@cihataktag
teşekkürler. evet izzet ünver mezunuyum
@Imlampre
çok teşekkürler. dediğiniz gibi zorlukları da güzellikleri de yaşayarak anlaşılabilecek bir rota.
@felixyakuza
unutulmayacak bir rota ve dediğiniz gibi özellikle geçmek istediğimiz yerlerdi.
@ilhami35
çok teşekkürler
7. Gün - 3 Eylül
Gün aydı, bugün yolumuz çok uzun ve yorucu olacağından eminiz; planımız önce Demre'ye uğrayıp Kaş'a devam etmek.
Hızlıca hazırlanıp güneş yakmaya başlamadan mümkün olduğunca yol katetmek istiyoruz. Yolun Mağaralı Koy'dan sonrası Finike'den buraya kadarki olduğu gibi. Sabah çok fazla araba da geçmediği için 17 kilometre mesafedeki Demre'ye kadar sadece bir kez su molası vererek rahatça ulaştık.
Önce çorbamızı içiyoruz ve Myra Antik Kentini gezmeye gidiyoruz.
Myra, bu kıyıdaki çoğu antik kente göre epey küçük olmasına rağmen özellikle kaya mezarları ve tiyatrosu çok görkemli ve etkileyici.
ve antik dozer
Myra'dan ayrıldıktan sonra Kaş yoluna en kısa yoldan nasıl çıkabiliriz diye araştırıyoruz ve bir köyün içine doğru giriyoruz. Bu kısımda anayola bağlanana kadar öyle bir rampa tırmanıyoruz ve hava öyle sıcak ki ikimizde de yarımşar mataradan az su kalıyor ve bu sular kaynar halde. Anayoldayız, bir şekilde su bulmamız gerekiyor, haritalardan baktığımızda yol üzerinde çok uzun süre benzinlik market vs. gözükmüyor. İlginç bir ruh haliyle karşımıza hayrat çıkması umuduyla devam etmeye karar veriyoruz çünkü geri dönüp su alıp gelmek çok büyük zaman ve enerji kaybı olacak. Neden böyle düşündüğümüzü anlatmaya gerek duymadan bunu düşünürkenki bulunduğumuz yükseklikten fotoğrafı bırakıyorum.
Yavaş yavaş suyu idareli kullanmaya çalışarak ilerliyoruz ve ilk virajı döndükten sonra karşımıza bir orman işletme kulübesi çıkıyor. Altın bulmuş gibi seviniyoruz. Selam verip durumumuzu anlatıyoruz ve sağ olsunlar önümüze 5 litre buzlu su ve birer bardak çay geliyor. Serinlikte çayımızı içerek soluklandıktan sonra, mataralarımızı doldurup buradan ayrılıyoruz.
İçerideki görevli abilerle muhabbet ederken Kaş'a gidecek olduğumuzu öğrendiklerindeki yüz ifadelerini gördüğümüzde ve tavsiyelerini dinlerken durumun vehametinin farkında değildik. Yola devam.
Bugün sadece burdan itibaren olsa bile uzun olacak. Zor bir rota olduğunu biliyorduk ama şu pozu vereceğimizi düşünemezdik. Yaklaşık 45 dakika sonra:
Rampalardan çok nem oranı canımızı sıkıyor. Yine de günün sonu Kaş'ta biteceği için motivasyonumuzu kaybetmiyoruz çünkü ikimiz de orayı merak ediyoruz ve çok seveceğimizi düşünüyoruz.
15-20 dakika kadar daha tırmandıktan sonra bir bakkal çıkıyor karşımıza. Burada bir şeyler alıp enerji yüklemesi yapıyoruz. Sorduğumuzda bu rampadan sonra yolun inişli çıkışlı olduğunu öğreniyoruz. Durumlar gayet iyi.
Dedikleri gibi inişli çıkışlı yollarda ilerliyoruz fakat her inişin sonunda karşımızda şöyle manzaralar var.
Bu rampadan sonra çok güzel manzaralar eşliğinde zorlanmadan devam ediyoruz ve ilaç gibi gelen uzunca bir inişten sonra bir hayrat görüp mola veriyoruz.
Burada başımızı yıkayıp yemek yiyerek epey uzun bir mola verdik.
