ak.if
Aktif Üye
- Kayıt
- 7 Temmuz 2017
- Mesaj
- 141
- Tepki
- 245
- Yaş
- 42
- Şehir
- izmir
- İsim
- akif genç
18 ve 19 Eylül tarihlerinde üç aydır üzerinde uzun kafa yorduğum ve hayatımın ilk ciddi bisiklet turunu Salda Gölü etrafında gerçekleştirme heyecanını yaşadım. Bu tura başlamadan önce söylemeliyim ki hiç bisikletim yok benim. Bu nedenle yerel belediyeden destek istedim bana bir bisiklet temin edebilir misiniz diye seslenmeme rağmen çağrıma maalesef olumsuz yanıt aldım. Bunun üzerine Yeşilova Kaymakamlığını aradım. Önce kaymakamlık spor şube müdürü Ramazan Kara bana destekçi çıktı ilçe milli eğitim müdürü Sayın Mustafa Yılmaz'ın da araya girmesiyle bizzat sayın kaymakam Abdülhamit Karaca ile telefonla görüşme sağladım. Sayın kaymakam bey o samimi içten konuşmasıyla bana aynen şöyle dedi," eğer burada bisiklet bulamazsan kardeşim gel ben kendi bisikletimi sana temin ederim". Bu söz zaten kafamdaki bütün bulutları kaldırdı.
17 Eylül günü İzmir'den "Uludağ-Balıkesir" firmasının gece 1 otobüsüyle Burdur'a hareket ettim. Ertesi sabah annemle beraber Burdur'daydım ve 58. Alay Komutanlığında vatani vazifesini yerine getiren kuzenimi ziyarete gittik. Gün boyu orada kalıp gecesinde annemi tekrar aynı firmayla İzmire geri gönderdim. Ben de Özmen 2 otelinde geceledim. Ertesi sabah saat 10'da Yeşilova Turizm firmasına ait dolmuşla 1 buçuk saat bulan bir seyahatle Yeşilova garaja geldim. Kaymakam bey beni makamında karşıladı, çay eşliğinde yarım saate yakın hoş bi sohbetimiz oldu kendisi de benim gibi Yozgatlı çıktı
Sohbetimiz sonrasında bana bisikletini verdi.
Yeşilova'dan Milli Egemenlik yolunu takiben halk plajına önce bi girdim. Orada etrafı 10 dakika gözlemleyip tura buradan start vererek başladım. Mümkün oldukça sahil şeridinden ayrılmamaya çalıştım. Zira Denizli-Burdur otoyolu yer yer sahil şeridinden uzaklaşıyor. Okulun açıldığı hafta ve haftaiçi olması sebebiyle pek bi insan yoğunluğu ile karşılaşmama şansına sahiptim. Ama ne yazık ki haftasonu tatilci ve mangalcıların sahil şeridi boyunca yer yer çöpleri ve yaktıkları ateş düzeneklerini orada öylece bırakmış olmalarını gözlemlemek beni kötümser etti. Böyle bir manzara ile karşılaşacağımı daha buraya gelmeden önce internet üzerinde yaptığım araştırmalarda bazı yorumlardan fikir edinmiştim. Salda kasabasında yer alan ve bilinen adıyla Maldivler-Saldivler'de Emine teyze ve eşinin gözleme yaptığı çadır-kamp yerinde bir yiyecek molası verdim. 5 liralık köy gözlemesi + demli çay ve hoş sohbet keyifliydi (tavsiye olunur). Ardından Doğanbaba kasabasına kadar uzun ve yer yer ben gibi bisiklet deneyimi pek olmayan biri için "mini zor" diyebileceğim kısımları aştıktan sonra o Doğanbaba kasabasından bir iniş bölümü var ki değmeyin keyfe... pedallamadan 6 kilometreye yakın keyifli manzarasıyla büyüleyici bir bölüm geçtikten sonra Kayadibi kasabasına hafif bir tırmanış oluyor. Kayadibine geldiyseniz o yol doğruca Yeşilova'ya çıkarıyor sizi ve turumuz burada sona eriyor.
Ama ben bu tur keyfine doyamadım ve bir daha dedim. Otobüs firmasını aradım biletimi yarın geceye öteledim. Ayrıca Yeşilova'da Berlin Otelinde bir gece de konaklama karşılığı 40 lira. Kaymakam beyi telefonla aradım; "kaymakam bey yüzsüzce bir talepte bulunacağım ama ben bu tura doyamadım eğer izniniz ve müsadeniz olursa bisikletinizle yarın bir daha turlamak istiyorum" dedim. Kendisinden tahmin ettiğimin ötesinde "ne demek kardeşim al keyifle turla". Herşey o kadar mükemmel ve keyifli gidiyordu ki bu turu gelmeden önce planladığımda bu kadar mükemmel gideceğini tahmin dahi edemiyordum. 34 km sonrasında akşamında otelde öylesi bi tatlı yorgunluk attım ki akşam yemeğinde otelin az yukarısındaki bir restoranda burdur şiş ve yayık ayran doping oldu. Bisikleti otelin lobisinde güvenli bir yere bıraktım ya korkuyordum gece biri alıp götürür mü diye içim içimi yemiyor da değildi ama yapacak birşey yok imkanlar dahilinde durum bu.
