Scudo Sports

Çanakkale - Bodrum Turu 3.Gün :Aliağa’ da ölmediysek, kolay kolay ölmeyiz.

Osman Kıtay

Forum Bağımlısı
Kayıt
31 Temmuz 2012
Mesaj
855
Tepki
1.070
Yaş
49
Şehir
İstanbul
Bisiklet
Fuji
Sabah 06.30 gibi uyanıyoruz. Bu kadar erken kalkmamızın nedeni, sabah kahvaltıyı Ayvalık’ ta yapmak. Zaten başka çaremizde yok. Kampingde kahvaltıyı yaparsak, bisikletleri satsak anca karşılarız. Zaten akşamda tüm yiyecekleri bitirdik. O nedenle hızlıca çadırlarımız toplamaya başlıyoruz. Hızlı derken, Serhat hızlı ama benim sabahları hazırlanma hızım salyangoz hızı. Nihayetinde toplanıp dinlenmiş ve arınmış bir şekilde yola koyuluyoruz.
Dün bize aşılmaz gibi rampalar ayağımızın altında yok olup gidiyordu. En sonunda Ali bey adasını terk ediyoruz. Karnımız acıkmış durumda, ne yiyeceğimize karar verememiş bir şekilde açık bir yer arıyoruz. Baktık Ayvalık’ tan çıkmaya başladık. Çevredekilere nerede bir şeyler yiyebileceğimizi soruyoruz. Aldığımız cevapla 180 derece dönüp otogar yanında bir lokanta buluyoruz. Hemen birer çorba içiyoruz. Bu arada bende telefonumu şarj ediyorum. Bu arada şarj olayı çok önemli. Telefonda Strava sürekli açık olduğundan telefonumun şarjı gün sonunu anca görüyor. Zaten Kamp yerinde de şarjda sıkıntı yaşadık. Çorbacıda üstünü eklemeye çalışıyorum.
Aklınızda olsun. Dinlendiğiniz yerlerde rica ettiğinizde şarj etme konusunda kimse sıkıntı yaratmıyor. Onlarda alışmış, ve ona göre bir yerlerde priz ayarlamış. Her neyse, çorbanın hemen ardından, Serhat’ ın çay krizini çözmek için hemen yan taraftaki kahvede çay yüklemesini yapıyoruz. Serhat gerçekten çaysız yapamayan bir arkadaş. Hatta hayattaki tek bağımlılığı. Çay içtikten sonraki sürüş performansı dahi değişiyor.
Niyetimiz, Molaları azaltıp, 30-40 km.de bir kısa mola verip, öğlen yemeklerinde ana molaları vermek. Ayvalık’ tan çıkmadan önce marketten su yüklememizi yapıp Ayvalık maceramızı sonlandırıyoruz. Buradan Özgür Emek arkadaşımdan özür diliyorum. Kendi yazısındaki köpek onları Ayvalık çıkışında kovalamıştı. Biz o arkadaşı göremedik. Bizim karşılaştığımız köpek Küçükkuyu çıkışındaydı. Hatamdan dolayı tekrar özür diliyorum. Ayvalık güvenli geri dönebilirsiniz.
Bu arada Dikili’ ye geldiğimizde bir karar vermemiz lazım. Dikili – Çandarlı yoluna mı yoksa Bergama yolunu mu kullanacağız? Bir Dikili’ ye varalım karar veririz. Ayvalık’ tan çıktıktan 17-18 km sonra Serhat’ ın bisikletteki yük biraz kayıyor. Yol kenarında duruyoruz. Yükü hallederken kenarda “Karadut suyu” satan tezgahı gözüme kestiriyorum. Pek istekli olmadan sadece meraktan yahu nedir bu Karadut suyu bir içelim diyerek, birer bardak içiyoruz. O anki halimizi anlatamam sadece yaşamak lazım. Bir kere buz gibi, kitapta bahsedilen kevser şarabımı desem, karar veremiyorum. Böyle bir güzellik, lezzet olamaz. Arkadaş biz bu kadar zaman neden içmedik? Cevap yok. Sadece hıyarlıktan deyip, konuyu kapatalım. Gözümüz bundan sonra yolda karadut suyu arayacak ama, biz bu güzelliği en son tezgahta içtiğimizi sonradan anlayacağız.
