Cengiz Yargıç
Forum Demirbaşı
- Kayıt
- 27 Mart 2011
- Mesaj
- 575
- Tepki
- 956
- Şehir
- İstanbul
- Bisiklet
- Cannondale
Pedallıyorum doğal güzellikleri, tarihi özellikleri ve kültürel zenginliği ile ön planda olan bölgeleri tespit ediyor bu bölgelerdeki bisiklet etaplarını belirleyerek sizler için tüm hazırlıkları gerçekleştiriyor. Videolar, Fotoğraflar, Haritalar, Dökümanlarla tüm etapları önceden sunmanın yanında rehberlik, mola ve konaklama yerlerinde gerekli tüm aşamaları bölgelerdeki Pedallıyorum temsilcilerimizle birlikte bisikletli dostlarımıza sunuyoruz. Bisikletle Diyarbakır’a ister tek ister grup halinde tur yapmak isteyenler her dönem Pedallıyorum ile irtibat kurabilirler. Diyarbakır’a tur yapmaya karar verdiğimizde ilk önce Pedallıyorum Diyarbakır Temsilcimiz Halil İbrahim ile birlikte çalışmalara başladık. Diyarbakır Bisiklet Topluluğu ile irtibat kurduk ve internet sayfalarımızdan Diyarbakır’a tur yapacağımızı duyurduk. İstanbul’dan Otobüsle vardığımız Diyarbakır Otogarında bizi Diyarbakır Bisikletlileri karşıladı. Diyarbakır’ı anlamak için veya Diyarbakır’ın bizi anlaması için bastık pedallarımıza.
Pedallıyorum hem bisiklet gezileri hemde sosyal kültürel alanlarda etkin organizasyonlar hazırlıyor. Diyarbakır bisiklet turuda bu açıdan önemliydi. Diyarbakır Pedallıyorum Temsilcisi Halil İbrahim Gülben bu tur için büyük çaba sarfetti. Diyarbakır için böyle bir bisiklet turu yapılması ve bu bölgede sürekli bisiklet tur etaplarının hazırlanarak turlar düzenlenmesi çok önemliydi. Bunun için Diyarbakır Bisiklet Topluluğu Pedallıyorum çalışmasına büyük destek verdi.
Diyarbakır Bisiklet Topluluğu
Aslında bu turumuz sadece Diyarbakır için değil bu bölge için çok önemliydi. Bu bölgelerin hem coğrafi yapısı hem tarihi özellikleriyle sahip olduğu değeri yeterince görememişti bugüne kadar. Pedallıyorum Diyarbakır turu ile bu ön yargılar yıkılacak ve bölgenin tanıtımı sağlanacaktı. Bu önem sebebiyle turumuza diğer yakın illerden bisikletçilerimizde destek verdi. Pedallıyorum Gaziantep Temsilcisi Azin tura destek vermek için Diyarbakır'a geldi. Diyarbakır bisikletçileri kendi aralarında turlar yapıyor ve bisiklet kültürünü yaygınlaştırmak için gayret gösteriyorlar. Diyarbakır Bisiklet Topluluğu diğer illerdeki bisikletçileri Diyarbakır a davet ediyor. Diyarbakır dışardan bakıldığında çok farklı anlaşılabilir oysaki şehrin içine geldiğiniz zaman ne kadar güzel bir şehir olduğunu ve insanlarının çok renkli olduğunu göreceksiniz.
Diyarbakır Tarihi Diyarbakır Surları: Çin Seddi'nden sonra en uzun sur olması ile ünlenen Diyarbakır Surları 5.5 km uzunluğunda ve 7-8m yüksekliğindedir.16 kalesi ve 5 çıkış kapısı olan siyah bazalt surlar, kentin en ilgi çekici yeridir. Ortaçağ askeri mimarisinin muhteşem örneğini oluşturan bu surlar yazıtlar ve kabartmalarla dekore edilmiştir. M.Ö. 349 yılında Bizans İmparatoru Costantinus tarafından yenilenen surların yapılış tarihi tam olarak bilinmemektedir.
ON GÖZLÜ KÖPRÜ (DİCLE/SİLVAN KÖPRÜSÜ)
On Gözlü Köprü olarak da bilinir. Diyarbakır'ın eski Silvan yolu üzerinde, Kırklar Dağı'nın eteğindedir. Kentin kuruluşu ve gelişmesiyle ilgili olabilecek bir geçmişi bulunan köprü bugünde aynı hizmeti yapmaktadır. Köprü, yazıtından anlaşılacağı üzere Mervanoğlu devrinde Diyarbakır hükümdarı NiZamüddevle Nasr tarafından H.457 (M. 1065) tarihinde yaptırılmıştır. Dicle Nehri Diyarbakırlılar için kutsal sayılır ve "Allah 'a giden yol" olduğuna inanılır. Bu inançtaki Diyarbakırlı kadın ve genç kızlar her yıl Kurban Bayramı akşamı Dicle Köprüsü üzerinde toplanır daha önceden hazırladıkları yazılı dilekçelerini dualar okuyarak nehire atarlar. Böylece dileklerinin kabul olacağına inanırlar.
İLK ÇAĞLARDAN OSMANLI DEVLETİNİN SONUNA KADAR DİYARBAKIRIN KISA TARİHİ
Şehrimiz, M.Ö.14. yüzyıldan günümüze kadar Amidi, Amid, Amida, Agusta, Karaamid, Karakale ,Karacakale, Hamid, Karahamid, Diyarbekir ve Diyarbakır isimleri ile anılmıştır. Diyarbakır ismi, yakın zamanlara kadar Diyarbakır merkezininde içinde bulunduğu geniş birbölgenin adı olmuştur.Bu bölge, bugünkü Diyarbakır merkezinden başka Erbil, Erzen, Cizre, Hani, Silvan, Harran, Hasankeyf, Habur, Ceylanpınar, Rakka, Urfa, Siirt, Sincar, İmadiye, Mardin, Muş, ve Nusaybin gibi pek çok yerleşim birimini kapsamaktadır.Ancak, günümüzde Diyarbakır ismi, sadece şehir merkezini ifade etmektedir.
Diyarbakır stratejik konumu itibariyle, daha kuzeyideki dağlık arazi ve bu dağlar arasındaki ovalarla, güneyindeki çöl karakterli ovalar arasında bir genişlik teşkil etmektedir. Bu bölge, aynı zamanda, uzak bölgeleri denizlere liman şehirlerine bağlayan ana yollar üzerinde bulunmaktadır. Bu yollardan biri, Anadolu ve Suriye’den gelerek Irak’a gitmekte idi ki bu yol aynı zamanda Akdeniz sahillerini Basra Körfezine bağlamaktadır. Bu güzergahtan Diyarbakır’da ikinci bir yol ayrılarak, kuzeydeki dağ settini Devegeçidi ile aşıp, Elazığ ve Sivas üzerinden Samsun’a iniyordu. Bu suretle Mezopotamya ile Karadeniz sahilleri arasındaki bağlantı Diyarbakır üzerinden kuruluyordu. Yine Diyarbakır’dan ayrılan diğer bir yol ise, Bitlis Van Gölü Havzası üzerinden Azerbaycan ve İran’a bağlanmakta idi.
İfade edilen staretejik konumu ve ana yolar üzerinde bulunması, çağlar boyunca Diyarbakır’ın gelişmesinde önemli bir faktör olmuştur. Bu özellikleri dolayısıyla Diyarbakır, çok eski çağlardan beri önemli bir yerleşim alanı olmuştur. Bölgede M.Ö.25000-10000 yıllarında ilkel kavimlerin yaşadıkları tahmin edilmekte; M.Ö. 3000 yıllarından itibaren de medeni kavimlerinyerleştikleri bilinmektedir. Bölgemiz, M.ö. 1700 yıllarından sonra yazılı tarih dönemine girmiştir. Diyarbakır ve çevresi, Türk idaresinde daha da önem kazanmış ve geliştirilmiştir. Özellikle idari merkezi olan şehirler çok iyi imar edilmiş ve kültürel açıdan da ilerlemişlerdir. Başka Diyarbakır ve Silvan olmak üzere diğer şehirler; Bizans hakimiyetinden çıkarılarılarak “darül- islam” (islam ülkesi) haline getirilmeye çalışılan Anadolu’nun İslam medeniyetine intibak ettirilmesi hususunda önemli rol oynamıştır.
