Ahmet Can Yakışır
Forum Bağımlısı
- Kayıt
- 8 Kasım 2008
- Mesaj
- 749
- Tepki
- 1.119
- Yaş
- 39
- Şehir
- Maltepe / İstanbul
- Bisiklet
- Sedona
merhabalar;
bilenler bilir, güvenli sürüş ve trafik konusunda oldukça bilgi sahibiyim ve forumda da bu konuda çeşitli yazılarım var. merak edenler; forumun gelişmiş arama kısmında "ileri sürüş teknikleri" diye aratarak bu yazılara ulaşabilirler. bu yazıların ortak anafikri ise şöyle: neredeyse hiç bir kaza kaçınılmaz değildir. yeterince gözlem yaparak; bir kazayı daha oluşmadan saniyeler önce farkedebilir ve önleminizi alabilirsiniz. bisikletinize yeterince hakim olabildiğinizde; en ani gelişen durumlardan bile çeşitli manevralarla sıyrılabilirsiniz. yeter ki gözünüz her zaman yolda, algılarınız her zaman açık, ve aklınız hep yerinde olsun.
gel gelelim bazen öyle durumlar da oluyor ki; kaza hiç bir şekilde geliyorum demiyor, ve "o an" öyle ani gelişiyor ki, daha refleksleriniz devreye giremeden kendinizi bir çarpışmanın içinde buluveriyorsunuz.
işte geçtiğimiz pazar, yani 9 ekim 2011 gününde böyle bir olay başıma geldi. 2 şeritli bir caddeye yan sokaktan çıktım, ve sağ şeritte ilerlemeye başladım. bu sırada arkamdan gelmekte olan bir fiat doblo ise, sol şeritten ilerleyerek bana yaklaşıyordu.
ileride kırmızı ışık yandı, ben de o ışıklardan sola döneceğim için yolun sol tarafına yanaşmaya karar verdim. arkamdan bir araç geliyordu, onun önünden sola geçmek olmazdı, sürücüsüyle göz göze gelerek elimle önüme geçmesini işaret ettim ve geçti. ben de onun arkasından sola yanaşmak üzere, arkadan gelen başka araç olup olmadığını kontrol etmek üzere kafamı geriye çevirdim. arkam boştu, geçebilirdim. böylece kafamı tekrar önüme çevirdim ve fiat doblo'nun yan tarafı ön tekerleğimle buluşmak üzereydi! daha 1 saniye önce ışıklara doğru yavaşlayıp durmak üzere olan aracın, daha az önce gözünün içine bakarak işaretleştiğim sürücüsü; tam da ben kafamı arkaya çevirdiğim anda yolun sağındaki bir sokağa dönmeye karar vermiş ve hiç bir aynasını kontrol etmeden, sinyal vermeden, hatta hiç düşünmeden, yolun en solundan bir anda en sağa atılıp gaza basmıştı. kafamı önüme çevirdiğim an çarpıştık ve bir an bütün vücudumda o darbenin şok etkisini hissettim. bırakmadım kendimi; tamamen refleksten ibaret hareketlerle düşüşümü yavaşlatmak ve aracın altına girmemek için elimden geleni yaptım. böylece 1 saniye bile geçmeden yerdeydim, 1 saniyenin sonunda ise koşarak yeniden ayağa kalkmıştım.
araç durdu; sağ ön cama doğru yürüdüm ve arabanın yan aynasına yumruğu indirip; "bu ne lan, bu ne? bakmıyor musun sen buna? ne işe yarıyor lan bu?" diye bağırmaya başladım. aracın camı kapalıydı ama şöför bütün söylediklerimi rahatlıkla duyabiliyordu. verebildiği tek tepki ise alık alık bakmaktı. "gerizekalı mısın oğlum sen, daha az önce işaretleşmedik mi seninle, önüme geç demedim mi, böyle eyvallah diye başını sallamadın mı, 2 saniyede mi unuttun beni, mal mısın lan sen!" diyerek bağırmaya devam ettim, o da bakmaya devam etti. o öyle baktıkça kan hepten beynime sıçradı; "in lan arabadan!" dedim, arabanın ön tarafından dolaşıp soluna geçmek üzere bir adım attım, aynı anda şöför de gaza abanıp muazzam bir patinaj eşliğinde ara sokaklara doğru yardırdı. arkasından saydırdıklarımı ise burada yazmayayım, çoluk çocuk da okuyor buraları.
