Herkese merhaba. Uzun zamandır yaptığımız faaliyetleri forumda paylaşamadık. En sonunda işlerimizn yoğunluğundan fırsat bulup bu hafta uzun bir aradan sonra epeydir birlikte çıkamadığım bisiklet arkadaşım Ali ile beraber Kefe Yaylası'na gitmeye karar verdik. Denizli'nin en zorlu tırmanış rotalarından biri olmasının da burayı seçmemizde büyük rolü vardı. Epeydir uzun yola çıkamayışın acısını buradan çıkaracaktık.
Kararlaştırdığımız gibi saat 08:00'de Kınıklı Pekdemir önünde buluştuk. Vardığımda Ali'nin benden önce gelmiş olduğunu gördüm ve hemen yola çıktık. Hedefimiz olan Kefe Yaylası 60 km uzaklıktaydı. Ancak önce Denizli'nin meşhur Şahin Tepesi'ni ve Cankurtaran yokuşlarını çıkmamız gerekiyordu. Şu anki rakım yaklaşık 300 mt, aşağıdaki fotoğrafta Ali'nin arkasında Şahin Tepesi yokuşunun başlangıcını görüyorsunuz. Yaklaşık 25 km süren, neredeyse kesintisiz ve dik bir tırmanış bizi bekliyor. Etraf sessiz ve sakin.
http://img516.imageshack.us/img516/7210/24082008143cg4.jpg
Cankurtaran yokuşunda yol genişletme çalışmaları sürüyor ve yeni serilmiş çakıllı asfalt üzerinde sarsıntılı ve zorlu tırmanışlar başlıyor. Mola vermeksizin devam ederek yolculuğumuzun 21. km'sinde yaklaşık 750 mt irtifaya ulaşıyoruz ve buradaki bir benzin istasyonunda su molası veriyoruz. Sularımız doldurup soğumadan yola koyuluyoruz.
Benzinciden çıktıktan 500 mt sonra büyük bir patlama sesi duyuyorum ve dengemi kaybetmeme ramak kalıyor. Önce silah atıldı zannederek Ali'ye bakıyorum, o da kulağın ipod'la şaşkın şaşkın "N'oluyo lan?!" der gibi bana bakıyor. Sonra fark ediyorum ki Ali'nin lastiği patlamış! Ama ne patlama. Lastiğin ahı gitmiş vahı kalmış. Hemen söküyoruz lastiği ve hem iç lastiğin hem de dış lastiğin 5'er cm yarılmış olduğunu görüyoruz.
http://img520.imageshack.us/img520/4476/24082008145re5.jpg
Ali hemen çantasına bakıyor, gerekli her şey var, ama lastik almayı unutmuş. Ali'nin son dakikada evden çıkarken "bu da neymiş böyle" diyerek yanına almış olduğu garip yama ile lastiği yamalamayı başardık. Yama oldukça büyüktü ve bu sayede tuttu. Normalde böyle 5cm lik bir delik görse insan lastiği çöpe atardı herhalde.
http://img520.imageshack.us/img520/3766/24082008144lc2.jpg
İç lastiği hallettik, ama dış lastikte hala aynı boyda yırtık vardı. Artık bırakın tur yapmayı, eve nasıl döneceğimizi hesap etmeye başlamıştık. İç lastiği hafifçe şişirdik ve derken Ali'nin aklına dış lastiği dikmek geldi. Dağın başında lastik dikeceğiz, ama iğne iplik yok. Bir ihtimal vardır diye az evvel çıktığımız benzinciye geri döndük. Yolda lastiğe yük vermemek için Ali mecburen arka bagaja oturarak sürmek zorunda kaldı mahalle çocukları gibi.
http://img261.imageshack.us/img261/1148/24082008146oi1.jpg
Ama kime iğne iplik sorsak garip garip bakıyordu herkes. Aradığımızı bulamadık, ama biz konuşurken bir bayan bizi dinlemiş olmalı ki yılın teklifini sundu bize : Biz onun su bidonlarını dolduracaktık, o da bize karşılığında iğne iplik verecekti. (Bu noktada FRP oyunlarında aldığımız quest'ler geldi aklıma, oynayanlar bilir
) Suları doldurduk, arabaya koyduk, arabayı eve kadar takip ettik ve suları taşıyarak iğne ipliğe hak kazandık
Ali başladı lastiği dikmeye.