Bundan sonra yol bize Dikili’ ye kadar pek sıkıntı çıkarmıyor. Sadece 3-4 km. lik bir kesiminde yol çalışması var. Karşı şeritten bir süre yola devam ediyoruz. 35. Km.de Mezarlık yanında 2 dakikalık bir moladan sonra Dikili’ ye girişindeki benzinliğe kadar mola vermiyoruz. Kamp alanından benzinliğe kadar 52 km. yol yapıyoruz. Performansımız ve moralimiz iyi durumda. Benzinlikte ilk molamızı verdiğimiz gibi, Serhat’ a hemen çay yüklemesine başlıyorum. Hacı hemen keyifleniyor. Benzinlikte asıl can alıcı soruyu soruyoruz; yol olarak nereyi tavsiye edersiniz? Benzinliktekiler sağolsun, bize Çandarlı yoluna girmememizi, o yolun dar ve sıcak asfalt olmadığını, rampaların bizi çok yoracağını söylüyor. Bizde hala Assos’ un rampalarının travmasını atlatamamışken, büyük sözü dinleyip Bergama yolundan gitmeye karar veriyoruz.
Bergama yolu anlatılmaz yaşanır kıvamında bir yol diyebilirim. Çok güzel bir asfalt, geniş yol. Keyifle sürüyoruz bisikletimizi. Bir yandan da gözümüz sağ tarafımızda kalan Dikili – Çandarlı arasındaki yolun tepelerinde. Anlattıkları gibiyse, iyi ki tırmanmadık diye konuşuyoruz. Yaklaşık 25 km. mola vermeden giderek, öğlen vakti Kurfallı’ nın girişindeki benzin istasyonuna varıyoruz. Küçük bir su ikmali yapılıp Öğlen yemeği için planladığımız Yeni Şakran’ a 15 km mesafemiz kaldığını öğreniyoruz. 5 dakika bile dinlenmeden pedallarımıza yükleniyoruz. Amacımız öğlenin fazla sıcağına kalmadan gidebildiğimiz kadar gitmek. Çünkü öğlenden sonra yemek ve sıcaktan dolayı ister istemez hızımız kesiliyor.
Yaklaşık 40 dakika sonra Yeni Şakran girişine varıyoruz. Gözlerimiz fellik fellik lokanta arıyor. Sağda kebapçı, solda köfteciler var. Serhat Namaz işimi halledeyim sonra yemek yeriz diyor. Bende Caminin önünde ağaçların altında ki serinlikte bekliyorum. Köftecilere gidiyoruz, köfteler pleytte pişiyor. Cık olmadı, karşıya geçiyoruz. Hemen kebapçıya kuruluyoruz. Ege şivesiyle bir abla karşılıyor bizi. Şansımıza pek bir şey kalmamış. Adana siparişi veriyoruz. Yanında meze tarzı bir sürü şey geliyor. Karnımızı bir güzel dolduruyoruz. Bu arada yan masaya 3-4 işçi geliyor. Ufaktan sohbet başlıyor.
-Nereden nereye?
-Çanakkale’ den gelip Bodrum’ a gidiyoruz.
-Bisikletle mi?
-Evet
-Nerede kalıyorsunuz?
-Çadırda
-Bu bisikletler kaça?
-Biraz pahalı sayılırlar.
-Burada kalmayın.
-?????
-Valla buralar tekin değil.
-Zaten Foça’ ya gidiyoruz.
Siz pek tekin değilsiniz orası belli. Tüm Yeni Şakran’ ı niye aynı kefeye koyuyorsun kardeşim? Diye mırıldanıyorum. Yemeğimizi yiyip, tekrar caminin olduğu yerdeki ağaç gölgeliğine geçiyoruz. Bir ara caminin arkasındaki tuvalete gidiyorum. Tuvalet kokusuyla bana yolu gösteriyor. Tuvaletin dış kapısına geldiğimde koku dayanılmaz bir hale geliyor. Nasıl olsa kısa sürecek diye nefesimi tutup giriyorum. F1 pitstop kıvamında işimi hallederken, duvardaki yazı dikkatimi çekiyor. “Nasıl bulmak istersen öyle bırak!” Şimdi ben bulmak istediğim gibi bırakmak istersem ilk önce orayı yıkıp, sonra yeniden inşa etmem lazım. Bu da epey vakit alacağından yazıyı diğer bir milyon kişi gibi görmezden gelip hızlıca pit alanını terk ediyorum. Serhat tuvaletin yerini soruyor, durumu anlattığımda bütün yapacakları için sabırlı davranma kararı alıyor.