Büyük Selçuklu hakimiyetinin sona ermesinin ardından İnanoğulları , Nisanoğulları, Artuklular, Eyyübiler, gibi mahalli hakimiyetler ve Türkiye Selçukluları, Timur dönemi, Akkoyunlular ve Şah İsmail idaresindeki İran egemenliğinden sonra Diyarbakır, 15 Eylül 1515 tarihinde Yavuz Sultan Selim devrinde Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından fethedilerek Osmanlı birliğine katılmıştır. Fethi müteakip, eyalet merkezi haline getirilen Diyarbakır’a ilk beyler bey’i olarak Bıyıklı Mehmet Paşa tayin edilmiştir. Diyarbakır Osmanlı devrinde en önemli ve geniş eyaletlerden biri olmuştur. Doğu İstikametine hareket eden orduların önemli ikmal merkezi haline gelen Diyarbakır, aynı zamanda diğer eyaletlere nazaran en çok asker yetiştiren bir eyalet olmuştur. Bunların özellikle 16.yy. boyunca Diyarbakır’da büyük kalkınma ve imar faaliyetleri gerçekleştirildiği gibi, yüzyılda şehrimiz önemli bir ticaret ve sanat merkezi haline gelmiştir . Daha sonraki yüzyıllarda da öneminde pek fazla birşey kaybatmeyen Diyarbakır, Osmanlı Devletinin yıkılışına kadar bu konumu korumuştur.
Diyarbakır ilinin büyük bölümü Dicle havzasında yer alır.İlin batısındaki Çüngüş ve Çermik ilçeleri ise Fırat havzasındadır. Arabistan-Suriye kıta çekirdeğinin kuzey kesimi, Yukarı Mezopotamya'nın Diyarbakır havzasını oluşturur. Bu kıta çekirdeği, kristalin kayalardan bir yapı gösteren sağlam bir platformdur.Prekambrien, temel arazi olduğu için kıvrılamamışır. Fakat yer yer kırılmıştır. Daha sonraki Jeolojik çağlar boyunca deniz ilerlemesi boyuncasular altında kalmış; tortulanma alanı durumunu kazanmış ve deniz istilasından sonra bu tabakalar tortul alanları meydana getirmişlerdir. Tektonik hareketler sonucu yatay duruşlu tabakalar, yer yer eğilip bükülmüşler ve kıvrımlı özellikler kazanmışlardır. Karacadağın en yüksek doruğu 1957 m. Yükseklik gösteren Kollubaba tepesidir. Çevresine göre daha çok kar alan bu yüksek alan, bazı akarsularında kaynak ve beslenme yöredir. Örneğin, Dicleye ulaşan Deve geçidi Suyu, kaynağını Karacadağdan alır.
Güneydoğu Torosların bir kesimini oluşturan Maden dağları 2230 m. Gibi doruklara sahiptir. Bunların doğuya doğru uzantılarına İnceburun dağları adı verilir. Lice-Kulp çizgisinin kuzeyindeki dağların dorukları 2900 m. yi geçer (Ömer tepesi, Tosun tepesi). Muş’un güneyindeki dağlarının çok yeri sarp ve yalçındır. Lice-Hazro-silvan arasında da dağlık alanlar dikkati çeker. Burada Yumru dağı belirgin bir yükselti olarak görülür. İlin güney kesiminde Mardin eşiği-basamağının kuzey etekleri yer almaktadır. Bu yöre vadilerle yarılmış olmakla birlikte düz alanların geniş yer tuttuğu hafif dalgalı, tepelik bir kesimdir. Böylece Diyarbakır ilinin ana yer şekil özellikleri ortaya çıkmaktadır. Burası, çevrede dağların ve tepelik alanların yer tuttuğu, ortası çukurlaşmış bir tekne özelliği gösterir ve coğrafyada tanımı yapılan “ Plato “ kavramına uyar
Cami ve Kiliseler:
Tarihi ve mimari özellikleri ile muhteşem olan Ulu Cami, Nebi Cami ve Safa Cami Diyarbakır'ın en ünlü camilerdir. Selçuklu Sultanı Melik Şah tarafından yaptırılan Ulu Cami, orijinal dizaynı ve hem Bizans hem de daha eski mimari malzemeleri kullanması ile ilginç olup Türkiye'nin en eski camilerindendir. Diyarbakır'ın 77 km doğusunda, Silvan'da 1185 yılında yapılmış, zarif görünümlü Ulu Cami, kemer kapıları ifade eden ince taş kabartmaları ile görülmeye değerdir. Dİyarbakır Cami ve Kiliseleri Diyarbakır'ın önemli kiliseleri arasında Mart Thoma, Meryem Ana, Kırklar Kilisesi ve Mart Pityon Kilisesi sayılabilir. Meryem Ana Kilisesi, şehirde kalan az sayıdaki Süryani cemaati tarafından halen kullanılmaktadır.
Dengbej
Kürt sözlü edebiyatında klam ve stran söyleyen sanatçıların adıdır. Dengbej kelime manası olarak sese biçim, hayat, renk veren anlamındadır. Denbejlerin seslerini kullanarak yarattıkları yapıtlara lawik ve kilam denir. Doğu Anadolu’da gelenekselleşmiş olan Dengbej’lik özellikle Serhat Bölgesi diye anılan (Van,Kars,Erzurum,Ağrı,Muş vs) gibi yerleşim yeri köylerinde hala sürdürülmektedir.
Çarşılar ve Hanlar: Diyarbakır, Tarihi İpek Yolu'nun merkezlerinden olması sebebi ile önemli hanlara sahiptir. Deliller Hanı, Hasan Paşa, Çiftehan ve Yeni Han'da geçmişte olduğu gibi günümüzde de halı, kilim ve gümüş işleme satan dükkanlar bulunmaktadır. Kervansaray Mimarisi ve iç yapısı ile görülmesi gereken yerlerden biri olan Kervansaray, bugün restore edilerek otel haline getirilmiştir.
Evli Eden Burcu (Ben-u Sen Burcu) : Artuklu hükümdarı Melik Salih adına 1208 yılında mimar ibrahim tarafından yapılmıştır. Bilhassa burcu bir kuşak gibi sarmış olan kitabesi önemli bir sanat eseridir.
Yedi Kardeş Burcu: Artuklu Hükümdarı Melik Salih adına 1208 yılında mimar ibrahim oğlu Yayha tarafından yapılmış olan bu burçta Selçukluların sembolü çift başlı Kartal, Aslan kabartmaları ve meşhur kitabeleri ustaca işlenmiş olup, mimari değeri büyük bir burçtur.
Keçi Burcu: Mardin kapısının doğusunda yontulmuş olan kaya kitlesinin üstüne inşa edilmiş olan Keçi Burcu; surlar üzerinde bulunan burçların en büyüğü ve en eskisidir. inşa tarihi bilinmemekle beraber 1223 yılında Mervan oğulları tarafından onarılmıştır. Bu muhteşem burç içinde 11 kemer bulunmaktadır. Eskiden mabet olarak kullanıldığı sanılan burcun son bölümünde bir kuyu veya yeraltı geçidini andıran dehliz bulunmuşsada beton bir blokla üstü kapatılmıştır.
Ulu Camii: Çok sağlam, kara taştan yapılmış, Anadolu’nun en eski camiierindendir. M.S.639 yılında islam orduları Diyarbakır’ı fethedince Mar-Toma Kilisesi’nin camiiye çevrilmesiyle kurulmuştur. islam aleminde 5. Haremşerif olarak tanınmaktadır. Duvarlarında birçok uygarlığın kitabesi bulunmaktadır.
Safa Camii: Palu (Parlı) Camii ismi de verilen yapı 1532 yılında yapılmış bir Akkoyunlu eseridir. Çini ve motiflerle süslenmiş çok zarif olan minaresinin son zamanlara kadar kılıfla muhafaza edildiği söylenmektedir. Batısında büyük Hekim Muslihiddin-i Lari’nin mezarı vardır.
Beharampaşa Camii: 1572 yılında DiYARBAKıR Valisi Behram Paşa tarafından yaptırılmış Osmanlı eseridir. Giriş kapısının üstündeki sağ ve sol sahanların ters düzeninin bugünkü inşaatlarda kullanılan modern sıkıştırma usulünün günümüzden 400 sene önce taş inşaatına tatbiki suretiyle yapılması fen adamları*nın dikkatini çekmekte ve takdirini kazanmaktadır.
Hazreti Süleyman Camii: Camii’nin diğer adları da Nasıriye Kale Camii’dir. 1155-1169 yılları arasında Nisanoğlu Ebul Kasım tarafından yaptırılmıştır. Camiinin bitişiğindeki Halid Bin Velid’in oğlu Süleyman ile DiYARBAKıR’ın Arap’lar tarafından alınması sırasında şehit düşen diğer sahabeler yatmaktadır. Camii Selçuklu tarzında, mimarisi ise Arap usulüdur.
Nebii Camii: Akkoyunlu eseri olup, 15. Yüzyıldan kalma taşla örtülü tek kubbeli bir camiidir. Minaresinde Peygamber Efendimizden (Kaalen Nebiye) diye bahseden kitabelerin çokluğundan dolayı Nebi veya Peygamber Camii denildiği sanılmaktadır. 1530 yılında Hacı Hüseyin adlı bir kasap tarafından yaptırılan minaresi 1960 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yeri değiştirilerek onarılmıştır.