http://img261.imageshack.us/img261/1756/24082008148ue8.jpg
"Ören Bayan" sağolsun, dikiş tutacak gibi, ama dur bakalım...
http://img261.imageshack.us/img261/3218/24082008149gr3.jpg
Uzun bir uğraşın ardından dikişimiz tamam, bakalım tutacak mı?
http://img516.imageshack.us/img516/7797/24082008150sa4.jpg
Bu arada teyzemiz emekli bir öğretmen. Adı Sevgi Karagöz, bize ikramlarda bulundu ve epey sohbet ettik. Yanımıza 1 lt Uludağ limonata, bir torba kayısı, iki tane Ülker Mavi-Yeşil bisküvi ve yulaflı mısırlı ne olduğunu anlamadıgım bir şeyler ve bir kutu da Pınar üçgen krem peynir hediye etti. İşimiz bitti, ama bir saat daha sohbete devam ettik, derken Sevgi öğretmen "ben kafanızı şişirdim, hadi gidin artık" dedi ve yeniden yola koyulduk. İkramları da zar zor bagaja ve çantaya tıkıştırdık.
http://img411.imageshack.us/img411/2247/24082008151ya0.jpg
Bu arada lastiği de yerleştirip az hava verdik. Baktık problem yok, lastiği taş gibi olana dek şişirdik. Hala bana mısın demiyor, demek ki dikişler gayet saglam olmuş. Zaten dışarıdan da dikiş olduğu belli olmuyor. Ustalık diye buna denir herhalde.
http://img411.imageshack.us/img411/2776/24082008152ut4.jpg
Bu olay bize 1 saatten fazla zaman kaybettirdi. Saat neredeyse 11:00'e geliyordu ve biz daha Cankurtaran yolunun yarısındaydık. Daha fazla vakit kaybetmeden devam ettik, Cankurtaran'ı bitirdik ve 1150 mt irtifadaki Kazıkbeli Geçidi'ne ulaştık. Bundan sonra Serinhisar'a kadar yaklaşık 10 km'lik bir iniş oldu. Kaplumbağa gibi geçen saatlerden sonra bu iniş adeta ilaç gibi geldi.
Serinhisar ilçesinde bir yol üstü lokantasında mola verdik. Sevgi öğretmenimizin ikramlarını ve kendi yemeklerimizi yedik, sularımızı da doldurduk. Ardından tekrar yol koyulduk. Kefe Yaylası'ndan önceki son yerleşim yeri, bıçaklarıyla ünlü Yatağan beldesiydi. Buraya geldiğimizde daha önce bize misafirperverlik gösteren, karnımızı tıka basa doyuran Hidayet ağabey ile bir merhabalaşalım dedik. Ama dükkanı olan Kefe Dijital Fotoğrafçılık kapalıydı ve Hidayet ağabey Yatağan'da değildi.
Yatağan'dan ayrıldıktan sonra turumuzun en can alıcı kısmı olan Yatağan-Kefe Yaylası arasındaki 7 km'lik oldukça zorlu bir tırmanış etabı bizi bekliyordu. Aşağıdaki fotoğrafta arkamda bu bahsettiğim yokuşun bir kısmını görüyorsunuz.
http://img82.imageshack.us/img82/2751/24082008155dg8.jpg
Ali savaş filmlerindeki askerlere benzemiş biraz.
http://img82.imageshack.us/img82/7359/24082008156es4.jpg
Bu noktadan sonra fotoğraf makinesini Ali'ye verdim. Biraz da o beni çeksin. Ali burada tırmanış esnasında yaklaşık 8-9 dakikalık bir video da cekti. Videoda süper yorumlar ve güzel espriler var. Bir ara onu da eklemeye çalışacağım. Aşağıdaki fotoda yokuşu çıkarken.
http://img254.imageshack.us/img254/9729/24082008159ht9.jpg
Dehşet sıcak ve tam da öğlen saatine denk geldik. Saatler o sırada 13:00 civarıydı. Her zerremin güneş altında adeta piştiğini hissediyordum.