Molamıza hep kısa tutma niyetiyle başlayıp, yemeğin ağırlığı ve gölgenin serinliği bize sabahları 5 dakika daha fazla uyuma tatlılığı veriyor. Ama yol bizi bekler sloganıyla belli bir süre sonra toplanıyoruz. Rotamızın o günkü son durağı olarak Yeni foça – Eski foça arasında bulunan Sazlıca kampında kalmayı planlıyoruz. Ada kampingden dolayı yarı akıllanmış durumdayız. Biz her şeye rağmen temkinli olalım diyerek marketten, 2 balık, 2 barbunya 1 pakette helva alarak yolumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Edemiyoruz.
Neden? Ben daha Sazlıca kampını aramadım.
-Alo buyrun?
-İyi günler 2 bisikletli kamp alanınıza geliyoruz. Birkaç şey soracaktım. Yeme içem ile ilgili sıkıntı var mı? Mesela Bira kaç tl?
-Bira 5 tl (oh iyi) ayrıca alışveriş yapabileceğiniz bir yerimiz ve lokantamız mevcut.
-Akşam üzeri 2 kişi geleceğiz bilginiz olsun.
-Eşinizle mi?
-Hayır yanımdaki arkadaşımla
-Erkek mi?
-Evet?
-Maalesef yalnız erkekleri almıyoruz.
-Haydaaa yahu nasıl olur? Bakın biz bisikletli olarak geliyoruz.
-Haaaa bir saniye…… Tamam O zaman gelebilirsiniz. Yoksa normalde yalnız erkekleri almıyoruz. Yalnız akşam 8 de kamp kapanıyor. Acele edin.
Tipik Türkiye hali. Damsız girilmez. Hesaplamalarımıza göre yaklaşık 45 km yol kalmış olması lazım. Yani 2,5 saatte orada oluruz diyoruz. Diyorum ya hesaplamaya göre. Yemişiz kebapları, nasıl gideceğiz? Tabi ki ağır ağır. Tam Yeni Şakran’ dan çıkacağız bize kalmayın diyen elemanlarla göz göze geliyor ve selamlaşıyoruz. Aga buralarda kalmamak lazım. Vücudumuzun sesini dinliyoruz ve ağır ağır yol alarak, Aliağa’ ya kadar varıyoruz. Aliağa bilindiği üzere İstanbul’ un Tuzla-Gebze- İzmit mutasyonu bir yer. İzmir’ in ağır sanayi bölgesi ve liman şehri. Doğal olarak etraftaki araçların ebatları büyümeye yollardaki bozukluklar artmaya başlıyor. Bu arada Aliağa’ nın için benzin istasyonu gibi kokuyor. Nedeni PETKİM. İnsanların o bölgede sağlıklı yaşaması gerçekten çok zor.
Aliağa rampasının ortasında Serhat’ ın sabrının taşma noktasına varması sonucu benzinlik molası verdikten sonra rampada kaldığımız yerden devam ediyoruz. Artık yol biraz tırstıracak düzeyde tehlikeli hale helmeye başlıyor. Etrafımıza Konteyner taşıyan tırlar, Akaryakıt tırları, kamyonlar, yol epey kalabalıklaştı. Navigasyondaki haritaya göre rampa bittikten sonra Yeni Foça’ ya bir yol olması lazım. Ama yol yok. Hacı yol nerede? Burada! Bir bakıyoruz ki yol Liman bölgesinin oralarda tel örgülerin içinde gidiyor. Yani yolumuz biraz uzayacak. O sıralar Özgür Emek ve ekibinin trene bindiği yerden geçiyoruz. Acaba binsek mi diye düşünmüyorum. Binersek İzmir’ i pas geçmek ve bütün rota planlarını alt üst etmek var. Biraz daha gitmeden arkamızda bir kamyon korna çalıyor. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Bir şey düşürdünüz diyerek yanımızdan yavaşça geçiyor. Bakıyorum bende eksik yok. Serhat “bende de yok diyor” son bir kontrol, Serhat’ ın Uyku tulumu düşmüş. Hemen geri dönüp 200-300 metre geride tulumu buluyorum. Tulumu bir güzel tekrar sabitliyoruz. Bir tarafı İzmir’ e giden diğer tarafı Aliağa gemi söküm ve fabrikaların olduğu bir yola giden yol ayrımına geldiğimizde yolu soruyoruz. Bize fabrikalar bölgesinin içinden gideceğimiz söyleniyor.
