3. günden bu fotoğrafı eklemeyi unutmuşum, sevdiğim bi fotoğraf burda bulunsun istedim
4. Gün ( İpsala - Gümülcine )
Eveeet, sonunda Türkiye'den ayrılacağımız gün geldi... Yine mükemmel bir güne uyanıyoruz, hava o kadar güzel ki, bu havada huzursuz olmak mümkün değil..
Serdar abiyle, Murat abi hala uykuda, ben çoktan uyandım toparlanmaya başladım..
Sınırda fotoğraf çektirirken üzerimizde KOBİDOS formalarımız olsun dedik, giyindik bir örnek
Düştük yollara, zaten çok fazla yoktu sınıra 3-5 km bişey.. Bu arada videonun başındaki ve sonundaki yol aynı yol ve bu yolda çekmiştim o kısmı, bu bilgiyi de böylece vermiş olduktan sonra
sınıra yaklaştık, uzuna kuyruk oluşturmuş tırların yanından geçerek kapıya kadar geldik...
Kapıdan geçmeden önceki son fotoğrafımız
Bu görmüş olduğunuz kapıdan direk geçtikten sonra gişelere geldik, burada arabaların arkasından sıraya girdik.. Serdar abiyle, Murat hocada zaten yeşil pasaport var direk geçiyolar fakat yurtdışı çıkış harcı yatırmamışlar ( şu an ne kadar bilmiyorum ), hemen arkada vezne var, gidip yatırıp geldiler.. Ben bütün işlemlerimi zaten halletmiştim, verdim pasaportu sıkıntı yaşamadım.. Vize hakkında da bilgi vereyim biraz... Schengen vizesine Yunanistan'dan başvurdum, vize işlemlerini aracı firma ile hallediyosunuz ( Kosmos Vize Hizmetleri ), Taksim'den biraz ileride.. Bütün evraklarımı hazırladım, otel rezervasyonu yaptırmadım, seyahatimi bisikletle yapacağımı, İtalya'ya kadar gideceğimi ve konaklamayı da çadırla halledeceğimi dilekçede belirttim.. 2 ay süreli, 20 gün kalmalı (30 gün istemiştim) multi vize verdiler..
Türkiye'den çıkmıştık artık, sıra geldi Yunanistan tarafına geçmeye.. Geçmeden hemen önce sol tarafta komple Türk bayraklarıyla donatılmış çay bahçesi gibi bi mekanda çorba içtik, hem de biraz soluklandık... Devam edip Meriç köprüsünden geçtikten sonra Yunanistan kapısına geldik.. Köprünün demir korkuluklarının Türkiye tarafı kırmızı-beyaz, Yunanistan tarafı Mavi-beyaz
Yunanistan gişelerinde daha fazla kuyruk vardı, beklemeyip en öne doğru geçtik, gişedeki görevli sağolsun hemen bizi yan tarafa boş gişeye aldı, evraklarımızı kontrol edip kapıdan geçmemiz 5 dakika bile sürmemişti..
Artık Yunanistan tarafındaydık ve çok güzel asfaltlanmış bir yol bizi karşılamıştı... Gümülcine'ye kadar yol böyleydi.. İlk defa bu yollardan geçtiğimiz için, neresi otoban neresi değil, yasak mı değil mi bilemediğimiz için biraz tedirgin olduk açıkçası ve yan yollara geçtik... İlerledikçe ufak tefek köylerden geçtik.. Öğle vakitleri bi ağaç gölgesinde dinlendikten sonra yolumuza devam ettik.. Ettik etmesine ama işkence dolu dakikalar başladı resmen
Anayoldan gitmeyelim diye öyle bi yollara girdik ki, rampanın biri bitiyo biri başlıyo, kuş uçmaz kervan geçmez ama asfalt hala on numara
Bu sıcakta bu rampalarda suyumuz da bi yere kadar yetti ve sonunda bitti, biraz susuz kaldıktan sonra otoban yolunun karşı tarafında bir köy gördük ve bir cami minaresi.. Ne kadar sevindik tahmin edemezsiniz.. Yok yok hakkaten tahmin edemezsiniz
Köyün ismi Hasanlar (Avra) ve bir Türk köyü... Köye girer girmez ilk evlerden birinde, şu an ismini hatırlayamadığım insanlarımız bizi sıcak bi şekilde karşıladılar.. Biraz sohbet muhabbetin ardından suyumuzu içtik, mataralarımızı doldurup yola devam ettik...
