five
Part time turcu
- Kayıt
- 29 Temmuz 2005
- Mesaj
- 1.506
- Tepki
- 4.124
- Yaş
- 54
- Şehir
- İstanbul-Bostancı
- Başlangıç
- 1995—96
- Bisiklet
- Diğer
- Bisiklet türü
- Şehir - Tur
(Bayram arası ve sağlık sorunlarım sebebiyle tur yazısına ara vermek zorunda kaldım. 4. Günden devam. )
4.Gün Gökçeada:
Hiç bilmediğim bir coğrafyada olmaktan hem de bisikletle olmaktan dolayı çok büyük bir heyecan ve keyif duygusun içindeydim. Gökçeada’nın iki adımda biten merkezinde küçük ama çok şirin, bir iki otelinden birindeydim. Sabah kalkıp, sade otel kahvaltısını bitirdikten sonra oteldeki görevli çocuktan gideceğim yollar hakkında bilgi aldım. Adanın ortasından Doğu-Batı doğrultusunda geçen yolun kısa yol olarak adlandırıldığını öğrendim. Güney kıyı boyunca tekrar Doğu’ya dönen yola ise uzun yol diyorlardı. Gözümde tam bir bilinmez haline gelmişti bu yol benim için. Çok merak ediyordum yolu.
Yola çıktığımda, çok da erken bir saat olmamasına rağmen, sessizlik, sakinlik çok dikkatimi çekti. Sonra da başıboş dolaşan keçiler (hadi buna alışıktık ama ) ve koyunlar (işte buna alışık değildim). Genelde koyunların olduğu yerde köpek görmeyi beklerim ama bu adanın adetleri bu anlamda çok farklıymış. Koyunların ağılı veya Anadolu deyimiyle bir damı olmazmış. Yılda bir toplanır, yünleri kırkılır, yavruları işaretlenir ve yeniden adaya salınırmış. Herkesin sahip olduğu koyunlar da keçiler gibi işaretlenmiş durumdaymış. Bu sebeple adanın her yerinde, benim sesimi duyduklarında hareketlenen koyun ve keçiler vardı. Boyunlarında da çok güzel sesler çıkaran minik çanlar...
İlk durağım Zeytinliköy Baraj gölünün kıyıları oldu. Gökçeada tatlısu kaynakları açısından çok zengin bir ada olduğundan baraj olmasını da garipsemedim. Manzarası da çok güzeldi açıkçası. Kısa bir fotoğraf molasından sonra yolda devam ettim. Yol yormayan hafif çıkış ve inişlerden oluşuyordu. Ben de kafam sürekli etraftaki güzelliklere dönük vaziyette pedal çevirmeye devam ediyordum. Tepeköy ayrımından köye doğru baktım ama aklımda hep Uğurlu köyüne gitmek vardı ve Güney kıyısından dönmek...
Şahinkaya köyü uzun bir inişin çıkışında küçük bir yerleşimdi. Dereköy ise, Gökçeada tanıtım broşüründe yazana göre, bir zamanlar Türkiye’nin en büyük köyüymüş. 1.500 civarında hane varmış. Ben içinden geçtiğinde ise Fethiye’deki Kayaköy’e benzer bir manzara vardı karşımda. Terk edilmiş, dört duvar kalmış evler. Sağa ayrılan toprak denemeyecek kadar kayalık yolun ayrımında Marmaros antik kenti yazısı vardı. Bir de not : Dikkat bozuk yol. Çok merak ettim yolu, ama başka sefere artık diyerek yola devam ettim.Karşıma çıkan göletlerin ardında deniz manzarası da giriyordu artık kadraja. En uzakta da Uğurlu köyü ve iskelesi...
Uzun inişten sonra Uğurlu köyüne varıp içinden geçerek iskeleye ulaştım ve karşımdaki Gizli Liman’a bakmaya, Türküye’nin en batısını izlemeya başladım. Telefonuma çektiğim video’da söylediğim gibi “Bunu da başardım.” Masmavi bir deniz ve muhteşem bir gökyüzüne karşı iskelenin üzereinde duruyor ve uzakları seyrediyordum. Ama o iskelede yalnız değildim. Bir jip iskelenin tam ucuna yanaştırılmıştı ve orta yaşın üstünde bir karıkoca iskelenin ucundaydı. Adam keyifle balık tutuyordu. Jipin plakasından yurtdışından geldiklerini anladım. Konuşmalarından da “karşı yaka”dan olduklarını... Keyif tam anlamıyla bu demek olmalıydı.