Yol öyle bir yol ki, Bergama yolu gibi değil. Ortalık toz duman, bütün araçlar tır muadili dev gibi araçlar. Arada tek tük otomobil var. Araçlara bakıyorsun, Gemi sökümden çıkan hurdaları demir çelik fabrikasına taşıyan araçlar. Üzerlerindeki demir hurdaları araçlar giderken yerlere dökülüyor. Hatta birkaç yerde kamyonetiyle gelmiş hurdacılar, düşen parçaları yerlerden topluyor. Bazı parçalar 8 – 10 kiloluk demirler. Araçlar zaten bizi teğet geçip gidiyor. Birisi kafamıza düşse biteriz. Ya da kamyonun birisi bizi altına alsa, cesedimiz toz toprağın arasında kedi cesediyle bile karıştırılabilir. Yol bölünmüş çift şeritli yol ama çok enteresan bir şekilde sağ yol farklı gidiş geliş, sol farklı gidiş geliş olarak akıyor. Aralardan cambaz gibi gitmeye çalışıyoruz. Serhat bana bir bakış atıyor ki, sen bu yoldan sağ çıksan da ben bu yolun sonunda seni sağ bırakmam der gibi. Adam haklı kardeşim. Haritadan bakılıp yol mu çizilir? Çizilirse de böyle olur. Topu topu 6 km. yol gittik ama bende 80 km. stresi yarattı. Güç bela bu yoldan çıkıyor ve yolumuza devam ediyoruz. Bu yoldan sonra araba boyları ufaldı ancak, o hengameden çıkıp tatil bölgesine doğru giden arabalar inanılmaz hızlı gidiyorlar. Dikkat etmeye çalışıyoruz. Yolun sağ tarafı çok büyük bir hurdalık ve her şey tasnif edilmiş. Neler yok ki? Bir taraf sadece tekneler. Evet bildiğiniz küçük tekneler var. Biraz sonra otobüslerin ve otomobillerin hurdaları var. Bildiğin hurda cenneti. Benim gibi eski püskü şeyleri seven adamları oraya bıraksan, ömrünü orada geçirir dersem yalan olmaz.
Hurdalıklarda bittikten bizde stresin etkisiyle tükenmişlik durumu başlıyor. Bitap durumdayız. Yeni Foça tabelasını geçtikten 2-3 dakika sonra yol kenarında bir tabela gözüme çarptı. Öğretmen evimiz halka açılmıştır! Diğer tur yazılarında okuduğum kadarı ile birçok bisikletli öğretmen evini tercih ediyor. Serhat hemen ardımda. Duruyorum, “hacı burayı bir deneyelim mi? ne dersin?” bakalım diyor ve hemen yola sapıyoruz. Tam o sırada deli gibi havlama sesleri geliyor. 2 tane köpek tam öğretmen evinin önünde yolumuzu kesiyor. Köpekler psikopata bağlamış durumda. Daldım dalacağım gibisinden havlıyor. Öğretmen evinin içinden bir ses geliyor ve bir anda seslerini kesip içeri giriyorlar. Ben bir elime biber gazını alıp, bisikleti köpekle aramıza kalkan yapıp ufaktan geçmeye başlıyorum. Sıkıntı olmadan içeri giriyoruz.
Resepsiyondaki memurla konuşmaya başlıyoruz. Yerinin olduğunu ve kalabileceğimiz söylüyor. Fiyat kişi başı 40 tl. diyor. Ve buradan itibaren Serhat’ ın pazarlık uzmanlığı devreye girerek, fiyatları 30 tl’ ye çekiyor. Anahtarımız alarak öğretmen evinin ana binasından ayrı bulunan yazlık şeklinde yapılmış 2 katlı konutların birisinde ikinci kata çıkıyoruz. Saat akşam 7 gibi olmuş. Hemen duşlarımız alıyor ve yemek olayına hazırlanıyoruz. Bu günde konserve yemeye karar veriyoruz. Normalde odalarda yemek yasak. Ama dışarıya çıkmaya halimiz de yok. Öğretmen evi de hala okullar kapanmadığından boş olması sebebiyle restoran bölümü de kapalı. Bu yorgunlukta risk almayı göze alıyoruz. Ben bisikletle dışarı çıkıp ekmek, kendime 2 bira, Serhat’ a gazoz alıp dönüyorum. Masamızı kuruyor ve yemeğimiz serin odamızda deniz manzarasında, kâh günün sohbeti, Kâh gündelik hayatımızla ilgili sohbetle yiyoruz. Ardından öğretmen evi bölümüne geçerek, akşam çayımızı içiyoruz. Serhat çalışanlardan birisinin kızını bulup tatlı bir sohbet yapıyor. Bana da onların fotoğrafını çekmek düşüyor. Sonrasında odamıza çekilip zzzzzzzzzzz.
STRAVA KAYDI :
(link)
(link)