http://img254.imageshack.us/img254/7055/24082008160du9.jpg
Milli takımda ülkemizi uluslararası yarışmalarda temsil etmiş profesyonel bir bisikletçi olan Ali Aktaş, bu yokuş için aynen şunları söyledi : "Katıldığım bir çok uluslararası bisiklet turunda çıktığım yokuşlara göre söyleyebilirim ki, % 10'dan fazla eğim var. Yani bırakın A kategori yokuşu olmasını, tamamen kategori dışı olabilecek nitelikte bir yokuş...":rolleyes:
Bu tırmanma süreci esnasında Ali'nin bir yandan video çekerken bir yandan da olayı Fransa Turu'ndaki dağ etaplarına benzetmesi ve benim bundan aldığım gazla orayı uçarak çıkmam aklıma geldikçe "Ulan ne gaza gelmişim be!" diye gülüyorum hep.
Tırmanış boyunca yolda bizi arabasına alıp yukarı çıkmakta yardım etmek isteyen pek çok insanla karşılaştık. Her ne kadar kendimize eziyet eder gibi görünsek de bu yokuşu aslında seve seve çıktığımızı onlara izah edip tekliflerini nazikçe reddettik. Onlar da gülümseyerek "Allah akıl fikir versin" dercesine bir edayla devam ediyorlardı.
Oldukça zorlu geçen tırmanışın ardından nihayet hedefimiz olan yaylaya vardık. Yol bir anda dümdüz oldu önce, sonra ardından yavaş yavaş inişe dönüştü. Tam bu noktada yayladaki kamp yerlerine denk geldik. Buralarda istenirse çadırlı kamp yapılabilir. Aşağı kesimler sıcak olsa da yaz ortasında bile buralar genel olarak serin oluyor. Öglen vaktinde ağaçların altında ne sıcak ne de soğuk, tam ideal ısıda bir mola verdik. Yöre halkının dediğine göre geceleri yaz aylarında bile kısa kollu elbise ile durulamıyormuş. Bu kamp yerinde kebap, tavuk, balık gibi hemen her tür yemeği bulmanız mümkün. Buradaki dükkanlar da çadırdan ya da külübeden imal edilmiş. Yaz aylarında buraya çıkan yöre halkı aynı zamanda işletmecilik de yapmakta.
Aşağıda yayla kamp alanından bir kare. Arka taraftaki mavi tenteli yer, o bahsettiğim yemekleri alabileceginiz yer.
http://img254.imageshack.us/img254/3916/24082008161dx9.jpg
Aşağıda gördünüz Scott'ın dünyada bir eşi daha yok. Neden mi?
http://img254.imageshack.us/img254/7296/24082008162ok2.jpg
Çünkü Ali ile beraber kendimiz oluşturduk. 6 sene külüstür ve kamyon gibi ağır Bianchi Vega'dan sonra bu değişim Ali'nin de Fransa Turu ve sarı mayo esprili gazıyla birleşince yokuşlarda kuş kadar hafif, çevik ve hızlı hissettiriyor.
Gecen sene burayı Vega ile cıkıp yaylada resmen bitmiştim. Şimdi ise yorgunluktan eser yok. Ali'nin yüzündeki ciddiyete dikkat.
http://img258.imageshack.us/img258/2971/24082008163jg4.jpg
Kamp alanından bir başka görünüm.
http://img258.imageshack.us/img258/8192/24082008164nt3.jpg
Burada biraz yemek yedikten sonra yol çıkıyoruz. Yolun bundan sonrası yaklaşık 30 km'lik bir iniş. Ancak zaman zaman yola dökülmüş ve tam oturmamış çakıl tabakası çok hızlı girerseniz kontrolü kaybetmenize neden olabiliyor, dikkat edin. Bunu söyleme ihtiyacı duydum, cünkü bazı yerlerde çakılın oturup oturmadığını gözle kestirebilmek çok zor.
