five
Part time turcu
- Kayıt
- 29 Temmuz 2005
- Mesaj
- 1.453
- Tepki
- 3.960
- Yaş
- 52
- Şehir
- İstanbul-Bostancı
- Başlangıç
- 1995—96
- Bisiklet
- Diğer
- Bisiklet türü
- Şehir - Tur
8.Gün : Dubrovnik – Neum : Neum’duk ne bulduk
Sabah, yakındaki büfe irisinin sandviçi ile güne başladık.T oni ile sabah 09:00’a sözleşmiştik ve mekanı kaldığımız yere yakın olduğu (ya da biz öyle sandığımız ) için 08:30’da yola düşmüştük. Dünkü formatımızı da koruyorduk. Yani arka jant eldeydi Dün Citymaps2go’da Toni’ye işaretlettiğim lokasyona doğru yürümeye başladık. Bir yandan da gözüm haritadaki mavi noktada yani konumumuzdaydı. “Buradan sağa”, “Şuradan sola” diye diye sokaklardan sokaklara geçiyorduk ama lokasyonu bulamıyorduk. Harita bir yere kadardı. Yoldaki mekanlara sormaya başladık. Ama hani “Kime sorsan gösterir.” derler ya… Göstermiyordu… Kime sorsak bilmiyordu… “İki dakikada gideriz.” dediğimiz yere bir türlü varamadık. Yolda yaşlıca bir amcaya son bir takatla “Toni” dedik. Elini kaldırıp sokağın köşesini gösterince yarım saattir çevresinde dönüp durduğumuzu anladık. Alçak katlı binaların geniş bahçelerinden birinde, bildiğiniz otoparkın tamamen kapatılmış bir köşesindeydi Toni’nin mekanı… Toni dışarıdaydı. Bir baba oğulun bisikletleriyle ilgileniyordu. Bu sırada etrafı incelemeye başladım. Toni her aletinin kendisi yapmıştı. Bisiklet askısı, jant akort aletd… Zaten ortalıkta herhangi bir düzen de yoktu. Her yer her yerde. Muhtemelen her şeyin yerini de sanırım sadece Toni biliyordu.
Sıra biz gelince jantı aldı. İnceledi. Elindeki jant telleriyle karşılaştırdı. Uymadığına kanaat getirdi. Kenarda duran eski bisikletlerden birini gözüne kestirdi. Jantını söküp telleri inceledi. “Budur” demiş olmalı ki jantı bisikletten, telleri de janttan söktü. Gökalp’in bisikletine tek tek takıp kendi yaptığı aparatta akordunu yaptı, bize verdi. Tüm bunları yaparken de konuşuyordu ama bizimle değil Fısır fısır kendisiyle konuşuyor, dudakları sürekli bir şeyler söylüyordu. Ne duyuyor ne de anlıyorduk. “Borcumuz ne kadar ?” diye soramadık ama işaretini yaptık. Bizden 15 € para aldı. Tüm bu ince ince çalışmasını karşılığı olarak bu kadar para istemişti ama bizim için önemi Gökalp’in tekrar yola çıkabilecek olmasıydı. Teşekkür edip Dubrovnik’in tek bisiklet tamircisinin mekanından ayrıldık.