Fatihpaşa Camii: Kurşunlu Camii’de denilmektedir. 1516-1520 yılları arasında şehrin ilk Osmanlı valisi DiYARBAKıR’lı Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. ilk Osmanlı eseridir. Duvarlı çok güzelOsmanlı çinileri ile kaplıdır. Mihrabı ve minberi görkemli bir sanat yapıtı olan camii’nin ayrıntıları Selçuklu tarzındadır. Cumhuriyet devrinde onarılan camii’nin yanında birde türbe vardır.
Hüsrevpaşa Camii: Osmanlı devri DiYARBAKıR Valilerinin ikincisi olan Hüsrevpaşa tarafından 1512-1528 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Bina önce Üsreviye Medresesi adı ile yaptırılmıştır. Kesme taştan yaptırılmış olan minaresi Selçuklu tarzında olup, sarkıtlarla süslüdür.
Melek Ahmet Camii: Melek Ahmet Paşa tarafından 16. Yüzyılda yaptırılmıştır. Tümü çiniden yapılmış mihrabı çok ilgi çekicidir. Minaresine yarıya kadar birbirini görmeyen iki merdivenle çıkılır, yarıda bu iki merdiven birleşir. Kaidesinin süslemeciliği oldukça inceliklidir. Çini mozaiklerle süslü kabartmalar ince ve ustalıkiı bir beğeni örneğidir.
İskender paşa Camii: Vali iskender Paşa tarafından 1551 yılında yaptırılmıştır. Önünde şadırvanı, doğusunda türbesi vardır. Kara ve beyaz taşlarla süslü olan camii güzel bir Osmanlıeseridir.
Dört Ayaklı Minare: Akkoyunlu Kasım Han tarafından yaptırılan Şeyh mutahhar Camii’sinin dört ayaklı minaresi yekpare dört sütun üzerinde inşaa ettirilmiş ilginç anıtlardandır. Minarenin sütunları altından yedi defa geçenin her dileğinin yerine geldiğine inanılır.
Mesudiye Medresesi: Ulu Camii’nin kuzeyinde ve camii’ye bitişiktir. 1198 yılında Artuklu Melikül Mesut Kutbudin Ebu Muzaffer Sokman zamanında inşaasına başlandığı üzerindeki kitabeden anlaşılmaktadır. Motif ve kitabeleriyle çok değerli bir sanat eseri olan medresenin avlusundçıki mihrabın iki yanına ustaca yerleştirilmiş döner taş sutünlar binanın herhangi bir yerinde meydana gelecek çökmeyi veya kaymayı tespit için konulmuştur. Bina kesme taştan iki katlı olarak yapılmıştır. Mesudiye medresesi içinde öğrenim yapılan Anadolu’nun ilk üniversitesidir.
Zinciriye Medresesi: Sincariye Medresesi’de denilir. Bina 1198 yılında yapılmış olup, mimarının adı isa Ebu Dirhem’dir.
Meryemana Kilisesi: 3. Yüzyıldan kalmadır. Zamanla birçok onarım görmüş olup, Bizans devrinden kalma mihrabı, Roma biçimi kapısı ilginçtir. Kilisede bazı azizlerin türbesi bulunmaktadır. Şehrimizin en güzel Süryani Kadim Yakubi mezhebi kilisesidir. Diğer bir kilisede Keldani Kilisesidir.
Isının 40-50 dereceye vardığı yaz günlerinin bunaltıcı sıcaklığından kurtulmak amacıyla gelişen düz damlı evleri ile tipik yöre mimarisinin günümüzde de yaşatıldığı Diyarbakır, uzun surları, Malabadi Köprüsüyle görülmesi gereken bir ildir. Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Diyarbakır, yüzyıllar boyunca Güneydoğu Anadolu’nun fikir, sanat, kültür ve bilim merkezi olmuştur. Önemli bir ticaret merkezi olan şehir günümüzde de bu özelliğini korumaktadır.
Coğrafi Konumu
Diyarbakır’ın kuzeyinde Bingöl ve Elazığ, doğusunda Batman, güneyinde Mardin, güneybatısında Şanlıurfa, batısında Adıyaman ve Malatya bulunmaktadır.
İklimi
Diyarbakır’da sert ve kurak bir yayla iklimi hâkimdir.
İLÇELER:
Diyarbakır ilinin ilçeleri; Bismil, Çermik, Çınar, Çüngüş, Dicle, Eğil, Ergani, Hani, Hazro, Kocaköy, Kulp, Lice ve Silvan'dır.
Eğil: Zengin bir geçmişe sahip olan Eğil ilçesi tarih içinde de önemli bir yer işgal etmiştir. Asur Kalesi'nin adından da anlaşılabileceği gibi Asurluların da ötesine ulaşan bir geçmişi vardır.
Çermik: Diyarbakır'ın kuzeybatısında olan Çermik, kaplıcalarıyla tanınmış ünü tüm yurda yayılmış güzel ve yemyeşil bir ilçemizdir. Dünyanın her yanından insanlar şifa bulmak amacıyla bu kaplıcalara gelirler. İlçenin eski kalesi, Alaaddin Camii, Abdullah Paşa Medresesi Haburman Köprüsü efsanevi Gelin Dağı, Seyfullah Bey Hamamı ve Ali Dede Çeşmesi ilk anda görülmesi gereken ünlü yerlerindendir.
Hani: Diyarbakır'ın 90 km. kuzeydoğusunda Bingöl-Diyarbakır karayolu üzerinde dağlık bir yerleşim yeridir. Hani İlçesinde 13. yy.da yapıldığı sanılan Hatuniye Medresesi ve 15. yy.da yapılan Ulu Cami bir Selçuklu eseridir.
Kulp: Kulp, Diyarbakır'ın en uzak ilçesidir. Ürettiği nefis ballarıyla tanınan Kulp, Kâfurum Kalesi, Kanikan Mağaraları, Kale-i Ulya, Ciksi Kalesi, Büyük Kaya, İmamı Gazali Türbesi ve çok eski olduğu sanılan Bahemdan köyü gibi eski eserleriyle de geniş bir tarihi zenginliğe sahiptir.
Kocaköy: Kocaköy'ün ne zaman kurulduğu bilinmemektedir. İlçede birçok höyük ve mağara bulunmaktadır.
Lice: Diyarbakır'ın 95 km. kuzeyinde tarihi bir yerleşim merkezidir. Efsanesi dünyaca bilinen, çeşitli ülke ve şehirlerin sahip çıktığı Eshab-ül Kehf mağarasının asıl efsanede geçen Dakyonus şehri tüm özellikleriyle Diyarbakır'ın Lice ilçesi yakınındadır.
Silvan: Kuruluş tarihinin Diyarbakır kadar eski olan Meyyafarikin uygarlığının beşiği olan bir ilçedir. Dünyanın önemli eserlerinden Malabadi Köprüsü, Silvan Kalesi, Kulfa Kapısı ve çeşitli tarihi camilerin yer aldığı tepeden tırnağa tarihle doludur
İl merkezi karayollarının kavşak noktasındadır. Diyarbakır’a hem karayolu, hem hava ve demiryolu ile ulaşım sağlanabilmektedir. Her gün Ankara ile İstanbul’dan düzenli uçak seferleri yapılmaktadır. Diyarbakır’dan hemen hemen Türkiye’nin her yerine otobüs ile yolculuk etmek mümkündür. Ayrıca Ortadoğu ülkelerine taksi ile yolcu taşımacılığı da yapılmaktadır.
Diyarbakır ın bazı illere olan karayolu uzaklıkları şöyledir:
Diyarbakır - Adana 536 Km
Diyarbakır - Adıyaman 207 Km
Diyarbakır - Ankara 940 Km
Diyarbakır - Gaziantep 329 Km
Diyarbakır - İstanbul 1381 Km
Diyarbakır - İzmir 1436 Km
Diyarbakır - Elazığ 162 Km
Diyarbakır - Malatya 263 Km
Diyarbakır - Mardin 86 Km
Diyarbakır - Mersin 610 Km
Diyarbakır - Siirt 216 Km
Diyarbakır - Şanlıurfa 184 Km
Diyarbakır - Konya 950 Km
Demiryolu bulunan tüm hatlarda Diyarbakır’dan tren seferleri yapılmaktadır.
DİYARBAKIR EĞİL İLÇESİ
Eğil İlçesi Diyarbakır’a 52 km. uzaklıktadır. Eğil ilçesi, tarih öncesi dönemlerden başlayıp, pek çok medeniyetlere beşiklik etmiştir. Orta Paleolitik Çağda (MÖ 20.000-15.000) açık hava yerleşmelerinin olduğu, 1946 yılında bu bölgede yapılan basit kazılardan anlaşılmaktadır. Sonraki dönemlerde insanların daha çok mağaralarda kaldıkları toplayıcılık ve avcılığın geçimi sağlamada yegane yol olduğu bilinmektedir. Eğil’deki birçok mağaranın “Ortataş” çağından kalmış olduğu anlaşılmaktadır. Şevket BEYSANOĞLU eserinde; Eğil’i de içine alan kuzey bölgesinin adının Sophane olduğunu ifade etmektedir.Eğil; çeşitli medeniyet ve dönemlerde değişik adlarla anılmıştır.