Yol boyunca köylerde düğün var ve yollar tıkanıktı. Araba, motor, kamyonet, ne bulurlarsa yola yan koyup barikat kurmuşlar resmen. Bahşiş vermeden geçmek yok. Biz gelirken anca geçebilecegimiz kadar bir boşluk açıyorlar da yolumuza devam ediyoruz. Yol bir süre sonra ikiye ayrılıyor ve biz asfalttan devam etmeyip sağdaki toprak yola girip tekrar tırmanışa geçiyoruz. Bu yol bizi Saklıgöl'e götürecek. Yol boyunca nadiren mola verdiğimizden Saklıgöl'de durup da fotograf çekemedim. Aşağıdaki fotoğrafta Ali'nin arkasında Saklıgöl var, ama yoldan gözükmüyor.
http://img258.imageshack.us/img258/6613/24082008165ri2.jpg
Saklıgöl civarından sonra devam eden ve bizim gideceğimiz yol. Alabildiğine sakin ve etraf cok güzel. Etrafı seyrede seyrede rahatça gitmek mümkün. Ne araç var, ne de keyfinizi bozacak başka bir şey.
http://img511.imageshack.us/img511/5546/24082008166bd3.jpg
Yolu hesaplarken...
http://img511.imageshack.us/img511/4898/24082008167uj1.jpg
Başaracağız adamım, başaracağız! Geri dönmek, vazgeçmek yok!
http://img511.imageshack.us/img511/6089/24082008169ct6.jpg
Bu noktadan sonra oldukça uzun ve dik bir iniş var. Bu iniş kısmında yol geniletme çalışması yapılıyor ve şu anda sıkıştırılmış toprak yol var. Ama çok yakında asfalt olacak. Bu kısımlar bir hayli dik ve sürekli kıvrılarak zig zag çizerek ilerliyor. Haliyle inmesi de bir o kadar zevkli.
Bu uzun inişin ardından Ankara-Denizli şehirlerarası yola ulaşıyoruz. Burada tam yola girerken DSİ'nin sulama kanalı var. Bu sudan içeceğiz, ama oradaki bir ağabeyden suyun kükürt oranının çok yüksek olduğunu ve içmek için pek uygun olmadığını öğreniyoruz. Ama su buzzz gibi ve tadı da çok güzel. Daha önce içmiştim buradan. Bir kereden bir şey olmuyor. Yolunuz düşerse siz de içebilirsiniz, yani çekinecek bir şey yok. Ama matarayı doldururken çok sıkı tutun, yoksa çok yüksek debili aktığından mataraya bir anda su dolup o basınçla elinizden kuyuya kaçırmanız işten bile değil.
http://img511.imageshack.us/img511/9600/24082008171gw9.jpg
Eh, su buz gibi olunca biz de biraz başımızı sokup serinleyelim dedik. Önce Ali girdi suyun altına. Ama su gerçekten dehşet soğuk. Öyle böyle değil yani. Bir de çok sert aktığından sadece başını ıslatmak isteyen Ali'nin kafasından aşıp ufaktan bir banyo yapmasına sebep oldu.
http://img409.imageshack.us/img409/6792/24082008173qt3.jpg
Ali'den sonra ben üstümü çıkarıp girdim suyun altına. Ama kafayı biraz fazla soktuk galiba, az daha kuyuya düşecektim. Bunun da etkisiyle üzerimde kuru yer kalmadı. Ama iyi serinledim orası ayrı.
Buradan bisikletle geçiyorsanız bu tecrübeyi mutlaka yaşayın derim.
Bu noktadan sonra Denizl'ye 32 km kalıyor. Alpet'te ufak bir mola verip çantada kalan son peynir ekmeği de yuvarladıktan sonra yola çıkıyoruz. Ali öne geçiyor, ben de peşine takılıyorum ve yol boyunca bir daha durmadan 32 km'yi tek celsede alıyoruz. Rüzgar karşıdan esmesine rağmen ortalama hızımız 30-40 km/saat arasında oynuyor ve yaklaşık 1 saat sonra Denizli'ye varıyoruz. Bu kısım tam antrenman temposunda geçiyor, bundan da ayrı bir zevk alıyorum.
Bu faaliyette cok az mola verdiğimiz için (şimdi saydım da sadece 4 kere mola vermişiz) fazla detaylı fotograf çekemedik. Bunu anlatımla telafi etmeye çalıştık, umarım beğenirsiniz. Gittiğimiz bu rota, bu sıcaklarda aklı başında bir insanın gideceği yer değil, bahar aylarında daha güzel ve her yer yemyeşil oluyor. Bu seferki çok sıcak ve kurak geçti, ama yine de güzeldi. Önümüzdeki haftalarda kısmetse aynı rotayı bu sefer tersten yapmayı planlıyoruz. Bakalım neler olacak.