Hızlıca kaldığımız yere dönüp bisikletleri hazırladık ve yola çıktık. Ana yola çıkmadan şehrin içinden büyük yolcu gemilerinin yanaştığı liman tarafına yöneldik. Kafamızı kaldırdığımızda Dalmaçya kıyısından kuzeye uzanan anayolu görüyorduk ama ona ulaşmamamız biraz zaman alacaktı. Deniz, Dubrovnik’in hemen çıkışında, bir kama şeklinde içerilere giriyordu. Kıyı yolu burada, tıpkı Kotor Körfezi’ni dolaşır gibi, dar uzun körfezin çevresini dolaşıyordu. Ana yol ise çok estetik bir köprüyle karşı kıyıya ulaşıyordu hemen. Bizim de hedefimiz köprüye ulaşmaktı ama şu an bulunduğumuz noktada yolumuz köprünün altından geçiyordu. Gördüğümüz levhalar bize ileride yolun köprü yoluna bağlanacağını söylüyor olsa da epeyce yol kat ettiğimiz halde yukarıya dönen bir yol göremedik. Yanlış yolda olduğumuzu düşünüp Gökalp’e “Dönelim.” dedim. Geldiğimiz yolu tekrar geçip bu sefer geriye doğru ara yollardan üstteki ana yola ulaşmaya çalıştık. Tabi bunu için kısa ama ciddi eğimli bir yokuşu da geride bırakmamız gerekiyordu. Ana yola vardığımızda solda Dubrovnik şehri altımızda, köprü ise tam karşımızdaydı. Bu sırada sağdan katılan yol, biraz önce çok gittik diye geriye döndüğümüz yolunda biraz daha ilerleseydik gelebilceğimiz yeri gösteriyordu. Boğaz köprüsünü geçiyor edasıyla geçtik köprüden. Durup fotoğraf çekmeyi de unutmadık.
Yolun bundan sonrası müthiş Adriyatik manzaraları eşliğinde devam ediyordu. Sol cenahta masmavi deniz manzarası, yarımada veya adalar görünüyordu. Normal planımızda bugün Mostar’a varmayı hedeflemiştik ama tamir işleri günün neredeyse yarısını götürmüştü. Mostar’a varmak da bugünün hedefi olmaktan uzaklaşmıştı. Turun planlamasını yaparken 1 ekstra günümüzün olduğunu ve hava şartları ya da yaşadığımız bisiklet problemleri gibi durumlar için kullanabileceğimizi düşünmüştük. Şu an tam da bu ekstra zamanı kullanma günüydü. Bugünü kısa bir etaba çevirip haritada gördüğümüz ve Bosna Hersek’in Adriyatik kıyısındaki tek yerleşim yeri olan Neum’da konaklamaya karak verdik. Dubrovnik’ten ilerleyip ana yoldan ayrılmazsanız önce Bosna Hersek topraklarına sonra tekrar Hırvatistan topraklarına girerek Hırvatistan’ın diğer şehirlerine ulaşıyorsunuz. Ama Bosna Hersek’e girmeden soldaki yarımadaya yönelirseniz, Neum’un karşı yakasını oluşturan yarımadadan ilerleyip, ileriden feribota binerek Hırvatistan topraklarında kalmaya devam edebilirsiniz. Kısacası İlginç bir coğrafya…
Sınır kapısına gelmiştik. Yeni bir sınır geçişi ile turumuzdaki beşinci ülkeye giriş yapacağımız için heyecanlıydık. Hırvatistan tarafındaki çıkış işlemleri, Avrupa Birliği üyeleri olmaları sebebiyle, yine oldukça ciddiydi. Fakat aynı şeyi Bosna Hersek sınır kapısında görmek mümkün değildi. İlginç olan şu ki, uzaktan bizim geldiğimizi gören Bosna Hersek sınır polisi bize eliyle “Geç” işareti yapıyordu. Şaşırdık. Pasaportumuzu bile görmeye gerek duymadan adam bize içeri buyur etmişti.