Uzun uzun denize ve uzaklara baktım. Hava ve deniz harika görünüyordu. İskelede, hem orada olmanın keyfini yaşıyor hem de devam ettiğimde göreceğim yolu ve çevreyi merak ediyordum. Yani benim için her şeyi özetleyen kelimeydi “MERAK”. Ama yola devam etmeden önce bir şeyler atıştırmanın iyi olacağını düşündüm. Haritadan gördüğüm kadarıyla Eşelek köyüne kadar yolda bir şey bulamayacaktım. Uğurlu’ya geri dönerek köy kahvesinde kenardaki boş masanın önüne bisikletimi park ettim. Kahvedekilere selam ederek kahveciye tost yapıp yapamadığını sordum. Aklımda Tuzburgazı’nda Fatih’le birlikte yediğimiz yarım ekmek tost vardı. Oradaki muhabbet ise harikaydı. Kahveci tost yapmadığını söyleyince alternatif olarak bakkaldan ekmek peynir vs. alıp masada çay eşliğinde yedim.( Yol boyu da ne kadar iyi bir şey yaptığımı düşündüm o vakitte yemek yemekle.) Kahvenin bir duvarını kaplayan boya ile yapılmış Gökçeada haritasına bakakaldım. “Buradayım” dedim kendi kendime “işte en Batıda”…
Pedala yeniden basmaya başladığımda saat öğle vaktini geçmişti. Yol denizden uzaklaşıp tekrar içeriye doğru Şirinköy’e gidiyordu. Rota düz ve rüzgarsızdı. Ağaçlar arasından öylece pedala basıp sakin sakin geçiyordum yollardan. Köyü geçip tekrar denize döndüğümde Milli Eğitim, Sağlık ve Adalet Bakanlıklarına ait dinlenme tesislerinin levhalarını gördüm yol kenarlarında. Yol artık mavi deniz ve sarı çalılık manzaralı olarak devam ediyordu. İşte bu sırada o levhayı görüp dumur oldum : “Lazkoyu” en görmeyi ummadığım şeydi. Buraya da gelmişler dedim kendi kendime. Helal olsun...
Yola tam “bir yılan gibi kıvrılıyor” benzetmesini yaparken yolun üzerinde hareketsiz bir yılan gördün. Ölmemişti ama çok zor hareket ediyordu öylece asfaltın üstünde. Ve yolu geri kalanında bana eşlik (ama iyi anlamda değil) edecek rüzgar... “Karşıdan gelen rüzgar” tanımını yeniden yapmama sebep olan rüzgar. (Turun devamında da bu tanımı defalarca değiştirdim. Rüzgara rahmet okudum. Kızdım, sinirlendim
) O kadar yoğun bir rüzgara karşı yol almaya çalışıyordum ve o kadar da yalnızdım ki...
Uzaktan gördüğüm beyazlık daha önceden varlığını okuduğum tuz gölü olmalıydı. Feribotla gelirken uzaktan farklı bir ada olarak algıladığım düzlük de yanıbaşında görünüyordu. Gerçekten de dümdüzdü ve çok ilginç görünüyordu. Yaklaşınca Gökçeada’nın meşhur sörf cenneti olan koyunu ve bu koydaki yapıları da gördüm. Ama şu an bomboştu. Gelecek yazı bekler gibiydi.
Yola devam edip Eşelek köyüne geldim. Köyü adı çok ilginç gelmişti bana. Yol kenarındaki bakkalda durup alırken bakkalın sahibi ile tanıştım. Emekli bir din görevlisiydi. Sohbet sırasında çay ikram etti. Köyün adının nereden geldiğini sordum. Çanakkale çevresinde baraj yapımı sırasında sular altında kalan bir köyün buraya taşındığı söyledi. O köyün adı Eşelek’miş. İlginç olan da “Eşelek-Kefalos-Aydıncık hepsi aynı yer” dedi. Eşelek’te iken Aydıncık neresi diye soranlara aynı yer olduğunu söylüyorlarmış. Amca aynen şöyle dedi : “Senin gibi anlayacak olanlara aynı yer olduğunu söylüyoruz. Israr edenler olursa 1.5 Km. ileride diyoruz.” Demek ki adamı çok bunaltmışlar.