Diyarbakır Eğil ilçesinde Hz. Elyesa,Hz Zülkifil peygamber ve Hz. Harun-u asefi(A.S) mezarları bulunmaktadır. 3 din için de bu peygamberler son derece değerlidir.Kur'an-ı Kerimde Enbiya-85'de Hz.Elyesa, Enbiya 85-86 ve Sad-48'de Zülkifl (A.S), Neml-18'de Harun Asefi veya Cebrail'den bahsedilmektedir. Eğilde türbelerin olduğu yerde iki peygamber yatmaktadır. Eğilde türbelerin olduğu yerde ikisi peygamberbiri peygamber katibi olmak üzere ziyaret edilen Üç mekan bulunmaktadır.Ayrıca ilçe girişine nebi Helak yatmaktadır. Hz. Elyesa ve Zülküfl peygamber, Harun Asefi ve yanında yatan teyzesinin çocuğu Ömer ibni Birican bulunmaktadır. Eğilde ayrıca nehir kenarında Elyesa peygamberin yeğeni Hürmüz, Eğile giderken dere kenarında Nebi Melak (Melik veya Helak),Eğilin tepesinde Kunak mevkiinde Nebi Hz.Zünün vardır
Urartular; Supani, veya Supa, Romalılar döneminde; Arkochthiokerta, Artagigarta, Bizanslılar Döneminde; Banaz, Basilon, Phrourion daha sonra da İngila adını vermişler.Eğil Bölgesi İngilen/İngiline, Encil, Geil, Ekle, Agel adları şeklinde geçer.Eğil’in adı Evliya Çelebi Seyahatnamesinde “Gel” biçiminde geçmektedir. Bölgede yaşayan insanların bir bölümü, bugün hala “Gel” biçiminde, diğer bir bölümü de “Ekle” biçiminde kullanmaktadır. Şeref Han’ın Şerefname adlı eserinde, Eğil’le ilgili şöyle bir bilgi mevcuttur.“Bu Eğil, eğik bir kemer üzerinde kurulmuş, sağlam bir kaledir ve o kadar yüksektir ki; ona bakan herkese korku ve vehim hakim olur. Halkın ağzında ve dilinde dolaşan söylentiye göre, “Allah’ın velilerinden biri oradan geçerken o kemere işaret edip Türkçe olarak ‘Eğil’ demiş bunun üzerine kemer Allah’ın izniyle eğilmiş ve eğik bir durum olmuştur.” Bugünkü “Eğil” ismi bu olaydan sonra “Eğil” olarak değişmiş olabilir.
Eğil de tekne turumuzdan sonra Diyarbakır usulü halay çekmeye çalıştık, işte bizim halayımız;
Eğil, MÖ 3500-1260 yılları arasında Subarular, Huriler, Mitanniler’in egemenliğinde kalmıştır. Asur Krallarından I. Adad- Nirari (MÖ 1310-1281)’nin Mitanni ülkesine saldırarak, Mitanni Kralı I. Sattura ile oğlu Vasatta’yı yendiğini Asur tabletlerinde belirtilmiştir. (Beysanoğlu) Asurlular, 1260-606 yılları arasında bu bölgede uzun süre egemenliklerini sürdürmüşlerdir. Eğil Kalesi bu dönemlerde yapılmış olabilir.
Eğil’in yakın tarihini el aldığımızda ise 1936 Diyarbakır’ın merkez nahiyelerinden biri olmuştur. 4 Ocak 1936 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan, 3197 sayılı kanunla Diyarbakır iline bağlı bir ilçe haline getirilmiştir. Ancak, 1939 yılında ilçe teşkilatı Eğil’den şimdiki Diyarbakır’ın Dicle ilçesine nakl edilmiştir. O zamana kadar Eğil’e bağlı bir köy olan Dicle ilçe yapılmıştır.İlçe olan Eğil’de bucak yapılmıştır.Ve Dicle’ye bağlanmıştır.Dicle’nin adı Eğil ilçesi olmuştur.Eğil’in adı da Dicle Bucağı olmuştur. 11 yıl süren bu uygulamadan sonra, 18 Aralık 1951 günlü Resmi Gazete’de yayınlanan 5851 sayılı kanunla, Diyarbakır iline bağlı Eğil ilçesinin adı “Dicle” ve bu ilçeye bağlı Dicle bucağının adı da “Eğil” olarak değiştirilmek suretiyle bu karışık durum düzeltilmiştir. 1957’de Eğil bucağı, Dicle’den ayrılarak Diyarbakır merkez ilçesine bağlanmıştır. 4 Temmuz 1987 tarih ve 3392 sayılı kanun ile de Eğil, Diyarbakır’a bağlı bir ilçe olmuştur.
Burası Diyarbakır. Diyarbakır'ın Eğil ilçesi. Pek çok kişinin adını bile bilmediği Eğil, binlerce yıllık tarihi, Dicle Barajı'nı çevreleyen surları, kral mezarları, kümbetleri ve 8 peygamberin mezarıyla cazibe merkezi olma yolunda. Düne kadar "Eğil, hakettiği yerde değil" diye hayıflanan ilçe halkı, bu gün gelenleri kapıda karşılıyor. Ağızlarından düşürmedikleri bir de sloganları var. Eğil'de seferberlik var. Turizm seferberliği.Seferberliği başlatan, Eğil Kaymakamlığı. Başta gençler, ilçedeki herkes gönüllü bir üyesi bu seferberliğin. Eğil inanç, kültür ve doğa turizmi için bulunmaz potansiyeli olan fırsatları olan bir yer: Milattan önce 3 binli yıllara dayanıyor yaklaşık onlarca medeniyete beşiklik etmiş, Asurlular, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklu, Osmanlı ve ara dönemlerde diğer medeniyetlere beşiklik etmiş bir mekan Eğil. Peygamberler ve Krallar diyarı da deniliyor.
Asur Kalesi'nden Kral mezarlarına kadar görülmeye değer çok sayıda yere sahip Eğil artık doğa sporlarıyla da turistlerin ilgisini çekmeyi hedefliyor. İlçenin hedefleri büyük. Asur Kalesi restore edilecek, sporcular için altyapı hazırlanacak. Kaymakamlık bu hedeflere ulaşmak için kaynak arayışında. Yıllarca gözden uzak kaldı. kimse yan dönüp bakmadı bile. unutuldu gitti, doğunun bir köşesinde. terörün gölgesinde kaldı. kimse gitmedi. gidemedi. ama bundan böyle her şey değişti. doğu'nun en hoş yerlerinden olan ve turistik olarak kesinlikle görülmesi gereken yerlerden bir olmaya aday diyarbakır.
Yeşil Bursa tabirine benzer bir durum geçmişte Diyarbakır ,için de geçerliydi.Şimdi belli ölçülerde yeşil olan Diyarbakı'ın geçmişi muhteşemdi.Bu açıdan tarihi seyahatnamelere göz atmak yararlı olacaktır. Buckingham seyahatnamesinde Diyarbakırın bahçelik olduğunu ifade eder, H.Peterman Doğu'da Yolculuk isimli seyahatnamesinde Diyarbakır'ı şöyle anlatır '2 saat boyunca Dicle'nin kıyısından çeşit çeşit meyvelerle dolu bahçelerin,Diyarbekri'in ismiyle ünm yapmış muhteşem büyüklükteki karpuzların yanından geçtik. Dr.Lamec Saad Diyarbakır 1890 yılı izlenimlerini şöyle anlatır: Dicle kıyısı boyunca uzayan bahçeler,çeşitli nehir kollarının akmasıyla da,Diyarbekir'in güneyinde ve doğusunda verimli alanlar oluşturuyor.Bu alanda çeşitli sebze ve meyve yetiştiriliyor ki,bunlar arasında en ünlü ikisi şehrin adıyla anılan kavun ve karpuzdur.Özellikle meyveler çok lezzetli kayısı ve üzüm bu meyvelerin en ünlüleridir.Bu verimli alan ilkbaharın gelmesiyle gül ve menekşe bahçesine dönüşmektedir.Halkın eğlence yeri olarak da Dicle kenarında Urfa kapı ile Dağkapı arasında bahçeler çok ünlüdür.
Lord Warkworth ise 1898 yılı intibalarında'Güneye doğr uzanan vadi dut vadi dut bahçelerinin devamlı bir uzantısı diye bahseder. Lowthıan Bell isimli seyyah ise 1911 yılı seyahatnamesinde 'Güneybatı tarafı dut bahçeleri ve bağlarla süslüdür'der. Armand Colin ise seyahatnamesinde 'Diyarbekir. Nehrin ötesinde ilginç ve hoş bir manzara arazeden yeşil bir vadiye bakmaktadır' demektedir.