Yolun buradan sonrası yine epey inişli çıkışlıydı fakat hem yol hem de manzaralar çok güzeldi.
Buradan sonra 1.5 saat kadar aynı şekilde ilerledik.
Ve yüzde sekseni rampa olan geldiğimiz 60 kilometrenin ödülü karşımızdaki tabela. Bunu görünce bağıra çağıra insanlıktan çıktık. Gezip gördüklerimiz, yaşadıklarımız dışında bu turda unutamayacağım en büyük şeylerden biri de o anki halimizdir.
Benzinlikte biraz dinlendikten sonra inişe geçiyoruz ve Kaş tüm ihtişamıyla karşımızda.
Gittikçe alçalıyoruz ve Kaş'tayız.
Kaş da diğer yerlerin olduğu gibi çok kalabalıktı. Marketten yiyecek bir şeyler aldıktan sonra sahile inip kalacak yer araştırıyoruz ve kararımız kamping oluyor. Kaş'ta ücretsiz kamp yapabilme imkanınızın olduğu yer pek yok gördüğümüz kadarıyla. Sadece buradaki ikinci günümüzde bir yer gördük. Kaldığımız kampingin ismi Olympos Mocamp. Çadır başı ücret 35 TL. Duş, mutfak, dolap, çamaşır yıkama, elektrik, kendi plajı gibi her türlü imkan var ve çok sevecen birisi bakıyor buraya.
Kampinge yerleşip dinlendikten sonra çarşıya inip turluyoruz. Kaş çok küçük ve şirin, cıvıl cıvıl bir yer.
Yorgun olduğumuz ve yarın da burada kalacağımız için gezme işini yarına bırakıyoruz. Bir şeyler içip sabah kahvaltısı için alışveriş yaptıktan sonra dönüyoruz. Kamping oldukça doluydu ve çok neşeli bir ortam vardı.
Günlük sürüş: 70.18 km
Sürüş süresi: 4 sa 48 dk.
Ortalama hız: 14.5 km/h
Toplam sürüş: 401 km
8. Gün - 4 Eylül
Günler sonra saat 7'den önce uyanmayarak bolca uykumuzu almış olarak uyandık. Oturmuş üzerimizdeki miskinlikle aç fakat kahvaltı yapmaya üşenir halde dururken kampingden ayrılan bir aile ellerinde kalan bütün yiyecek içecekleri getirip bize verdiler sağ olsunlar. Uzun süre sonra gerçek bir kahvaltı yapacağız derken hemen yan tarafımızda kalan iki kişi de aynı şekilde ayrılıyorlardı ve kalanları bize bıraktılar. Bir anda masamız doldu hatta akşam yemeğimiz bile çıktı.
Tıka basa dolduktan sonra denize girmek için ayaklanıyoruz. Kaş'ın gerçekten tertemiz, harika bir denizi var.
Denizde epeyce vakit geçirdikten sonra duşumuzu alıp merkeze Kaş'ı gezmeye çıkıyoruz.
Dünyanın en güzel sokakları.
Kral Mezarı.
Likya Kaya Mezarları.
Berbat restore edilmiş olan Antiphellos Antik Tiyatrosu.
Tiyatronun çevresinde 6-7 tane çadır vardı. Kampinge ücret ödemek istemeyenler burada çadır kurabilir. Daha önceden görmüş olsaydık belki ikinci günümüzü burada geçirebilirdik.
Kaş merkezi olarak düşünüldüğünde birkaç saat içinde gezilip görülebilir. Görülmesi gereken yerleri gezdikten sonra tekrar çarşıya inip bir şeyler içtik ve döndük. Bu arada kampingden birkaç fotoğraf.
Denize girip çıkarak, gezerek, yiyip içerek bol dinlenmeli keyifli bir gün geçirdik. Kaş unutamayacağımız bir yer.
9. Gün - 5 Eylül
Kaş'tan ayrılma vakti geldi, içimiz buruk fakat devam etmek de istiyoruz.
Bugün için hedef koymadık kendimize. Belki Kalkan'a uğrayabilir hatta kalmayı bile düşünebilirdik veya duruma göre devam edecektik. Çok düşünmeden sahilden yola koyuluyoruz.
