Borntobewild
Aktif Üye
- Kayıt
- 23 Nisan 2014
- Mesaj
- 129
- Tepki
- 659
- Şehir
- İzmir
- Bisiklet
- b'Twin
Çevremdeki birkaç kişi alaycı bir tavırla, "Niçin bisikletle seyahat ediyorsun ki?" diyor bana. Arkasından, vereceğim en ufak bir cevaba karşı kılıf hazırlamaya kalkışıyorlar. Daha bisiklet ve seyahat kelimelerini yan yana getiremeyen bu insanlara karşı ne anlatabilirdim ki?
Ben, bisikletimle seyahat ederken zamanı yavaşlatıyorum. Çevremde ki olup biteni özümseyerek yaşıyorum. En küçük ayrıntıya kadar her şeyi ruhumda hissetmeye çalışıyorum. Otoyolları ve sürati sevemeyişim bundandır. Arabanın içerisinde saatte 100 km hızla giderken yol kenarında ki çiçekleri ıskalamak istemiyorum. Dışarıdan gelen kuş seslerini duymak istiyorum. Bir dağın tepesindeki, çok az insanın görebileceği tarihi bir kitabeyi kaçırmak istemiyorum. İşte bu yüzden bisikletle seyahat ediyorum desem, sanırım bir şey anlamazlar.
Palu diyarında, zamanı yavaşlattığım vakit nadir rastlayabileceğim bir eserle karşılaştım. Urartu Kralı Menua tarafından yaptırılan taş kitabe ile. Bu güzelim eseri sizlerle de paylaşmak istedim. Eğer bir gün Palu'ya yolunuz düşer, iziniz geçer ise o atmosferi yaşayasınız diye.
Evliya Çelebi’nin ifadesi ile “Göğe baş uzatmış bir kale” olan Palu Kalesi, birçok medeniyetin izlerini taşıyor. Özellikle taş işçiliğinde ve mimaride çığır açan Urartu Krallığı bu medeniyetlerin başında geliyor. Şebeteria adı verilen eski Palu Kalesi’nde Urartu Dönemi’ne ait; kaya mezarları, tüneller, tapınaklar ve su sarnıçları günümüze kadar ulaşmış. Urartu Kralı Menua tarafından yaptırılan taş kitabe ise, bu eserlerden en dikkat çekeni.

Çivi yazısı ile yazılmış olan taş kitabe, Palu Kalesi’nin kuzeybatısında yer alan 3.40 metre x 1.50 metre boyutlarında ve 0.30 metre derinliğinde bir oyuk içerisinde iki bölümden oluşuyor. Taş yazıt Urartuların batı seferleri hakkında bize bilgi veriyor. M.Ö. 804 yılında Urartu Kralı Menua Fırat`ı geçmiş ve fetihlere başlayarak Palu`yu fethetmiş. Kitabede, Palu`nun adının “Şebeteria” olduğunu, Asurlular`ın elinde bulunan Alziyurdunu ele geçirdiğini, Şebeteria, Huzana ve Şupa`yı topraklarına kattığını, Şebeteria`da bir tapınak yaptırdığını, Meletia (Malatya) şehrini haraç vermek suretiyle anlaşma yaptığı açık bir şekilde anlatılmış. Bölgede bir başka örneğinin bulunmaması ve Van Kalesi’ndeki Urartu yazıtının tahrip olmasından dolayı okunamaması, bu taş yazıtı daha da önemli kılmış.

