özlettin.
İntiharlar kuşandım, bu aşkı sen kirlettin..
Geçtim borandan , kardan...."
Gün böyle başlıyor benim için herkes henüz uykuda..
Gitmem gerek ! Gidebilsem keşke ! Sahte ne varsa bıraksam ardımda ..
Sahte okumalarımız, düşünüşlerimiz, ilgimiz sahte..Nezaketlerimiz, cömertliklerimiz, kadına ,
çocuğa sevgimiz sahte..Sinsi bir yaşam bizimkisi...İşimizi yoluna koyalım diye türlü türlü
kılığa bürünüyoruz hepsi bu..Gidebisem keşke...
Bir çocuğun açlığını göremeyen göz sahte, acısını işitemeyen kulak sahte..
Evet hadi şimdi malum rafı al aşağı edelim cesaretle ve itiraf edelim :
Yalnızca esaretlerimiz gerçek! Mala,mülke en çok da şöhrete ...Kıyafetlere, uyumlu çanta ve
ayakkabılara , makyaja ve en şık takım elbiselere, pahalı o ipek yularlara esiriz...
Biri eksilse çırıl çıplağız..Ekşiyen yüzümüz, panikleyen ruhumuz tek gerçeğimiz...
Huzur bunca karmaşada olmasa gerek..
Kaçış yolunu gösterse yollarımda tüm levhalar, kaçabilsem...
"Ben noksanım" diyebilen insanlar olsa etrafımda kibirden ve önyargıdan uzak ..
Her bir durakta anılarım oldu iyi ya da kötü...
Zarif bir bayan "yolcusun lazım olur" dedi broşürlerimin arasına para sıkıştırdı..
Çardaklarına misafir ettiler kimi zaman..Hediyeler aldım nasırlı ellerden..Çayları ile içimi
ısıttılar..Kötü değil asla , belki ders çıkarmamı sağlayan anılarım:
Bir termos su istediğimde "çeşme ilerde !" diye azarlayan amca , bil ki kırılmadım o an bile
sana..üzüldüm belki sadece..
Odun taşıyan ninem, üç adım sırtlandım diye yükünü ekmeğini bölüştün benimle..Ne çok
sevindim.. ama en çok da senin için..Çünkü öğrendim ki;
İyiyi güzeli yüreğinde taşıyabilen huzur buluyor ..
Diğeri , hep çileye mahkum, dağ gibi yığsa da..Şana şöhrete kavuşsa da mutsuz..
Kavurucu sıcakta , eriyen asfalta çare diye yola bolca çakıl dökülmüş..Süratle geçen arabaların
altında mermi oluyor üzerime yağıyorlar..Bacaklarım yara içinde..Yüzümü koruyabiliyorum bir
elimle..
Tahminen on, on beş kilo yük ile rampalarda geçiyor günümün çoğu..
Sabırla doluyor işte heybem..Yollar terbiye ediyor besbelli..
"Sabır eşsiz bir lezzet" demiştin üstadım.."İyileştirir zamanla" ..
Seferler bu yüzden mi bu kadar önemli pirim, çilesinden dolayı mı gerekli?
İşaretini gözlüyorum ..koca beş yıl geçti aradan ..bir gelsen hem de ben gitmeden..
"Mükemmel mağlubiyetlerimiz olacak" demiştin
Muhtacım efendim ...yerle bir olmaya hazırım..
Gelsen.. Şu yıldızsız geceme , ılık nefesinle ...Başımı koysam dizlerine ..Delici gözlerinle
perçinlesen benliğimi..Ruhumu sarsan ve azad olsam eskisi gibi...
..Senli zengin mi zengin rüyalara muhtacım efendim..Gelsen..
Şuradan ışığımız yükselse ..
"Geri dönen mektup" ile Atsız da gelse, minik otağımıza..
Hep bir ağızdan haykırsa Olimpos:
"Ruhun mu ateş yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim karla tutuştu,
Pervane olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin , ondan bu gönül zorla tutuştu..."
Demre'de o dost canlısı ihtiyar delikanlı mıydın sen yoksa Efendim ?
Boynundan çıkardığın kolyeni boynuma takarken :
"Bir kaplumbağasın unutma hiç!"
"ağır ağır yol alacak ama ömrün de çilen gibi uzun olacak" demişti...
Ahh yollar.. Ahh efendim..
Azıcık cesareti olanın bilinmezlere olan iştiyakını nasıl da cezbediyorsunuz?
Ve ben tüm bu yaşanmışlıklara nasıl olur da bir tatil, bir tur derim?
Bir kaplumbağayım efendim!
tüm yolculuklarımın içime olmasını dilerim...
Fatih Göktürk
Samsun
01.09.2016