Gökalp’le birbirimize bakıp hem şaşkınlık hem de keyifle yolumuza devam ettik. Neum, deniz kıyısında küçük bir beldeydi. Bosna Hersek topraklarında olmasına rağmen genel olarak Hırvatların yoğunlukla yaşadığı bir yerdi. Bosna savaşının sonrasında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in girişimleri sayesinde Bosna tarafında kalması sağlanmıştı. Ama genel olarak Hırvat havası devam ediyordu ortamda. Tabi hemen girişte “Neum’duk ne bulduk” esprisini yapmadan da geçmedik. Şanımıza yakışmazdı çünkü. Gökalp, “apartments, sober” yazılarına özel önem vermeye başlamıştı kalacak yer konusunda. Genelde rahat ve ucuz konaklama seçenekleri haline gelmişti bizim için bu apart ortamlar. Gözüne kestirdiği bir yere gidip fiyat sordu. Uygun olunca kalmaya karar verdik. Bisikletleri de katımıza çıkarıp yerleştik. Duşumuzu alıp yemek için dışarı çıktık. Şansımıza o akşam Hırvatistan’ın Portekiz’le oynayacağı Avrupa Şampiyonası son 16 turu maçı vardı. İşkodra’da Türkiye’nin maçını seyredebilmiştik. Burada da Hırvatistan’ın maçını seyretme şansımızın olması bizi heyecanlandırmıştı. Özellikle kırmızı beyaz damalı forma ve bayraklarıyla Hırvatların coşkulu maç ortamlarına dahil olabilirsek çok keyifli bir maç seyredebilirdik. Yokuş aşağı yürüyüp küçücük şehir merkezinde kısa bir tur attık. Yemek için uygun bir yer bulduk. Hızla yemek işlerini hallettikten sonra maç seyretmek için uygun bir yer aradık. Yer kırmızı gök beyaz ama damalı kırmızı beyaz bir kafeydi ortam. İçerisi tezahürata da başlamıştı. Kadın, erkek, çocuk kafeyi doldurmuşlar ve dev ekranın önünde, önde çocuklar olacak şekilde sıralanmışlardı. Tabi ellerinde biralarla... Kafenin ilgilisi arkadaşla göz göze gelip yer var mı işareti yaptık. O da var işareti yaptı ve en öndeki çocukları kaldırıp koltukları bize verdi. Çocukların kaldırılmasına üzüldüm ama baktım ki bu durum onların da pek umurlarında değil ve diğerlerinin yanına gitmişler, çok da sorun etmedik. İçecek söyleyip maçı seyretmeye koyulduk. Hırvatlar her pozisyonda coşkuyla tepkilerini dile getiriyorlar ve adeta bir tribün havası estiriyorlardı. Maçın normal süresi 0-0 bitip uzatmalar gitmesi heyecanı daha da arttırdı. Uzatmaların ikinci yarısının sonlarına doğru Portekiz’in attığı gol hayallerin yıkılmasına sebep oldu. O coşkulu kalabalık heyecanını yitirdi. Maçın bitimiyle de günlük hayat, daha doğrusu gece, akışına devam etti. Eğer o maçta Hırvatlar galip gelebilseydi, çok daha keyifli bir gece yaşayabilirdik. Maç sonrası, Hırvatlar yenilince biz de yenilmiş saydık kendimizi ve ertesi günkü uzun etaba hazır olmak için çok geç olmadan yattık.
8.Gün : Dubrovnik – Neum : Neum’duk Ne bulduk
Mesafe : 74.75 km.
Yolda geçen süre : 4:42 saat
Ortalama hız : 15.66 km/s
Maksimum hız : 46.10 km/s
Ortalama eğim çıkış : % 3
Maksimum eğim çıkış : % 8
Ortalama eğim iniş : %- 3
Maksimum eğim iniş : % 8
Dubrovnik-Neum rotası
MapMyRide linki
(link)
Dubrovnik’in tek bisiklet tamircisi Toni’nin yeri
Toni kendi üretimi akord aletinde Gökalp’in arka jantının akordunu yapıyor.
Dubrovnik’e tepeden bakış
Gökalp artık yola hazır.
Dubrovnik Köprüsünün üzerindeyiz
Dalmaçya kıyılarından yol ve deniz manzaraları
”Albania’dan (Arnavutluk) aldığım Albeni” esprisini yapmadan geçmeyeyim. Bu resim çekildiğinde henüz 3 ülke dolaşmıştı sadece. Şu an buzdolabında 9 ülke dolaşmanın verdiği gurur ve yorgunlukla dinleniyor.
Neum’dan akşam manzarası.