Eşelek köyü yazın pansiyonculuk yapmanın tadını almaya başlamış. Artık hayvancılık yerine daha çok pansiyonculuk yapmaya odaklamışlar. Bakkal amcanın söylediğine göre köye Malatya’dan 20-25 hane geliyormuş yazları 1 ay pansiyonda kalmaya. Bu yaz da 5.000 nüfuslu adaya 45.000 kişi gelmiş. Belediyenin internet sitesinde, “kalacak yerinizi ayırtmadıysanız adaya gelmeyin” ibaresi yer almış.
Çaya teşekkür edip bakkal amcayla vedalaşırken yol hakkında bilgi de aldım. Ama tipik bir “yurdum insanı” tarifi aldım. Biraz rampa var ama sonrası hep iniş. O “biraz rampa” da 15 Km’lik yolun yarısına kadardı. Ama en güzeli artık rüzgar yoktu.
“Hep iniş” olan sonrası Gökçeada’nın hemen merkezine kadar iniyordu.
Adanın kuzeyinde yer alan Kaleköy’ü de çok merak ettiğm için merkezden Kaleköy yoluna devam ettim. Adanın havaalanının (şu an sadece Borajet uçuyormuş veya uçacakmış) yanından geçtim. Rüzgarsız ve ağaçlı olan yol çok da keyifliydi. Kaleköy’e akşam saatlerinde ama henüz hava kararmadan vardım. Ortalık bomboştu ama sanki akşamları daha hareketli oluyordu. İskelede biraz zaman geçirip Limni adasına bakıp seçmeye çalıştım sisler arasından. Aynı yolu gerisin geriye dönüp Gökçeada merkeze geldim. Otelde güzel bir duş alıp yemek için dışarı çıktım.İlk feribot sabah 07:15’te olduğu için erkenden yola çıkmam gerekiyordu ve bu sebeple de erken yatmam lazımdı. Yastığa başımı koyarken Gökçeada’da yaptığım harika turun tadını çıkarıyordum.
4.Gün VDO Z1 verileri
Çıkış : 09:20
Varış : 17:00
Mesafe : 74,84 Km
Sürüşü Zamanı : 5:01
Ortalama Hız : 14,80 Km/s
Max. Hız : 57,30 Km/s
Ortalama Eğim (Çıkış) : % 5
Max. Eğim (Çıkış) : %14
Ortalama Eğim (İniş) : % -4
Max. Eğim (İniş) : % -11
Zeytinliköy baraj Gölü
http://s1.postimage.org/dmswt3gq4/IMG_0078.jpg
Gökçeada Merkez
http://s1.postimage.org/rt8qzegks/IMG_0079.jpg
http://s1.postimage.org/6jl6c3cs6/IMG_0080.jpg
http://s1.postimage.org/h6f151xfa/IMG_0081.jpg
http://s1.postimage.org/rt8vy0i2e/IMG_0082.jpg
Dereköy
http://s1.postimage.org/6jlcy8qot/IMG_0083.jpg
http://s1.postimage.org/dmta1e8m5/IMG_0084.jpg
http://s1.postimage.org/rt92k5vz1/IMG_0085.jpg
Uğurlu Köy iskelesi
http://s1.postimage.org/ywgznbdwd/IMG_0086.jpg
İskelede jip safari
http://s1.postimage.org/a37ha77dz/IMG_0087.jpg
http://s1.postimage.org/kq1c35s13/IMG_0088.jpg
Uğurlu köyünde yemek yediğim kahve
http://s1.postimage.org/ywh69grvr/IMG_0089.jpg
http://s1.postimage.org/dmtn9p0kx/IMG_0090.jpg
İşte LAZKOYU ayrımı
http://s1.postimage.org/kq1kcuii9/IMG_0091.jpg
http://s1.postimage.org/vcvgtcfn5/IMG_0092.jpg
Yoldaki yılan
http://s1.postimage.org/dmtyugg1n/IMG_0093.jpg
Gökçeada güney sahilleri
http://s1.postimage.org/rt9rd83ej/IMG_0094.jpg
http://s1.postimage.org/6jm6pwzlx/IMG_0095.jpg
http://s1.postimage.org/vcvse3v45/IMG_0096.jpg
http://s1.postimage.org/a387qsrbj/IMG_0097.jpg
Tuz gölü
http://s1.postimage.org/h6g6hhlqn/IMG_0098.jpg
http://s1.postimage.org/vcvz0993j/IMG_0099.jpg
http://s1.postimage.org/6jmgn52l5/IMG_0100.jpg
Gökçeda
http://s4.postimage.org/st4kgjf93/Gokceada.png
Gökçeada – MapMyRide linki
(link)
4.Gün Gökçeada:
Hiç bilmediğim bir coğrafyada olmaktan hem de bisikletle olmaktan dolayı çok büyük bir heyecan ve keyif duygusun içindeydim. Gökçeada’nın iki adımda biten merkezinde küçük ama çok şirin, bir iki otelinden birindeydim. Sabah kalkıp, sade otel kahvaltısını bitirdikten sonra oteldeki görevli çocuktan gideceğim yollar hakkında bilgi aldım. Adanın ortasından Doğu-Batı doğrultusunda geçen yolun kısa yol olarak adlandırıldığını öğrendim. Güney kıyı boyunca tekrar Doğu’ya dönen yola ise uzun yol diyorlardı. Gözümde tam bir bilinmez haline gelmişti bu yol benim için. Çok merak ediyordum yolu.