M.Şefik. Korkusuz. Seyahatnamelerde Diyarbekir. Kent yay. İst. 2003, s.93, 94; 127, 157; 158; 192, 213; 219
Tarihi seyahatnamelere tekrar göz atalım: Şehrin çevresinde meyve ağaçlarıyla ve havuzlarla süslenmiş taşra evleri bulunmaktadır. Zengin Türkler, yoğun sıcaklarda burada yazlarını geçirmeye geliyorlar; burada hem gölge hem de serinlik buluyorlar M.Şefik Korkusuz Seyahatnamelerde Diyarbekir Von Hammer ‘Osmanlı Tarihi’eserinde ‘Diclenin sahilinde bahçeler mevcuttur.Aldıkları mahsül Mezopotamya kıtasının en iyi mahsülü olarak tanınır.Türk seyyahı Evliya,Diyarbekir’in Reyhan bağını,Batı Asyanın en güzel bahçeleri olan Dimaşk(Şam), Malatya, Konya, Adaliye, Maraş bağlarına muadil bulur
Pedallıyorum hem bisiklet gezileri hemde sosyal kültürel alanlarda etkin organizasyonlar hazırlıyor. Diyarbakır bisiklet turuda bu açıdan önemliydi. Diyarbakır Pedallıyorum Temsilcisi Halil İbrahim Gülben bu tur için büyük çaba sarfetti. Diyarbakır için böyle bir bisiklet turu yapılması ve bu bölgede sürekli bisiklet tur etaplarının hazırlanarak turlar düzenlenmesi çok önemliydi. Bunun için Diyarbakır Bisiklet Topluluğu Pedallıyorum çalışmasına büyük destek verdi.
Diyarbakır Bisiklet Topluluğu
Aslında bu turumuz sadece Diyarbakır için değil bu bölge için çok önemliydi. Bu bölgelerin hem coğrafi yapısı hem tarihi özellikleriyle sahip olduğu değeri yeterince görememişti bugüne kadar. Pedallıyorum Diyarbakır turu ile bu ön yargılar yıkılacak ve bölgenin tanıtımı sağlanacaktı. Bu önem sebebiyle turumuza diğer yakın illerden bisikletçilerimizde destek verdi. Pedallıyorum Gaziantep Temsilcisi Azin tura destek vermek için Diyarbakır'a geldi. Diyarbakır bisikletçileri kendi aralarında turlar yapıyor ve bisiklet kültürünü yaygınlaştırmak için gayret gösteriyorlar. Diyarbakır Bisiklet Topluluğu diğer illerdeki bisikletçileri Diyarbakır a davet ediyor. Diyarbakır dışardan bakıldığında çok farklı anlaşılabilir oysaki şehrin içine geldiğiniz zaman ne kadar güzel bir şehir olduğunu ve insanlarının çok renkli olduğunu göreceksiniz.
Diyarbakır Tarihi Diyarbakır Surları: Çin Seddi'nden sonra en uzun sur olması ile ünlenen Diyarbakır Surları 5.5 km uzunluğunda ve 7-8m yüksekliğindedir.16 kalesi ve 5 çıkış kapısı olan siyah bazalt surlar, kentin en ilgi çekici yeridir. Ortaçağ askeri mimarisinin muhteşem örneğini oluşturan bu surlar yazıtlar ve kabartmalarla dekore edilmiştir. M.Ö. 349 yılında Bizans İmparatoru Costantinus tarafından yenilenen surların yapılış tarihi tam olarak bilinmemektedir.
ON GÖZLÜ KÖPRÜ (DİCLE/SİLVAN KÖPRÜSÜ)
On Gözlü Köprü olarak da bilinir. Diyarbakır'ın eski Silvan yolu üzerinde, Kırklar Dağı'nın eteğindedir. Kentin kuruluşu ve gelişmesiyle ilgili olabilecek bir geçmişi bulunan köprü bugünde aynı hizmeti yapmaktadır. Köprü, yazıtından anlaşılacağı üzere Mervanoğlu devrinde Diyarbakır hükümdarı NiZamüddevle Nasr tarafından H.457 (M. 1065) tarihinde yaptırılmıştır. Dicle Nehri Diyarbakırlılar için kutsal sayılır ve "Allah 'a giden yol" olduğuna inanılır. Bu inançtaki Diyarbakırlı kadın ve genç kızlar her yıl Kurban Bayramı akşamı Dicle Köprüsü üzerinde toplanır daha önceden hazırladıkları yazılı dilekçelerini dualar okuyarak nehire atarlar. Böylece dileklerinin kabul olacağına inanırlar.
İLK ÇAĞLARDAN OSMANLI DEVLETİNİN SONUNA KADAR DİYARBAKIRIN KISA TARİHİ
Şehrimiz, M.Ö.14. yüzyıldan günümüze kadar Amidi, Amid, Amida, Agusta, Karaamid, Karakale ,Karacakale, Hamid, Karahamid, Diyarbekir ve Diyarbakır isimleri ile anılmıştır. Diyarbakır ismi, yakın zamanlara kadar Diyarbakır merkezininde içinde bulunduğu geniş birbölgenin adı olmuştur.Bu bölge, bugünkü Diyarbakır merkezinden başka Erbil, Erzen, Cizre, Hani, Silvan, Harran, Hasankeyf, Habur, Ceylanpınar, Rakka, Urfa, Siirt, Sincar, İmadiye, Mardin, Muş, ve Nusaybin gibi pek çok yerleşim birimini kapsamaktadır.Ancak, günümüzde Diyarbakır ismi, sadece şehir merkezini ifade etmektedir.
Diyarbakır stratejik konumu itibariyle, daha kuzeyideki dağlık arazi ve bu dağlar arasındaki ovalarla, güneyindeki çöl karakterli ovalar arasında bir genişlik teşkil etmektedir. Bu bölge, aynı zamanda, uzak bölgeleri denizlere liman şehirlerine bağlayan ana yollar üzerinde bulunmaktadır. Bu yollardan biri, Anadolu ve Suriye’den gelerek Irak’a gitmekte idi ki bu yol aynı zamanda Akdeniz sahillerini Basra Körfezine bağlamaktadır. Bu güzergahtan Diyarbakır’da ikinci bir yol ayrılarak, kuzeydeki dağ settini Devegeçidi ile aşıp, Elazığ ve Sivas üzerinden Samsun’a iniyordu. Bu suretle Mezopotamya ile Karadeniz sahilleri arasındaki bağlantı Diyarbakır üzerinden kuruluyordu. Yine Diyarbakır’dan ayrılan diğer bir yol ise, Bitlis Van Gölü Havzası üzerinden Azerbaycan ve İran’a bağlanmakta idi.
İfade edilen staretejik konumu ve ana yolar üzerinde bulunması, çağlar boyunca Diyarbakır’ın gelişmesinde önemli bir faktör olmuştur. Bu özellikleri dolayısıyla Diyarbakır, çok eski çağlardan beri önemli bir yerleşim alanı olmuştur. Bölgede M.Ö.25000-10000 yıllarında ilkel kavimlerin yaşadıkları tahmin edilmekte; M.Ö. 3000 yıllarından itibaren de medeni kavimlerinyerleştikleri bilinmektedir. Bölgemiz, M.ö. 1700 yıllarından sonra yazılı tarih dönemine girmiştir. Diyarbakır ve çevresi, Türk idaresinde daha da önem kazanmış ve geliştirilmiştir. Özellikle idari merkezi olan şehirler çok iyi imar edilmiş ve kültürel açıdan da ilerlemişlerdir. Başka Diyarbakır ve Silvan olmak üzere diğer şehirler; Bizans hakimiyetinden çıkarılarılarak “darül- islam” (islam ülkesi) haline getirilmeye çalışılan Anadolu’nun İslam medeniyetine intibak ettirilmesi hususunda önemli rol oynamıştır.
Büyük Selçuklu hakimiyetinin sona ermesinin ardından İnanoğulları , Nisanoğulları, Artuklular, Eyyübiler, gibi mahalli hakimiyetler ve Türkiye Selçukluları, Timur dönemi, Akkoyunlular ve Şah İsmail idaresindeki İran egemenliğinden sonra Diyarbakır, 15 Eylül 1515 tarihinde Yavuz Sultan Selim devrinde Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından fethedilerek Osmanlı birliğine katılmıştır. Fethi müteakip, eyalet merkezi haline getirilen Diyarbakır’a ilk beyler bey’i olarak Bıyıklı Mehmet Paşa tayin edilmiştir. Diyarbakır Osmanlı devrinde en önemli ve geniş eyaletlerden biri olmuştur. Doğu İstikametine hareket eden orduların önemli ikmal merkezi haline gelen Diyarbakır, aynı zamanda diğer eyaletlere nazaran en çok asker yetiştiren bir eyalet olmuştur. Bunların özellikle 16.yy. boyunca Diyarbakır’da büyük kalkınma ve imar faaliyetleri gerçekleştirildiği gibi, yüzyılda şehrimiz önemli bir ticaret ve sanat merkezi haline gelmiştir . Daha sonraki yüzyıllarda da öneminde pek fazla birşey kaybatmeyen Diyarbakır, Osmanlı Devletinin yıkılışına kadar bu konumu korumuştur.