Hırvatlarla Hırvatistan-Portekiz maçında birlikteydik. Bir de yenilmeselerdi
Neum’dan gece manzaraları
Gökalp’ten fotoğraflar
Sabah, yakındaki büfe irisinin sandviçi ile güne başladık.T oni ile sabah 09:00’a sözleşmiştik ve mekanı kaldığımız yere yakın olduğu (ya da biz öyle sandığımız ) için 08:30’da yola düşmüştük. Dünkü formatımızı da koruyorduk. Yani arka jant eldeydi Dün Citymaps2go’da Toni’ye işaretlettiğim lokasyona doğru yürümeye başladık. Bir yandan da gözüm haritadaki mavi noktada yani konumumuzdaydı. “Buradan sağa”, “Şuradan sola” diye diye sokaklardan sokaklara geçiyorduk ama lokasyonu bulamıyorduk. Harita bir yere kadardı. Yoldaki mekanlara sormaya başladık. Ama hani “Kime sorsan gösterir.” derler ya… Göstermiyordu… Kime sorsak bilmiyordu… “İki dakikada gideriz.” dediğimiz yere bir türlü varamadık. Yolda yaşlıca bir amcaya son bir takatla “Toni” dedik. Elini kaldırıp sokağın köşesini gösterince yarım saattir çevresinde dönüp durduğumuzu anladık. Alçak katlı binaların geniş bahçelerinden birinde, bildiğiniz otoparkın tamamen kapatılmış bir köşesindeydi Toni’nin mekanı… Toni dışarıdaydı. Bir baba oğulun bisikletleriyle ilgileniyordu. Bu sırada etrafı incelemeye başladım. Toni her aletinin kendisi yapmıştı. Bisiklet askısı, jant akort aletd… Zaten ortalıkta herhangi bir düzen de yoktu. Her yer her yerde. Muhtemelen her şeyin yerini de sanırım sadece Toni biliyordu.
Sıra biz gelince jantı aldı. İnceledi. Elindeki jant telleriyle karşılaştırdı. Uymadığına kanaat getirdi. Kenarda duran eski bisikletlerden birini gözüne kestirdi. Jantını söküp telleri inceledi. “Budur” demiş olmalı ki jantı bisikletten, telleri de janttan söktü. Gökalp’in bisikletine tek tek takıp kendi yaptığı aparatta akordunu yaptı, bize verdi. Tüm bunları yaparken de konuşuyordu ama bizimle değil Fısır fısır kendisiyle konuşuyor, dudakları sürekli bir şeyler söylüyordu. Ne duyuyor ne de anlıyorduk. “Borcumuz ne kadar ?” diye soramadık ama işaretini yaptık. Bizden 15 € para aldı. Tüm bu ince ince çalışmasını karşılığı olarak bu kadar para istemişti ama bizim için önemi Gökalp’in tekrar yola çıkabilecek olmasıydı. Teşekkür edip Dubrovnik’in tek bisiklet tamircisinin mekanından ayrıldık.