Ada kampingden kurtulup Ayvalık' ta çorbacıyla huzur bulduğumuz yer.
(link)

(link)

(link)

Bergama Yolu asfaltın mükemmelliği
(link)

(link)

(link)

(link)

(link)

(link)

Cami Önü dinlenme pozisyonu
(link)

(link)

Yeni Foça yolu son kilometreler.
(link)

(link)

(link)

Serhat' ın çocuklarla iletişim mükemmel. Ben o konuda kırılacak oyuncaklar gibi görerek uzaktan seviyorum.
(link)

Yeni Foça öğretmen evi
(link)

(link)

(link)

(link)

(link)

(link)

(link)
 
Scudo
Bir an yazılar bitmeyecek sandım)))) Oldukça sıcak bir tur olmuş. Yol boyunca sanırım görsele yönelik bir yapı veya tarihi eser yoktu. Bitmeyen asfalt ve düz yollarda sürüş yapmışsınız. Deniz biraz olsun içinizi ferahlattığı görülüyor. Ayaklarınıza sağlık
 
Ayaklarınıza sağlık.
Sazlıca Kampinge uğrarsanız orası ile ilgili yorumunuzu beklerim.
Biz de eşimle beraber orada kalmayı düşünüyoruz.
 
Yarın dikili deniz kampta kalacağım obur gün Ayvalık ada campingde
Sonra edremit altın kampta
Ada kamping de sıkıntı nedir?
Tecrübesi olan herkes paylaşsın lütfen
 
Merakla beklenen 3. gün gelmiş.

Nerde olursa olsun köpekleri o kovalamacaları unutulmuyor Osman arkadaşım. Kendisi vazgeçmese, Dikili'ye kadar eşsiz bir performansla varabilirdik biz Birol abiyle :)

Biz de Ayvalık'a giderken karadut, Kuşadası'na doğru yol alırken buz gibi nar suyu içmiştik. Tadı damağımdadır halen. Dikili'den sonra yollarımız ayrılmış.

Aliağa'da trene bindiğimiz için kendimizi bir kez daha şanslı sayıyorum bu yaşadıklarınızı okuduktan sonra.

Tur ortalama hızınızı merak ettim bu arada? Performansınız yemek önceleri gayet iyi görünüyor :)
 
@Özgür Emek

Yarın hepsini cevapları özgür
 
@recep24ank
Siz birde benim yoldaki gevezeliğimi düşünün :) Yol boyunca görsele yönelik yapı ve tarihi eser çoktu. Öz eleştiri yapmam gerekirse, yanımda Serhat olmasa o kadar bile fotoğraf çekmem. Eşimde bu huyumdan çok şikayetçi. İzmir de yıllardır görmediğim arkadaşımla buluştum, onunla bile fotoğraf çekilmeyi unuttum. 2.Öz eleştiri ise, o güne bu 3 günde hergün ortalama 130 km. yol gidince tarihi mekanları gezmeye pek imkan olmuyor. Bu nedenle turlarda günlük 60 - 70 km yol yapılması daha doyurucu olur. Ayrıca denize bile 1 sefer girdik o da 1 dk.sürdü.

@mete semiz

Mete bey, turumuz 31 Mayıs ta bitti. Sazlıca kampına öğretmen evine gidince gitmedik. Ama iyi bir yer diye duydum. Genel yorumlarda öyle. Yalnız erkekleri kampa almıyorlar.