Bu arada Ali de buraya bir şeyler ekleyecektir muhakkak. Hadi Ali, boş bırakma buraları, atladığım şeyleri de sen yaz bir zahmet. Yorumların ve anlatımdaki yardımın için de teşekkür ederim.
Ayrıca okuyan ve ilgi gösteren herkese şimdiden teşekkür ederim. Başka bir faaliyette görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın...
Kararlaştırdığımız gibi saat 08:00'de Kınıklı Pekdemir önünde buluştuk. Vardığımda Ali'nin benden önce gelmiş olduğunu gördüm ve hemen yola çıktık. Hedefimiz olan Kefe Yaylası 60 km uzaklıktaydı. Ancak önce Denizli'nin meşhur Şahin Tepesi'ni ve Cankurtaran yokuşlarını çıkmamız gerekiyordu. Şu anki rakım yaklaşık 300 mt, aşağıdaki fotoğrafta Ali'nin arkasında Şahin Tepesi yokuşunun başlangıcını görüyorsunuz. Yaklaşık 25 km süren, neredeyse kesintisiz ve dik bir tırmanış bizi bekliyor. Etraf sessiz ve sakin.
http://img516.imageshack.us/img516/7210/24082008143cg4.jpg
Cankurtaran yokuşunda yol genişletme çalışmaları sürüyor ve yeni serilmiş çakıllı asfalt üzerinde sarsıntılı ve zorlu tırmanışlar başlıyor. Mola vermeksizin devam ederek yolculuğumuzun 21. km'sinde yaklaşık 750 mt irtifaya ulaşıyoruz ve buradaki bir benzin istasyonunda su molası veriyoruz. Sularımız doldurup soğumadan yola koyuluyoruz.
Benzinciden çıktıktan 500 mt sonra büyük bir patlama sesi duyuyorum ve dengemi kaybetmeme ramak kalıyor. Önce silah atıldı zannederek Ali'ye bakıyorum, o da kulağın ipod'la şaşkın şaşkın "N'oluyo lan?!" der gibi bana bakıyor. Sonra fark ediyorum ki Ali'nin lastiği patlamış! Ama ne patlama. Lastiğin ahı gitmiş vahı kalmış. Hemen söküyoruz lastiği ve hem iç lastiğin hem de dış lastiğin 5'er cm yarılmış olduğunu görüyoruz.
http://img520.imageshack.us/img520/4476/24082008145re5.jpg
Ali hemen çantasına bakıyor, gerekli her şey var, ama lastik almayı unutmuş. Ali'nin son dakikada evden çıkarken "bu da neymiş böyle" diyerek yanına almış olduğu garip yama ile lastiği yamalamayı başardık. Yama oldukça büyüktü ve bu sayede tuttu. Normalde böyle 5cm lik bir delik görse insan lastiği çöpe atardı herhalde.
http://img520.imageshack.us/img520/3766/24082008144lc2.jpg
İç lastiği hallettik, ama dış lastikte hala aynı boyda yırtık vardı. Artık bırakın tur yapmayı, eve nasıl döneceğimizi hesap etmeye başlamıştık. İç lastiği hafifçe şişirdik ve derken Ali'nin aklına dış lastiği dikmek geldi. Dağın başında lastik dikeceğiz, ama iğne iplik yok. Bir ihtimal vardır diye az evvel çıktığımız benzinciye geri döndük. Yolda lastiğe yük vermemek için Ali mecburen arka bagaja oturarak sürmek zorunda kaldı mahalle çocukları gibi.
http://img261.imageshack.us/img261/1148/24082008146oi1.jpg
Ama kime iğne iplik sorsak garip garip bakıyordu herkes. Aradığımızı bulamadık, ama biz konuşurken bir bayan bizi dinlemiş olmalı ki yılın teklifini sundu bize : Biz onun su bidonlarını dolduracaktık, o da bize karşılığında iğne iplik verecekti. (Bu noktada FRP oyunlarında aldığımız quest'ler geldi aklıma, oynayanlar bilir
Ali başladı lastiği dikmeye.
http://img261.imageshack.us/img261/1756/24082008148ue8.jpg
"Ören Bayan" sağolsun, dikiş tutacak gibi, ama dur bakalım...
