Selamlar!!! Bu haftasonu bi değişiklik yaparak Odtü ormanı yerine
Eskişehirli arkadaşların tavsiyesi üzerine Eskişehir Bozdağ'a bir
tur yapmaya karar verdik. Ankara'dan Müfit Abiyle Eskişehir'e
indikten sonra saat 17:30 cıvarı Eskişehirli Bülent, Timur ve Devrim
abiyle buluşarak tura başladık. Fazla zamanımız olmadığı için dağın
tepesine kamyonetle çıktık. Dağ gerçekten çok ilginç bir özelliğe
sahip. Bunun nedeni Eskişehir'e bakan tarafında doğru düzgün ot bile
bitmemesine rağmen arka tarafının sık ormanlarla dolu olması.
Eskişehir'de ürünler yeni olgunlaşırken oradaki insanlar ikinci
ürünü alıyorlar. ağın arka tarafına doğru bir miktar indikten sonra
manzarayı gören güzel bir düzlükte kamp attık. Bu arada yolda
giderken gördüğümüz ölü kurt yavrusu da bizi biraz endişelendirmedi
değil. Gece kampı kurup bir güzel ateşte pişmiş köfteleri mideye
indirdikten sonra güzel bir uyku çektik. Sabah yola koyulup tamamen
aşağı indiğimizde gördüğümüz Ege bölgesine ait meyve ağaçları bizi
oldukça şaşırttı. Yol boyunca birçok nar, üzüm, incir, ayva, elma,
antepfıstığı ağacı gördük, hatta görmekle de yetinmedik yollardan
toplaya toplaya ilerledik
Hafif inişli çıkışlı yoldan yaklaşık 20-
25 km ilerledikten sonra Sakarılıca isimli kaplıcası ve havuzuyla ün
kazanmış fakat çok da büyük bir özelliği olmayan Mihalgazi ilçesine
geldik. Orada oturup karar vermek için kaplıcaya girip kamyonetle
dönme, kaplıcaya girip bisikletle tırmanma, kaplıcaya girmeden gitme
gibi bir çok fikrin kombinasyonunu yaptıktan sonra hiçbirini
yapmayarak tırmanacağımız dağ yolunun yarısında bulunan bir kanyonun
deresine girmeye karar verdik. Tırmanış oldukça dik ve vrajlı.
Kanyona vardıktan sonra mola verip çayın serin sularına atıyoruz
kendimizi. Terden sırılsıklam olan giyisilerimizin bir kısmını
yıkayıp kurumak üzere kayalara bıraktıktan sonra yemek ve çay
hazırlıklarına başlıyoruz. o sırada birden bire tepemizde beliren
kara bulutların ciddiyetine aldırmayarak yavaş yavaş ıslanmaması
gerekenleri önlem almadan sadece çantaya atıyoruz. Tabi yemek ve çay
pişirmeye devam. Sonradan beliren sert bir fırtına ve karşıda
görünen yağmur bizi esaslı bir ıslatacağının haberini veriyor. Ama
artık çok geç!!! Sert rüzgarla gelen Yağmur bizi birden bire sudan
çıkmış balığa çeviriyor. Hatta yağmurun gelmesinden yaklaşık 40 sn
sonra başlayan dolu bize korunma şansı vermiyor. Son anda Timur
abinin çantadan çıkarttığı çadır tentesinin altına girerek dolu
tanelerini kafaya yemekten kurtuluyoruz yalnız herşey dışarıda...
yaklaşık 6-7 dk. Naylonun altında titrerken bundan 10 dk önce
güneşlendiğim an hala gözlerimin önündeydi.
Yağmurun dinmesinden sonraysa manzara pek iç açıcı değildi. Kanyonun
zirvesinden başlayan sel aşağı nehre doğru aynı bir şelale gibi
iniyordu. Daha sonra sel geçti fakat yağmur yarım saat kadar daha
yağsaydı bizim üzerimize de sel düşebilirdi. Bunun yanında
hazırlamak üzere olduğumuz fakat yağmur suyuyla buz gibi olan çay,
sırılsıklam ekmekler pek de hoş bir görüntü vermiyordu. Her zaman
olduğu gibi acil durum çantamda bulunan dardanel-mısır ve dilim keki
yiyince açlık sıkıntısını ortadan kaldırdık. Bundan sonra sıkı bir
tırmanış bizi bekliyordu. Tamamı sırılsıklam olmuş eşyaları zorlukla
bisiklete yerleştirdikten sonra yolumuza devam ettik. Bundan sonra
yağmur yağmadı fakat hava kapalıydı. Bu da bize tırmanışta büyük
avantaj oldu. Yol boyunca birçok çeşme var. Buralardan sularımızı
tazeleyerek tırmandıktan sonra zirvede, Eskişehir ayaklarımızın
altındaydı. İniş oldukça virajlı. Fakat bir bölümünde hız denemesi
yapmaya müsait. Ben 79km'ye vurdum. İnişten sonraysa bir miktar düz
yoldan giderek Eskişehir'e varıyoruz.