Hızlıca kaldığımız yere dönüp bisikletleri hazırladık ve yola çıktık. Ana yola çıkmadan şehrin içinden büyük yolcu gemilerinin yanaştığı liman tarafına yöneldik. Kafamızı kaldırdığımızda Dalmaçya kıyısından kuzeye uzanan anayolu görüyorduk ama ona ulaşmamamız biraz zaman alacaktı. Deniz, Dubrovnik’in hemen çıkışında, bir kama şeklinde içerilere giriyordu. Kıyı yolu burada, tıpkı Kotor Körfezi’ni dolaşır gibi, dar uzun körfezin çevresini dolaşıyordu. Ana yol ise çok estetik bir köprüyle karşı kıyıya ulaşıyordu hemen. Bizim de hedefimiz köprüye ulaşmaktı ama şu an bulunduğumuz noktada yolumuz köprünün altından geçiyordu. Gördüğümüz levhalar bize ileride yolun köprü yoluna bağlanacağını söylüyor olsa da epeyce yol kat ettiğimiz halde yukarıya dönen bir yol göremedik. Yanlış yolda olduğumuzu düşünüp Gökalp’e “Dönelim.” dedim. Geldiğimiz yolu tekrar geçip bu sefer geriye doğru ara yollardan üstteki ana yola ulaşmaya çalıştık. Tabi bunu için kısa ama ciddi eğimli bir yokuşu da geride bırakmamız gerekiyordu. Ana yola vardığımızda solda Dubrovnik şehri altımızda, köprü ise tam karşımızdaydı. Bu sırada sağdan katılan yol, biraz önce çok gittik diye geriye döndüğümüz yolunda biraz daha ilerleseydik gelebilceğimiz yeri gösteriyordu. Boğaz köprüsünü geçiyor edasıyla geçtik köprüden. Durup fotoğraf çekmeyi de unutmadık.
Yolun bundan sonrası müthiş Adriyatik manzaraları eşliğinde devam ediyordu. Sol cenahta masmavi deniz manzarası, yarımada veya adalar görünüyordu. Normal planımızda bugün Mostar’a varmayı hedeflemiştik ama tamir işleri günün neredeyse yarısını götürmüştü. Mostar’a varmak da bugünün hedefi olmaktan uzaklaşmıştı. Turun planlamasını yaparken 1 ekstra günümüzün olduğunu ve hava şartları ya da yaşadığımız bisiklet problemleri gibi durumlar için kullanabileceğimizi düşünmüştük. Şu an tam da bu ekstra zamanı kullanma günüydü. Bugünü kısa bir etaba çevirip haritada gördüğümüz ve Bosna Hersek’in Adriyatik kıyısındaki tek yerleşim yeri olan Neum’da konaklamaya karak verdik. Dubrovnik’ten ilerleyip ana yoldan ayrılmazsanız önce Bosna Hersek topraklarına sonra tekrar Hırvatistan topraklarına girerek Hırvatistan’ın diğer şehirlerine ulaşıyorsunuz. Ama Bosna Hersek’e girmeden soldaki yarımadaya yönelirseniz, Neum’un karşı yakasını oluşturan yarımadadan ilerleyip, ileriden feribota binerek Hırvatistan topraklarında kalmaya devam edebilirsiniz. Kısacası İlginç bir coğrafya…
Sınır kapısına gelmiştik. Yeni bir sınır geçişi ile turumuzdaki beşinci ülkeye giriş yapacağımız için heyecanlıydık. Hırvatistan tarafındaki çıkış işlemleri, Avrupa Birliği üyeleri olmaları sebebiyle, yine oldukça ciddiydi. Fakat aynı şeyi Bosna Hersek sınır kapısında görmek mümkün değildi. İlginç olan şu ki, uzaktan bizim geldiğimizi gören Bosna Hersek sınır polisi bize eliyle “Geç” işareti yapıyordu. Şaşırdık. Pasaportumuzu bile görmeye gerek duymadan adam bize içeri buyur etmişti.