Ertesi sabah 9 da uyanıp hafif bir kahvaltı ile saat 10 da tura bu sefer çok az molalar verme düşüncesiyle Yeşilova garajın önündeki benzin istasyonu kavşağında başladım.
İlk gün Doğanbabaya kadar olan ilk bölüm boyunca bisikletten çok sahilde kısa yürüyüşlerle keşifle geçmişti ama bu sefer Doğanbabaya kadar sadece Maldivler diye bilinen bölümde Emine teyzenin o sevdiğim otlu peynirli gözlemesini yeme maksatlı 10 dakika mola vererek geçti. En sevdiğim yol olan Doğanbaba’dan iniş boyunca devam ettikten sonra Işıklar kasabası yol ayrımından sonraki bölümü keşfe daha çok zaman ayırdım. Buradan Kayadibi köyüne kadar daha çok bisikletle sahil kısmında yürüyüşe daha ağırlık verdim. Bence gölün en güzel yeri buralar zira günbatımının en güzel izlenebileceği yer de burası insanların pek uğramadığı yer olduğu için tabiatı karşısına nazaran daha temizdi. Kayadibinden Yeşilovaya çıktıktan sonra turu başarıyla bitirmenin mutluluğu ve tarif edemediğim bir heyecanı ile bisikleti kaymakamlık girişinde bırakıp Kaymakam beye bana böylesi muazzam 2 gün geçirmeme vesile olduğu için teşekkür etmek boynumun borcuydu.
Akşam 5 de Yeşilova tur firmasıyla burdura ve akşam Burdur'da kısa bir dinlenme kahvesi ve akşam yemeği ardından gece yarısı otobüsüyle İzmir'e yol aldım.
İzmir'e kadar otobüste öylesi bir tatlı yorgunlukla uyuyakalmışım ki host beni uyandırmazsa otobüsün güzergahında devam edip sanırım Balıkesir'de gözümü açacaktım.
Bir başkadır benim memleketim sözünün hakkını layıkıyla veren bir cennet parçası. O doğal oluşumların binlerce yıl nasıl bugünkü doğallığına kavuştuğunu hayret ve hayranlıkla kalakaldık. Beğendiğimiz yerlerde soluklanıp manzaranın büyüsüne kitlendik turladık gölü çepeçevre. En çok hoşumuza giden, plaj tabir edilen kısmın karşı kıyısındaki travertenleri andıran bembeyaz falezlerdi. Bisikletten inip yakından görmek istediğimizde çok yumuşak olan bu yapının insan ağırlığıyla çöktüğünü ve tahrip olduğunu farkettim. O bölge zaten üzerinde tepinildiği için kopup suya kaymış devasa kitlelerle doluydu. kıyamadım, kesinlikle beyaz alana girmemeye dikkat ettik. Buradaki eskilerinin efsanesi; "oranın suyu yerin altından denize gidiyormuş adamın biri girmiş ta akdenizden çıkmış.", "su adamı çekiyo olm. birisi dalmış daha da gören olmamış."
Bu yaz ne çektin be Salda! Sayısız instagram turisti gelip, bastığı şeyin ne olduğu konusunda en ufak fikri olmadan tepindi her kopan parçanın ardından "ula ula düşeceğidimamuğagoyyum" diye kahkahalar dolusu pozlarıyla eğlencenin dibini kaşıkladı. Arkadaş, maldivlere veya başka bir şeye benziyor olabilir, çok muhteşem bir plaj gibi görünebilir, zaten sen dslr makinende kontrasta abanınca heryer maldiv amk, instagram'da artislik yapmak için güzel malzeme sunabilir ama, senin sikindirik küçük burjuva heveslerinden daha önemli gerçekler de var.
Uzungöl ve Ayder gibi burası da insanoğluna yenik düşmeye mahkum bir cennet. Okulların açıldığı bu günler ve haftaiçi olması sebebiyle artık yaz boyunca o tiplerden eser kalmamıştı, o yorgun ve savaştan çıkan göl bir sonraki yaz faciasına kadar nefes almaya başladığını hissettik.