Çoğu kişi tarafından Türkiye'nin en güzel plajı denilen Kaputaş plajına varıyoruz. Gerçekten harika bir görüntüsü var. Biraz kalıp yüzebilseydik keşke fakat şu görüntüyü görmek bile yetti.
Plaj aşırı kalabalıktı bu arada, yol üzerinde onlarca araba park halindeydi.
Burada biraz vakit geçirdikten sonra devam ediyoruz. Yol Kalkan'a kadar genellikle yukarı eğimli fakat çok zorlayıcı değil.
Yolda ilerlerken Kalkan'a sadece uğramaya, Patara'ya devam etmeye karar veriyoruz.
Kalkan Patara arası yol çok keyifliydi. Son derece sakin, yemyeşil ve bizi çok yormayan yollar.
Patara'da kalacak yer araştırırken karşımıza Camel kamping çıktı. Çadır başı 10 TL ücret ödedik. Tuvalet, musluk ve çadır alanı gibi temel ihtiyaçlarınızı karşılayıp sabah erkenden yol alacağınız havada bir kamping. Pek gelen giden yoktu fakat ortamı ilginç ve güzeldi.
Yerleşip gezmeye çıkmadan önce bir noddle öğünü yapıyoruz. Çatalımı da yiyorum.
Patara çok ilginç ve gizemli bir yer. Bir tek biz mi böyle düşündük diye sorguluyorum fakat orada bulunduğumuz vakit pek insan olmadığından mıdır bilmem gerçekten daha önce böyle bir yer görmemiştik. Gördüğümüz kadarıyla buradaki yerleşik insanlar ya oranın köylüsü ya da turist olarak gelip sonradan yerleşenler.
Merkezi yeri geçip Patara Antik Kenti'ni görmeye gidiyoruz. Kent gerçekten çok ihtişamlı ve çok büyük. Ciddi anlamda karşınızda yüzyıllardan kalma bir şehir var. O kadar büyük ki turistler arkası açık minibüs tarzında araçlarla topluca geziyordu burayı. Tek yürüyen bizdik tabii. Çektiğim fotoğraflardan bazıları:
Antik kent yeteri kadar ilgi gösterilse, çalışmalar yapılsa büyük bir kültür mirası ve turizm kaynağı olacak fakat çeşitli sebeplerden dolayı kazı ve araştırmalar gereken düzeyde yapılamıyormuş. Şaşırmadan devam ediyoruz.
Bu arada garip Patara'daki garip ve tatlış PTT. İçerde alkol şişeleri vardı ve ön tarafı kafeydi.
Epeyce gezip sıcaktan bezdikten sonra yiyecek içecek alışverişimizi yapıp tekrar kampinge dönüyoruz.
Günlük sürüş: 43.69 km
Sürüş süresi: 2 sa 42 dk.
Ortalama hız: 16.1 km/h
Toplam sürüş: 444 km
10. Gün - 6 Eylül
Fethiye'ye doğru pedallamak için erkenden uyanıyoruz. Toparlanırken bize eşlik eden kamping sahibinin köpeği bizi anayol ayrımına kadar uğurladı sağ olsun.
Anayol ayrımındaki bakkaldan poğaça-simit alıp ayaküstü kahvaltımızı da yapıp sabah serinliğinde yola koyulduk. Patara'dan sonra yollar ilerledikçe kötüleşmeye başladı. Her ne kadar düz veya aşağı doğru olsa da -öyle de değildi- asfalt çok pütürlü, eski olduğu için titreşe titreşe rahatsız bir rota izledik.
Uzun süre molasız ilerledikten sonra benzinlik molası.
Çok vakit kaybetmeden devam ediyoruz, Fethiye'ye 30 km...
Yolun durumu hâlâ çok kötü, rampalar sıklaştı ve sıcaklık iyiden iyiye rahatsız etmeye başladı. Müzik dinleyerek motive oluyoruz, ara vermeden devam.
Yarım saat bir saat kadar daha ilerledikten sonra berbat bir rüzgar tam karşıdan vurmaya başladı. Fethiye'ye girmeye az bir mesafe kala yol dümdüz ve akışkanken rüzgar yüzünden pedal çevirmeyi bıraktığımız an bisikletler duruyordu. Böyle olmayacak dedik, çok yorulduk ve ilk gördüğümüz benzinliğe sığındık. Rüzgar ciddi anlamda yıldırdı bizi.