Diyarbakır ilinin büyük bölümü Dicle havzasında yer alır.İlin batısındaki Çüngüş ve Çermik ilçeleri ise Fırat havzasındadır. Arabistan-Suriye kıta çekirdeğinin kuzey kesimi, Yukarı Mezopotamya'nın Diyarbakır havzasını oluşturur. Bu kıta çekirdeği, kristalin kayalardan bir yapı gösteren sağlam bir platformdur.Prekambrien, temel arazi olduğu için kıvrılamamışır. Fakat yer yer kırılmıştır. Daha sonraki Jeolojik çağlar boyunca deniz ilerlemesi boyuncasular altında kalmış; tortulanma alanı durumunu kazanmış ve deniz istilasından sonra bu tabakalar tortul alanları meydana getirmişlerdir. Tektonik hareketler sonucu yatay duruşlu tabakalar, yer yer eğilip bükülmüşler ve kıvrımlı özellikler kazanmışlardır. Karacadağın en yüksek doruğu 1957 m. Yükseklik gösteren Kollubaba tepesidir. Çevresine göre daha çok kar alan bu yüksek alan, bazı akarsularında kaynak ve beslenme yöredir. Örneğin, Dicleye ulaşan Deve geçidi Suyu, kaynağını Karacadağdan alır.
Güneydoğu Torosların bir kesimini oluşturan Maden dağları 2230 m. Gibi doruklara sahiptir. Bunların doğuya doğru uzantılarına İnceburun dağları adı verilir. Lice-Kulp çizgisinin kuzeyindeki dağların dorukları 2900 m. yi geçer (Ömer tepesi, Tosun tepesi). Muş’un güneyindeki dağlarının çok yeri sarp ve yalçındır. Lice-Hazro-silvan arasında da dağlık alanlar dikkati çeker. Burada Yumru dağı belirgin bir yükselti olarak görülür. İlin güney kesiminde Mardin eşiği-basamağının kuzey etekleri yer almaktadır. Bu yöre vadilerle yarılmış olmakla birlikte düz alanların geniş yer tuttuğu hafif dalgalı, tepelik bir kesimdir. Böylece Diyarbakır ilinin ana yer şekil özellikleri ortaya çıkmaktadır. Burası, çevrede dağların ve tepelik alanların yer tuttuğu, ortası çukurlaşmış bir tekne özelliği gösterir ve coğrafyada tanımı yapılan “ Plato “ kavramına uyar
Cami ve Kiliseler:
Tarihi ve mimari özellikleri ile muhteşem olan Ulu Cami, Nebi Cami ve Safa Cami Diyarbakır'ın en ünlü camilerdir. Selçuklu Sultanı Melik Şah tarafından yaptırılan Ulu Cami, orijinal dizaynı ve hem Bizans hem de daha eski mimari malzemeleri kullanması ile ilginç olup Türkiye'nin en eski camilerindendir. Diyarbakır'ın 77 km doğusunda, Silvan'da 1185 yılında yapılmış, zarif görünümlü Ulu Cami, kemer kapıları ifade eden ince taş kabartmaları ile görülmeye değerdir. Dİyarbakır Cami ve Kiliseleri Diyarbakır'ın önemli kiliseleri arasında Mart Thoma, Meryem Ana, Kırklar Kilisesi ve Mart Pityon Kilisesi sayılabilir. Meryem Ana Kilisesi, şehirde kalan az sayıdaki Süryani cemaati tarafından halen kullanılmaktadır.
Dengbej
Kürt sözlü edebiyatında klam ve stran söyleyen sanatçıların adıdır. Dengbej kelime manası olarak sese biçim, hayat, renk veren anlamındadır. Denbejlerin seslerini kullanarak yarattıkları yapıtlara lawik ve kilam denir. Doğu Anadolu’da gelenekselleşmiş olan Dengbej’lik özellikle Serhat Bölgesi diye anılan (Van,Kars,Erzurum,Ağrı,Muş vs) gibi yerleşim yeri köylerinde hala sürdürülmektedir.
Çarşılar ve Hanlar: Diyarbakır, Tarihi İpek Yolu'nun merkezlerinden olması sebebi ile önemli hanlara sahiptir. Deliller Hanı, Hasan Paşa, Çiftehan ve Yeni Han'da geçmişte olduğu gibi günümüzde de halı, kilim ve gümüş işleme satan dükkanlar bulunmaktadır. Kervansaray Mimarisi ve iç yapısı ile görülmesi gereken yerlerden biri olan Kervansaray, bugün restore edilerek otel haline getirilmiştir.
Evli Eden Burcu (Ben-u Sen Burcu) : Artuklu hükümdarı Melik Salih adına 1208 yılında mimar ibrahim tarafından yapılmıştır. Bilhassa burcu bir kuşak gibi sarmış olan kitabesi önemli bir sanat eseridir.
Yedi Kardeş Burcu: Artuklu Hükümdarı Melik Salih adına 1208 yılında mimar ibrahim oğlu Yayha tarafından yapılmış olan bu burçta Selçukluların sembolü çift başlı Kartal, Aslan kabartmaları ve meşhur kitabeleri ustaca işlenmiş olup, mimari değeri büyük bir burçtur.
Keçi Burcu: Mardin kapısının doğusunda yontulmuş olan kaya kitlesinin üstüne inşa edilmiş olan Keçi Burcu; surlar üzerinde bulunan burçların en büyüğü ve en eskisidir. inşa tarihi bilinmemekle beraber 1223 yılında Mervan oğulları tarafından onarılmıştır. Bu muhteşem burç içinde 11 kemer bulunmaktadır. Eskiden mabet olarak kullanıldığı sanılan burcun son bölümünde bir kuyu veya yeraltı geçidini andıran dehliz bulunmuşsada beton bir blokla üstü kapatılmıştır.
Ulu Camii: Çok sağlam, kara taştan yapılmış, Anadolu’nun en eski camiierindendir. M.S.639 yılında islam orduları Diyarbakır’ı fethedince Mar-Toma Kilisesi’nin camiiye çevrilmesiyle kurulmuştur. islam aleminde 5. Haremşerif olarak tanınmaktadır. Duvarlarında birçok uygarlığın kitabesi bulunmaktadır.
Safa Camii: Palu (Parlı) Camii ismi de verilen yapı 1532 yılında yapılmış bir Akkoyunlu eseridir. Çini ve motiflerle süslenmiş çok zarif olan minaresinin son zamanlara kadar kılıfla muhafaza edildiği söylenmektedir. Batısında büyük Hekim Muslihiddin-i Lari’nin mezarı vardır.
Beharampaşa Camii: 1572 yılında DiYARBAKıR Valisi Behram Paşa tarafından yaptırılmış Osmanlı eseridir. Giriş kapısının üstündeki sağ ve sol sahanların ters düzeninin bugünkü inşaatlarda kullanılan modern sıkıştırma usulünün günümüzden 400 sene önce taş inşaatına tatbiki suretiyle yapılması fen adamları*nın dikkatini çekmekte ve takdirini kazanmaktadır.
Hazreti Süleyman Camii: Camii’nin diğer adları da Nasıriye Kale Camii’dir. 1155-1169 yılları arasında Nisanoğlu Ebul Kasım tarafından yaptırılmıştır. Camiinin bitişiğindeki Halid Bin Velid’in oğlu Süleyman ile DiYARBAKıR’ın Arap’lar tarafından alınması sırasında şehit düşen diğer sahabeler yatmaktadır. Camii Selçuklu tarzında, mimarisi ise Arap usulüdur.
Nebii Camii: Akkoyunlu eseri olup, 15. Yüzyıldan kalma taşla örtülü tek kubbeli bir camiidir. Minaresinde Peygamber Efendimizden (Kaalen Nebiye) diye bahseden kitabelerin çokluğundan dolayı Nebi veya Peygamber Camii denildiği sanılmaktadır. 1530 yılında Hacı Hüseyin adlı bir kasap tarafından yaptırılan minaresi 1960 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yeri değiştirilerek onarılmıştır.
Fatihpaşa Camii: Kurşunlu Camii’de denilmektedir. 1516-1520 yılları arasında şehrin ilk Osmanlı valisi DiYARBAKıR’lı Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. ilk Osmanlı eseridir. Duvarlı çok güzelOsmanlı çinileri ile kaplıdır. Mihrabı ve minberi görkemli bir sanat yapıtı olan camii’nin ayrıntıları Selçuklu tarzındadır. Cumhuriyet devrinde onarılan camii’nin yanında birde türbe vardır.
Hüsrevpaşa Camii: Osmanlı devri DiYARBAKıR Valilerinin ikincisi olan Hüsrevpaşa tarafından 1512-1528 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Bina önce Üsreviye Medresesi adı ile yaptırılmıştır. Kesme taştan yaptırılmış olan minaresi Selçuklu tarzında olup, sarkıtlarla süslüdür.