yapacak birşey yoktu, sinirden aracın plakasını bile almayı akıl edememiştim. bisikletimi kontrol ettim, ön tekerleğinde hafif bir akort kaçmasından başka bir sorunu yoktu. kendime baktım, sağıma doğru düştüğüm için sağ elimde çok ufak birkaç sıyrık ve kıyafetlerimde çamur vardı. gel gelelim sol elim açısından durum pek de iç açıcı değildi, şimdiden bileğimden itibaren ağrımaya başlamıştı ve fonksiyon kaybı vardı. saatler ilerledikçe daha da kötüleşecekti.
bisiklete tekrar bindim ve sol elimi kullanmadan, yakındaki özel medical park hastanesine gittim. sağ olsunlar hemen ilgilendiler; birkaç dakikada elimin ve bileğimin röntgeni çekildi, çatlak ya da çıkık olmadığı haberi gelince ben de derin bir nefes aldım. elime ve bileğime jel sürüp sargıya aldılar ve eve döndüm. o zamandan beri günde 2 defa sargıyı açıp yeniden jel sürüyor ve geri sarıyor ve ağrıkesici içiyordum. neyse ki bu gece nihayet klavye kullanabilecek geldim, ve bu yazıyı yazabiliyorum :in:
şu an sol el parmaklarımı rahatlıkla kullanabilsem de bileğim hiç yüklenmeye gelemiyor, yarından sonra çok daha iyi olacağını umuyorum. çok daha kötüsü olabilirdi, Allah korudu. o sürücüyü ise Allah bildiği gibi yapsın, hiç birşey demiyorum...
bilenler bilir, güvenli sürüş ve trafik konusunda oldukça bilgi sahibiyim ve forumda da bu konuda çeşitli yazılarım var. merak edenler; forumun gelişmiş arama kısmında "ileri sürüş teknikleri" diye aratarak bu yazılara ulaşabilirler. bu yazıların ortak anafikri ise şöyle: neredeyse hiç bir kaza kaçınılmaz değildir. yeterince gözlem yaparak; bir kazayı daha oluşmadan saniyeler önce farkedebilir ve önleminizi alabilirsiniz. bisikletinize yeterince hakim olabildiğinizde; en ani gelişen durumlardan bile çeşitli manevralarla sıyrılabilirsiniz. yeter ki gözünüz her zaman yolda, algılarınız her zaman açık, ve aklınız hep yerinde olsun.
gel gelelim bazen öyle durumlar da oluyor ki; kaza hiç bir şekilde geliyorum demiyor, ve "o an" öyle ani gelişiyor ki, daha refleksleriniz devreye giremeden kendinizi bir çarpışmanın içinde buluveriyorsunuz.
işte geçtiğimiz pazar, yani 9 ekim 2011 gününde böyle bir olay başıma geldi. 2 şeritli bir caddeye yan sokaktan çıktım, ve sağ şeritte ilerlemeye başladım. bu sırada arkamdan gelmekte olan bir fiat doblo ise, sol şeritten ilerleyerek bana yaklaşıyordu.