Yola çıktığımda, çok da erken bir saat olmamasına rağmen, sessizlik, sakinlik çok dikkatimi çekti. Sonra da başıboş dolaşan keçiler (hadi buna alışıktık ama ) ve koyunlar (işte buna alışık değildim). Genelde koyunların olduğu yerde köpek görmeyi beklerim ama bu adanın adetleri bu anlamda çok farklıymış. Koyunların ağılı veya Anadolu deyimiyle bir damı olmazmış. Yılda bir toplanır, yünleri kırkılır, yavruları işaretlenir ve yeniden adaya salınırmış. Herkesin sahip olduğu koyunlar da keçiler gibi işaretlenmiş durumdaymış. Bu sebeple adanın her yerinde, benim sesimi duyduklarında hareketlenen koyun ve keçiler vardı. Boyunlarında da çok güzel sesler çıkaran minik çanlar...
İlk durağım Zeytinliköy Baraj gölünün kıyıları oldu. Gökçeada tatlısu kaynakları açısından çok zengin bir ada olduğundan baraj olmasını da garipsemedim. Manzarası da çok güzeldi açıkçası. Kısa bir fotoğraf molasından sonra yolda devam ettim. Yol yormayan hafif çıkış ve inişlerden oluşuyordu. Ben de kafam sürekli etraftaki güzelliklere dönük vaziyette pedal çevirmeye devam ediyordum. Tepeköy ayrımından köye doğru baktım ama aklımda hep Uğurlu köyüne gitmek vardı ve Güney kıyısından dönmek...
Şahinkaya köyü uzun bir inişin çıkışında küçük bir yerleşimdi. Dereköy ise, Gökçeada tanıtım broşüründe yazana göre, bir zamanlar Türkiye’nin en büyük köyüymüş. 1.500 civarında hane varmış. Ben içinden geçtiğinde ise Fethiye’deki Kayaköy’e benzer bir manzara vardı karşımda. Terk edilmiş, dört duvar kalmış evler. Sağa ayrılan toprak denemeyecek kadar kayalık yolun ayrımında Marmaros antik kenti yazısı vardı. Bir de not : Dikkat bozuk yol. Çok merak ettim yolu, ama başka sefere artık diyerek yola devam ettim.Karşıma çıkan göletlerin ardında deniz manzarası da giriyordu artık kadraja. En uzakta da Uğurlu köyü ve iskelesi...
Uzun inişten sonra Uğurlu köyüne varıp içinden geçerek iskeleye ulaştım ve karşımdaki Gizli Liman’a bakmaya, Türküye’nin en batısını izlemeya başladım. Telefonuma çektiğim video’da söylediğim gibi “Bunu da başardım.” Masmavi bir deniz ve muhteşem bir gökyüzüne karşı iskelenin üzereinde duruyor ve uzakları seyrediyordum. Ama o iskelede yalnız değildim. Bir jip iskelenin tam ucuna yanaştırılmıştı ve orta yaşın üstünde bir karıkoca iskelenin ucundaydı. Adam keyifle balık tutuyordu. Jipin plakasından yurtdışından geldiklerini anladım. Konuşmalarından da “karşı yaka”dan olduklarını... Keyif tam anlamıyla bu demek olmalıydı.