Melek Ahmet Camii: Melek Ahmet Paşa tarafından 16. Yüzyılda yaptırılmıştır. Tümü çiniden yapılmış mihrabı çok ilgi çekicidir. Minaresine yarıya kadar birbirini görmeyen iki merdivenle çıkılır, yarıda bu iki merdiven birleşir. Kaidesinin süslemeciliği oldukça inceliklidir. Çini mozaiklerle süslü kabartmalar ince ve ustalıkiı bir beğeni örneğidir.
İskender paşa Camii: Vali iskender Paşa tarafından 1551 yılında yaptırılmıştır. Önünde şadırvanı, doğusunda türbesi vardır. Kara ve beyaz taşlarla süslü olan camii güzel bir Osmanlıeseridir.
Dört Ayaklı Minare: Akkoyunlu Kasım Han tarafından yaptırılan Şeyh mutahhar Camii’sinin dört ayaklı minaresi yekpare dört sütun üzerinde inşaa ettirilmiş ilginç anıtlardandır. Minarenin sütunları altından yedi defa geçenin her dileğinin yerine geldiğine inanılır.
Mesudiye Medresesi: Ulu Camii’nin kuzeyinde ve camii’ye bitişiktir. 1198 yılında Artuklu Melikül Mesut Kutbudin Ebu Muzaffer Sokman zamanında inşaasına başlandığı üzerindeki kitabeden anlaşılmaktadır. Motif ve kitabeleriyle çok değerli bir sanat eseri olan medresenin avlusundçıki mihrabın iki yanına ustaca yerleştirilmiş döner taş sutünlar binanın herhangi bir yerinde meydana gelecek çökmeyi veya kaymayı tespit için konulmuştur. Bina kesme taştan iki katlı olarak yapılmıştır. Mesudiye medresesi içinde öğrenim yapılan Anadolu’nun ilk üniversitesidir.
Zinciriye Medresesi: Sincariye Medresesi’de denilir. Bina 1198 yılında yapılmış olup, mimarının adı isa Ebu Dirhem’dir.
Meryemana Kilisesi: 3. Yüzyıldan kalmadır. Zamanla birçok onarım görmüş olup, Bizans devrinden kalma mihrabı, Roma biçimi kapısı ilginçtir. Kilisede bazı azizlerin türbesi bulunmaktadır. Şehrimizin en güzel Süryani Kadim Yakubi mezhebi kilisesidir. Diğer bir kilisede Keldani Kilisesidir.
Isının 40-50 dereceye vardığı yaz günlerinin bunaltıcı sıcaklığından kurtulmak amacıyla gelişen düz damlı evleri ile tipik yöre mimarisinin günümüzde de yaşatıldığı Diyarbakır, uzun surları, Malabadi Köprüsüyle görülmesi gereken bir ildir. Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Diyarbakır, yüzyıllar boyunca Güneydoğu Anadolu’nun fikir, sanat, kültür ve bilim merkezi olmuştur. Önemli bir ticaret merkezi olan şehir günümüzde de bu özelliğini korumaktadır.
Coğrafi Konumu
Diyarbakır’ın kuzeyinde Bingöl ve Elazığ, doğusunda Batman, güneyinde Mardin, güneybatısında Şanlıurfa, batısında Adıyaman ve Malatya bulunmaktadır.
İklimi
Diyarbakır’da sert ve kurak bir yayla iklimi hâkimdir.
İLÇELER:
Diyarbakır ilinin ilçeleri; Bismil, Çermik, Çınar, Çüngüş, Dicle, Eğil, Ergani, Hani, Hazro, Kocaköy, Kulp, Lice ve Silvan'dır.
Eğil: Zengin bir geçmişe sahip olan Eğil ilçesi tarih içinde de önemli bir yer işgal etmiştir. Asur Kalesi'nin adından da anlaşılabileceği gibi Asurluların da ötesine ulaşan bir geçmişi vardır.
Çermik: Diyarbakır'ın kuzeybatısında olan Çermik, kaplıcalarıyla tanınmış ünü tüm yurda yayılmış güzel ve yemyeşil bir ilçemizdir. Dünyanın her yanından insanlar şifa bulmak amacıyla bu kaplıcalara gelirler. İlçenin eski kalesi, Alaaddin Camii, Abdullah Paşa Medresesi Haburman Köprüsü efsanevi Gelin Dağı, Seyfullah Bey Hamamı ve Ali Dede Çeşmesi ilk anda görülmesi gereken ünlü yerlerindendir.
Hani: Diyarbakır'ın 90 km. kuzeydoğusunda Bingöl-Diyarbakır karayolu üzerinde dağlık bir yerleşim yeridir. Hani İlçesinde 13. yy.da yapıldığı sanılan Hatuniye Medresesi ve 15. yy.da yapılan Ulu Cami bir Selçuklu eseridir.
Kulp: Kulp, Diyarbakır'ın en uzak ilçesidir. Ürettiği nefis ballarıyla tanınan Kulp, Kâfurum Kalesi, Kanikan Mağaraları, Kale-i Ulya, Ciksi Kalesi, Büyük Kaya, İmamı Gazali Türbesi ve çok eski olduğu sanılan Bahemdan köyü gibi eski eserleriyle de geniş bir tarihi zenginliğe sahiptir.
Kocaköy: Kocaköy'ün ne zaman kurulduğu bilinmemektedir. İlçede birçok höyük ve mağara bulunmaktadır.
Lice: Diyarbakır'ın 95 km. kuzeyinde tarihi bir yerleşim merkezidir. Efsanesi dünyaca bilinen, çeşitli ülke ve şehirlerin sahip çıktığı Eshab-ül Kehf mağarasının asıl efsanede geçen Dakyonus şehri tüm özellikleriyle Diyarbakır'ın Lice ilçesi yakınındadır.
Silvan: Kuruluş tarihinin Diyarbakır kadar eski olan Meyyafarikin uygarlığının beşiği olan bir ilçedir. Dünyanın önemli eserlerinden Malabadi Köprüsü, Silvan Kalesi, Kulfa Kapısı ve çeşitli tarihi camilerin yer aldığı tepeden tırnağa tarihle doludur
İl merkezi karayollarının kavşak noktasındadır. Diyarbakır’a hem karayolu, hem hava ve demiryolu ile ulaşım sağlanabilmektedir. Her gün Ankara ile İstanbul’dan düzenli uçak seferleri yapılmaktadır. Diyarbakır’dan hemen hemen Türkiye’nin her yerine otobüs ile yolculuk etmek mümkündür. Ayrıca Ortadoğu ülkelerine taksi ile yolcu taşımacılığı da yapılmaktadır.
Diyarbakır ın bazı illere olan karayolu uzaklıkları şöyledir:
Diyarbakır - Adana 536 Km
Diyarbakır - Adıyaman 207 Km
Diyarbakır - Ankara 940 Km
Diyarbakır - Gaziantep 329 Km
Diyarbakır - İstanbul 1381 Km
Diyarbakır - İzmir 1436 Km
Diyarbakır - Elazığ 162 Km
Diyarbakır - Malatya 263 Km
Diyarbakır - Mardin 86 Km
Diyarbakır - Mersin 610 Km
Diyarbakır - Siirt 216 Km
Diyarbakır - Şanlıurfa 184 Km
Diyarbakır - Konya 950 Km
Demiryolu bulunan tüm hatlarda Diyarbakır’dan tren seferleri yapılmaktadır.
DİYARBAKIR EĞİL İLÇESİ
Eğil İlçesi Diyarbakır’a 52 km. uzaklıktadır. Eğil ilçesi, tarih öncesi dönemlerden başlayıp, pek çok medeniyetlere beşiklik etmiştir. Orta Paleolitik Çağda (MÖ 20.000-15.000) açık hava yerleşmelerinin olduğu, 1946 yılında bu bölgede yapılan basit kazılardan anlaşılmaktadır. Sonraki dönemlerde insanların daha çok mağaralarda kaldıkları toplayıcılık ve avcılığın geçimi sağlamada yegane yol olduğu bilinmektedir. Eğil’deki birçok mağaranın “Ortataş” çağından kalmış olduğu anlaşılmaktadır. Şevket BEYSANOĞLU eserinde; Eğil’i de içine alan kuzey bölgesinin adının Sophane olduğunu ifade etmektedir.Eğil; çeşitli medeniyet ve dönemlerde değişik adlarla anılmıştır.