Sonuç: Oraya da girmeyiveririz, yüzecek ve daha önemlisi poz verecek milyon adet kumsalımız var, şimdilik. İlla gitmeye heves etmişsen gittiğin yerin ne olduğunu bi zahmet araştır, neye dikkat etmen gerektiğini öğren, zarar vermeden gez toz ne yapıyorsan yap dön evine. Çünkü ne başka Salda ne başka Türkiye var!
Son olarak kendisi köylüm olan Yeşilova Kaymakamı Abdülhamit Karaca’ya bana kendi bisikletini 2 gün boyunca verdiği için, gençlik spor şube müdürü Ramazan Kara ve ilçe milli eğitim müdürü Mustafa Yılmaz’a şükranla
17 Eylül günü İzmir'den "Uludağ-Balıkesir" firmasının gece 1 otobüsüyle Burdur'a hareket ettim. Ertesi sabah annemle beraber Burdur'daydım ve 58. Alay Komutanlığında vatani vazifesini yerine getiren kuzenimi ziyarete gittik. Gün boyu orada kalıp gecesinde annemi tekrar aynı firmayla İzmire geri gönderdim. Ben de Özmen 2 otelinde geceledim. Ertesi sabah saat 10'da Yeşilova Turizm firmasına ait dolmuşla 1 buçuk saat bulan bir seyahatle Yeşilova garaja geldim. Kaymakam bey beni makamında karşıladı, çay eşliğinde yarım saate yakın hoş bi sohbetimiz oldu kendisi de benim gibi Yozgatlı çıktı
Yeşilova'dan Milli Egemenlik yolunu takiben halk plajına önce bi girdim. Orada etrafı 10 dakika gözlemleyip tura buradan start vererek başladım. Mümkün oldukça sahil şeridinden ayrılmamaya çalıştım. Zira Denizli-Burdur otoyolu yer yer sahil şeridinden uzaklaşıyor. Okulun açıldığı hafta ve haftaiçi olması sebebiyle pek bi insan yoğunluğu ile karşılaşmama şansına sahiptim. Ama ne yazık ki haftasonu tatilci ve mangalcıların sahil şeridi boyunca yer yer çöpleri ve yaktıkları ateş düzeneklerini orada öylece bırakmış olmalarını gözlemlemek beni kötümser etti. Böyle bir manzara ile karşılaşacağımı daha buraya gelmeden önce internet üzerinde yaptığım araştırmalarda bazı yorumlardan fikir edinmiştim. Salda kasabasında yer alan ve bilinen adıyla Maldivler-Saldivler'de Emine teyze ve eşinin gözleme yaptığı çadır-kamp yerinde bir yiyecek molası verdim. 5 liralık köy gözlemesi + demli çay ve hoş sohbet keyifliydi (tavsiye olunur). Ardından Doğanbaba kasabasına kadar uzun ve yer yer ben gibi bisiklet deneyimi pek olmayan biri için "mini zor" diyebileceğim kısımları aştıktan sonra o Doğanbaba kasabasından bir iniş bölümü var ki değmeyin keyfe... pedallamadan 6 kilometreye yakın keyifli manzarasıyla büyüleyici bir bölüm geçtikten sonra Kayadibi kasabasına hafif bir tırmanış oluyor. Kayadibine geldiyseniz o yol doğruca Yeşilova'ya çıkarıyor sizi ve turumuz burada sona eriyor.
Ama ben bu tur keyfine doyamadım ve bir daha dedim. Otobüs firmasını aradım biletimi yarın geceye öteledim. Ayrıca Yeşilova'da Berlin Otelinde bir gece de konaklama karşılığı 40 lira. Kaymakam beyi telefonla aradım; "kaymakam bey yüzsüzce bir talepte bulunacağım ama ben bu tura doyamadım eğer izniniz ve müsadeniz olursa bisikletinizle yarın bir daha turlamak istiyorum" dedim. Kendisinden tahmin ettiğimin ötesinde "ne demek kardeşim al keyifle turla". Herşey o kadar mükemmel ve keyifli gidiyordu ki bu turu gelmeden önce planladığımda bu kadar mükemmel gideceğini tahmin dahi edemiyordum. 34 km sonrasında akşamında otelde öylesi bi tatlı yorgunluk attım ki akşam yemeğinde otelin az yukarısındaki bir restoranda burdur şiş ve yayık ayran doping oldu. Bisikleti otelin lobisinde güvenli bir yere bıraktım ya korkuyordum gece biri alıp götürür mü diye içim içimi yemiyor da değildi ama yapacak birşey yok imkanlar dahilinde durum bu.