Uzun uzun denize ve uzaklara baktım. Hava ve deniz harika görünüyordu. İskelede, hem orada olmanın keyfini yaşıyor hem de devam ettiğimde göreceğim yolu ve çevreyi merak ediyordum. Yani benim için her şeyi özetleyen kelimeydi “MERAK”. Ama yola devam etmeden önce bir şeyler atıştırmanın iyi olacağını düşündüm. Haritadan gördüğüm kadarıyla Eşelek köyüne kadar yolda bir şey bulamayacaktım. Uğurlu’ya geri dönerek köy kahvesinde kenardaki boş masanın önüne bisikletimi park ettim. Kahvedekilere selam ederek kahveciye tost yapıp yapamadığını sordum. Aklımda Tuzburgazı’nda Fatih’le birlikte yediğimiz yarım ekmek tost vardı. Oradaki muhabbet ise harikaydı. Kahveci tost yapmadığını söyleyince alternatif olarak bakkaldan ekmek peynir vs. alıp masada çay eşliğinde yedim.( Yol boyu da ne kadar iyi bir şey yaptığımı düşündüm o vakitte yemek yemekle.) Kahvenin bir duvarını kaplayan boya ile yapılmış Gökçeada haritasına bakakaldım. “Buradayım” dedim kendi kendime “işte en Batıda”…
Pedala yeniden basmaya başladığımda saat öğle vaktini geçmişti. Yol denizden uzaklaşıp tekrar içeriye doğru Şirinköy’e gidiyordu. Rota düz ve rüzgarsızdı. Ağaçlar arasından öylece pedala basıp sakin sakin geçiyordum yollardan. Köyü geçip tekrar denize döndüğümde Milli Eğitim, Sağlık ve Adalet Bakanlıklarına ait dinlenme tesislerinin levhalarını gördüm yol kenarlarında. Yol artık mavi deniz ve sarı çalılık manzaralı olarak devam ediyordu. İşte bu sırada o levhayı görüp dumur oldum : “Lazkoyu” en görmeyi ummadığım şeydi. Buraya da gelmişler dedim kendi kendime. Helal olsun...
Yola tam “bir yılan gibi kıvrılıyor” benzetmesini yaparken yolun üzerinde hareketsiz bir yılan gördün. Ölmemişti ama çok zor hareket ediyordu öylece asfaltın üstünde. Ve yolu geri kalanında bana eşlik (ama iyi anlamda değil) edecek rüzgar... “Karşıdan gelen rüzgar” tanımını yeniden yapmama sebep olan rüzgar. (Turun devamında da bu tanımı defalarca değiştirdim. Rüzgara rahmet okudum. Kızdım, sinirlendim
Uzaktan gördüğüm beyazlık daha önceden varlığını okuduğum tuz gölü olmalıydı. Feribotla gelirken uzaktan farklı bir ada olarak algıladığım düzlük de yanıbaşında görünüyordu. Gerçekten de dümdüzdü ve çok ilginç görünüyordu. Yaklaşınca Gökçeada’nın meşhur sörf cenneti olan koyunu ve bu koydaki yapıları da gördüm. Ama şu an bomboştu. Gelecek yazı bekler gibiydi.
Yola devam edip Eşelek köyüne geldim. Köyü adı çok ilginç gelmişti bana. Yol kenarındaki bakkalda durup alırken bakkalın sahibi ile tanıştım. Emekli bir din görevlisiydi. Sohbet sırasında çay ikram etti. Köyün adının nereden geldiğini sordum. Çanakkale çevresinde baraj yapımı sırasında sular altında kalan bir köyün buraya taşındığı söyledi. O köyün adı Eşelek’miş. İlginç olan da “Eşelek-Kefalos-Aydıncık hepsi aynı yer” dedi. Eşelek’te iken Aydıncık neresi diye soranlara aynı yer olduğunu söylüyorlarmış. Amca aynen şöyle dedi : “Senin gibi anlayacak olanlara aynı yer olduğunu söylüyoruz. Israr edenler olursa 1.5 Km. ileride diyoruz.” Demek ki adamı çok bunaltmışlar.