Bu sefer ne olursa olsun Gümülcine'ye kadar anayoldan devam etmeye karar verdik.. Çıktık yola, burdan sonra Gümülcine'ye kadar gayet güzeldi.. Şehir merkezine yaklaşırken eşi Gümülcine'li ve kendisi de Kavala'lı olan bi arkadaşımdan ( İlkay), burası hakkında biraz bilgi almıştım ve buraya geldiğimde kendisini aramamı söylemişti.. Merkeze girdiğimizde önce karşımıza kılıç anıtı olan bi meydan çıkacağını söylemişti, bulduk orayı..
Ordan Türk Gençler Birliği'ne gitmemizi söylemişti, meydanda dolaşan insanların konuşmalarını dinleyerek Türk bulmaya çalışıyodum ve en sonunda 2 bayana denk geldik, onlara sorup Türk Gençler Birliği'nin yerini bulduk.. Ali adında bi arkadaş bize yardımcı oldu akşam boyunca, ben Frappe içtim ( Yunanistan'a sürekli gidip gelen arkadaşım sayesinde alışmıştım
), Serdar abiyle Murat hoca kahve içtiler.. Yemek yiyecek yer olarak, 2 sokak arkada bi dönerci olduğunu söylemişti İlkay, orayı da bulduk, orada da Enes ilgilendi bizimle.
Karnımızı doyurup Türk Gençler Birliği'nde biraz daha soluklanıp çayımızı içtikten sonra otelde kalmaya karar verdik, internetten Achillio Otel diye bi yer bulduk Gümülcine çıkışında.. Telefonla Ali'ye arattırdık, yer olup olmadığını ve birazdan geleceğimizi söyledik.. Ve atladık bisikletlere, sürdük otele, eşyalarımızı yerleştirip, duşumuz alıp, geçtik dinlenmeye.. Yurtdışı maceramızın ilk günü de böylelikle bitmiş oldu
(15 Euro'ya kaldık yanlış hatırlamıyosam)
Türk Gençler Birliği...
Yemek yediğimiz dönerci...
Gümülcine ve meydandaki kılıç anıtı ile ilgili kısa bilgi.. :
Burası şirin bir yer, 45.000 nüfuslu . Bulgaristan sınırına sadece 23 km. uzaklıkta yer alan bu şehrin ,çok önemli bir tarihi var. Şehirde Bizans ve Osmanlı dönemi'ne ait pek çok tarihî eserle birlikte , arkeoloji müzesi var bildiğimiz kadarıyla.Ama biz orayı gezmedik.Komotini(Gümülcine)’nin denizi yok. Yazlık çalışma saatleri: 08:00–14:00! Böyle çalışırlarsa bunların sonu hiç iyi olmaz. Gümülcine meydanı eski bir görünüme sahip.En önemli meydanı Irinis Meydanı.(Plateis Irinis).Buradan tarihi çarşılara da ulaşıyorsunuz. Meydanın tam ortasında kocaman yemyeşil bir park var. Hatta gezip yorulduktan sonra burada bir bankın üzerinde yaklaşık 45 dakika kadar dinlendik. Biz dinlenirken etafımızda , parkta yürüyen, koşan gülen neşeli çocuklar gördük. Hemen önünde büyük bir anıt yükseliyor. "Kılıç Anıtı" olarak adlandırılan bu anıt savaşlarda hayatını kaybeden Yunan askerleri adına 1967 yılında dikilmiş...
@hashus1099 tamamdır hocam