http://img261.imageshack.us/img261/3218/24082008149gr3.jpg
Uzun bir uğraşın ardından dikişimiz tamam, bakalım tutacak mı?
http://img516.imageshack.us/img516/7797/24082008150sa4.jpg
Bu arada teyzemiz emekli bir öğretmen. Adı Sevgi Karagöz, bize ikramlarda bulundu ve epey sohbet ettik. Yanımıza 1 lt Uludağ limonata, bir torba kayısı, iki tane Ülker Mavi-Yeşil bisküvi ve yulaflı mısırlı ne olduğunu anlamadıgım bir şeyler ve bir kutu da Pınar üçgen krem peynir hediye etti. İşimiz bitti, ama bir saat daha sohbete devam ettik, derken Sevgi öğretmen "ben kafanızı şişirdim, hadi gidin artık" dedi ve yeniden yola koyulduk. İkramları da zar zor bagaja ve çantaya tıkıştırdık.
http://img411.imageshack.us/img411/2247/24082008151ya0.jpg
Bu arada lastiği de yerleştirip az hava verdik. Baktık problem yok, lastiği taş gibi olana dek şişirdik. Hala bana mısın demiyor, demek ki dikişler gayet saglam olmuş. Zaten dışarıdan da dikiş olduğu belli olmuyor. Ustalık diye buna denir herhalde.
http://img411.imageshack.us/img411/2776/24082008152ut4.jpg
Bu olay bize 1 saatten fazla zaman kaybettirdi. Saat neredeyse 11:00'e geliyordu ve biz daha Cankurtaran yolunun yarısındaydık. Daha fazla vakit kaybetmeden devam ettik, Cankurtaran'ı bitirdik ve 1150 mt irtifadaki Kazıkbeli Geçidi'ne ulaştık. Bundan sonra Serinhisar'a kadar yaklaşık 10 km'lik bir iniş oldu. Kaplumbağa gibi geçen saatlerden sonra bu iniş adeta ilaç gibi geldi.
Serinhisar ilçesinde bir yol üstü lokantasında mola verdik. Sevgi öğretmenimizin ikramlarını ve kendi yemeklerimizi yedik, sularımızı da doldurduk. Ardından tekrar yol koyulduk. Kefe Yaylası'ndan önceki son yerleşim yeri, bıçaklarıyla ünlü Yatağan beldesiydi. Buraya geldiğimizde daha önce bize misafirperverlik gösteren, karnımızı tıka basa doyuran Hidayet ağabey ile bir merhabalaşalım dedik. Ama dükkanı olan Kefe Dijital Fotoğrafçılık kapalıydı ve Hidayet ağabey Yatağan'da değildi.
Yatağan'dan ayrıldıktan sonra turumuzun en can alıcı kısmı olan Yatağan-Kefe Yaylası arasındaki 7 km'lik oldukça zorlu bir tırmanış etabı bizi bekliyordu. Aşağıdaki fotoğrafta arkamda bu bahsettiğim yokuşun bir kısmını görüyorsunuz.
http://img82.imageshack.us/img82/2751/24082008155dg8.jpg
Ali savaş filmlerindeki askerlere benzemiş biraz.
http://img82.imageshack.us/img82/7359/24082008156es4.jpg
Bu noktadan sonra fotoğraf makinesini Ali'ye verdim. Biraz da o beni çeksin. Ali burada tırmanış esnasında yaklaşık 8-9 dakikalık bir video da cekti. Videoda süper yorumlar ve güzel espriler var. Bir ara onu da eklemeye çalışacağım. Aşağıdaki fotoda yokuşu çıkarken.
http://img254.imageshack.us/img254/9729/24082008159ht9.jpg
Dehşet sıcak ve tam da öğlen saatine denk geldik. Saatler o sırada 13:00 civarıydı. Her zerremin güneş altında adeta piştiğini hissediyordum.
http://img254.imageshack.us/img254/7055/24082008160du9.jpg
Milli takımda ülkemizi uluslararası yarışmalarda temsil etmiş profesyonel bir bisikletçi olan Ali Aktaş, bu yokuş için aynen şunları söyledi : "Katıldığım bir çok uluslararası bisiklet turunda çıktığım yokuşlara göre söyleyebilirim ki, % 10'dan fazla eğim var. Yani bırakın A kategori yokuşu olmasını, tamamen kategori dışı olabilecek nitelikte bir yokuş...":rolleyes:
Bu tırmanma süreci esnasında Ali'nin bir yandan video çekerken bir yandan da olayı Fransa Turu'ndaki dağ etaplarına benzetmesi ve benim bundan aldığım gazla orayı uçarak çıkmam aklıma geldikçe "Ulan ne gaza gelmişim be!" diye gülüyorum hep.