Ertesi sabah 9 da uyanıp hafif bir kahvaltı ile saat 10 da tura bu sefer çok az molalar verme düşüncesiyle Yeşilova garajın önündeki benzin istasyonu kavşağında başladım.
İlk gün Doğanbabaya kadar olan ilk bölüm boyunca bisikletten çok sahilde kısa yürüyüşlerle keşifle geçmişti ama bu sefer Doğanbabaya kadar sadece Maldivler diye bilinen bölümde Emine teyzenin o sevdiğim otlu peynirli gözlemesini yeme maksatlı 10 dakika mola vererek geçti. En sevdiğim yol olan Doğanbaba’dan iniş boyunca devam ettikten sonra Işıklar kasabası yol ayrımından sonraki bölümü keşfe daha çok zaman ayırdım. Buradan Kayadibi köyüne kadar daha çok bisikletle sahil kısmında yürüyüşe daha ağırlık verdim. Bence gölün en güzel yeri buralar zira günbatımının en güzel izlenebileceği yer de burası insanların pek uğramadığı yer olduğu için tabiatı karşısına nazaran daha temizdi. Kayadibinden Yeşilovaya çıktıktan sonra turu başarıyla bitirmenin mutluluğu ve tarif edemediğim bir heyecanı ile bisikleti kaymakamlık girişinde bırakıp Kaymakam beye bana böylesi muazzam 2 gün geçirmeme vesile olduğu için teşekkür etmek boynumun borcuydu.
Akşam 5 de Yeşilova tur firmasıyla burdura ve akşam Burdur'da kısa bir dinlenme kahvesi ve akşam yemeği ardından gece yarısı otobüsüyle İzmir'e yol aldım.
İzmir'e kadar otobüste öylesi bir tatlı yorgunlukla uyuyakalmışım ki host beni uyandırmazsa otobüsün güzergahında devam edip sanırım Balıkesir'de gözümü açacaktım.
Bir başkadır benim memleketim sözünün hakkını layıkıyla veren bir cennet parçası. O doğal oluşumların binlerce yıl nasıl bugünkü doğallığına kavuştuğunu hayret ve hayranlıkla kalakaldık. Beğendiğimiz yerlerde soluklanıp manzaranın büyüsüne kitlendik turladık gölü çepeçevre. En çok hoşumuza giden, plaj tabir edilen kısmın karşı kıyısındaki travertenleri andıran bembeyaz falezlerdi. Bisikletten inip yakından görmek istediğimizde çok yumuşak olan bu yapının insan ağırlığıyla çöktüğünü ve tahrip olduğunu farkettim. O bölge zaten üzerinde tepinildiği için kopup suya kaymış devasa kitlelerle doluydu. kıyamadım, kesinlikle beyaz alana girmemeye dikkat ettik. Buradaki eskilerinin efsanesi; "oranın suyu yerin altından denize gidiyormuş adamın biri girmiş ta akdenizden çıkmış.", "su adamı çekiyo olm. birisi dalmış daha da gören olmamış."
Bu yaz ne çektin be Salda! Sayısız instagram turisti gelip, bastığı şeyin ne olduğu konusunda en ufak fikri olmadan tepindi her kopan parçanın ardından "ula ula düşeceğidimamuğagoyyum" diye kahkahalar dolusu pozlarıyla eğlencenin dibini kaşıkladı. Arkadaş, maldivlere veya başka bir şeye benziyor olabilir, çok muhteşem bir plaj gibi görünebilir, zaten sen dslr makinende kontrasta abanınca heryer maldiv amk, instagram'da artislik yapmak için güzel malzeme sunabilir ama, senin sikindirik küçük burjuva heveslerinden daha önemli gerçekler de var.
Uzungöl ve Ayder gibi burası da insanoğluna yenik düşmeye mahkum bir cennet. Okulların açıldığı bu günler ve haftaiçi olması sebebiyle artık yaz boyunca o tiplerden eser kalmamıştı, o yorgun ve savaştan çıkan göl bir sonraki yaz faciasına kadar nefes almaya başladığını hissettik.
Sonuç: Oraya da girmeyiveririz, yüzecek ve daha önemlisi poz verecek milyon adet kumsalımız var, şimdilik. İlla gitmeye heves etmişsen gittiğin yerin ne olduğunu bi zahmet araştır, neye dikkat etmen gerektiğini öğren, zarar vermeden gez toz ne yapıyorsan yap dön evine. Çünkü ne başka Salda ne başka Türkiye var!
Son olarak kendisi köylüm olan Yeşilova Kaymakamı Abdülhamit Karaca’ya bana kendi bisikletini 2 gün boyunca verdiği için, gençlik spor şube müdürü Ramazan Kara ve ilçe milli eğitim müdürü Mustafa Yılmaz’a şükranla