Eşelek köyü yazın pansiyonculuk yapmanın tadını almaya başlamış. Artık hayvancılık yerine daha çok pansiyonculuk yapmaya odaklamışlar. Bakkal amcanın söylediğine göre köye Malatya’dan 20-25 hane geliyormuş yazları 1 ay pansiyonda kalmaya. Bu yaz da 5.000 nüfuslu adaya 45.000 kişi gelmiş. Belediyenin internet sitesinde, “kalacak yerinizi ayırtmadıysanız adaya gelmeyin” ibaresi yer almış.
Çaya teşekkür edip bakkal amcayla vedalaşırken yol hakkında bilgi de aldım. Ama tipik bir “yurdum insanı” tarifi aldım. Biraz rampa var ama sonrası hep iniş. O “biraz rampa” da 15 Km’lik yolun yarısına kadardı. Ama en güzeli artık rüzgar yoktu.
Adanın kuzeyinde yer alan Kaleköy’ü de çok merak ettiğm için merkezden Kaleköy yoluna devam ettim. Adanın havaalanının (şu an sadece Borajet uçuyormuş veya uçacakmış) yanından geçtim. Rüzgarsız ve ağaçlı olan yol çok da keyifliydi. Kaleköy’e akşam saatlerinde ama henüz hava kararmadan vardım. Ortalık bomboştu ama sanki akşamları daha hareketli oluyordu. İskelede biraz zaman geçirip Limni adasına bakıp seçmeye çalıştım sisler arasından. Aynı yolu gerisin geriye dönüp Gökçeada merkeze geldim. Otelde güzel bir duş alıp yemek için dışarı çıktım.İlk feribot sabah 07:15’te olduğu için erkenden yola çıkmam gerekiyordu ve bu sebeple de erken yatmam lazımdı. Yastığa başımı koyarken Gökçeada’da yaptığım harika turun tadını çıkarıyordum.
4.Gün VDO Z1 verileri
Çıkış : 09:20
Varış : 17:00
Mesafe : 74,84 Km
Sürüşü Zamanı : 5:01
Ortalama Hız : 14,80 Km/s
Max. Hız : 57,30 Km/s
Ortalama Eğim (Çıkış) : % 5
Max. Eğim (Çıkış) : %14
Ortalama Eğim (İniş) : % -4
Max. Eğim (İniş) : % -11
Zeytinliköy baraj Gölü
http://s1.postimage.org/dmswt3gq4/IMG_0078.jpg
Gökçeada Merkez
http://s1.postimage.org/rt8qzegks/IMG_0079.jpg
http://s1.postimage.org/6jl6c3cs6/IMG_0080.jpg
http://s1.postimage.org/h6f151xfa/IMG_0081.jpg
http://s1.postimage.org/rt8vy0i2e/IMG_0082.jpg
Dereköy
http://s1.postimage.org/6jlcy8qot/IMG_0083.jpg
http://s1.postimage.org/dmta1e8m5/IMG_0084.jpg
http://s1.postimage.org/rt92k5vz1/IMG_0085.jpg
Uğurlu Köy iskelesi
http://s1.postimage.org/ywgznbdwd/IMG_0086.jpg
İskelede jip safari
http://s1.postimage.org/a37ha77dz/IMG_0087.jpg
http://s1.postimage.org/kq1c35s13/IMG_0088.jpg
Uğurlu köyünde yemek yediğim kahve
http://s1.postimage.org/ywh69grvr/IMG_0089.jpg
http://s1.postimage.org/dmtn9p0kx/IMG_0090.jpg
İşte LAZKOYU ayrımı
http://s1.postimage.org/kq1kcuii9/IMG_0091.jpg
http://s1.postimage.org/vcvgtcfn5/IMG_0092.jpg
Yoldaki yılan
http://s1.postimage.org/dmtyugg1n/IMG_0093.jpg
Gökçeada güney sahilleri
http://s1.postimage.org/rt9rd83ej/IMG_0094.jpg
http://s1.postimage.org/6jm6pwzlx/IMG_0095.jpg
http://s1.postimage.org/vcvse3v45/IMG_0096.jpg
http://s1.postimage.org/a387qsrbj/IMG_0097.jpg
Tuz gölü
http://s1.postimage.org/h6g6hhlqn/IMG_0098.jpg
http://s1.postimage.org/vcvz0993j/IMG_0099.jpg
http://s1.postimage.org/6jmgn52l5/IMG_0100.jpg
Gökçeda
http://s4.postimage.org/st4kgjf93/Gokceada.png
Gökçeada – MapMyRide linki
(link)