Tırmanış boyunca yolda bizi arabasına alıp yukarı çıkmakta yardım etmek isteyen pek çok insanla karşılaştık. Her ne kadar kendimize eziyet eder gibi görünsek de bu yokuşu aslında seve seve çıktığımızı onlara izah edip tekliflerini nazikçe reddettik. Onlar da gülümseyerek "Allah akıl fikir versin" dercesine bir edayla devam ediyorlardı.
Oldukça zorlu geçen tırmanışın ardından nihayet hedefimiz olan yaylaya vardık. Yol bir anda dümdüz oldu önce, sonra ardından yavaş yavaş inişe dönüştü. Tam bu noktada yayladaki kamp yerlerine denk geldik. Buralarda istenirse çadırlı kamp yapılabilir. Aşağı kesimler sıcak olsa da yaz ortasında bile buralar genel olarak serin oluyor. Öglen vaktinde ağaçların altında ne sıcak ne de soğuk, tam ideal ısıda bir mola verdik. Yöre halkının dediğine göre geceleri yaz aylarında bile kısa kollu elbise ile durulamıyormuş. Bu kamp yerinde kebap, tavuk, balık gibi hemen her tür yemeği bulmanız mümkün. Buradaki dükkanlar da çadırdan ya da külübeden imal edilmiş. Yaz aylarında buraya çıkan yöre halkı aynı zamanda işletmecilik de yapmakta.
Aşağıda yayla kamp alanından bir kare. Arka taraftaki mavi tenteli yer, o bahsettiğim yemekleri alabileceginiz yer.
http://img254.imageshack.us/img254/3916/24082008161dx9.jpg
Aşağıda gördünüz Scott'ın dünyada bir eşi daha yok. Neden mi?
http://img254.imageshack.us/img254/7296/24082008162ok2.jpg
Çünkü Ali ile beraber kendimiz oluşturduk. 6 sene külüstür ve kamyon gibi ağır Bianchi Vega'dan sonra bu değişim Ali'nin de Fransa Turu ve sarı mayo esprili gazıyla birleşince yokuşlarda kuş kadar hafif, çevik ve hızlı hissettiriyor.
http://img258.imageshack.us/img258/2971/24082008163jg4.jpg
Kamp alanından bir başka görünüm.
http://img258.imageshack.us/img258/8192/24082008164nt3.jpg
Burada biraz yemek yedikten sonra yol çıkıyoruz. Yolun bundan sonrası yaklaşık 30 km'lik bir iniş. Ancak zaman zaman yola dökülmüş ve tam oturmamış çakıl tabakası çok hızlı girerseniz kontrolü kaybetmenize neden olabiliyor, dikkat edin. Bunu söyleme ihtiyacı duydum, cünkü bazı yerlerde çakılın oturup oturmadığını gözle kestirebilmek çok zor.
Yol boyunca köylerde düğün var ve yollar tıkanıktı. Araba, motor, kamyonet, ne bulurlarsa yola yan koyup barikat kurmuşlar resmen. Bahşiş vermeden geçmek yok. Biz gelirken anca geçebilecegimiz kadar bir boşluk açıyorlar da yolumuza devam ediyoruz. Yol bir süre sonra ikiye ayrılıyor ve biz asfalttan devam etmeyip sağdaki toprak yola girip tekrar tırmanışa geçiyoruz. Bu yol bizi Saklıgöl'e götürecek. Yol boyunca nadiren mola verdiğimizden Saklıgöl'de durup da fotograf çekemedim. Aşağıdaki fotoğrafta Ali'nin arkasında Saklıgöl var, ama yoldan gözükmüyor.