Kitabenin çevirisi ise şöyledir:
“Tanrı Haldi silahlarıyla (?) sefere çıktı.
O, Sebeteria kentinin Ülkesini zapt etti.
O, Huzana kentinin Ülkesini zapt etti.
Supa(ni) kentini zapt etti.
Tanrı, Haldi büyüktür.
Tanrı Haldi’nin silahları (?) güçlüdür.
Tanrı Haldi’nin kudretiyle , İspuini oğlu Menua sefere çıktı.
O, Sebeteria kentinin Ülkesini zapt etti.
Hati Ülkesine değin gitti.
Tanrı Haldi için bu yazıtı dikti (?).
Sebeteria kentinde Haldi Tapınağı’nı inşa etti.
Sebeteria kenti…
O, Meliteia kenti kralı,
Suliehauali’nin hayatını, düzenli vergi ödemek koşuşuyla bağışladı.
Haldi’nin büyüklüğü sayesinde İspuini oülu Menua, kudretli kral,
Pianili Ülkesi kralı, Tuspa kentinin egemeni (efendisi)
Menua söyler: Bu yazıtı tahrip eden, (onu) silen,
Bir başkasını bunu (bu işleri) yaparken gören,
Haldi, Teiseba, Sivini ve (bütün) tanrılarca yok edilecektir.
O, Güneş ışığından yoksun edilecektir…”
Ben, bisikletimle seyahat ederken zamanı yavaşlatıyorum. Çevremde ki olup biteni özümseyerek yaşıyorum. En küçük ayrıntıya kadar her şeyi ruhumda hissetmeye çalışıyorum. Otoyolları ve sürati sevemeyişim bundandır. Arabanın içerisinde saatte 100 km hızla giderken yol kenarında ki çiçekleri ıskalamak istemiyorum. Dışarıdan gelen kuş seslerini duymak istiyorum. Bir dağın tepesindeki, çok az insanın görebileceği tarihi bir kitabeyi kaçırmak istemiyorum. İşte bu yüzden bisikletle seyahat ediyorum desem, sanırım bir şey anlamazlar.
Palu diyarında, zamanı yavaşlattığım vakit nadir rastlayabileceğim bir eserle karşılaştım. Urartu Kralı Menua tarafından yaptırılan taş kitabe ile. Bu güzelim eseri sizlerle de paylaşmak istedim. Eğer bir gün Palu'ya yolunuz düşer, iziniz geçer ise o atmosferi yaşayasınız diye.
Evliya Çelebi’nin ifadesi ile “Göğe baş uzatmış bir kale” olan Palu Kalesi, birçok medeniyetin izlerini taşıyor. Özellikle taş işçiliğinde ve mimaride çığır açan Urartu Krallığı bu medeniyetlerin başında geliyor. Şebeteria adı verilen eski Palu Kalesi’nde Urartu Dönemi’ne ait; kaya mezarları, tüneller, tapınaklar ve su sarnıçları günümüze kadar ulaşmış. Urartu Kralı Menua tarafından yaptırılan taş kitabe ise, bu eserlerden en dikkat çekeni.

Çivi yazısı ile yazılmış olan taş kitabe, Palu Kalesi’nin kuzeybatısında yer alan 3.40 metre x 1.50 metre boyutlarında ve 0.30 metre derinliğinde bir oyuk içerisinde iki bölümden oluşuyor. Taş yazıt Urartuların batı seferleri hakkında bize bilgi veriyor. M.Ö. 804 yılında Urartu Kralı Menua Fırat`ı geçmiş ve fetihlere başlayarak Palu`yu fethetmiş. Kitabede, Palu`nun adının “Şebeteria” olduğunu, Asurlular`ın elinde bulunan Alziyurdunu ele geçirdiğini, Şebeteria, Huzana ve Şupa`yı topraklarına kattığını, Şebeteria`da bir tapınak yaptırdığını, Meletia (Malatya) şehrini haraç vermek suretiyle anlaşma yaptığı açık bir şekilde anlatılmış. Bölgede bir başka örneğinin bulunmaması ve Van Kalesi’ndeki Urartu yazıtının tahrip olmasından dolayı okunamaması, bu taş yazıtı daha da önemli kılmış.

Kitabenin çevirisi ise şöyledir:
“Tanrı Haldi silahlarıyla (?) sefere çıktı.
O, Sebeteria kentinin Ülkesini zapt etti.
O, Huzana kentinin Ülkesini zapt etti.
Supa(ni) kentini zapt etti.
Tanrı, Haldi büyüktür.
Tanrı Haldi’nin silahları (?) güçlüdür.
Tanrı Haldi’nin kudretiyle , İspuini oğlu Menua sefere çıktı.
O, Sebeteria kentinin Ülkesini zapt etti.
Hati Ülkesine değin gitti.
Tanrı Haldi için bu yazıtı dikti (?).
Sebeteria kentinde Haldi Tapınağı’nı inşa etti.
Sebeteria kenti…
O, Meliteia kenti kralı,
Suliehauali’nin hayatını, düzenli vergi ödemek koşuşuyla bağışladı.
Haldi’nin büyüklüğü sayesinde İspuini oülu Menua, kudretli kral,
Pianili Ülkesi kralı, Tuspa kentinin egemeni (efendisi)
Menua söyler: Bu yazıtı tahrip eden, (onu) silen,
Bir başkasını bunu (bu işleri) yaparken gören,
Haldi, Teiseba, Sivini ve (bütün) tanrılarca yok edilecektir.
O, Güneş ışığından yoksun edilecektir…”