Gökalp’le birbirimize bakıp hem şaşkınlık hem de keyifle yolumuza devam ettik. Neum, deniz kıyısında küçük bir beldeydi. Bosna Hersek topraklarında olmasına rağmen genel olarak Hırvatların yoğunlukla yaşadığı bir yerdi. Bosna savaşının sonrasında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in girişimleri sayesinde Bosna tarafında kalması sağlanmıştı. Ama genel olarak Hırvat havası devam ediyordu ortamda. Tabi hemen girişte “Neum’duk ne bulduk” esprisini yapmadan da geçmedik. Şanımıza yakışmazdı çünkü. Gökalp, “apartments, sober” yazılarına özel önem vermeye başlamıştı kalacak yer konusunda. Genelde rahat ve ucuz konaklama seçenekleri haline gelmişti bizim için bu apart ortamlar. Gözüne kestirdiği bir yere gidip fiyat sordu. Uygun olunca kalmaya karar verdik. Bisikletleri de katımıza çıkarıp yerleştik. Duşumuzu alıp yemek için dışarı çıktık. Şansımıza o akşam Hırvatistan’ın Portekiz’le oynayacağı Avrupa Şampiyonası son 16 turu maçı vardı. İşkodra’da Türkiye’nin maçını seyredebilmiştik. Burada da Hırvatistan’ın maçını seyretme şansımızın olması bizi heyecanlandırmıştı. Özellikle kırmızı beyaz damalı forma ve bayraklarıyla Hırvatların coşkulu maç ortamlarına dahil olabilirsek çok keyifli bir maç seyredebilirdik. Yokuş aşağı yürüyüp küçücük şehir merkezinde kısa bir tur attık. Yemek için uygun bir yer bulduk. Hızla yemek işlerini hallettikten sonra maç seyretmek için uygun bir yer aradık. Yer kırmızı gök beyaz ama damalı kırmızı beyaz bir kafeydi ortam. İçerisi tezahürata da başlamıştı. Kadın, erkek, çocuk kafeyi doldurmuşlar ve dev ekranın önünde, önde çocuklar olacak şekilde sıralanmışlardı. Tabi ellerinde biralarla... Kafenin ilgilisi arkadaşla göz göze gelip yer var mı işareti yaptık. O da var işareti yaptı ve en öndeki çocukları kaldırıp koltukları bize verdi. Çocukların kaldırılmasına üzüldüm ama baktım ki bu durum onların da pek umurlarında değil ve diğerlerinin yanına gitmişler, çok da sorun etmedik. İçecek söyleyip maçı seyretmeye koyulduk. Hırvatlar her pozisyonda coşkuyla tepkilerini dile getiriyorlar ve adeta bir tribün havası estiriyorlardı. Maçın normal süresi 0-0 bitip uzatmalar gitmesi heyecanı daha da arttırdı. Uzatmaların ikinci yarısının sonlarına doğru Portekiz’in attığı gol hayallerin yıkılmasına sebep oldu. O coşkulu kalabalık heyecanını yitirdi. Maçın bitimiyle de günlük hayat, daha doğrusu gece, akışına devam etti. Eğer o maçta Hırvatlar galip gelebilseydi, çok daha keyifli bir gece yaşayabilirdik. Maç sonrası, Hırvatlar yenilince biz de yenilmiş saydık kendimizi ve ertesi günkü uzun etaba hazır olmak için çok geç olmadan yattık.
8.Gün : Dubrovnik – Neum : Neum’duk Ne bulduk
Mesafe : 74.75 km.
Yolda geçen süre : 4:42 saat
Ortalama hız : 15.66 km/s
Maksimum hız : 46.10 km/s
Ortalama eğim çıkış : % 3
Maksimum eğim çıkış : % 8
Ortalama eğim iniş : %- 3
Maksimum eğim iniş : % 8
Dubrovnik-Neum rotası
MapMyRide linki
(link)
Dubrovnik’in tek bisiklet tamircisi Toni’nin yeri
Toni kendi üretimi akord aletinde Gökalp’in arka jantının akordunu yapıyor.
Dubrovnik’e tepeden bakış
Gökalp artık yola hazır.
Dubrovnik Köprüsünün üzerindeyiz
Dalmaçya kıyılarından yol ve deniz manzaraları
”Albania’dan (Arnavutluk) aldığım Albeni” esprisini yapmadan geçmeyeyim. Bu resim çekildiğinde henüz 3 ülke dolaşmıştı sadece. Şu an buzdolabında 9 ülke dolaşmanın verdiği gurur ve yorgunlukla dinleniyor.
Neum’dan akşam manzarası.
Hırvatlarla Hırvatistan-Portekiz maçında birlikteydik. Bir de yenilmeselerdi
Neum’dan gece manzaraları
Gökalp’ten fotoğraflar