Bazı rüzgara direniş çabaları:
Benzinlikte 1 1.5 saat vakit geçirdikten sonra artık devam edelim dedik. Rüzgar da yavaş yavaş çekiliyordu.
Ve beklenen tabela:
Fethiye'nin çarşısına dalıp bir süre gezindik, sahile indik dinlendik. Planımız geceyi Ölüdeniz'de geçirmek. Fethiye küçük ve şirin bir yer fakat bayağı kalabalıktı.
Biraz burada vakit geçirdikten sonra Ölüdeniz'in yolunu tutuyoruz. Fethiye'den Ölüdeniz'de kalmayı düşündüğümüz yere 15 km kadar bir mesafe vardı. Bunun hatırladığım kadarıyla 5 km kadar bir mesafesi ölümüne dik idi. O rampanın tamamını bu kadar yükle tırmanmak imkansızdı. Çoğunluğunu bisikleti elimize alarak geçtik rampanın.
Macera parkurları gibi bir yerin önünde -ismini cismini pek hatırlamıyorum- mola veriyoruz. İçeride böyle güzel hayvanlar vardı.
Fethiye'ye girmeden rüzgarın üstüne bir de bu rampa gelince enerji ve moraller epey düştü haliyle. Çok uzun süren bu süreci de atlatarak artık düzlüğe çıkıyoruz ve Ölüdeniz'e giriş yapıyoruz.
Burada Doğa Kamping isimli bir yerde kalmaya karar verdik. Bisiklet üzerinde biraz gezindikten sonra direk kamping'e geçiyoruz. Denize kadar inmeden iki km kala sağdan bir yol ayrımı var. Taşlı bir toprak yoldan ormanın içinden 1.5 km kadar ilerleyerek ulaşabiliyorsunuz. Kamping'e giderken harika manzaralardan ve yoldan birkaç fotoğraf:
Kamping'e ulaşıyoruz. Doğa, şu ana kadar gördüğüm en büyük kampinglerden biri. Hizmetler ve ortam gayet güzel. Biz kahvaltısız 30 TL kadar bir ücret ödedik.
Kampinge akşam motosikletli gezginler de geldi, birlikte karpuz kavun eşliğinde epey muhabbet ederek güzel bir gece geçirdik.
Günlük sürüş: 89.97 km
Sürüş süresi: 6 sa 10 dk.
Ortalama hız: 14.6 km/h
Toplam sürüş: 534 km
11. Gün - 7 Eylül - Dönüş
Patara'dayken dönüş için otobüs biletlerimiz Fethiye'den almıştık. Biletlerimiz öğleden sonra fakat biz hem biraz daha Fethiye'de vakit geçirelim hem de işimizi sağlama alalım diye sabah erkenden kampingden ayrılıyoruz. Sabah manzarası:
Ölüdeniz'e başka bir zaman çok daha uzun vakitler ayıracağımızdan eminiz, hak ettiği değeri veremedik fakat dönmek zorundaydık. Buraya gelirken çıktığımız rampayı inecek olmak sabah sabah aşırı neşelendirmişti bizi ve beklediğimiz gibi de oldu, 70 km/h ye kadar gördük.
Otobüs saat 3'teydi. Kahvaltı, çay kahve derken saati getirdik ve otogara geçtik. Otobüsler direk burdan kalkmayıp sadece yolcu aldığı için bisiklet taşımada zorluk yaşamayalım diye plastik kelepçe yardımıyla bisikletlerimizi şu hale getirdik. Böyle bir durum yaşayacak olanların aklında bulunsun, ne muavin ne şoför sesini çıkarabilir bu şekilde hazırlarsanız.
Hatta yeterince küçüldüğünü düşündüğümüz için portbagajları çıkartmadık, onu da çıkarsaydık kadro kadar küçültmüş olacaktık.
Hikâyemiz bu kadardı. En başta bahsettiğim gibi daha uzun, daha güzel bir tur yapabilirdik fakat kısa kesmek zorunda kaldık. Sayaçtan aldığım en son görüntü:
Okuduğunuz, destek verdiğiniz için teşekkür ederiz