ileride kırmızı ışık yandı, ben de o ışıklardan sola döneceğim için yolun sol tarafına yanaşmaya karar verdim. arkamdan bir araç geliyordu, onun önünden sola geçmek olmazdı, sürücüsüyle göz göze gelerek elimle önüme geçmesini işaret ettim ve geçti. ben de onun arkasından sola yanaşmak üzere, arkadan gelen başka araç olup olmadığını kontrol etmek üzere kafamı geriye çevirdim. arkam boştu, geçebilirdim. böylece kafamı tekrar önüme çevirdim ve fiat doblo'nun yan tarafı ön tekerleğimle buluşmak üzereydi! daha 1 saniye önce ışıklara doğru yavaşlayıp durmak üzere olan aracın, daha az önce gözünün içine bakarak işaretleştiğim sürücüsü; tam da ben kafamı arkaya çevirdiğim anda yolun sağındaki bir sokağa dönmeye karar vermiş ve hiç bir aynasını kontrol etmeden, sinyal vermeden, hatta hiç düşünmeden, yolun en solundan bir anda en sağa atılıp gaza basmıştı. kafamı önüme çevirdiğim an çarpıştık ve bir an bütün vücudumda o darbenin şok etkisini hissettim. bırakmadım kendimi; tamamen refleksten ibaret hareketlerle düşüşümü yavaşlatmak ve aracın altına girmemek için elimden geleni yaptım. böylece 1 saniye bile geçmeden yerdeydim, 1 saniyenin sonunda ise koşarak yeniden ayağa kalkmıştım.
araç durdu; sağ ön cama doğru yürüdüm ve arabanın yan aynasına yumruğu indirip; "bu ne lan, bu ne? bakmıyor musun sen buna? ne işe yarıyor lan bu?" diye bağırmaya başladım. aracın camı kapalıydı ama şöför bütün söylediklerimi rahatlıkla duyabiliyordu. verebildiği tek tepki ise alık alık bakmaktı. "gerizekalı mısın oğlum sen, daha az önce işaretleşmedik mi seninle, önüme geç demedim mi, böyle eyvallah diye başını sallamadın mı, 2 saniyede mi unuttun beni, mal mısın lan sen!" diyerek bağırmaya devam ettim, o da bakmaya devam etti. o öyle baktıkça kan hepten beynime sıçradı; "in lan arabadan!" dedim, arabanın ön tarafından dolaşıp soluna geçmek üzere bir adım attım, aynı anda şöför de gaza abanıp muazzam bir patinaj eşliğinde ara sokaklara doğru yardırdı. arkasından saydırdıklarımı ise burada yazmayayım, çoluk çocuk da okuyor buraları.
yapacak birşey yoktu, sinirden aracın plakasını bile almayı akıl edememiştim. bisikletimi kontrol ettim, ön tekerleğinde hafif bir akort kaçmasından başka bir sorunu yoktu. kendime baktım, sağıma doğru düştüğüm için sağ elimde çok ufak birkaç sıyrık ve kıyafetlerimde çamur vardı. gel gelelim sol elim açısından durum pek de iç açıcı değildi, şimdiden bileğimden itibaren ağrımaya başlamıştı ve fonksiyon kaybı vardı. saatler ilerledikçe daha da kötüleşecekti.
bisiklete tekrar bindim ve sol elimi kullanmadan, yakındaki özel medical park hastanesine gittim. sağ olsunlar hemen ilgilendiler; birkaç dakikada elimin ve bileğimin röntgeni çekildi, çatlak ya da çıkık olmadığı haberi gelince ben de derin bir nefes aldım. elime ve bileğime jel sürüp sargıya aldılar ve eve döndüm. o zamandan beri günde 2 defa sargıyı açıp yeniden jel sürüyor ve geri sarıyor ve ağrıkesici içiyordum. neyse ki bu gece nihayet klavye kullanabilecek geldim, ve bu yazıyı yazabiliyorum :in:
şu an sol el parmaklarımı rahatlıkla kullanabilsem de bileğim hiç yüklenmeye gelemiyor, yarından sonra çok daha iyi olacağını umuyorum. çok daha kötüsü olabilirdi, Allah korudu. o sürücüyü ise Allah bildiği gibi yapsın, hiç birşey demiyorum...