@aliserhanmert

Ayvalık Ada kamping alibey adasının neredeyse en ucunda. etrafında yerleşim filan yok. Kamp mekan olarak çok güzel. Yalnız inanılmaz pahalı. Çadır konaklama günlük kişi başı 25 tl. 1,5 Litre su 5 tl. bira 16 tl. 1 adet çupra 25 tl. Kısaca herşey dahil otel ondan ucuza gelir. Eğer herşeyi dışarıdan alıp giderseniz problem yok. Ama adanın son yerleşim yerinden oraya gidip gelmek için 5 km ve sıkı rampalar aşıyorsunuz. Benden söylemesi

@Özgür Emek

Tren' e binmekle bir yönüyle iyi etmişsiniz. Ama ben ve Serhat İzmir' i görmek istediğimden özellikle treni kullanmadık. Turun genel ortalama hızı 20 km. oldu. Bisikletlerimiz ise yükleri ile beraber 30 kilonun biraz üstündeydi. Karadut ta pişmanlıklarım çok. Keşke her yerde içseydim. Bütün paramı ona yatırsaydım :(
 
  • Beğen
Tepkiler: Özgür Emek
maalesef o foçaya giden kestirme yoldan bizde gidelim dedik, yol tren raylarının üzerinden tellerin arkasından fabrika içinden devam ettiği için maalesef gidilmiyor. foça yolu gerçekten berbat. iyi birşey olmamış.
 
  • Beğen
Tepkiler: Osman Kıtay
@Kerem YILDIZ

Allah' tan size de bir şey olmadı Kerem. Döndünüz mü İstanbul' a? Sizin yazıları ne zaman okuyacağız?
 
  • Beğen
Tepkiler: Kerem YILDIZ
abi yazmak uzun sürüyor. bayağı detay yazdığım için yakında bitmez gibi. istanbula hafta başı dönüyoruz, tatildeyiz abi...
 
  • Beğen
Tepkiler: Osman Kıtay
Abi bir şey soracağım. Bu zamana kadar kamplı bir bisiklet turu yapmadım ama yaptığım yürüyüşlerde hiç kamp alanında ya da otel benzeri yerlerde kalmadım. Bir şekilde güzel bir dağ başı, deniz kıyısı buldum hep ve bundan sonra da çıkacak olsam tercihim mis gibi bir dağ başında, mini bir ateş yanında, sopaya sokulmuş sucuğu kızartıp, nevaleyi tüketip, çadırımda uyumak olurdu. Benim tercihimde elbette duş ve şarj problemi olacak ama outdoor kafasında bir bünyem olduğu için, yalak, dere, şelale gibi doğal ya da yapay herhangi bir su birikintisi işimi görüyor duş için (Isparta dağlarında buz gibi suda keçilerle beraber yıkanmıştım, efsaneydi hehe) Ya da sahil yörelerine yakınsak bir plaj kenarı açık duş, tadından yenmez. Şarj olayı biraz allaha emanet tabi. İdareli kullanmak ve denk geldiğin yerde prize sokmak gerek. Akıllı telefonlar bizi elektriğe mahkum etti.

Neyse! :)

Bisiklet turcularının neden sürekli kamp alanı, pansiyon, öğretmen evi ya da benzinci bahçesi gibi yerlerde kaldığını merak ediyorum. Güvenlik mi, konfor mu, duş mu ya da her neyse artık. Dağ başında, ıssız bir koyda muazzam bir atmosferde, ateşin başında şarabını ya da çayını/kahveni yudumlamak varken neden daha önce binbeşyüz kişinin yattığı böcekli yataklar, neden? :D
 
@Cem Kılıçarslan

Macera olsun diye :D

Açıkçası allahın dağında bir yerde olsak eyvallah. Birincisi turizm alanları içindeysen pek te istediğim yere kamp atarım durumu olmuyor. Karışan bol. İkincisi bulunduğun yerler kalabalığın bol olduğu yerler olması sebebiyle güvenlik sıkıntısı oluyor. Gece vakti bir çok arkadaşa davetsiz misafirler musallat olmuştur. Geçen yıl Çanakkale şevketiye ye gelmeden orman alanında kamp attık. Gece yarısı 1500 koyun ve 6 çoban sayesinde uyandık. İyi hoş. Sonradan o çobanların içlerinde önceden çalışmışlardan birisinin 2 alman turisti vurduğunu öğrendik. Ne güzel değil mi?
Konfor konusunda da insan o kadar yorgunluktan sonra biraz rahat etmek, dinlenmek istiyor. 100 km den fazla bisiklet sürmüşsün, Bütün toz bedeninde terle birlikte macunumsu bir kıvama geliyor. bir gece öyle yatsan, 2.gece uyuz gibi kaşınırsın. Kendi namıma çok rahat hareket eden bir insan değilim. Elimden geldiğince kurallara uyan belli kaidelerle hareket etmeye çalışmış, fazla otokontrol manyağı bir insanım. Bu tarz nedenlerle kamp ya da motel tarzı yerlerde kalmaya çalışıyorum.
Seneye Bodrum - antalya turumuza katılırsan, dediklerini bir deneriz. Olmadı sen bize uyarsın ;)
 