http://img258.imageshack.us/img258/6613/24082008165ri2.jpg
Saklıgöl civarından sonra devam eden ve bizim gideceğimiz yol. Alabildiğine sakin ve etraf cok güzel. Etrafı seyrede seyrede rahatça gitmek mümkün. Ne araç var, ne de keyfinizi bozacak başka bir şey.
http://img511.imageshack.us/img511/5546/24082008166bd3.jpg
Yolu hesaplarken...
http://img511.imageshack.us/img511/4898/24082008167uj1.jpg
Başaracağız adamım, başaracağız! Geri dönmek, vazgeçmek yok!
http://img511.imageshack.us/img511/6089/24082008169ct6.jpg
Bu noktadan sonra oldukça uzun ve dik bir iniş var. Bu iniş kısmında yol geniletme çalışması yapılıyor ve şu anda sıkıştırılmış toprak yol var. Ama çok yakında asfalt olacak. Bu kısımlar bir hayli dik ve sürekli kıvrılarak zig zag çizerek ilerliyor. Haliyle inmesi de bir o kadar zevkli.
Bu uzun inişin ardından Ankara-Denizli şehirlerarası yola ulaşıyoruz. Burada tam yola girerken DSİ'nin sulama kanalı var. Bu sudan içeceğiz, ama oradaki bir ağabeyden suyun kükürt oranının çok yüksek olduğunu ve içmek için pek uygun olmadığını öğreniyoruz. Ama su buzzz gibi ve tadı da çok güzel. Daha önce içmiştim buradan. Bir kereden bir şey olmuyor. Yolunuz düşerse siz de içebilirsiniz, yani çekinecek bir şey yok. Ama matarayı doldururken çok sıkı tutun, yoksa çok yüksek debili aktığından mataraya bir anda su dolup o basınçla elinizden kuyuya kaçırmanız işten bile değil.
http://img511.imageshack.us/img511/9600/24082008171gw9.jpg
Eh, su buz gibi olunca biz de biraz başımızı sokup serinleyelim dedik. Önce Ali girdi suyun altına. Ama su gerçekten dehşet soğuk. Öyle böyle değil yani. Bir de çok sert aktığından sadece başını ıslatmak isteyen Ali'nin kafasından aşıp ufaktan bir banyo yapmasına sebep oldu.
http://img409.imageshack.us/img409/6792/24082008173qt3.jpg
Ali'den sonra ben üstümü çıkarıp girdim suyun altına. Ama kafayı biraz fazla soktuk galiba, az daha kuyuya düşecektim. Bunun da etkisiyle üzerimde kuru yer kalmadı. Ama iyi serinledim orası ayrı.
Bu noktadan sonra Denizl'ye 32 km kalıyor. Alpet'te ufak bir mola verip çantada kalan son peynir ekmeği de yuvarladıktan sonra yola çıkıyoruz. Ali öne geçiyor, ben de peşine takılıyorum ve yol boyunca bir daha durmadan 32 km'yi tek celsede alıyoruz. Rüzgar karşıdan esmesine rağmen ortalama hızımız 30-40 km/saat arasında oynuyor ve yaklaşık 1 saat sonra Denizli'ye varıyoruz. Bu kısım tam antrenman temposunda geçiyor, bundan da ayrı bir zevk alıyorum.
Bu faaliyette cok az mola verdiğimiz için (şimdi saydım da sadece 4 kere mola vermişiz) fazla detaylı fotograf çekemedik. Bunu anlatımla telafi etmeye çalıştık, umarım beğenirsiniz. Gittiğimiz bu rota, bu sıcaklarda aklı başında bir insanın gideceği yer değil, bahar aylarında daha güzel ve her yer yemyeşil oluyor. Bu seferki çok sıcak ve kurak geçti, ama yine de güzeldi. Önümüzdeki haftalarda kısmetse aynı rotayı bu sefer tersten yapmayı planlıyoruz. Bakalım neler olacak.
Bu arada Ali de buraya bir şeyler ekleyecektir muhakkak. Hadi Ali, boş bırakma buraları, atladığım şeyleri de sen yaz bir zahmet. Yorumların ve anlatımdaki yardımın için de teşekkür ederim.
Ayrıca okuyan ve ilgi gösteren herkese şimdiden teşekkür ederim. Başka bir faaliyette görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın...