Merhaba dostlar
Aslında yazmayı düşünmüyordum. Turda kaskımı, gözlüğümü ve eldivenimi kaybettiğim için moralim çok bozuldu. Ama üstünden zaman geçince daha iyi hissettim kendimi. Zaman her şeyin ilacı derler ya… Belki yolu düşenlere faydam olur, bilgi mahiyetinde yazmış olayım.
Akşam son kontroller, kıyafet hazırlıkları, foruma –belki gelen olur diye- son bakışlar, derken yatmam çok geçe kalınca 7:30 Yenikapı yerine 8:40 Kadıköy’den deniz otobüsüne binmek zorunda kaldım. Gemi oldukça boştu. Yenikapı’ya da uğrayıp 10:40’ta Güzelyalı’da olduk. Kuvvetli bir rüzgâr vardı, epey sallandık. Bisikletler geminin en arkasında bağlanıyor. Korunaklı olduğunu düşündüğüm noktadaki bisikletim kısmen ıslanmıştı. İnince ilk iş tuzlu deniz suyunu temizlemek oldu.
Geminin penceresinden izlediğim Mudanya bende büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Nedense safça buranın küçük, şirin bir yer olduğunu düşünürdüm. Yanılmışım. Yolumun o tarafa doğru olmamasına sevinerek yola düştüm. Neyse ki birkaç yüz metre doğuya gittiğinizde şehir bitiyor.
Hayal kırıklığı, Mudanya
(link)
Güzelyalı’nın çıkışında bir-iki rampa var. Yol da biraz dar ama çok dert çıkarmıyor. Rampalar bitince yol biraz genişliyor, siteler ve bahçeler arasından gidiyor. Altıntaş’a doğru inerken yol çalışması var. Soğuk asfalt seriyorlar. Kısmen tamamlanmış. Döşeme henüz çok gevşek. 32 lastiklerle çok çok yavaş indim.
(link)
(link)
Döşenmiş kısım bitince bu seferde toprak ve çamur başladı. Geçen kamyonların tozları da cabası. Neyse ki 1-2 km sonra bitti. Hafif iniş çıkışlarla Altıntaş’a, sonra da Kurşunlu’ya ulaştım. Bu kısımda trafik neredeyse yok gibi. Tek tük araç geçiyor.
(link)
Kurşunlu’da beni bir sürpriz bekliyordu. Eski, yıkık bir kilisenin fotoğrafını çekmek için durmuştum ki yanıma biri yanaşıp merhaba dedi. Forumdan Antares! Yolumun üzerinde olduğunu söylemişti ama nerede olduğunu söylememişti. Ben foruma çıktığımı yazınca o da yolda beni beklemiş. Tanıştık ve ayaküstü lafladık. Benim biraz geciktiğim dikkatini çekmiş. Zamanımı iyi ayarlamam gerektiğini söyledi. Ben de inşaatı falan söyledim. Bir de rüzgârı, henüz başıma açacağı işlerden habersiz. Yol hakkında biraz bilgi aldım ve ayrıldık. Kurşunlu çıkışında biri camide, biri mezarlıkta, iki çeşme var. Suyun tadı bana göre değildi ama bilgi olsun. Not: Kurşunlu’da kurşun yok.
(link)
Kurşunlu sahili
(link)
Kurşunlu Gemlik arası yol, Bursa yoluna bağlanana kadar düz. Biraz dar ama zeytin bahçeleri arasından giden keyifli bir yol. Trafiği çok değil ama dikkatli olmak lazım yine de, kenarda banket yok. Bursa yolu ise hızlı ve çok yoğun. Yine de yeterli bir emniyet şeridi mevcut. Zaten çok da uzun değil.
(link)
(link)
Zamanlama pek de düşündüğüm gibi gitmiyordu. Rüzgâr sebebiyle beklediğim hıza ulaşamıyordum. Gemlik’te fazla oyalanmadım. Biraz yiyecek ve içecek desteği alıp devam ettim. Kumla yoluna dönünce yine güzel bir rampa karşıladı beni.
Önce Küçükkumla, sonra Büyükkumla, Karacaali derken Narlı’ya geldim. İlk üçü çok katlı binalarla, sitelerle dolmuş. Görüntü hoş değil. Ama Narlı hala küçük ve şirin. Çok hoşuma gitti. Vaktim olsa biraz takılmak isterdim orada. Bir dahaki sefere. Not: Narlı’da nar yok.
Büyükkumla
(link)
Narlı
(link)
Yolun buraya kadarki kısmı çevreyolu kıvamında, çok geniş. Sadece emniyet şeritleri ikişer metre genişliğinde. Trafik çok seyrek. İniş ve çıkışlar öldürmeyen cinsten. Buradan sonrası bu kalitede değil ama yarımadanın güneyi boyunca olan bu yol, Armutlu’ya kadar çok güzel bir bisiklet yolu bence. Bir yol bisikletim olsaydı diye hayıflanmadım değil.
Yol harika
(link)
(link)
Manzara böyle
(link)
Koylar. Her koya koymuşuz bir tesis...
(link)
Her ne kadar vakit sorunu yaşasam da hemen solumda hırçın dalgalarla bana selam yollayan denizi de göz ucuyla takipteydim. Müsait bir yer yakaladığımda dalmayı planlıyordum. Suyum da bitmek üzereydi. Narlı’dan almam gerekiyormuş. Neyse ki aradığım iki şeyi yan yana buldum. Bir çeşme ve hemen altında denize girebileceğim bir taş iskele. Denize girdikten sonra yola tuzlu tuzlu devam etmemek için daha iyisi olamazdı. Yolu buradan geçenlere tavsiyemdir. Hatta lokasyon da vereyim. Kaçmasın. (link)
Bu da benim taş iskelem
(link)
(link)
Bu da duşum. Allah razı olsun yaptırandan...
(link)
Deniz keyfi, ardından duş ve yola devam. Tabii bu iş bana bir saate patladı. Artık ince hesaplara girmeye başladım. Hala yeterince hızlı gidemiyordum rüzgâr sebebiyle. Önce Kapaklı, sonra da Fıstıklı’yı yine içine girmeden geçtim. Not: Ne kapak, ne de fıstık gördüm.
Armutlu girişi
(link)
Ve şimdi bu turdaki en büyük hatayı yaptığım yerdeydim. Armutlu girişindeki tabela, sola şehir merkezi gösteriyordu, sağa ise Çınarcık. Düşünmeden Çınarcık yoluna saptım. Ve karşımda dik bir rampa belirdi. Daha önce Armutlu’ya gelmiştim. Böyle bir yol hatırlamıyordum. Acaba demeye başladım. Ama yeni yapılmış yol öyle güzel ve boştu ki. Ayrıca kestirme bir yol da olabilirdi. Büyük kararsızlık içinde devam ettim. İyi halt ettim. 250 metreye çıktı yol. O dört kilometreyi, yer yer rüzgâra karşı, yarım saatte aldım ama gücüm de bitti. 4 kilometrelik inişi ise 5 dakikada yaptım. İndiğimde merakımı gidermiş oldum. Bu dev çıkış sadece Armutlu merkezi için bir ‘by-pass’ imiş. Esenköy yolundaki kaplıcalara bile varmamışım.
Neyse deyip kavşaktan sağa döndüm ve kaldım. Yol düz ama ben gidemiyordum. Öyle bir rüzgâr esiyordu ki pedal dönmüyordu. Vites düşürüp devam ettim. Kaplıcalar’dan sonra biraz tırmanmıştım ki %10 eğim tabelasını gördüm ve artık buraya kadar dedim. Evet, pes ettim. Kendimi zorlarım ama doğayla savaşmam, rüzgâr kazandı.
El ettiğim bir yük minibüsü durdu. Arkaya bisikleti ve kendimi yatırdım. Kendime gelip ayağa kalktığımda çıkış bitmiş, iniş başlamıştı. Aslında bir üç kilometre daha dayanabilsem olacakmış bu iş. Şoför, ‘abi, arabayı durduruyor rüzgâr, bas bas gitmiyor’ diyordu. Ben hâlâ devam etme peşindeydim. Şoför ve arkadaşıyla beni Esenköy çıkışındaki rampanın bitiminde bırakmaları konusunda anlaşmak üzereyken şoför sağdaki bir çeşmeyi görüp durdu. Onlar niyetli olduklarından ellerini yüzlerini yıkadılar. Ben de boşalan su kabımı doldurdum, yüzümü yıkadım. Yola çıktık. Bir iki dakika geçmemişti ki ‘dur’ diye bağırdım. Kaskım yoktu. Hemen bisikleti alıp atladım ve indiğimiz 800 metreyi beş dakikada çıktım. Ama maalesef yüzümü yıkarken çıkarıp çeşmenin yanına koyduğum kaskım, gözlüğüm ve sağ eldivenimin yerinde yeller esiyordu. Sağa sola baktım, kimse de yok. Biraz dolandım oralarda. Yok oğlu yok. Toplasan 10dk olmamıştır, iki dakikada bir arabanın geçtiği yerde nasıl olmuştu da birileri götürmüştü anlamadım. Eldivenle gözlük Çin işi 3 kuruşluk şeylerdi. Ama kaskıma çok üzüldüm, moralim çok bozuldu. Her ne kadar ‘kafayı bir yere çakıp kırarak kaybetmektense böyle kaybetmek yeğdir, hem belki alanın işine yarar’ diye bir Polyanna hikayesi uydursam da dönüş boyunca hem kendime hem de alana bolca giydirdim. Ne yapayım! Kaldım o yollarda kasksız, eldivensiz, o rüzgârda gözlüksüz. Haydi hayırlısı…
Çınarcık yatmıştı. Esenköy’e yeterli zamanım vardı. Ama bacaklar bitmişti, enerjim bitmişti, bir kısmı iniş, o son 8-9 kilometreyi çok zor aldım. Esenköy’ün içinde düz yolda saatte 15 km.yi geçemedim. Rüzgârı yedikçe aklıma Kudret abinin verdiği rüzgâr tabloları geldi. Ben de çıkmadan bakmıştım aslında, 35km/h gösteriyordu. Ama anlamını böylece öğrenmiş oldum.
Yola çıkarken aklımda, Delmece inişi Cihan’la yiyemediğimiz Çınarcık’taki kokoreç vardı. Kısmette Esenköy’de talan ettiğim bakkal varmış. Kendimi motora attım. Talana orada devam ettim. Sonra üst kata çıktım. Motor boştu. Biraz yattım ve kendime geldim. Moralim daha iyiydi. Fotoğraf bile çektim. Dalgalardan ıslanan bisikletimi üst kata aldım, ki sular buraya bile çıkıyordu. 19:30’da Kadıköy’deydim.
Üst kata ulaşan dalgalar
(link)
Gülüyorum artık
(link)
Kadıköy’den metroyla giderim diyordum ama hem erkendi, kimseyle dalaşmak istemiyordum, hem de şu kokoreç aklımdan çıkmamıştı. Kadıköy çarşıda hem biraz sokak müziği, hem kokoreçle kuvvet bulup, ardından da 12km kapanış sürüşüyle turu tamamladım.
Şu kask işi olmasa, çok güzel bir tur oldu diyecektim her şeye rağmen. Çünkü yaşadığım diğer sıkıntılar kendi tecrübesizliğimle ilgiliydi. Değerli şeyler öğrendim, ileride tur yapmayı da düşünen biri olarak. Dediğim gibi Gemlik-Armutlu arası çok güzel bir yol bisiklet için. Yolda Delmece tabelasını da gördüm. İkisi birleştirilebilir. Ey Cihan, duy sesimi…
Son Not: Armutlu’da armut olmadığını biliyordum ama Esenköy’ün böyle estiğini bilmiyordum…
Esen kalın