Güzel ve detaylı anlatımınız, paylaştığınız resimler ve emeğiniz için teşekkürler. Ayaklarınıza sağlık :)
 
  • Beğen
Tepkiler: Osman Kıtay
Geçeceğim, geçeceğim. İnşallah ben de Edremit-İzmir arasını geçip Ege'yi tamamlayacağım. Aliağa'dan geçerken de sizi anacağım. :)

Kazasız ve keyifli turlar

five
 
  • Beğen
Tepkiler: Osman Kıtay
@Cüneyt HOCAOĞLU
Teşekkür ederim.

@five

Farkındaysan yazı tekniği senden kopya. Bir gün kısmet olur, Atina yollarına düşersem sizin rotayı takip edip, aynı yerlerde fotoğraflar çekip ben de anmak isterim :)
Ama gerçekten Aliağa da yoğunlaşarak dikkatli olmak lazım.
 
  • Beğen
Tepkiler: five
@osmankitay

Bence çok güzel yazmışsın. :) Kopya olduğunu hiç düşünmedim. :)

Yunanistan için de elimden gelen yardımı yaparım. Hatta istersen aldığım haritayı bile gönderebilirim. :)

Ama mutlaka ve mutlaka METEORA diyorum. Gidenler yollarını mutlaka geçirmeli....

Selamlar.
 
  • Beğen
Tepkiler: Osman Kıtay
@osmankitay

Ben misafir sanatçı olarak her şeye uyarım, o sorun değil :)

Tabii burada zaman durumunu da görmek gerekiyor. Şahsen ben de günlük 100km üstü yol yapsam belki yorgunluk, üşengeçlik (ki üşengeçlik benim hayat tarzımdır :p) gibi etkenlerle sizin gibi pansiyonlara kayabilirdim. Kendi zevk ve bünyemi göze alarak ideal olan 60-70km civarı yolumu yapıp, daha çok aktiviteli bir tur isteme tarzımdır belki bunları bana sorduran.

Gece birilerinin musallat olma konusu eğer çok şanssızsan gerçekleşebilecek bir durum bana kalırsa. Şimdi kendimden örnekleyerek şöyle bir bakınca; gecenin bir yarısı, dağın başında çadır kurmuş bir adam? Delidir, kendine güveni vardır, burada tek başına kalmaya cesaret ediyorsa güvendiği bir şey (kesici, delici, tetikli alet) vardır diye düşünürüm ve bulaşmak istemem :D Şu zamana kadar -elbette bir Manisa Tarzan'ı, dağların adamı ya da bir survivor man olduğumu iddia etmiyorum- yaptığım kamplarda keçiler ve koyunlar dışında ziyaretçim olmadı. Ha, bu demek değil ki çok rahat uyuyorum, hiç tetikte değilim; ufak bir hışırtı olsa uyanıyorum ama şu ana kadar bir sıkıntı yaşamadık. Tabi dünyanın bin bir türlü hali var, ne olacağı bilinmez.

Bodrum - Antalya turunun rotasını incelersem size el değmemiş muhteşem koylar bulurum, ayrılıp pansiyona gitmek istemezsiniz :p
 
  • Beğen
Tepkiler: Osman Kıtay
@Cem Kılıçarslan

O etabı yaparken mecburen 70-80 km yapacağız. Tahmini tırmanma 11.000 metre olacak. Yani epey tırmanmalı olacak. 70 km lik etaplarımız büyük ihtimal 150 km etabı etkisinde (10 kaplan gücünde) olacak.
Misafir olma, kendini ev sahibi gibi hisset :)
 
  • Beğen
Tepkiler: deathsidestory
Yüzlerce kişi geçti o etapları hacı. Evelallah hakkından geliriz. Çekme kaygu. Takıl peşimize.
 
  • Beğen
Tepkiler: deathsidestory
Geri