Planı yaparken hiç bu kadar zorluk ve macera hesapta yoktu. Hatta
normal bir bisiklet planından çok daha kolay bir güzergahtı. Fakat
biz yine kolayı zor yapmayı başardık!!!
eeee yoksa zevki çıkarmı
bu işin
Y. ERGUN
Eskişehirli arkadaşların tavsiyesi üzerine Eskişehir Bozdağ'a bir
tur yapmaya karar verdik. Ankara'dan Müfit Abiyle Eskişehir'e
indikten sonra saat 17:30 cıvarı Eskişehirli Bülent, Timur ve Devrim
abiyle buluşarak tura başladık. Fazla zamanımız olmadığı için dağın
tepesine kamyonetle çıktık. Dağ gerçekten çok ilginç bir özelliğe
sahip. Bunun nedeni Eskişehir'e bakan tarafında doğru düzgün ot bile
bitmemesine rağmen arka tarafının sık ormanlarla dolu olması.
Eskişehir'de ürünler yeni olgunlaşırken oradaki insanlar ikinci
ürünü alıyorlar. ağın arka tarafına doğru bir miktar indikten sonra
manzarayı gören güzel bir düzlükte kamp attık. Bu arada yolda
giderken gördüğümüz ölü kurt yavrusu da bizi biraz endişelendirmedi
değil. Gece kampı kurup bir güzel ateşte pişmiş köfteleri mideye
indirdikten sonra güzel bir uyku çektik. Sabah yola koyulup tamamen
aşağı indiğimizde gördüğümüz Ege bölgesine ait meyve ağaçları bizi
oldukça şaşırttı. Yol boyunca birçok nar, üzüm, incir, ayva, elma,
antepfıstığı ağacı gördük, hatta görmekle de yetinmedik yollardan
toplaya toplaya ilerledik
25 km ilerledikten sonra Sakarılıca isimli kaplıcası ve havuzuyla ün
kazanmış fakat çok da büyük bir özelliği olmayan Mihalgazi ilçesine
geldik. Orada oturup karar vermek için kaplıcaya girip kamyonetle
dönme, kaplıcaya girip bisikletle tırmanma, kaplıcaya girmeden gitme
gibi bir çok fikrin kombinasyonunu yaptıktan sonra hiçbirini
yapmayarak tırmanacağımız dağ yolunun yarısında bulunan bir kanyonun
deresine girmeye karar verdik. Tırmanış oldukça dik ve vrajlı.
Kanyona vardıktan sonra mola verip çayın serin sularına atıyoruz
kendimizi. Terden sırılsıklam olan giyisilerimizin bir kısmını
yıkayıp kurumak üzere kayalara bıraktıktan sonra yemek ve çay
hazırlıklarına başlıyoruz. o sırada birden bire tepemizde beliren
kara bulutların ciddiyetine aldırmayarak yavaş yavaş ıslanmaması
gerekenleri önlem almadan sadece çantaya atıyoruz. Tabi yemek ve çay
pişirmeye devam. Sonradan beliren sert bir fırtına ve karşıda
görünen yağmur bizi esaslı bir ıslatacağının haberini veriyor. Ama
artık çok geç!!! Sert rüzgarla gelen Yağmur bizi birden bire sudan
çıkmış balığa çeviriyor. Hatta yağmurun gelmesinden yaklaşık 40 sn
sonra başlayan dolu bize korunma şansı vermiyor. Son anda Timur
abinin çantadan çıkarttığı çadır tentesinin altına girerek dolu
tanelerini kafaya yemekten kurtuluyoruz yalnız herşey dışarıda...
yaklaşık 6-7 dk. Naylonun altında titrerken bundan 10 dk önce
güneşlendiğim an hala gözlerimin önündeydi.
Yağmurun dinmesinden sonraysa manzara pek iç açıcı değildi. Kanyonun
zirvesinden başlayan sel aşağı nehre doğru aynı bir şelale gibi
iniyordu. Daha sonra sel geçti fakat yağmur yarım saat kadar daha
yağsaydı bizim üzerimize de sel düşebilirdi. Bunun yanında
hazırlamak üzere olduğumuz fakat yağmur suyuyla buz gibi olan çay,
sırılsıklam ekmekler pek de hoş bir görüntü vermiyordu. Her zaman
olduğu gibi acil durum çantamda bulunan dardanel-mısır ve dilim keki
yiyince açlık sıkıntısını ortadan kaldırdık. Bundan sonra sıkı bir
tırmanış bizi bekliyordu. Tamamı sırılsıklam olmuş eşyaları zorlukla
bisiklete yerleştirdikten sonra yolumuza devam ettik. Bundan sonra
yağmur yağmadı fakat hava kapalıydı. Bu da bize tırmanışta büyük
avantaj oldu. Yol boyunca birçok çeşme var. Buralardan sularımızı
tazeleyerek tırmandıktan sonra zirvede, Eskişehir ayaklarımızın
altındaydı. İniş oldukça virajlı. Fakat bir bölümünde hız denemesi
yapmaya müsait. Ben 79km'ye vurdum. İnişten sonraysa bir miktar düz
yoldan giderek Eskişehir'e varıyoruz.
Planı yaparken hiç bu kadar zorluk ve macera hesapta yoktu. Hatta
normal bir bisiklet planından çok daha kolay bir güzergahtı. Fakat
biz yine kolayı zor yapmayı başardık!!!
bu işin
Y. ERGUN