Diyarbakır Eğil ilçesinde Hz. Elyesa,Hz Zülkifil peygamber ve Hz. Harun-u asefi(A.S) mezarları bulunmaktadır. 3 din için de bu peygamberler son derece değerlidir.Kur'an-ı Kerimde Enbiya-85'de Hz.Elyesa, Enbiya 85-86 ve Sad-48'de Zülkifl (A.S), Neml-18'de Harun Asefi veya Cebrail'den bahsedilmektedir. Eğilde türbelerin olduğu yerde iki peygamber yatmaktadır. Eğilde türbelerin olduğu yerde ikisi peygamberbiri peygamber katibi olmak üzere ziyaret edilen Üç mekan bulunmaktadır.Ayrıca ilçe girişine nebi Helak yatmaktadır. Hz. Elyesa ve Zülküfl peygamber, Harun Asefi ve yanında yatan teyzesinin çocuğu Ömer ibni Birican bulunmaktadır. Eğilde ayrıca nehir kenarında Elyesa peygamberin yeğeni Hürmüz, Eğile giderken dere kenarında Nebi Melak (Melik veya Helak),Eğilin tepesinde Kunak mevkiinde Nebi Hz.Zünün vardır
Urartular; Supani, veya Supa, Romalılar döneminde; Arkochthiokerta, Artagigarta, Bizanslılar Döneminde; Banaz, Basilon, Phrourion daha sonra da İngila adını vermişler.Eğil Bölgesi İngilen/İngiline, Encil, Geil, Ekle, Agel adları şeklinde geçer.Eğil’in adı Evliya Çelebi Seyahatnamesinde “Gel” biçiminde geçmektedir. Bölgede yaşayan insanların bir bölümü, bugün hala “Gel” biçiminde, diğer bir bölümü de “Ekle” biçiminde kullanmaktadır. Şeref Han’ın Şerefname adlı eserinde, Eğil’le ilgili şöyle bir bilgi mevcuttur.“Bu Eğil, eğik bir kemer üzerinde kurulmuş, sağlam bir kaledir ve o kadar yüksektir ki; ona bakan herkese korku ve vehim hakim olur. Halkın ağzında ve dilinde dolaşan söylentiye göre, “Allah’ın velilerinden biri oradan geçerken o kemere işaret edip Türkçe olarak ‘Eğil’ demiş bunun üzerine kemer Allah’ın izniyle eğilmiş ve eğik bir durum olmuştur.” Bugünkü “Eğil” ismi bu olaydan sonra “Eğil” olarak değişmiş olabilir.
Eğil de tekne turumuzdan sonra Diyarbakır usulü halay çekmeye çalıştık, işte bizim halayımız;
Eğil, MÖ 3500-1260 yılları arasında Subarular, Huriler, Mitanniler’in egemenliğinde kalmıştır. Asur Krallarından I. Adad- Nirari (MÖ 1310-1281)’nin Mitanni ülkesine saldırarak, Mitanni Kralı I. Sattura ile oğlu Vasatta’yı yendiğini Asur tabletlerinde belirtilmiştir. (Beysanoğlu) Asurlular, 1260-606 yılları arasında bu bölgede uzun süre egemenliklerini sürdürmüşlerdir. Eğil Kalesi bu dönemlerde yapılmış olabilir.
Eğil’in yakın tarihini el aldığımızda ise 1936 Diyarbakır’ın merkez nahiyelerinden biri olmuştur. 4 Ocak 1936 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan, 3197 sayılı kanunla Diyarbakır iline bağlı bir ilçe haline getirilmiştir. Ancak, 1939 yılında ilçe teşkilatı Eğil’den şimdiki Diyarbakır’ın Dicle ilçesine nakl edilmiştir. O zamana kadar Eğil’e bağlı bir köy olan Dicle ilçe yapılmıştır.İlçe olan Eğil’de bucak yapılmıştır.Ve Dicle’ye bağlanmıştır.Dicle’nin adı Eğil ilçesi olmuştur.Eğil’in adı da Dicle Bucağı olmuştur. 11 yıl süren bu uygulamadan sonra, 18 Aralık 1951 günlü Resmi Gazete’de yayınlanan 5851 sayılı kanunla, Diyarbakır iline bağlı Eğil ilçesinin adı “Dicle” ve bu ilçeye bağlı Dicle bucağının adı da “Eğil” olarak değiştirilmek suretiyle bu karışık durum düzeltilmiştir. 1957’de Eğil bucağı, Dicle’den ayrılarak Diyarbakır merkez ilçesine bağlanmıştır. 4 Temmuz 1987 tarih ve 3392 sayılı kanun ile de Eğil, Diyarbakır’a bağlı bir ilçe olmuştur.
Burası Diyarbakır. Diyarbakır'ın Eğil ilçesi. Pek çok kişinin adını bile bilmediği Eğil, binlerce yıllık tarihi, Dicle Barajı'nı çevreleyen surları, kral mezarları, kümbetleri ve 8 peygamberin mezarıyla cazibe merkezi olma yolunda. Düne kadar "Eğil, hakettiği yerde değil" diye hayıflanan ilçe halkı, bu gün gelenleri kapıda karşılıyor. Ağızlarından düşürmedikleri bir de sloganları var. Eğil'de seferberlik var. Turizm seferberliği.Seferberliği başlatan, Eğil Kaymakamlığı. Başta gençler, ilçedeki herkes gönüllü bir üyesi bu seferberliğin. Eğil inanç, kültür ve doğa turizmi için bulunmaz potansiyeli olan fırsatları olan bir yer: Milattan önce 3 binli yıllara dayanıyor yaklaşık onlarca medeniyete beşiklik etmiş, Asurlular, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklu, Osmanlı ve ara dönemlerde diğer medeniyetlere beşiklik etmiş bir mekan Eğil. Peygamberler ve Krallar diyarı da deniliyor.
Asur Kalesi'nden Kral mezarlarına kadar görülmeye değer çok sayıda yere sahip Eğil artık doğa sporlarıyla da turistlerin ilgisini çekmeyi hedefliyor. İlçenin hedefleri büyük. Asur Kalesi restore edilecek, sporcular için altyapı hazırlanacak. Kaymakamlık bu hedeflere ulaşmak için kaynak arayışında. Yıllarca gözden uzak kaldı. kimse yan dönüp bakmadı bile. unutuldu gitti, doğunun bir köşesinde. terörün gölgesinde kaldı. kimse gitmedi. gidemedi. ama bundan böyle her şey değişti. doğu'nun en hoş yerlerinden olan ve turistik olarak kesinlikle görülmesi gereken yerlerden bir olmaya aday diyarbakır.
Yeşil Bursa tabirine benzer bir durum geçmişte Diyarbakır ,için de geçerliydi.Şimdi belli ölçülerde yeşil olan Diyarbakı'ın geçmişi muhteşemdi.Bu açıdan tarihi seyahatnamelere göz atmak yararlı olacaktır. Buckingham seyahatnamesinde Diyarbakırın bahçelik olduğunu ifade eder, H.Peterman Doğu'da Yolculuk isimli seyahatnamesinde Diyarbakır'ı şöyle anlatır '2 saat boyunca Dicle'nin kıyısından çeşit çeşit meyvelerle dolu bahçelerin,Diyarbekri'in ismiyle ünm yapmış muhteşem büyüklükteki karpuzların yanından geçtik. Dr.Lamec Saad Diyarbakır 1890 yılı izlenimlerini şöyle anlatır: Dicle kıyısı boyunca uzayan bahçeler,çeşitli nehir kollarının akmasıyla da,Diyarbekir'in güneyinde ve doğusunda verimli alanlar oluşturuyor.Bu alanda çeşitli sebze ve meyve yetiştiriliyor ki,bunlar arasında en ünlü ikisi şehrin adıyla anılan kavun ve karpuzdur.Özellikle meyveler çok lezzetli kayısı ve üzüm bu meyvelerin en ünlüleridir.Bu verimli alan ilkbaharın gelmesiyle gül ve menekşe bahçesine dönüşmektedir.Halkın eğlence yeri olarak da Dicle kenarında Urfa kapı ile Dağkapı arasında bahçeler çok ünlüdür.
Lord Warkworth ise 1898 yılı intibalarında'Güneye doğr uzanan vadi dut vadi dut bahçelerinin devamlı bir uzantısı diye bahseder. Lowthıan Bell isimli seyyah ise 1911 yılı seyahatnamesinde 'Güneybatı tarafı dut bahçeleri ve bağlarla süslüdür'der. Armand Colin ise seyahatnamesinde 'Diyarbekir. Nehrin ötesinde ilginç ve hoş bir manzara arazeden yeşil bir vadiye bakmaktadır' demektedir.
M.Şefik. Korkusuz. Seyahatnamelerde Diyarbekir. Kent yay. İst. 2003, s.93, 94; 127, 157; 158; 192, 213; 219
Tarihi seyahatnamelere tekrar göz atalım: Şehrin çevresinde meyve ağaçlarıyla ve havuzlarla süslenmiş taşra evleri bulunmaktadır. Zengin Türkler, yoğun sıcaklarda burada yazlarını geçirmeye geliyorlar; burada hem gölge hem de serinlik buluyorlar M.Şefik Korkusuz Seyahatnamelerde Diyarbekir Von Hammer ‘Osmanlı Tarihi’eserinde ‘Diclenin sahilinde bahçeler mevcuttur.Aldıkları mahsül Mezopotamya kıtasının en iyi mahsülü olarak tanınır.Türk seyyahı Evliya,Diyarbekir’in Reyhan bağını,Batı Asyanın en güzel bahçeleri olan Dimaşk(Şam), Malatya, Konya, Adaliye, Maraş bağlarına muadil bulur


